CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, uzun süren sessizliğin ardından "KRT Soruyor" özel yayınında Gökhan Kayış'ın sorularını yanıtladı.
Son CHP Kurultayı'na ilişkin 'şaibe' ifadeleri hakkında konuşan Kılıçdaroğlu, "Parti yönetiminin açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız, e sükut ikrardan gelir o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir" diye konuştu.
'Şaibeli kurultay' ifadesine ilişkin soruya yanıt veren Kılıçdaroğlu, "Bu her tarafa çekilebilecek bir şaibe. Nedir şaibe? "Ya çık açıkla" diyecekler ya da "Böyle bir şey yoktur" diyecekler. Parti yönetiminin açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız, e sükut ikrardan gelir o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir" dedi.
KILIÇDAROĞLU'NUN AÇIKLAMALARINDAN SATIR BAŞLARI
Günlerim iyi geçiyor. Çalışıyorum, siyaseti yakından izliyorum. Bilim dünyasındaki gelişmeleri yakından izliyorum. Sade vatandaşlarla zaman zaman oturuyorum, konuşuyorum bazen bir taksici, esnaf, pazarcı oluyor.
Pazara bir-iki kez, eşimle daha çok giderdim ama belli bir noktaya gelince çıkamıyorsunuz. Rahat edemiyorsunuz ama eşim, çocuklarım çıkıyor. Normal bir aile düzenimizi sürdürüyoruz.
NEDEN 'HANÇERLENDİM?' DEDİ?
Çok tartışıldı. Hala da tartışılıyor. Siyasette etik, ahlaki değerler ve güven çok önemlidir. Arkadaşlarla kuracağınız ilişkiler, kader arkadaşı, yol arkadaşı olduğunuz kişilerle güven içinde götürürsünüz pek çok olayı ama bu güveni yüz yüze tartışmanın ötesinde arka kapıdan tartışılarak farklı bir yol yürünmesi doğru değil. O açıdan ben kurultayda 'hançer' deyimini kullanmıştım.
Yol arkadaşınızın size ihanet etmemesi gerekir. Bir tereddüt, farklı görüş varsa çok rahat dillendirilebilir. CHP'nin dokusunda bu vardır. Her zaman eleştiriye değer veririz. Eleştiren arkadaşların sözünü genel başkanlığım sürecinde hiç kesmedim.
Her zaman güvendim arkadaşlarıma, o güven içinde görüşlerimizi, sırlarımızı paylaştık. Yol arkadaşlığı çok kolay bir iş değildir. "Bay Kemal'in yol arkadaşı olmak zordur" demiştim. Zordur hakikaten. Tasada ve kıvançta beraber olmak demektir.
SURİYE'DE YENİ DÖNEME NE DİYOR?
Suriye ne oldu? Darmadağınık oldu.
Türkiye, Suriye'nin geleceği konusunda aktif rol almak zorundadır. Türkiye, kendisinin sadece bugününü değil geleceğini de güvence altına almak zorundadır. Suriye'nin yeniden yapılanması konusunda Türkiye'nin aktif rol alması gerekiyor.
Türkiye'nin yapması gereken değişen koşullara uygun, bölgeye de barışı getirecek adımları atmasıdır. Şartlar zorlanırsa operasyon yapılmalı. Orta Doğu bataklığına Türkiye'nin baştan girmemesi lazım. Çok dikkatli bir politika izlenmesi gerekirdi, hala da var o şans. Türkiye, Suriye'ye demokrasiyi götürmeli.
Suriye bir bomba. Bugün geldiğimiz noktada dikkatli bir politika izlenirse, Mısır kilitbaşlardan biridir, Katar, Suudi Arabistan var. Arap devletleriyle birlikte götürülmesi lazım. Türkiye'nin bölgede tarihsel ağırlığı yanında aynı zamanda güç olarak da büyük bir ağırlığı var.
