Av. ERDOĞAN KILIÇ yazdı
(CHP Merkez Yüksek Disiplin Kurulu üyesi)
DERELER KADİMDEN BU YANA HEP SULARIN DERYAYA AKMA YOLUDUR.
Düzce'de yaşanan can ve mal felaketinden dolayı üzüntülerimi bildiriyorum.
Dereleri arsa görüp konut yapmak, bunu seyretmek ve imar affından yararlandırmak, mal ve can kayıplarında "sosyal risk" anlamında devletin de sorumluluğunu doğurmaktadır.
Dereler, ırmak kenarları kamuya ait alanlardan olup, bu yerlerde her türlü yapılaşma, ticari- zirai olarak kullanım yasak ve kamunun iznine tabidir.
Bırakınız devletin gözetim ve denetim görevini yapmamasını, imar affı ile adeta bu durumu teşvik etmiş ve yasallaştırmıştır.
Doğa insanlara kucak açmış, her türlü nimeti sunmuşken, bizlerin daha fazlasını istememizin sonucu yaşanan felaketleri kimseye mal edemeyiz.
O halde yarından tezi yok derelerin haritaları yeniden çizilmeli ve buraların yakınındaki tüm yapılan yıkılmalıdır.
Orman arazilerine yapılan binaların ( orman köylülerinin hakları korunarak ) imar affı başvuruları reddedilmeli, affa uğramışlara da ödediği bedeller iade edilerek yine gereği yapılmalıdır.
Orman erozyonu, Heyelanı ve sel taşkınları önleyen ve diğer zamanlarda da oksijen üreterek insanlara, diğer canlılara hayat veren bir örtüdür.
Siz hem ormanları seyrekleştiriniz, hem villalar kondurunuz, yetmedi, kadimden beri suların akış yolunu kesiniz, sonra da “mukadderat yazgısı buymuş” deyiniz.
Hayır, Bin kere hayır, sel felaketinde kaybettiklerimizin birçoğu ağır ihmallerin, hatta olası kastların sonucunda ölmüşlerdir.
Son sel felaketinden dolayı, imar mevzuatını hiçe sayan ev sahipleri, onları engellemeyen belediye ve diğer bakanlık yetkilileri zincirleme olarak sorumludur.
Düzce'de kayıp yedi yurttaşımızın ölümü halinde, o şehri yönetenler ve ev sahipleri hukuki ve cezai anlamda sorumlu tutulmalı ve yargılanmalıdır ki, ülkemizde bundan böyle dereler dere olarak kalabilsin.
Ankara'da da Düzce'deki gibi bir yağmur yağsa, ne acı ki milyonlar evsiz barksız kalacaktır.
Ne deyim ki; yakındaki Gerede ormanlarına bir çıkıp da bakınız. Eskiden yaylacıların kulübeleri vardı, şimdi tüm köyler ikinci köy olarak oralarda ağaç bırakmıyorlar.
Devlet de elinde makbuz, “affettim, affettim” diyerek dolaşıyor. İyi de kalbine hançer vurulan doğaya hiç affettiğini sordunuz mu?
Geleceğe bırakacağımız Türkiye'nin dağları kupkuru, dereleri evlerle dolu olmasın.
Bu Haber 434650 Defa Okunmuştur