GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular..
Biliyorsunuz; bir eli ile Rabia, bir eli ile Bozkurt işareti yapan Sedat Peker son haftalarda artarda ortalığı karıştıran iddialar içerikli videolar yayınladı ve iş tamamen siyasi gündem haline geldi..
Cümle alem biliyor.. Ben organik; Ülkücü yapıya sahip Türk milliyetçisiyim.. 2 Kardeşimle birlikte Mamak zindanlarında bu davanın en ağır çilesini, ıstırabını çektik..
Yokluk bir taraftan, kimsesizlik bir taraftan ve dava kervanına katıldığın insanlar tarafından sahip çıkılmaması bir taraftan..
Avukat bile tutamadık.. Bize bir- iki Avukat verdiler, onlarda ücret istediler..
Kendi bildiğim Hukuki bilgilerimle kendimizi savunduk ve işkenceler sonrası bizlere Ankara- Bahçelievler semtinde ne kadar suç listesi var ise imzalattıkları tüm suç iddialarından Beraat ettik ama boş yere bizleri Mamak zindanlarında yatırdılar..
Bu kadar ağır günler geçirmemize rağmen ne ben, ne de kardeşlerim, hiçbir zaman Bozkurt işaretinin yanına, başka bir ideolojik işaret eklemedik..
Halende Ülkücü yapıya sahip Türk milliyetçiliği fikriyatının yılmaz savunucularıyız..
Değerli okuyucular..
Bunları niye yazdım?
Sedat Peker videolarını sosyal medyada yaymaya başladığı andan şu anlara kadar, sadece izlemede kaldım, daha doğrusu iddia sahibi ve suçlanan kişiler hakkında hiçbir şey yazmak istemedim..
Neden seyirci kaldım, niye hiçbir değerlendirme yapmadım?
Ben Sedat Peker’i Ülkücü olarak bilirdim.. Lakin AKP iktidarı döneminde çok sıkı bir Rabia’cı oldu..
Sedat Peker’i bu günlere getiren Rabia’cılar değil, Ülkücüler oldu.. Ülkücüler Sedat Peker’i satmadı ama Rabia’cılar Sedat’ı, Sedat’ta; Ülkücüleri sattı.. Bozkurt işaretinin yanına Rabia işareti yaparak, her iki camiayı da elinde tutmak istedi.
Yani; Ülkücülükten geçinen kervanına Sedat Peker’de eklenmişti.
Bu yüzden kendisini geçmişlerde savunmama rağmen, son yıllarda sergilediği bu tavırlardan dolayı hem bir Ülkücü olarak, hem de bir Gazeteci olarak, kendisi hakkında ne iyi, ne de kötü değerlendirmelerde bulunmadım, bulunmakta istemem..
Gün geldi.. Nasıl bir hata yaptıklarını anladılar, anlayacaklar..
Dün şöyle bir geçmişlere daldım ve günleri gözümün önünde sıraladım..
Demek ki; Sedat Peker, Alaattin abi gibi devlete ve millete önemli hizmetlerde bulunmuş olsa idi ve Alaattin Çakıcı gibi ağır zulümler ve haksızlıklar görse idi, oo çoktan birlikte hizmet ettiği insanları ve olayları ballandıra, ballandıra ve hatta suçlayarak anlatacakmış..
Peki, bu ana kadar; bu şaşırtıcı iddialar hakkında; ne makale, ne normal haber yazmadım da, şimdi neden olayın içeriğini bir parçada olsa değerlendirmek istedim?
Haa şunu da harbiden delikanlıca yazayım..
Sedat haksızlığa uğradı mı? Hem de çok..
Satışa geldi mi? Hem de çok..
İnandığı ve güven beslediği insanlardan yaralar aldı mı? Aldı..
Şimdi bu yaralarına durmadan basanlar kim?
Yine güven beslediği isimler..
Sedat, özellikle basın camiasında birçok yavşak, yalaka kılıklılar için çok iyi bir tanımlama yaptı.. Dedi ki; “Namusunuz kadar maaş alıyorsunuz, düşkünler” falan..
Doğru.. Gazeteci başkadır.. Yazar başkadır.. Yazar; bilgi dağarcığı dolu olan fikir adamıdır, dava adamıdır..
Yoksul olabilir ama inandığını, bildiğini ve Allah için doğrusunu yazar..
Her devrin yazarı olmaz.. Her gelene “ağam, paşam” demez..
Diyorsa; Sedat’ın dediği gibi, namusları kadar maddi imkanlar koparırlar ve yalakalıkta da sınır tanımazlar.. Robotturlar.. Görevleri budur.
İşte bu sürüde iki kıvırdak ve yalaka kardeş var.. Maalesef benim de hemşerilerim..
Hadi Özışık ve Süleyman Özışık kardeşler.. Gerçi ikisi de toplumda yüksek sesle anılıyor.. Adam itibarları sıfır..
Şimdi bunlar, geçmişte Demokrat parti döneminde Süleyman Soylu’yu epeyce sömürdüler…bir çok siyasiye kumpaslar kurdular.. Herkes ayrıntılarını biliyor..
Sonra AKP’li oldular.. Şimdi ise; Sedat Peker ile Süleyman Soylu arasında ki iddialar dalaşını fırsat bilip, ne şiş yansın, ne kebap kurnazlığı ile ikisini de bir arada idare etme kurnazlığına girdiler..