Türkiye oraya demokrasiyi götürmeli, orada kimlikler, inançlar arasında bir ayrım olmamalı. Benim şahsim önerim, Suriye Arap Cumhuriyeti resmi adı şu anda, orası Suriye Cumhuriyeti Devleti olarak adlandırılması kanısındayım. Biz, Suriye halklarıyla akrabayız. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Türkmenler var... Türkiye bu bölgeye demokrasiyi, laikliği götüren bir devlet olmalı. Suriye'nin büyümesi ve kalkınması için elimizden gelen her çabayı göstermeliyiz. Suriye ile dostluk ilişkilerimizi büyütmek zorundayız.
Bölgede ABD'nin gücünü bilmek gerekiyor. Ama ABD'nin de bölgede Türkiye'nin gücünü bilmesi gerekiyor. Bölgenin en önemli aktörüyüz. Bölgeye demokrasiyi, insan haklarını, kaynaşmayı getirerek, tüm kültürlerin ne kadar önemli olduğunu anlatarak...
Orta Doğu halklarıyla tarihsel, kültürel birlikteliğimiz var. Bu birlikteliği barış ekseninde büyütmeliyiz. Bir araya gelmeliyiz. Biz bölge halklarıyla, Suriye ile sıcak ilişkiler kurmalıyız. Herkesin kimliğine, inancına saygı duymak zorundayız. Bu anlayışı Suriye'ye de götürmek zorundayız. Biz o coğrafyanın güçlü bir devleti olarak konumumuzu korumalıyız.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE" SÜRECİNE NE DİYOR?
Acıların bize hangi faturaları ödettiğini hepimiz biliyoruz. Bir sürü insanlar hayatlarını kaybettiler. Bu coğrafyada artık acılardan söz etmeyelim. Evet, barıştan yanayız ama bunun nasıl olacağını biliyor musunuz? Barış istiyor musunuz, istememek akıl dışı bir şeydir.
Kemal Kılıçdaroğlu, bu ülkede barış olmasını, huzur olmasını ister. Birlikte yapmamız gerekiyor. Bunun için bize lafla bir şey anlatmasınlar. Bugüne kadar çok konuşuldu. Barış isteyenlerin kişisel bir çıkarlarının olmaması lazım. Biz bunu ülkemiz için yapıyoruz demeleri lazım. İlkelerin, hedeflerin konulması lazım. Barışı kim istemez ki?
Çağrı yapıyorsunuz. "Barış yapalım" diye. E yapın, sizin elinizden tutan mı var? Gerçek anlamda samimiyseniz, sivil siyasetten yana olan ve hala hapiste tutulan Selahattin Demirtaş var. Niye hapiste? "Ben sivil siyasetten yanayım, ben ülkemde barış istiyorum" diyor daha ne istiyorsunuz? Siz neden Selahattin beyi görmezden geliyorsunuz?
Terör örgütünün silah bırakması ancak emperyal güçlerin isteği üzerine olur. Bu gerçeği de kabul edelim. Terör örgütüne bugüne kadar hangi ülkeler silah veriyordu, destekliyordu? Emperyal güçler 'Silah bırak' demeden bırakmazlar.
Bölgenin bütün aktörlerini düşünmek zorundasın. Bir başka önemli aktör İran. Haritalar yayınlanıyor. Türkiye'yi çağdaş dünyadan koparıp bir Orta Doğu ülkesi haline getirmek istiyorlar. Türkiye'nin buna göre politika oluşturması lazım. Biz buna devlet aklı diyoruz.
Görüşüyorlar, çözsünler. Kamuoyuna hangi açıklama yapıldı, bilmiyoruz. Bir vatandaş olarak ülkemde barış olmasını isterim, niye istemeyeyim? Süreç bir ülkenin iradesiyle çözülebilecek türden bir süreç değil.
"ŞAİBELİ KURULTAY" İDDİALARI
(HANÇER İFADESİ) Kurultay salonunda da söyledim. Konuşmamda da ifade ettim. Tüm delegelerin önünde söyledim.
