Av. ORHAN YILDIZ yazdı
(Artvin eski Milletvekili)
KÜRESEL ÇATIŞMALARIN GÖLGESİNDE YENİ DÜNYA DÜZENİ NASIL ŞEKİLLENECEK ?
Yeryüzünde birçok kişi 2. Dünya savaşından sonra şekillenen iki kutuplu dünyanın hiç sona ermeyeceğini düşünüyordu. Hatta halen de böyle düşünenlerin sayısı az değil.
Ben başından beri küreselleşme olarak adlandırılan yeni düzenin beş süper gücün uzlaşması sonucu ortaya çıktığını düşünenlerdenim.
Bu konuda sayısız delil olmasına rağmen özetle serbest pazar ekonomisi olarak niteleyebileceğimiz bu yeni sömürü düzenini insanların doğru analiz etmesini yıllarca engellediler. Bunu yaparken de, özellikle " kapitalizmin başarısı, Sosyalizmin çöküşü " gibi sloganlarla, küreselleşmeyi demokrasinin, insan haklarının ulaştığı en uç nokta olarak sunmak suretiyle asıl gerçeği gizlediler.
Oysa gerçek basitti; o günün koşullarında iki kutuplu dünyanın sürdürülebilirliği yoktu. Örneğin Rusya'nın zengin doğal kaynakları vardı ama satamıyordu.
Çin'in kalabalık nüfusu nedeniyle her şeye ihtiyacı vardı ama tedarik edemiyordu. İhtiyaçlarını karşılaması için dünyanın diğer yarısının teknolojisine, kaynaklarına ihtiyaç vardı. Aynı şekilde batıda da kapitalizm bunalımdaydı ve kapitalistler mallarını satmaları için yeni pazarlara ihtiyaç duyuyordu. İşte küreselleşme denen şey tüm bu zorunlukların getirdiği yeni bir düzendi.
Yoksa ne kapitalizmin zaferiydi ne de Sosyalizmin çöküşü...
Batıda küreselleşmenin kurucu babaları finans kapitali elinde bulunduran ailelerdi. Bunlar perde arkasından devletleri yönetiyor ve istedikleri kişileri yönetime getiriyor, istemediklerini götürüyorlardı.
Kendilerine o kadar çok güveniyorlardı ki finans kapital'in yönettiği bir dünya devletini kurmanın mümkün hatta zorunlu olduğunu düşünüyorlardı. Çünkü onlara göre artan dünya nüfusu ve azalan kaynaklar nedeniyle dünyanın geleceği tehdit altında olduğundan, bunun önlenmesi için kendilerinin yöneteceği, otoriter bir dünya düzenine (devletine) ihtiyaç vardı.
Demokrasi, insan hakları gibi kavramların sıkça gündeme getirilmesi, Firans kapital'in prensleri tarafından dünyadaki yoksulların desteklenmesi amacıyla göstermelik yardım vakıfları kurulması bu amaca ulaşmak için kullanılan propakanda araçlarından ibaretti.
Küreselleşme dediğimiz bu yeni düzenin sayesinde sermayenin her ülkeye serbestçe giriş çıkışının sağlanacağı için bu amaçlarına rahatlıkla ulaşacaklardı.
Çünkü bu yeni düzende dolar dünya parası olacaktı ve doları basanda kendileri idi. Bu sayede istedikleri herkesi kolayca satın alabilirlerdi.
Sonuç bekledikleri gibi olmadı. Federal Rezervin banknot matbaasında bastığı milyarlarca doları verip dolar milyarderi yaptıkları Rus ve Çinli sözde iş insanları ülkelerinde sistemi ele geçiremediler. Çünkü her iki ülkenin de Komünist dönemden gelen güçlü bir bürokrasileri vardı. Bu bürokratik yapı küresel sermayenin taşörenlerine ekonomik alanda fırsat vermediği gibi zaman içinde de tamamen tasfiye etti.
Rusya ve Çin'de sözde özel teşebbüs vardı ama tamamen kamunun gözetimi ve denetime altındaydı. Buna karşılık küreselleşmenin bütün nimetlerinden yararlandılar. Doğal kaynaklarını sattılar, pazarlarına girdiler, teknolojilerini ele geçirdiler.
Buna karşılık müdahaleci önlemlerle finans kapital'in ülkelerinde gücü eline geçirmesine engel oldular. Bu durum zaten bunalım içindeki neo kapitalizmin sorunlarını iyice büyüttü. Çünkü pazarlarını genişletmek şöyle dursun mevcut pazarlarını da kaybetmeye başladılar.
İşte tüm bu gelişmeler gerek ABD gerekse Avrupa'da taşları yerinden oynattı. Orta sınıflar fakirleşti, daha alt sınıflar ise açlığa mahkum oldu ve bunların sonucunda da siyasal hareketlenmeler yaşanmaya başladı.
Bu siyasal gelişmelerin sonucunda ABD'de küreselleşme karşıtları güç kazandı ve sonucunda Trump başkan oldu. Seçilir seçilmezde tek yanlı olarak masayı devirdi. ABD'deki iktidar mücadelesi bir bakıma küreselleşmeninde geleceğini belirleyecek ;
Bir yanda Rockefeller'n başını çektiği finans kapital diğer yanda yüzyıllardan beri finans kapitalle mücadele eden ama sürekli kaybeden Trump'un temsil ettiği klasik ( üretken ) kapitalistler.
Bu mücadelenin hem dünya için hem de bizim için çok önemli sonuçları olacaktır.
Sürekli yazdığım gibi bu gelişmeler Ülkemizin önemini son derece artırmıştır. Geçmişten gelen sorunları lehimize olacak şekilde çözmemiz için çok uygun koşullar yaratmıştır.
Dikkat ederseniz İsrail, AB, Yunanistan, Mısır, Arabistan, BAE vs. güya Ülkemize karşı birleşiyor ve Ülkemizin bu uygun koşullardan yararlanmasını engellemeye çalışıyor. Ama sonuç fos.
ABD temsilcisi defalarca Ülkemize gelip bizi sınır ötesi hareketten caydırmaya çalışıyor, sonuçta da hamiliğini yaptığı pkk-ypg' ye karşı Türkiye ile birlikte harekata razı olmak zorunda kalıyor.
Tüm bu gelişmeler dış politik ve ekonomik koşulların ne denli lehimize olduğunun göstergesi...
Tabi başka durumlarda var ; örneğin AB şu anda tam bir çöküşün öncesinde. Zaten İngiltere'nin AB'den ayrılmasının esas nedeni de bu.
Geçmişte sürekli bize ayar vermeye çalışan AB'ye ayar vermenin de tam zamanı. Bu nedenle AB ile tam üyelik, gümrük birliği, serbest dolaşım gibi konularda kararlılıkla adımlar atılmalı ve gerekirse ilişkilerin kesin olarak sonlandırılacağı muhataplarına bildirilmeli.
Özetle ; küresel gelişmeler Ülkemiz açısından son derece olumlu koşullar yaratmıştır. Bu koşullardan yararlanarak Ülkemizi küresel bir güç haline getirmek bizlerin elindedir.
Bu Haber 425745 Defa Okunmuştur