NAZAN ŞARA ŞATANA yazdı
Kültür Televizyonu Yaşama Sanatı adlı programımda çok önemli bir sesi ağırladım. Sinem Sevindik. Gencecik ateş parçası gibi her hali ile stüdyomuzu canlandırdı. Okuduğu birbirinden güzel şarkılarla ekran başındakileri olduğu kadar stüdyoda bizleri de büyüledi.
Sözleri bana ait bestesi Bestekâr Mustafa Coşkun’a ait ‘Eksik kalan kalbimi kim biliyor’ şarkısını söyledi.
Muhteşem ses, fevkalade yorum ve Sinem Sevindik.
Bu gencecik sanatçının yaptıkları inanılmaz. Neleri sayacağım derken kendine sormanın daha uygun olacağını düşündüm.
Sinem Sevindik Kimdir?
1986 İstanbul doğumluyum. Küçük yaşlardan beri müziğe olan ilgim ve yeteneğim vardı. Tüm bunları eğitim ile daha da pekiştirip iyi bir ses sanatçısı olma hayali ile Eyüp Musiki Vakfı (o dönem de Eyüp musiki derneği olarak varlığını sürdürmekteydi) bünyesinde ki T.S.M solfej ve nazariyatı derslerine başladım.
Kıymetli hocam TRT İstanbul Radyosu ses Sanatçısı Alp Arslan beyefendidir. Kendisinden ilk Tsm solfej ve makam bilgilerini öğrenmek benim için büyük bir şans olmuştur.
Daha sonra o dönemde TRT’nin kıymetli Şefi ve Saz sanatçısı Hasan Esen in yönettiği Eyüp musiki vakfı T.S.M Korosu'nda da eğitimime devam ettim. Yeteneğim yanı sıra bu iki kıymetli hocalarımla çalışmanın verdiği birikimimle 2004 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk musikisi Devlet Konservatuarı Ses eğitimi Bölümünü kazandım. Birbirinden kıymetli hocalarımdan faydalandım.
Selahattin İçli, Nevzat Atlığ, Sadun Aksüt, Münip Utandı, Faruk Salgar, Sinem Özdemir gibi hocalardan Klasik Türk Müziği, Repertuar, yorum ve üslup dersleri, Ayşegül Aral ve Devlet Opera balesi sanatçısı Erol Uras’dan ses eğitimi (şan ) ve tekniği, Sahne tekniği ve mimik diksiyon dersleri aldım.2004 yılında konservatuar hayatı ile birlikte TRT İstanbul Radyosunun Gençlik korosu sınavlarını da kazanarak TRT Koro hayatını da aynı anda başlatmış oldum.
Burada TRT Ses sanatçısı Serap Mutlu Akbulut ve Mehmet Özkaya ile çalışıp çeşitli konserlerde yer aldım.2006 yılında yapılan İstanbul Belediyesi Ses yarışmasında İstanbul 3.sü oldum. Konservatuar, Musiki Vakfı ve TRT gibi üç ayrı koldan eğitim aldığım Türk Müziğini elimden geldiğince öğrenmeye çalıştım. 2009 yılında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı Ses eğitimi bölümünden derece ile mezun oldum.
Şu an yine İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet konservatuarında Müzikoloji bölümü Yüksek Lisans Eğitimime devam etmekteyim. Koro şefi ve Şan eğitmeni olarak iki önemli kurumda görev yapmaktayım. Bunların biri Eyüp musiki Vakfı, diğeri TRT İstanbul Radyosu Türk Sanat Müziği Gençlik korosu. İki koroda öğrencilik yıllarımı geçirdikten sonra, artık eğitimci, şef olarak devam ediyor olmak benim için de ayrı bir gurur vesilesidir.
Eğitimci olmam dışında bir solist olarak çeşitli konserler, TV programları ve radyo programları gerçekleştirmekteyim. TRT Kent Radyo İstanbul da ver Elini İstanbul isimli programın yapımcılığı ve sunuculuğunu arkadaşım Levent Karadeniz ile birlikte gerçekleştirdim.
Radyo Alaturka 'da hazırlayıp sunduğum ve canlı şarkı icralarında bulunduğum Sinemdeki Şarkılar programı her Çarşamba 17.00 ve 19.00 saatleri arasında dinleyici ile buluştu.
İlk olarak musiki ile tanışmanız nasıl oldu?