Erdoğan, bildiğim kadarıyla 4-5 kere 'Şaibeli Kurultay' dedi. Bu konuda partinin yetkili organlarının veya sayın genel başkanın çok açık bir açıklama yapması lazım. Ben, bu sorunun doğrudan muhatabı değilim. Doğrudan muhatabı aslında partinin genel başkanı. Ses çıkarılmazsa, pek çok soru işareti sıradan vatandaşın bile hafızasında yer alır. Erdoğan'ın sürekli tekrar etmesinin de bir şeyi var. Yanıt mı almak istiyor? Partinin genel başkanları dahil arkadaşların yanıt vermesi lazım.
En son Manisa Kongresi'nde yine Erdoğan söyledi. Bu beni rahatsız ediyor. Partinin yöneticilerini de rahatsız etmesi lazım. Erdoğan'ın bu kadar partinin üstüne gelmesinin gerekçesi ne onu da bilmiyorum, partinin bu kadar sessiz kalmasını da anlamakta güçlük geçiyorum. Bu beni rahatsız ediyor. CHP, 100 yılı aşan bir partidir. CHP, kirliliği kabul etmez.
Bu her tarafa çekilebilecek bir şaibe. Nedir şaibe? "Ya çık açıkla" diyecekler ya da "Böyle bir şey yoktur" diyecekler. Parti yönetiminin açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız, e sükut ikrardan gelir o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir.
Ben yıllarımı CHP'ye vermişim, kirliliği asla kabul etmeyen, karşısında duran, bizim bazı belediye başkanlarımız kirliliğe bulaştığında hemen partinin dışına çıkarttık.
(SİZİN ŞÜPHENİZ VAR MI?) Bilmiyorum. Elimde bir şey yok. Bunu söyleyen kişi bir partinin genel başkanı ve cumhurbaşkanı. Bu ağır bir suçlamadır. Bu bireysel bir olay değildir. Bireysel pencereden bakarsanız bu yanlıştır. Bu partinin kimliği, kuruluş felsefesi çerçevesinde ele alınması gereken bir olaydır.
Şikayetler geliyor ama bu farklı bir şeydir. Bugüne kadar yapılan hiçbir kurultayda CHP bu suçlamayla karşı karşıya kalmamıştır. İlk kez 4-5 kez söylenmesine karşı yönetim sessiz kalıyor. Derhal çıkıp açıklama yapmaları gerekiyor. Derhal, beklemeden.
Bu söylemin hangi gerekçe ile dillendirildiğini bilmiyorum. Ama bunun dillendirilmesine karşı parti yönetimin sessizliği beni derinden üzüyor. Bu olmaz. Bugüne kadar neden konuşulmadığını bilmiyorum, beni rahatsız eden de o.
İKİNCİ YÜZYILDA CHP'NİN ROLÜ NE?
CHP, bundan önceki kurultayında İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi yayımladı. Bizim hedefimize, öngörümüze, ilkelerimize bakın.
"ADAYLIĞIM HATA DEĞİLDİ"
Gazetecilik farklı bir olaydır. Kalemini satmaz. Gazeteciler eskiden mütevazi yerlerde yaşarlardı. Bu değişti zamanla. Kalemini satandan gazeteci olmaz. "Sen şu haberi şöyle yapar mısın" dediğin zaman bundan gazeteci olmaz. Çarklar tutmuyor. Medyada da bozulma var. Gazetecilerde de bozulma var. Beni akılla, mantıkla eleştirsinler. Ben "Benim yaptığım her şey yüzde 100 doğru" demiyorum.
(ADAYLIK HATA MIYDI) Hayır efendim. Ben hiçbir zaman çıkıp 'Ben Cumhurbaşkanı adayı olacağım' demedim. Masada tüm kararlar oy birliğiyle alındı. Karar alındı, ben aday oldum o kadar. MYK'da arkadaşlarım "Siz olmazsanız olmaz, sizin mutlaka olmanız lazım" defalarca defalarca söylediler. Ben istemedim ki. Altılı masanın içinden bir aday çıkması kadar doğal olan ne var? MYK'daki tüm arkadaşların görüşü, "Mutlaka sizin olmanız lazım" diyeydi.
