Anneler Günü, her yılın Mayıs ayının ikinci Pazar gününde kutlanıyor. Türk milletinin en büyük annesi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ı Anneler Günü’nde minnetle anılıyor.
Anneler Günü, her yılın Mayıs ayının ikinci Pazar gününde kutlanıyor. Türk milletinin en büyük annesi olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ı Anneler Günü’nde minnetle anılıyor.
Zübeyde Hanım, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini değiştiren ve dünya devletlerinin saygı duyduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk milletine armağan etmiştir.
Hayata 98 yıl önce veda eden Zübeyde Hanım, 1857’de Selanik yakınlarındaki Langaza’da dünyaya geldi.
Sofuzade Feyzullah Ağa ile Ayşe Hanım’ın çocuğu olarak doğan bebeğe Farsça’da “kasımpatı” anlamına gelen Zübeyde adı verildi.
Karaman’dan Rumeli’ye göç eden ve bu nedenle “Konyarlar” olarak anılan Yörük Türkmenlerinden bir aileye mensup olan Zübeyde Hanım, Selanik’te Gümrük Muhafaza Teşkilatında memur Ali Rıza Efendi ile evlendiğinde 14 yaşındaydı.
Selanik’te Yenikapı semtinde bir yaşam kuran çiftin Fatma, Ömer ve Ahmet isimleri verilen çocukları dünyaya geldi.
Aile, çocuklarından önce Fatma’yı, Ali Rıza Efendi’nin Yunanistan sınırındaki Çayağzı adlı bölgeye tayininden sonra da Ömer ile Ahmet’i kaybetti.
Mustafa 1881 yılında doğduktan sonra ailenin Makbule ve Naciye isimleri verilen çocukları dünyaya geldi. Naciye de küçük yaşta verem nedeniyle hayata veda etti.
ATATÜRK'ÜN BABASI ALİ RIZA EFENDİ’NİN VEFATI
Zübeyde Hanım henüz 30’lu yaşlarında, bazı kaynaklara göre 1886, bazı kaynaklara göre de 1888 yılında eşi Ali Rıza Efendi’yi de kaybetti. Genç yaşta küçük çocuklarla dul kalan Zübeyde Hanım, büyük zorluklar yaşadı.
Tapu kayıtları ve resmi belgelerin araştırılması sonucu Türk Tarih Kurumundan yayınlanan Vasilis Dimitriadis imzalı “Bir Evin Hikayesi” adlı kitapta ailenin yaşadığı ekonomik sıkıntılar şu sözlerle anlatıldı,
“Zübeyde Hanım’ın başka gelir kaynağı yoktu, bu yüzden küçük evde yaşayıp büyük evi de kiraya vermek suretiyle kendisinin ve çocuklarının masraflarını karşılamış olabilir.”
Zübeyde Hanım ikinci evi satıp Pembe Evi kiraya verdikten sonra çocuklarını alarak bir süre için Langaza bölgesindeki Sarıyer köyünde oturan ağabeyi Hüseyin Efendi’nin yanına taşındı.
Mustafa Kemal ile kardeşi Makbule Hanım köyde yaşadıkları sürede tarla işlerinde çalıştı.Zübeyde Hanım, daha sonra oğlunu eğitimini sürdürmesi için annesi Ayşe Hanım’ın yanına gönderdi.
RAGIP BEY İLE EVLİLİĞİ
Ağabeyi Hüseyin Efendi’ye yük olmak istemeyen Zübeyde Hanım, ikinci evliliğini Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey ile yaptı. Zübeyde Hanım, Balkan Savaşı’ndan sonra Ragıp Bey’den ayrıldı, Osmanlı toprağı olmaktan çıkan Selanik’i terk edip kızı Makbule ile İstanbul’a göç etti.
Milli Mücadele yıllarında Ankara’ya yerleşen Zübeyde Hanım, 1919 yılında Anadolu’ya çıkan oğlunu aylarca göremedi.
Mustafa Kemal’e ancak 14 Haziran 1922’de Adapazarı’nda kavuşabilen Zübeyde Hanım, onun yanına Ankara’ya yerleşti.
Ankara’nın sert hava koşulları nedeniyle hastalanan Zübeyde Hanım, hem tedavi hem de müstakbel gelini Latife Hanım’ı görmek için İzmir’e gitti.
Karşıyaka ilçesine geldiğinde felç hastası olan ve görme yetisini kaybeden Zübeyde Hanım, sonradan anı evi haline getirilen Latife Hanım Köşkü’nde 28 gün sonra, yani 14 Ocak 1923’te 66 yaşındayken hayatını kaybetti.
Zübeyde Hanım için sandukalı ve uzun hitabeli mezar yapımına Mustafa Kemal Paşa’nın “İzmir’in bir taşı yeter” diyerek karşı çıktığı biliniyor.
İzmir Belediyesi tarafından 1940 yılında son şekli verilen Karşıyaka’daki kabir, her yıl Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün annesini anmak isteyenlerle dolup taşıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, her yıl 14 Ocak’ta mezarının başında anılıyor.
ATATÜRK’ÜN ANNESİNİN MEZARINI ZİYARETİ
Ölümünden 13 gün sonra Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e gelerek annesinin mezarını ziyaret etti.
Büyük Önder Mustafa Kemal, bir evlat olarak annesinin mezarı başında Zübeyde Hanım’ın yaşadığı sıkıntıları ve hüznü şu sözlerle anlattı,
“Annem çok çekti. Erkanı harp yüzbaşısı olarak çıkmıştım. Kötü idarenin adamları, beni önce zindana sonra sürgüne gönderdiler. Sürgüne giderken annem gözyaşları içinde Sirkeci Rıhtımı’nda kalakaldı. Mütareke yıllarında padişahın verdiği idam fermanının yerine getirildiğini sanan annem felç oldu. Oturduğu evler ikide bir basıldı, arandı.
Onu İstanbul’dan kurtarıp yanıma aldığımda ise o artık yalnız hisleriyle yaşıyordu. Annemi kaybettiğim için üzgünüm. Tek tesellim anavatanı yoksulluğa, yokluğa sürükleyen idarenin artık bir daha geri gelmemek üzere yokluğun mezarına gömülmüş olduğunu görerek ölmüş olmasıdır.”
Bu Haber 214988 Defa Okunmuştur