GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
www.haber2000.com
Mayıs aylarında iki değerimi kaybetmiştim.. Birisi 4 Mayıs’ta Başbuğum Alparslan Türkeş.. Diğeri ise 29 Mayıs 2007 yılında 67 yaşında kaybettiğimiz TRT’mizin değerli Sanatçısı Yıldıray Çınar idi..
Mayıs aylarında anmayı unutmadığım bu iki değerimize maalesef değerli kardeşim, hemşerim, Ankara’da yoksulluk ve garip günlerimizi birlikte yaşadığımız İbrahim Erkal’ı da üzüntü ile anma günlerime eklemenin acısını yaşıyorum.
Rahmetli Yıldıray Çınar’a herkes TRT sanatçısı derdi ama ben O’na “Ozanım” derdim.. Harbiden de ilkokul 2’de kendi sazını yapan bir ozandı.. Bende saz çalmayı rahmetliden öğrendim..
Bakın Yıldıray dayının unutulmaz bir türküsü vardı.. “Aman dünya ne dar imiş”… Bu türkü aynı zamanda film oldu..
Gerçekten de dünya çok, çok dar… Günler fırtına gibi gelip, geçiyor..
Ölümden öte yol yok ..İşte Yıldıray Çınar’ın yine o anlamlı türküsü;
Terki diyar ettim taki ezelden
Gezsem şu dünyayı derman var m'ola
Danışsam Ali’me sorsam Hoca ya
Ölümden öteye yol var m'ola
Çıksam sahralara yüce dağlara
Dolaşsam dünyanın dört bir yanını
Sorsam arasam Lokman Hekimi
Kalp yaralarına derman var m'ola ..
Yıldıray Çınar’ı merhum Başbakanlarımızdan Adnan Menderes TRT’ye göndermiş..
Nasıl olmuş? Menderes’in bir gezisinde karşılaşan Yıldıray Çınar, O’na meşhur, “Çarşamba’yı sel aldı” türküsünü söylemiş.. Çok beğenmiş ve böylece TRT yolu gözükmüş..
Yıldıray dayı insanlık timsali idi.. İyi bir Atatürkçü idi..
Eskiler biliriler .. Ankara Kocatepe cami karşısında, Hatay Sokak’ta TRT’nin lokali vardı.. Şimdilerdeki gibi partizanlık, ideolojik ayrımı yoktu.. Herkes istediğini yer, istediğini içerdi.. Sazını çalıp, türküsünü, şarkısını söylerdi..
Şimdi ki TRT lokali tam bir lokanta misali.. Yasaklarla dolu olan bir lokal..
Hemen, hemen her akşam lokalde buluşurduk.. Rahmetli Özay Gönlüm, Atakan Çelik, Yıldıray Çınar .. Allah uzun ömür versin Seyit Al, Tuğrul Şan, Seyhan Tütün..
Yıldıray dayı birden bire ALS hastalığına yakalandı.. Yurtdışına tedavi için gitti, biraz iyileşti ama Samsun’da tekrar rahatsızlaştı..
12 altın plak ödülü olan Yıldıray Çınar 58. Sanat yılını kutlama çalışmaları yapıyordu ama nasip olmadı.. 29 Mayıs 2007 gecesi Samsun’da rahmetli oldu..
10 yıl oldu aramızdan ayrılalı.. Ne O’nu, ne türkülerini, ne de sazını çalışını unutmadık… Unutmayız da.. Allah Rahmet eylesin..
GARİBİM, DADAŞIN OĞLU İBRAHİM ERKAL ..
Hemşerim, değerli kardeşim İbrahim Erkal, çok, çok erken aramızdan ayrıldı..
Rahmetli oluşu hepimiz için çok ağır oldu.. Şok olduk.. Hala inanmak istemiyorum..
Bakın; Erzurumlu İbrahim Erkal, meşhur olmadan önce Ankara’da harbiden bir gariban hayat yaşadı..
Büyük maddi sıkıntılar içinde günlerini geçirdi..
Ben de o sıralarda ANAP Genel Merkezinde ki Basın Danışmanlığı görevimden alınmıştım.. Özal değil de, Semra ve papatya ekibi öyle istemişti.. Suçum; ülkücü olmaktı…
Bizim bir vefalı grubumuz vardı.. Hepimiz de maddi sıkıntı içindeydik ama elimizde ki parayı hep birlikte harcardık..
Gücümüzle Türkiye genelinde haftalık yayın yapan bir gazete çıkarmaya başladık..
Gazetenin sahibi POL-BİR (Milliyetçi-Ülkücü Polisler birliğinin derneği) Genel Sekreteri olduğu için teşkilattan ihraç edilen Bekir Baz gözüküyordu..
Ozan Hilmi Şahballı, rahmetli Mehmet Gül’ün de aramızda bulunduğu grubumuza İbrahim Erkal ve yine Karslı hemşerim olan Azer Bülbül’ü (Subutay Keskin) de dahil olmuştu..
Rahmetli Azer’de daha meşhur olmamıştı.. O’da ayarladığımız gazino ve tavernalarda söylüyordu..
İbrahim Erkal’da büyük maddi sıkıntı içinde idi.. O zamanlar sadece sazı ile Tatlıses türkülerini çalıp söylüyordu.. Genel de Strazburg caddesinde Lalezar taverna ile Kızılay’da ki Oba tavernada söyleyerek hayatını idame ettiriyordu..
Çok, çok terbiyeli Anadolu çocuğu idi.. Çiftçi bir ailenin çocuğu idi.. Zaman geldi yırtık ayakkabısı ile sahneye çıktı..
Ama O’nu çalıştığı mekanlarda hiç yalnız bırakmadık.. Bekir Baz’a da ‘baba’ derdi..
Azer ondan önce meşhur oldu.. Azer’e, yine hemşerimiz olan Nuray Hafiftaş’ın babası Sevdakar abi sahip çıkmıştı..
Azer’de meşhur olduğu günlerde Türkücü Güler Işık ile evlendirildi.. 3 yıl içinde zaten olan oldu…
İbrahim bir gün akşam bana; “Abi buralar da erkek sanatçı işi bitti, ben İstanbul’a gitmeyi düşünüyorum” dedi..
Ben de “Biraz daha bekle” dedim ve o sırlarda ben Adana’ya çalışmaya gittim.. İbrahim de İstanbul’a gitmiş.
Yoksul, garip adam.. Orada da ortam olmamış ama tekrar Ankara’ya dönmeyi düşünürken plakçı İskender Ulus, İbrahim ile ilgilenmiş ve sağ olsun çokta büyük destek oldu.. İbrahim’i kamuoyuna tanıtan İskender Ulus’tur ..
İbrahim meşhur oldu, para kazandı ama bazıları gibi burnu havalarda gezmedi, insanlığını, terbiyesini, büyüklerine saygısını hiçbir zaman yitirmedi..
Garibimin yeni çocuğu olmuştu..
Hangisine yanasın…
Allah eşine, ailesine, dostlarına dayanma gücü nasip etsin.. Mekanın cennet olsun dadaşın oğlu ..
Bu Haber 1956166 Defa Okunmuştur