CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantı yaklaşık 2 saat sürdü. Toplantının ardından Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Böke, düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin bir kez daha acı bir güne uyandığını belirterek, şehitlere Allah’tan rahmet diledi.
Böke, “Türkiye’nin bu acı tabloyla karşılaşmış olması, her sabah Türkiye coğrafyasının her köşesinde ağlayan yürekleri ortaya koyuyor olmasının bir sorumlusu var. Bu sorumlu adına çözüm süreci denen AKP sürecini ortaya koymuş olan iktidardır. Bu sorumluluk bölgenin bir silah deposuna dönüştürülmüş olmasına göz yumulmuş olmasından gelmektedir. Biz bu şehitleri vermemeliyiz. Adına çözüm süreci denen ve çökeceği inşasının başından belli olan sürecin alternatifini her zaman ortaya koyduk. Bu süreç siyasi zemini hiçe sayan siyaset dışı meşru olmayan aktörleri masanın etrafına toplayan, masaya siyaseti almadığı için de sürecin çöküşünü baştan hazırlayan bir dönemdi. Bu yaklaşımın sonucunda PKK bölgeyi silah deposuna dönüştürdü. Buna bir son vermek gerekiyor. Buna son verme yükümlülüğü de iktidarın. Ortaya çıkmış olan bu tabloyu bitirmek, teröre son vermek, her vatandaşının canını korumak ve askerinin, polisinin şehit olmadığı günleri Türkiye’ye yaşatma yükümlülüğü iktidarındır. Bu terör son bulmak zorunda” diye konuştu.
“EĞER BİR MASTER PLAN ARIYORSAK, MASTER PLAN MECLİS’TE KABUL EDİLMEYEN BU TEKLİFLERLE ZATEN BEKLİYOR”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı ‘master plan’ ile ilgili değerlendirmede bulunan Böke, şunları kaydetti:
“Master planının içinin ne kadar boş olduğu, iktidar kanadına yakın medya tarafından bunun manşetlerde görünmemiş olmasıyla açıkça ortaya konuyor zaten. Terörle mücadelenin güçlü, etkili, akılcı bir çerçeveyle ortaya konması gerekiyor. Terörle mücadelenin bir yakasının da Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve sorunun çok boyutluluğunu görecek akılcı bir yaklaşımla çözülmesi gerekiyor. Bu gerçeği gözardı eden yaklaşımın çökeceği de yine bir kez daha süreç başlarken ortaya konmuş oluyor. Master plan denen bu eylem planı içerisinde yapılacak bir demokrasi reformundan bahsediliyor. Türkiye’nin herhangi bir reform yapma ihtiyacı yoktur. Eğer samimiyetle bu sorunu demokratik yöntemlerle çözme niyeti varsa gelin CHP’nin defalarca Meclis’te vermiş olduğu kanun teklifini kabul edin. Gelin Meclis’te siyasi zeminde hep birlikte bu sorunu çözmek için toplumsal uzlaşı komisyonunu yarın kuralım. Reform dediğiniz böyle yapılır. Reform dediğiniz sürekli reformdan bahsetmekle yapılmaz. Eğer samimiyseniz gelin Aralık sonunda Meclis’e yine CHP’nin vermiş olduğu bölgede yaşanan acılara merhem olacak ekonomik ve sosyal paketini uygulamaya geçirelim. Gelin prim affı verelim. Esnafımıza sicilinin bozulmaması için destek verelim.
Eğer bir master plan arıyorsak, master plan Meclis’te kabul edilmeyen bu tekliflerle zaten bekliyor. Master planda AKP iktidarının vizyonsuz ekonomik anlayışı da çok net ortaya konuyor. Yakıp yıkılmış olan bölgeyi yeniden inşa sürecini bir ekonomik kalkınma paketi olarak ortaya konma zafiyeti gösteriliyor. Gerçekten bölgenin ekonomik kalkınma planına ihtiyacı var. O zaman hiç beklemeyelim. Yıllardır bitirilmemiş olan GAP Projesi’ni gelin yarın yeniden aktif hale getirelim. Gerçek bir ekonomik kalkınma projesi TOKİ medeniyetleri yaratmak değil, bölgede vatandaşa dokunan istihdam yaratmak kaygısı duyar.”
TOKİ medeniyetleri kurma hevesinin ‘Sur bölgesini Toledo yapacağız’ diyen yaklaşımla da ortaya konmuş olduğunu söyleyen Böke, “TOKİ medeniyetlerinin bu tarihi barındırması mümkün değildir” dedi.
“BİZ CHP OLARAK YARIN SABAH KALKTIĞIMIZDA KENDİMİZİ SURİYE’DE BULMAK İSTEMİYORUZ”
“Türkiye Suriye’de izole edilmiş bir aktör haline geldi” diyen Böke,
“Kırmızı çizgiler pembeleşti. Arap Baharı’nın bir muhasebesi yapıldığında tek bir mağlup ortaya maalesef Türkiye. Detayları paylaşılmayan ancak dedikoduyla duyduğumuz Suriye’ye Türkiye’nin kara harekatıyla girmesi planlarından bahsediliyor. Sorunu çözmek için yeni bataklıklar yaratmanın ötesine geçemeyen bu vizyonsuzluk kendini kurtarma hamlesinin ötesinde bir hamle değildir. Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı bir kara harekatı başımıza çok zor işler açacaktır. Biz CHP olarak yarın sabah kalktığımızda kendimizi Suriye’de bulmak istemiyoruz. Buradan bir kez daha bu tarihi yanlışın yapılmaması için de hükümete kuvvetli bir çağrıda bulunuyoruz. Türkiye’yi bu dipsiz kuyuya itmeye kimsenin hakkı yok” diye konuştu.