Çalıştık, hiç kimse bana "Şurada eksik çalıştın, sağlıklı eleştiri yapmadın" diyemez. Eksik olan Altılı masanın kendi yapılanması içinde bir genel başkanın kısa sürede olsa süren farklı davranışıydı.
"ÖN SEÇİM" KARARI DOĞRU MU?
Adayı kim seçecek? Meclis Grubu seçecek. Bu toplantı Meclis Grubu'nda yapıldı mı? Niye yapılmıyor? Önce sizin bu partinin grubunu toplamanız lazım. Neden bu grubu toplamıyorsunuz?
Kuruluşundan beri Mustafa Kemal Atatürk bile parlamentoda eleştirilmiştir. Eleştiri çok değerlidir aslında. Buradaki sorun şu; diyelim iki aday belirlendi ne diyecekler?
Daha uzun süre var cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine. Niye acele ediyoruz ki? Ülke yangın yerinde. Biz bunları bırakmışız, kim cumhurbaşkanı adayı olacak. Yeri, zamanı gelince aday belirlenir hepimiz gider ona destek veririz. Neden şimdi partiyi bölüyoruz? Diyelim, yoklama yaptık. Adaylar çıktı, 'Ona oy verme, bana ver' diyecekler. Aday olunca ne yapacaksın? Hiçbiri belli değil. Önce projeyi, hedefi koyacaksınız. Parti koyacak bunu. Parti belirleyecek politikaya. Adaylar seçildiklerinde neyi, nasıl yapacaklarını önce kendi partililerine anlatacaklar.
Partide bütün yöneticileri desteklerim ama elbette farklı düşünebiliriz. Potansiyel adaylara karşı durmazsınız. Ama bugünden bu tartışmaları yapmak doğru değildir. Ülke yangın yerinde, perişan vaziyette.
Parti aday belirlerse, yeri zamanı gelince destekleyeceğiz. Bu kadar basit. Elbette destekleyeceğiz, parti bizim partimiz.
(MANSUR YAVAŞ'A DESTEK İDDİASI) Bu iddialar olur. İddiaların arkasından gitmek doğru değil.
50+1'e ihtiyaç var. Nasıl alacaksınız 50+1'i? Adaylık tartışmasının içinde saray var.
"KİM OLURSA OLSUN TEK ADAM REJİMİNE KARŞIYIM"
Kemal Kılıçdaroğlu, tek adam rejimine karşıdır. Kim olursa olsun. Herkesin özgürce düşüncesini ifade ettiği, güçler ayrılığının olduğu bir rejim ister. Kemal Kılıçdaroğlu ne isteyecek? Kalkınmış, çağdaş tüm İslam ülkelerine örnek olan bir Cumhuriyet ister.
İTTİFAK DENKLEMLERİ BOZULDU MU?
Cumhur İttifakı yerinde duruyor. Millet İttifakı, darmadağın. Sorumlusu kim? CHP. Siz, Millet İttifakı'nın motoru, çekim gücüsünüz. Yarın 50+1'i nasıl alacağınıza ilişkin stratejiyi bugün geliştirmezseniz yarın ne olacak?
Eğer siz Millet İttifakı'nı diri tutarsanız, parlamentoyu AK Parti'ye çalışamaz hale getirirsiniz. Millet İttifakı'nı etkin hale getirirseniz parlamentoda AK Parti at koşturamaz. Bunu söyledim ben Özgür beye. Nasıl olması gerektiğini de söyledim.
AK Parti'de çözülmeler varken, çözülmeleri engelledik. Siz birinci parti çıkmışsınız, normalleşeceğim diyorsunuz. Biz normaliz zaten. Buyur, niye can suyu olduk? Doğru değil.
Bir gerçek var. Davalar açılır. Benim hakkımda da dünya kadar dava var. Davalardan korkmam. Çünkü verilmeyecek hesabımız yoktur. Boğazımızdan aşağı haram lokma inmemiştir. Benim bütün bürokratik hayatımı incelediler, bulamazsınız efendim bulamazsınız. Biz haram lokma yemeyiz.
Bu Haber 43246 Defa Okunmuştur