AYTEN SOYSAL yazdı
Dünya ve ülke olarak çok zor bir yılı geride bırakıyoruz. Öyle zor 2020 yılı idi ki, binlerce insanın ölümüne neden olan covid-19 ile yaşananlar tarih sayfalarında yer alacaktır.
Yeni yıl için dileğim, 2020 yılının aksi, bir yıl olması duasıyla, bu yılın son yazısını yazmaya gayret edeceğim.
Her gün yaşanan can kayıpları ve insanlarımızın maddi ve manevi acı durumları adeta yazma isteğimi yok ediyor.
Tek tesellim kronik bir rahatsızlığım olmaması ve virüsle şu ana kadar tanışmamış olmamdır.
Kronik derken; Kronik kelime olarak geçmeyen ve 3 aydan fazla devam eden durumlardır.
Ne üzücüdür ki; ülke olarak da kronik sorunlarımız oldukça fazladır.
Değil 3 ay, yıllarca bitmeyen kronik sıkıntılarımız var bizlerin.
Mesela işsizlik sorunu, mesela enflasyon sorunu, mesela hunharca öldürülen kadın cinayetleri sorunu, mesela yönetici atamalarında liyakatsizlik sorunu, mesela Suriyeli mülteci sorunu, var da var yani.
Ülkemizi 19 yıldır aynı partinin yönetmesinden kaynaklı kronik iktidar sorunu, muhalefet partileri de aynı yerde kaldığı için kronik muhalefet sorunu var.
Gönül isterdi ki güzel ve bizleri gülümseten olayların olduğu kronik işler yazsaydım.
Kronik büyüyen ekonomi verileri, kronik bir siyasi nezaket dili, kronik olarak artan yurt dışından ülkemize akan yabancı yatırımcı sayısı, kronik olarak gençlerimizin bitmeyen umudu ve başarı öyküleri. Hayal gibi değil mi?
Aslında hayal değil.
Eskilerin bir sözü vardır; eski köye yeni adet mi getiriyorsun. Bu söz genelde yeniliklere ve değişiklerden tedirgin olunan mevcut düzenin korunması için kullanılır. Ama bugün diyorum ki,
Evet; eski köye yeni adet getirmek lazımdır. Köyümüz eski kalmasın, köyümüz yenilensin. Nefes alsın artık. Tamam, coğrafi konumu olarak çok zor bir yerdeyiz, adeta etraf ateş çemberi gibi.
Biliyorum, polislerin çoğu zaman yanında, silah bile taşımadığı dünyanın en huzurlu ülkelerinden bir İzlanda da değiliz.
O kadarında da gözümüz yok, lakin daha adil insanına değer veren, bizi yönetenlere güvenin yüksek olduğu bir ülke de yaşamak da anamızın ak sütü gibi hakkımız yani ..
Yılın son günleri olması ve güvenin önemini bahsederken, bu konudaki bir anımı paylaşarak yazımı noktalamak istiyorum.
Bir 31 Aralık yılsonu günü, Nevşehir Şubesindeyim, iş ve müşteri yoğunluğu o kadar fazla ki, nefes almadan çalışıyoruz.
Elinde bir piyango bileti ile heyecanla bir bey yanıma geldi,
- “Şu biletime bir bakar mısınız” dedi
Şaşkın bir şekilde ;
- Anlamadım piyango biletine mi bakayım?
- Evet, sahte mi, değil mi diye bakın
- Beyefendi sahte para, sahte çek, sahte döviz anlarım ama piyango biletini sahte olup olmadığını nerden anlayayım?
- Ama bankanızın kapısının önünde satan piyango biletçisinden aldım.
- Tamam, da, biz satmıyoruz ki
- Ama ben İŞ Bankası’nın önünde satıyor diye güvenip aldım. Kimse gelip sizin kapınızın önünde sahte bilet satamaz ki..
Onun için ülkemizi yönetimini emanet ettiğimiz kadro ya diyorum ki, yeter ki etrafınıza güven verin, güvenilecek işler yapın.. Sonra değil kapınızın önü, cihana adınız yetecektir.
Sağlık ve huzur dolu gönlünüzce bir yıl geçirmeniz dileğiyle., İyi seneler
Bu Haber 375797 Defa Okunmuştur