NAZAN ŞARA ŞATANA yazdı
Ankara’da olmak bana her zaman farklı gelmiştir. Burada yetiştiğimizden mi, burasını memleketimiz yerine koyduğumuzdan mı, uzun aralıkta buraya gelmediğimizde çok özlediğimizden mi, annemle babamın mezarlarının burada olmasından mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama bildiğim Ankara bizim memleketimiz gibi gelir ve burada baba evinde ya da ana evinde gibi hissederim ve ailemde öyle hisseder.
Bizler ayan beyan Ankaralıyız.
Ankara’da benim gibi tarih tiryakisi biri için bulunmaz nimetler var. Her bir taşının altından tarih fışkırıyor.
Burası Tunç Çağı Hatti uygarlığına kadar uzanan bir memleket. Düşünsenize Milattan önceden söz ediyorum. Hitit Uygarlığının burada olmadığını bilmeyen yoktur sanıyorum. Hele ünlü Hitit Güneşi heykelinin Ankara’nın sembolü olduğunu da bilmeyen yoktur diye düşünüyorum.
Yeni yetme dönemlerimizde o heykelin önünde durur uzun uzun bakardım. O kadar büyük ve o kadar heybetli gelirdi ki. Bazı yerler vardır, aklınızda çocuk bünyenizde dev gibidirler, kocamandırlar. Sonra büyürsünüz yıllar geçer siz kocaman olursunuz. O büyük sandığınız yere gittiğinde şaşırırsınız hiçte o kadar azametli ve büyük gelmez…
Sıhhiye’deki bu Hitit Güneşi heykeli ben çocukken de kocamandı şimdi de kocaman. O devasa mı yapılmış, yoksa heybeti mi bizleri bu kadar etkiliyor bilemiyorum.
Milattan önce onuncu yüzyılda Frigya Uygarlığı da bu bölgededir ve kralları ile ilgili yaşamları ile ilgili birçok efsaneler vardır. Kral Midas’ı da biliriz onunla ilgili anlatılanları da…
Buranın tarihine baktığımızda kimler gelmiş kimler geçmiş diyebiliriz. Lidyalılar, Makedonlar, Galatyalılar, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklular, Osmanlı İmparatorluğu ve şimdide başkent.
Tarihe imza atmış bütün büyük imparatorluklar nerede ise hepsi burada olmuşlar.
Gelelim ismine. İslam kaynaklarında Enguru olarak geçiyormuş. Sadece bununla kalmıyor o kadar çok isimle anılmış ki Ankara şaşırmamak mümkün değil.
Minik bir alıntı yapayım.
Ankara sözü Farsça “Üzüm” anlamına gelen Engür’den, ya da Yunanca’da Koruk anlamına gelen”Aguirada’dan türemiştir. Bazılarına Hint-Avrupa dillerindeki “Eğmek” anlamına gelen Ank ya da Sankskritçe de; “Kıvrıntı”, anlamına gelen ankaba’dan veya Latince’den çengel anlamına gelen uncus’dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank “engebeli, karışık arazi anlamına gelir.” Şehrin diğer isimleri; Ankyra, Ankura, Ankuria, Angur, Engürlü, Engürüye, Angare, Angera, Ancora, Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.
Dikmen’deki Seymenler Parkını görünce çok duygulandım. Ne kadar önemli bir günü temsil etmişler.
Ankara’yı Milli Mücadele Merkezi yapmak için Sivas’tan yola çıkan Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti üyeleri Dikmen sırtlarından 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya gelmişler. Onları Seymenler karşılamış.
Heykelleri tek tek inceledim. O günü yaşar gibi oldum. Dedim ya Ankara’ya boşuna tarih demiyorlar. Doğru Ankara denilince aklımıza hep tarih kelimesi geliyor. Orada olup, temsili heykellere bakıp duygulanmamak ne mümkün?
Oralardan geçiyorsanız, yolunuz açıkçası Ankara’ya düşerse bence gitmelisiniz. Çankaya Belediyesi çok güzel bir işe imza atmış, kutluyorum onları. Tarih ne kadar önemlidir. Dünü bilmeyen yarına hazır olamaz.
Bu Haber 1348171 Defa Okunmuştur