AV. AŞKIN DEMİR yazdı
(Ankara Barosu Genel Sekreteri)
AİHM’ne bireysel başvuruda bulunacak gerçek veya tüzel kişi veya gruplar, başvurularını Mahkeme’nin internet sitesinde erişime sunulmuş olan başvuru formu üzerinden yapabilirler.
Ancak, burada dikkat edilmesi gereken husus, Mahkemenin sunmuş olduğu son yıla ait başvuru formunun kullanılmış olması, başka internet sitelerinde sunulmuş olan eski formun kullanılmamasıdır.
Sözleşmenin 34. maddesine göre yapılan bir başvuru, AİHM İçtüzük madde 47’de belirtildiği üzere, Mahkeme başka türlü karar vermedikçe, Yazı İşleri Müdürlüğü’nün hazırladığı başvuru formu ile yapılır. Başvuru formu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi internet sitesinde yayınlanmaktadır.
Güncel başvuru formunun kullanılması önem arz etmekte olup, eski başvuru usulleri veya formları ile yapılan başvurular reddedilmektedir.
Başvuru formunu indirerek, formun istisnasız her kısmının eksiksiz doldurulması ve ilgili dokümanların kopyalarının eklenerek Mahkeme’nin adresine gönderilmesi gerekmektedir.
Başvurucular, bu eklerin orijinallerini göndermemelidir çünkü davanın sonunda dokümanlar iade edilmeyerek belli bir süre sonra yok edilmektedir.
Başvuru formunun bütün kısımlarının özenli bir şekilde doldurulması gerekir. Eğer formun her hangi bir kısmı uygun bir şekilde doldurulmadıysa veya bilgi eksikliği varsa veya gerekli dokümanların kopyaları eklenmediyse, Mahkeme inceleme yapmaksızın başvuruyu kayda almayı reddedebilir.
Mahkeme, yapılan başvuruların %80 veya üzerinde başvuruyu kabul edilemez bularak reddetmekte olduğu bilinmektedir. 10/07/2017 tarih itibari ile AİHM önünde bekleyen Türkiye aleyhinde başvuru sayısı 11.266 olarak kaydedilmiştir.
Buna göre, başvurucuların hak kaybına uğramaması, avukat meslektaşlarımızın ise sırf usulü hatalarla boş yere emek ve zaman kaybetmemesi açısından sık rastlanılan bazı ret sebepleri ile hatalara dikkat çekmek isterim.
Mahkeme, Avrupa Konseyi’nin iki resmi dilinden birinde – Fransızca veya İngilizce – veya Avrupa Konseyi’ne üye devletlerden birinin resmi dilinde başvuru kabul etmektedir.
Bu nedenle; Türkiye’den başvuru yapacak olanların İngilizce veya Fransızca dilinde başvuru yapmaya çalışması mantıklı değildir. Çünkü bu başvuruları değerlendirecek olanlar, yine Türkiye’de bir hukuk fakültesinden mezun deneyimli hukukçulardır.
Peki, bir başvurunun kabul edilebilir sayılması için nelere dikkat edilmesi gerekmektedir dersek, bunların başında iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralı gelmektedir. Strazburg mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için, yüksek mahkemeler dahil olmak üzere başvurucuların götürebilecekleri tüm mahkemelere davasını taşımış olması gerekmektedir.
Yani iç hukuk yollarının tüketilmeden AHİM’e başvurulmaması gerekmekte, aksi takdirde iç hukuk yolları tüketilmeden başvuru yapıldığı gerekçesi ile başvuru reddedilmektedir.
Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 15 Temmuz 2016 tarihli askeri darbe girişiminin ardından görevine son verilen bir yargıcın tutuklanması davasına ilişkin başvuruyu iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesi ile oy birliğiyle kabul edilmez bulmuştur, bu karar kesindir. (Mercan/Türkiye başvuru no. 56511/16)
İç hukuk yollarını tüketilerek başvuruda bulunmasının yanında başvurucunun dikkat etmesi gereken diğer bir kriter, başvurunun, ulusal mahkemeler tarafından kesin karar verildikten sonra (Anayasa Mahkemesi kararının tebliğinden itibaren) 6 ay içerisinde Strazburg mahkemesine başvurulması zorunluluğudur. Bu süreden sonra yapılan başvurular kabul edilemez bulunmaktadır.
Bu süreye uyulup uyulmadığının kontrolü ise başvurunun postaya verildiği tarihe göre hesaplanmaktadır.
Şunu unutmamak gerekir ki, Strazburg mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile güvence altına alınmış haklar konusunda başvuruları değerlendirmeye yetkilidir ve dördüncü bir temyiz mahkemesi olarak görülmemelidir. Başka bir deyişle, Strazburg Mahkemesi ulusal mahkemenin verdiği kararı bozamaz.
Şikâyetin, Sözleşme ile bizzat korunan haklardan en az biri hakkında olması gerekmektedir.
Sözleşme ile koruma altına alınmamış bir hakkın kabul edilebilir sayılması mümkün değildir.
Örneğin, bir devlet ihalesini üstlenmiş yabancı bir şirket ile Sözleşme’ye taraf ülke arasında çıkan bir ticari uyuşmazlıkta, yabancı şirketin o ülke aleyhinde ticari uyuşmazlığı çözmesi için uluslararası bir mahkeme olan AİHM’ne başvurması kabul edilemez.
Bir başvurunun Mahkeme tarafından kabul edilebilir olması için gerekli bir diğer husus, başvuruların sadece sözleşmeye taraf devletlere karşı yapılabilir olmasıdır.
Bu devletler, Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülkeden oluşmaktadır. Örneğin, şirketlere, bireylere veya sözleşmeye taraf olmayan ülkelere, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı başvuru kabul edilmemektedir.
Bir şikâyetin kabul edilebilir olması için, bir devlet hakkında şikayette bulunan başvurucunun sözleşmenin ihlalinin mağduru olması gerekir. Örneğin sırf karşı olunduğu için bir kanun aleyhinde başvuruda bulunulamaz.
Diğer bir kriter ise, şikayet edilen ihlal olayının, sözleşmenin ilgili devlet bakımından yürürlüğe girmiş olduğu tarihten sonra gerçekleşmiş olması gerekliliğidir. Örneğin, yasalarca sendika hakkı tanınmamış bir devlet, ancak sözleşmeye üye olduktan sonra bu hususta dava edilebilir.
Yukarıda sayılan tüm kriterlerin varlığına rağmen, Mahkeme, başvurucunun önemli bir zarara uğramadığına kanaat getirirse başvuruyu reddedebilir. Yani, temel hukuk kuralı olan, nedensellik, illiyet bağı ve zararın oluşmuş olması kriterleri burada da geçerlidir.
Uluslar üzeri bir yere sahip olan Strazburg Mahkemesi’nin kriterlerine uygun başvuru yapılması, Mahkeme’nin dava listesinde tıkanmaların yaşanmasını önleyerek, kabul edilebilirlik kriterlerinin karşılandığı ve insan hakları ihlallerine ilişkin ciddi iddiaları ilgilendiren daha haklı davaların incelenmesine katkı sağlayacaktır
Bu Haber 1672167 Defa Okunmuştur