MHP'den ihraç edilen Atila Kaya, Ülkücülük ve Milliyetçilik adına, MHP yöneticilerine çok anlamlı göndermeler yaparak, Ülkücülük dersi verdi..
Atila Kaya, açıklamaasında; "AKP uygulamaları, beka meselesinin Türkiye'nin dışında olanlardan çok içinde olanlarla ilgili olduğunu göstermiştir. Yandaşların toplamından 'Millet' olmayacağını en iyi milliyetçilerin bilmesi gerek" vurgusunu yaptı
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, "Döneklik, vefasızlık, disiplinsizlik, ahlaksızlık, aylaklık, fitne ve tefrikaya meyyal olmak gibi kötü huylara malik kişiler; partimizde ve teşkilatlarımızda asla barınamamışlardır" diyerek Nazif Okumuş, Ahmet Malkan, Ali Şanalmış, Ali Baykan, Atila Kaya, Suat Başaran ve Tahsin Eren’in partiden ihraç edildiğini açıklamıştı.
İhraç edilen 7 kişi arasında bulunan Atila Kaya, yaptığı açıklamada sert eleştirilerde bulundu.
Kaya, "Ne zamanki MHP'de sadece Ülkücülük olur; işte o zaman Ülkücülük de sadece MHP'de olur! Ben ülkümü asla yitirmedim; onu saraylarda arayanlar, yitirdiklerinin hâl beyanında olanlardır" dedi.
"DARBEYE DİRENCİMİZ DE BÖYLE BİR DÜZENE İSYAN DEĞİL MİYDİ?"
Kaya'nın paylaştığı yazılı açıklama şöyle,
"Milliyetçilik ve demokrasinin ikizliğine inanan biri, bu inancı; TBMM ve yargının devre dışı bırakıldığı, hak ve hürriyetlerin tek adamın insafına teslim edildiği bir düzenle uyuşturabiliyorsa, ona söylenecek söz yoktur! Darbeye direncimiz de böyle bir düzene isyan değil miydi?!
"NEYMİŞ O ÇİZGİ?"
Bir de Erdoğan'ın ülkücülerin bulunduğu çizgiye geldiğini savunanlar var; neymiş o çizgi? Millî davanın Doğu Türkistan yerine Kudüs olması mı? İslamcıların bile gündemine Hamas'tan sonra giren Filistin hangi ara Türk illerinin yerine ikame edilir oldu?
"BEKA MESELESİ TÜRKİYE'NİN İÇİNDE OLANLARLA İLGİLİ"
Bekaya yönelik tehdidi dışarıdan bekleyenler bilmelidir ki; "dış güçler", "üst akıl" gibi kavramlarla örülü bir siyasi söylemle perdelenmeye çalışılsa da, AKP uygulamaları, beka meselesinin Türkiye'nin dışında olanlardan çok içinde olanlarla ilgili olduğunu göstermiştir.
"YANDAŞLARIN TOPLAMINDAN MİLLET OLMAZ"
Yandaşların toplamından 'Millet' olmayacağını en iyi milliyetçilerin bilmesi gerek. 'Millet' düşüncesine yabancı, mümin-kafir dikotomisiyle topluma yaklaşan bir zihniyetin ötekileştirmesi anlaşılır; milliyetçilerin toplumu bölmesi izah edilemez.
Eğer Türkçü iseniz, "Türk Tipi Başkan" adayınız; Tonyukuk gibi devlet aklının timsali bir bilge, Bilge Kağan gibi "Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye" ömrünü Türklüğe adayan bir lider, Tuğrul Bey gibi kılıcını din alanı ile siyaset alanının arasına koymuş bir Bey midir?
"İHRACIMI NE TÜR BİR MİLLİYETÇİLİK YORUMUYLA TEVİL EDEBİLECEK?"
Siyasetinin temeli Türk milliyetçiliği olan ve bunu adında da taşıyan bir parti; siyasi ümmetçiliğin otoriter yönetimini savunan iktidarı desteklemeyi ve buna itiraz ettiğim için beni ihraç etmeyi ne tür bir milliyetçilik yorumuyla tevil edebileceğini düşünmektedir?!
İnanacak yaştadırlar diye, gencecik çocuklara "hain" olduğumu mu söyleyecekler, söyletecekler? Makamla söyletilen veya parayla yazdırılan biri -sanki "günaydın" dermiş rahatlığında- ömrünü ülkücülüğe adamış birine "hain" derken ülkücü vicdanlar rahatsız olmayacak mı?
"İDEALLERİN ÇIKARLARA FEDA EDİLDİĞİ YERDE ÜLKÜCÜLÜK OLMAZ"
Ülkücülük de -milliyetçilik gibi- bir tercihtir ve her tercih gibi akıl, vicdan ve kişilik ile yapılır; bir tercih yapmakla da bunlar vestiyere asılmaz. Akıl, vicdan ve kişiliğinden vazgeçen ülkücü olamaz; ideallerin çıkarlara feda edildiği yerde de Ülkücülük olmaz!
Ülkücülük, Türk milliyetçiliğinin olduğu kadar idealizmin de temsilidir. Bugün hem Türk milliyetçiliği hem de idealizm tehdit altındadır. Bugünkü ülkücülük pratiği ve teşkilatları bir arada tutan yegane motivasyon -ne yazık ki- idealizmi söyleyip materyalizmi yaşamaktır.
"ÜLKÜCÜNÜN GÖREVİ KOLTUĞUN DEĞİL MİLLETİN HAKLARININ BEKÇİLİĞİNİ YAPMAKTIR"
Ülkücünün görevi; birilerinin koltuğunun değil, milletin hak ve özgürlüklerinin bekçiliğini yapmaktır. Her ülkücünün üzerinde olan ve hiç kimsenin iki dudağının arasında olmayan, ülkücülerin kaderi siyasi islamcıların ellerine teslim edilemez!
Ülkücülere biçilen rol; "liderin bir bildiği vardır" sınırlarında koşulsuz itaat midir? "Ben bilmem lider bilir" demek, davayı bilmemenin ikrarıdır. İnsan ne olduğunu bilmediği şeye inanıyor da değildir; sadece ona bağlı ortak bir maddî yaşam sürüyordur.
Belli değerleri yaşatmak için oluşturulan teşkilat, o değerleri savunanları ezen ve o değerleri ortadan kaldırmayı varlığını devam ettirmenin gereği gören bir güce dönüştürülmüştür. Bu, 'lidere sadakat' anlayışının, 'doktrine ters düşse bile' şartıyla uygulanmasının sonucudur.
Ülkücü Hareket'in kurucusu Başbuğ Türkeş, "Bu Mücadelede ben düşersem bayrağı kapın, daha ileriye gidin; dönersem vurun!" demiştir; "dönersem siz de benimle birlikte dönün" dememiştir!
9 Işık'la aydınlanamayanların bir ampülün ışığından aydınlık ummaları ne hazin!"
Bu Haber 110735 Defa Okunmuştur