SÜLEYMAN SOYLU DOĞRU SÖYLÜYOR, HADİ ÖZIŞIK; KENDİSİ İLE KONULARI GÖRÜŞÜYORMUŞ GÖRÜNTÜSÜ VEREREK, SEDAT’A PAZARLAMALAR YAPIYOR VE “DOSTLAR ARASINDA KALDIM…” TİYATROSU OYNUYOR
Değerli okuyucular..
Mahallelerde ahlaksızlıktan geçinen oruspular vardır.. Bir anda 2 kişiyi de, 5 kişiyi de idare eder..
İşte; Sedat Peker ve Hadi Özışık’ın görüntülü konuşmaların içeriği aynen böyle..
Adam, sanki Sedat Peker ile ilgili değerlendirmeleri Soylu’ya sormuş görüntüleri izlenimi vererek, aldığı tavır sergilemeleri ve cevapları kurnazlıkla Sedat’a satıyor..
Eee Sedat bunlardan kurnaz.. Kayda almış.. Bu pazarlamacı kardeşler, “Kim söylüyorsa şerefsizdir” deyince, Sedat’ta “al şerefsiz burada” diyerek konuşma görüntüsünü paylaşınca, maskeler düştü..
Yani; Hadi Özışık, Süleyman Soylu ile konuları değerlendirmiş görüntüsü vererek, Sedat’a da dostluk tiyatroları oynuyor..
Ve hadsize bak… Bu ülkeye sayısız hizmetleri geçen Mehmet Ağar’a da “Aptal adam” deme terbiyesizliğinde bulunuyor..
Evet.. Şimdi Süleyman Soylu, net bir şekilde kendisinin bilgisi dışında ilişkileri istismar edip, kumpas kurulduğunu ifade etmesinde tamamen haklı..
Suç duyurusunda da bulundu.. Ve bu kıvırdak zat, güya kendisini savunuyor; “yahu konu uzamasın diye dostluklarımızın inisiyatifini kullanıp, he- hu dedim” ayağı..
Bak.. bak…
Hadi Özışık.. Sana ayrıca bir çağrım var.. Yıllardır İnternet Medya Derneğini de bu kıvırdak işlerinde kullandın, şimdi masken tamamen düştü.. Eee Artık Dernek başkanlığından da istifa et..
İKİNCİ MAHALLE ORUSPUSU MEHMET EYMÜR’E KISA CEVABIM VAR..
Tabi bu olaylar olurken MİT’te ve Emniyette Milliyetçi- Ülkücü olanlara düşmanlığı ve bu insanlara attığı iftiralarıyla bilinen, MİT emeklisi Mehmet Eymür ve kargaları dururr mu?
Bu zat’ta yıllardır mahalle oruspusu gibi çıkıp, orada- burada konuşuyor.. Devletin sırlarını sulandırarak, gerçek dışı anlatımlarla teşkilatta ki Milliyetçi- Ülkücüleri karaladığını bilmeyen yok..
Adamın ne devlet ne de teşkilat saygısı, ahlakı yok.. Ona- buna vır, vır bir şeyler anlatıyor..
Hele, hele Alaattin Çakıcı, Yavuz Ataç, Hiram Abbas, Mehmet Ağar düşmanlığının ne derecede yüksek olduğunu biliriz..
Adam… MİT adına hazırlamış olduğu sözde Susurluk raporunu da bu gelişen bu olaylara alet ederek, yine Milliyetçi- Ülkücü camiaya çamurlar atma peşinde..
Yok; Siyaset, Mafya, Emniyet ilişkileri…
Şimdi yazı uzun olamasın diye ben bu zat’a soruyorum;
Sözde Susurluk raporunda siyasetçi kim? Sedat Bucak..
Sedat Bucak kim? Eli kanlı terör örgütü PKK’nın ele geçirmeye çalıştığı Siverek’i ve Sivereklileri savunan Bucak aşiretinin önemli bir ferdi..
Milletvekilliği yaptı.. Adı hiçbir kirli işe bulaşmadı..
Senin Mafya diye işaret ettiğin kim? Ülkücü camianın efsane ismi Abdullah Çatlı..
Gülüyorum sana zavallı Mehmet Eymür.. Yahu Abdullah Çatlı’nın bir tek veya en ufak bir mafyavari olayı veya saldırısı oldu mu? Gösterebilir misin? Mümkün değil..
Çatlı kimin boğazını sıkıp parasını, evini almış? Hangi kirli işlere aracılık etmiş? Tabi sana göre; PKK ile ve PKK’nın uyuşucusunu satanlarla mücadele etmek kirli ve karanlık iş..
Emniyet diye işaret ettiğin kim? Emniyet müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ..
Kocadağ ile bizim camianın zerre kadar ilişkisi ve ilintisi yoktur.. Geçmişte Siverek’te ilçe emniyet müdürlüğü yaptığı için Bucak aşiretine duyduğu milli saygıdan dolayı oluşan dostluk sonucu Sedat Bucak’ın arabasında..
Hüseyin Kocadağ kim? Milletvekili Sedat Bucak’ı mı bir şeylerden kurtaracak, yoksa tanımadığı Abdullah Çatlı’yı mı?
İşte senin hazırladığın trışkadan Susurluk raporun bu Eymür ağa..
Yıllardır, kamuoyunda Milliyetçileri- Ülkücüleri karalamak adına bu sözde sallama raporunla övünüyorsun..
Hadi oradan kurnaz çekirge..
Bu Haber 320492 Defa Okunmuştur