MHP Genel Başkan Adayı ve MHP Eskişehir eski Milletvekili Süleyman Servet Sazak, 15 Temmuz hain projesinden sonra FETÖ ile mücadelesinde ki birçok yanlışlıklar sonucu toplumsal yarılmanın derinleştirdiğini vurgulayarak, Türkiye'nin biran önce normal yaşam düzeyine dönmesi gerektiğini kaydetti..
Yarınımızın bir travma üzerine inşa edilemeyeceğine de işaret eden MHP'li Sazak; gündemle ilgili değerlendirmesini şöyle sürdürdü;
"15 Temmuz bütün cepheleriyle doğru okunması gereken hain bir projedir. Senelerce çalışılmış, senelerce prova edilmiş siyasi bir proje… Bu kan projesi, bir iç savaş antrenmanıdır. Siyasal dengeleri altüst etmiş, uluslararası dengelerdeki konumumuzu değiştirmiş, ekonomik dengeleri sarsmış, moral değerleri sıfırlamıştır. Türk ordusunun kurumsal onuru yara almış, PKK ve IŞİD gibi terör örgütlerine karşı mevzi boşaltılmıştır.
Bütün bunlara rağmen bu hain darbe girişimi; gerek yapılış şekli, gerekse sonuçları itibariyle Türkiye’de hayatın kilitlenmesine yol açmamalı, siyasetin kilitlenmesinin sebebi olmamalı, geleceğin kilitlenmesinin nedeni sayılmamalıdır.
Tarihsel bilgilerimizden hatırlıyoruz ki her devlet, zaman zaman bu tür travmalarla yüzleşmiş; ancak hiçbiri geleceğini bir travma üzerine kurmamıştır. Türkiye acilen normalleşme sürecine girmek zorundadır. Zira Türkiye’nin bugünü hiçbir cepheden umut vaat eder gözükmemektedir.
Siyasetin kavramları ile örgütün kavramlarının iç içe geçmişliği; bizi var eden değerlerin içeriğini ve hayatımızın içindeki karşılığını yıkmıştır.
Siyasi sermaye ile örgüt sermayesinin iç içe geçmişliğinden ötürü ekonomik yapılar hedeflerini yitirmiş, yarın projeksiyonlarını rafa kaldırmıştır. Ekonomik değerler, fonksiyonel koltuklar ve itibar mevzileri hak etmeyen yandaşlara peşkeş çekilmiş ve liyakat skalası altüst olmuştur. İnsanlar ve kurumlar günübirlik gailelerle karşı karşıya kalmıştır. Siyaset bürokrasi ile örgüt bürokrasisinin iç içe geçmişliği ve siyaset kurumunun kendi yanlışlarını örgüte yıkma cehdi; failleri flulaştırmış, adaleti siyasileştirmiş, insanların devlete güvenini altüst etmiştir.
Siyasi iradenin taban kaybı kaygılarıyla FETÖ ile mücadeleyi, rövanşist niyetlerle KENDİNDEN OLMAYANLARLA MÜCADELE SEVİYESİZLİĞİ’ne çekmiş olması ve kullandığı ayrıştırıcı üslup toplumsal yarılmayı derinleştirmiştir. Dış politikadaki alan kaybı, siyaset geleneğimizin koordinatlarını dağıtmış, uluslararası arenadaki yerimizi belirsizleştirmiştir.
Görevden almaları Kanun Hükmünde Kararnameler’in zulmüne dönüştüren uygulamalar, keyfilik ve ispiyon kaynaklı emniyet raporları; bireylerin yasaya, siyaset kurumuna ve devletimizin kurumsal yapısına olan güvenini sarsmış, can endişesi, mülk endişesi, yarın endişesi birbirine karışmıştır.
Siyaset Kurumu; bugünün hayatını, yarının hayatını bir travma üzerine inşa etmemelidir. Yine tarihi hafızamız bize öğretmiştir ki; can emniyeti, adalet emniyeti, mülk emniyeti yara almış bireylerin vicdan sağlığı bozulur, merhamet sağlığı zedelenir. Türk Milleti töresi olan, kutsalları olan, hiçbir travma adına vazgeçemeyeceği erdemleri olan asil bir millettir; istikbali kaotik zamanların uzatılmasına kurban edilmemelidir.
İnsanların birbirine şüpheyle baktığı bir Türkiye resmi; yandaş olmayan her tutumun ihanetle etiketlenmesi toplumsal dokuyu parçalamıştır. Arkasında kim, hangi emperyal güç ya da hangi siyasi irade olursa olsun, üzülerek söylemeliyim ki; yapılan tasarruflar bir sosyal patlamaya sebep olacak nitelikte uygulamalardır.
İnsanlığın katliam tarihi, hedefsiz sosyal patlamaların tarihidir. Bugün toplumsal doku paramparça, kültürel doku lime lime, gelecek dokusu kapkaranlıktır. Ve yine üzülerek söylemeliyim ki; sosyal refleksler mutlaka milli refleks demek değildir. Hedefsiz, içeriksiz, köksüz, bayraktarsız patlamalar toplumların felcidir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, felsefesi olan, töresi olan, hedefleri olan bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti’ne tırnakları kanlı emperyal ellere eldiven rolü biçmek kadim değerlerimize, kuruluş felsefemize, Cumhuriyetin kazanım ve değerlerine ihanet etmektir.
İşte Türk Milliyetçilerinin ve kurumsal yapımız olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin tarihi misyonu tam da burada başlamaktadır. Sosyal bütünlüğümüzün doku tellerini oluşturan Milliyetçi Hareket; bu dokunun zedelenmesine asla müsaade etmemeli, sosyal hareketliliğin hedefsizliğine mutlaka bir çare üretmelidir.
Bu Haber 1028622 Defa Okunmuştur