Böke, hükümete, “Terör olarak tanımladığınız aktörleri, Salih Müslim’i neden Türkiye’ye defalarca davet ettiniz? Bu davetlerde ne konuştunuz?” diye sordu. Mülteci sorununa değinen Böke, “O çocukların bedenleri üzerinden yapılan utanç verici pazarlıklara hepimiz şahit olduk bu hafta. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu pazarlıkları okumuş olmaktan müthiş bir utanç duyuyorum. Yaşanan insanlık dramını görmezden gelen, o dramı denizlere iten, denizler ötesinde umut aramak zorunda bırakılan ve kendi yurdunu terk etmek istemeyerek giden Suriyeli mültecileri birer hiç gibi gören bu yaklaşım asla kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti olarak biz kendi vatandaşımıza verdiğimiz değeri dünyadaki tüm bireylere veriyoruz, verme yükümlülüğümüz var. Mülteci sorunu Türkiye’nin sorunu değildir. Türkiye bu sorunun bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.
“AİLEMİN BİR TARAFI HRİSTİYAN, DİĞER TARAFI MÜSLÜMAN”
Böke, konuşmasına şöyle devam etti:
“Dünde kayyumlu gazete tarafından bir kez daha bir nefret suçu işlendi. Bu nefret suçunun bu seferki muhatabı ben ve ailem idik. Biz ne ilkiz, ne de tekiz. Biz tek olmadığımız için ben burada bu açıklamayı yapmak zorunda hissediyorum. Türkiye’de ayrımcılığa uğrayan, yok sayılan, kimlikleri, inançları sorgulanan, yaşam alanları her gün daraltılan bu ülkenin tüm vatandaşları adına bu açıklamayı yapıyorum. Bir kez yapıyorum ve son kez yapıyorum. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu çağda böyle bir nefret suçuna dair bir açıklama yapmak zorunda kalmaktan da utanç duyuyorum.
Benim ailem, kökenim ortada. Bu konuda bugüne dek ne bir şey sakladım ne de korktum. Benim bundan utanacağımı düşünerek bir nefret suçu işleyenlerdir esasında utanması gerekenler. Ben onlar adına utanıyorum bugün. Benim ailem yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan herkes kadar buralı. Ben bunun bir parçası olmaktan hep gurur duydum, hala gurur duyuyorum. Ailemin bir tarafı Hristiyan, diğer tarafı Müslüman. Her ikisi de kültürü zengin Anadolu’nun çocukları. Ben o zenginliğin içinde büyüdüm. Bende 44 yıllık hayatımı herkes kadar bu ülkenin çocuğu, herkes kadar bu toprağın insanı, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşadım. Bu nefret suçunu işleyenlere inatla böyle yaşamaya devam edeceğim. Ben siyasete bu zihniyetle mücadele etmek için girdim. ”
Soruları da cevaplayan Böke, “Nefret suçuyla ilgili dava açmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna, “Ben bu açıklamanın kendi başına nefret suçunu işlemiş olanlar için yeterince utanç kaynağı olduğuna inanıyorum” yanıtını verdi.
Cizre’de bir bodrum katındaki yaralıların yakıldığı yönündeki iddialarla ilgili Böke, “Partimizin iktidara çağrısı vardı. Bu bilgi kirliliğinin ortadan kaldırılması, sorunun çözümü için ilk yapılması gereken adımdır. Gerçek durum neyse bu durumun ortaya çıkarılması talebimizi yapmak istiyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın terör operasyonlarıyla ilgili ana muhalefet partisine eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Böke, “Bu terör son bulmalı. Bu teröre son verme yetkisi olan da iktidar” şeklinde konuştu.
“BUNUN SAYIN CUMHURBAŞKANI TARAFINDAN ANLAŞILAMAMIŞ OLMASINA ŞAŞIRMADIĞIMI İFADE ETMEK DURUMUNDAYIM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP’de yaşanan Atatürk resminin kaldırılması tartışmalarına ilişkin “Dünya yanıyor. Ana muhalefetin en büyük sorunu fotoğrafı kimin indirdiği. 50 günde fotoğrafı kimin indirdiği meselesini çözemeyenlerden ülkenin sorunlarının çözümüne katkı sağlamasını beklemek elbette hayalcilik olur” ifadelerinin hatırlatılması üzerine Böke, şunları kaydetti:
“O kişinin fotoğrafı dendi. CHP hukuka inanan, Türkiye’nin bir hukuk devleti olması mücadelesi veren bir partidir. Biz Türkiye için kurduğumuz her hayalin ilk adımını da kendi partimizde atıyoruz. Kendi hukuk çerçevemiz içerisinde herhangi bir sorunun çözümü için hangi adım atılması gerekiyorsa, kaç gün gerekiyorsa bunlara süre sınırı koymadan sorunun çözümüne yönelik hukuki adımların atılmasını önceliyoruz. Bunun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından anlaşılamamış olmasına şaşırmadığımı ifade etmek durumundayım.”
Bu Haber 2665278 Defa Okunmuştur