ZEKİYE BACAKSIZ yazdı
(Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı)
Kadını İnsan Olarak Görmeyi “Lütufmuşçasına” İfade Eden Zihniyete “HAYIR”
1857 tarihinde tekstil fabrikasında sadece daha iyi koşullarda çalışmak isteyen kadın işçilerin başlattığı grev şüpheli bir yangınla son bulmuş, 129 kadın işçi yangında hayatlarını kaybetmiştir. “Eşit işe eşit ücret” ve daha iyi koşullarda çalışmak isteyen kadınların anısına 8 Mart "Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılmaktadır.
Aradan 160 yıl geçmesine rağmen, Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’nun ortaya koyduğu veriler göstermiştir ki, hiç bir ülke cinsiyet eşitsizliğini giderememiştir. 144 ülkenin değerlendirildiği 2016 yılı raporunda Türkiye ise maalesef 130’uncu sırada yer almıştır.
Kadınlar iş yaşamında da eşit şekilde temsil edilememektedir. Şubat 2017’de açıklanan TÜİK verilerine göre 2016 yılı Kasım döneminde erkeklerde işgücüne katılma oranı %71,9 olurken kadınlarda ise %32,7 olarak gerçekleşmiştir.
Sağlıkla ilgili kurum ve kuruluşlarda genel istatistiklerin tersine kadın personel sayısı daha fazladır. Emek yoğun olarak çalışılan sağlıkla ilgili kurum ve kuruluşlarda çalışan kadınların, kendine özgü risk ve zorlukları vardır. Personel sayısının yetersiz kalması sağlık çalışanlarına daha fazla iş yüklenmesine neden olmakta, çalışma saatlerinin çok uzun olması ve nöbet uygulaması, aynı zamanda anne olan kadın çalışanı, yoğun stres ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Enfeksiyon, radyasyon gibi yüksek sağlık riskleri altında çalışan kadın sağlık çalışanları, ekonomik yetersizliklerle de baş etmeye çalışmaktadır. İşte bu olumsuz çalışma koşulları, kadın sağlık çalışanının ruh ve beden sağlıklarını, sosyal ve aile yaşamlarını olumsuz etkilemektedir.
Kadınlar çalışma hayatında birçok sorunla karşılaşmaktadır. Bu sorunların başında işyeri şiddeti gelmektedir. Türkiye’de kadın sağlık çalışanlarına yönelik şiddet yaygın olarak görülen bir sorundur. Çalışan kadınlara yönelik işyeri şiddetinin çoğunlukla sözel ve duygusal şiddet olduğu bilinmektedir.
Ancak işyerinde özellikle sözel/duygusal şiddetin belirlenmesine yönelik yapılan araştırmalar sorunu tüm boyutları ile ortaya koymamaktadır. Mevcut verilerin, raporlanan olaylarla sınırlı olması nedeniyle birçok şiddet olayı işten atılma veya disiplin cezası alma korkusu gibi nedenlerle bildirilmemektedir.
Çalışanların bilinç düzeyinin yeterli olmaması ve raporlama kültüründeki eksiklikler de şiddetin gerçek boyutunun ortaya konulması önünde büyük bir engeldir. Buradan da ortaya çıkan gerçekşudur ki, kadının sadece eğitim düzeyinin değil, bilinç düzeyinin de yükseltilmesi hayati önem taşımaktadır.
Bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü daha kutlarken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Kadını insan olarak kabul edersek pek çok şey çözülür" sözleri siyasi iktidarın kadına bakış açısını acı bir şekilde ortaya koymuştur.
"Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” diyen Sayın Cumhurbaşkanını, bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadına “insan” diyebildiği için kutlamak istiyoruz. Bu sözler insanlık için küçük, Sayın Cumhurbaşkanı için büyük bir adım olmuştur. Siyasi iktidarın kadına bakış açısını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleri, kadının insan olarak görülmediğinin itirafı değil de nedir?
Bu zihniyetin iktidarlarında Türk kadını, maalesef toplumda hak ettiği yeri bulamamıştır. Oysa Türk kadını, bugün örnek gösterilen batı ülkelerinden çok daha önce toplumda erkek ile eşit yer bulmuştur. Atatürk 1923 yılının Ocak ayında, Cumhuriyetin ilanından dokuz ay önce, İzmir’de yurttaşlarla konuşurken kadın konusundaki düşüncelerini,
“… Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur... Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur… Bir toplumun bir uzvu faaliyette bulunurken öteki uzvu atalette olursa, o toplum felce uğramış demektir.” sözleriyle ifade etmiştir ve Cumhuriyet devrimleri Türk kadınının çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını sağlamıştır.
Ancak mevcut siyasi iktidar, cumhuriyetin kadının hakları ve statüsü konusunda kazanımlarını silmek istemektedir. Bu zihniyetin iktidarında kadına şiddet, taciz, tecavüz, kadın cinayetleri ciddi oranda artış göstermiştir.
Kadına tacizi, tecavüzü, şiddeti önleyebilmenin yolu eşit hak ve özgürlüklere sahip yurttaşlar olmaktan geçmektedir. Eşit hak ve özgürlüklere sahip çıkmanın yolu ise laik Cumhuriyet’in geleceği için “Hayır” tercihinden geçmektedir. Unutulmamalıdır ki, bir kadın, içindeki yaratma, üretme ve dönüştürme gücüyle dünyayı değiştirebilir.
Başta Sendikamız Genel Sağlık-İş ve Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalarımızın üyesi emekçi kadınlar olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor, kadını insan olarak görmeyi “lütufmuşçasına” ifade eden zihniyete “HAYIR” diyoruz.
Bu Haber 796089 Defa Okunmuştur