Musiki ile tanışmamı hatırlayamayacak kadar küçüktüm. Ailem özellikle annem bana hep Türk Sanat Müziği dinletirmiş. Benim ağzımdan ilk dökülen nağmeler bile herhangi bir çocuk şarkısı değil o dönemde pek meşhur olan Yağdır Mevla’m su isimli Şarkıdır. Musiki eğitimi hayatıma Eyüp Musiki Vakfı'nda küçük yaşlarda başladım. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Ses Eğitimi bölümünü kazandım ve 2009 yılında mezun olduktan sonra Müzikoloji yüksek Lisans aynı okulda devam etmekteyim.
Ses eğitmeni olarak sıkıntı duyduğum konulardan bahsetmek isterim. Günümüzde Şan Eğitimi, biraz müzisyen olan herkes tarafından veriliyor hale geldi. BÜ konuda bilinçli olmamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Ses eğitimi dersleri ya da Şan dersleri bu alanda eğitim almış ve kendini bu işin eğitimi için yetiştirmiş kişiler tarafından verilmelidir. Aksi takdirde kişiler ses sağlığı problemleri yaşarlar hatta seslerini kaybedebilirler. Sizin aracılığınızla buradan bir kere daha insanları bilgilendirmiş olmak isterim...
Sizce Şef/solist, koro/seyirci arasındaki diyalog nasıl olmalıdır?
Yaptığınız işin ne olduğuyla alakalı değişim gösterebilecek, çok genele yayamayacağım bir soru bu aslında. Biz T.S.M alanında ve konser salonunda bir sahne ve seyirci hayal edelim ve o şekilde cevaplayayım bu soruyu. Bence Olması gereken; sahnede yer alanların sahne de, seyircilerinde kendi alanlarında kalmasıdır. Yani herkes yerini ne yapması gerektiğini bilmeli.
Seyirci ile bir solistin laf atma derecesinde ki diyalogları bana pek hoş görünmüyor. Hele ki o sahnede bir şef iseniz işiniz bittiğinde alkış almak seyirciyi selamlamak ve tebessüm etmek dışında ki diyalogların yersiz ve gereksiz olduğu kanısındayım.
Son zamanlarda birçok amatör koroda rastladığım Şef in koroyu yönettiği esnada arkasına dönüp "haydi hep beraber " şeklinde seyirciye alkış tutturması durumu ise gülsem mi ağlasam mı dedirten bana ve eminim ki birçok müzik bilen hocalarımızı da rahatsız eden bir durum. Bence her şeyin yeri ve zamanını bilerek davranmak en doğrusu diye düşünüyorum...
Sizce iyi bir solisttin temel nitelikleri neler olmalıdır?
Ben, iyi bir solist sahne de şöyle olmalıdır böyle olmalıdır yok efendim seyirci ile iletişimi yakın olmalıdır ya da daha resmi olmalıdır tarzında klasikleşmiş cümleler kurmak istemiyorum.
Elbette iyi bir sese, kendine has bir yoruma( ki bu yaptığı müziğin tavrını bozmadan olursa kabulümdür ), iyi bir repertuara sahip olmak başlıca olması gerekenler. Fakat bu saydıklarımın gerçekleşiyor olabilmesi için asıl temel niteliklere ihtiyaç var ki şöyle bahsetmek isterim. Benim için İyi bir solist şu nitelikleri taşımalı. Her şeyden önce kendini gözlemlemeyi bilmeli...
Hatalarını ve başarılı olduğu durumları tespit ederek kendisi için her daim öğrenci kalmalı ve amatör ruhunu kaybetmemeli... Kısacası oldum demeden, gerek yaptığı müzik ile ilgili kendini eğitmeli, gerek sesini geliştirmesi için ses eğitimi, şan ve mimik diksiyon gibi alanlarda her daim disiplinli bir şekilde çalışarak yaptığı işin hakkını vermelidir. İyi bir solist aynı zamanda iyi bir dinleyici olmalıdır. Her geçen gün kendini bir adım öteye taşımalıdır.
Etrafında ki diğer meslektaşları ile yarış yapmak yerine kendinle yarışmalıdır. Her ustanın yanında çırak olmayı bilmeli fakat gerektiği kadar mütevazı olmalıdır. Son olarak solist Bugün dünden daha iyi değilse kendine bir şey katmıyorsa unutulmaya ve geçici olmaya, yetenek ve bilgi olarak da gerilemeye mahkûmdur düşüncesinin de doğruluğunun altını çizerek cevabımı noktalamak istiyorum. Biraz uzun oldu cevabım ama iyi bir solist olmak kolay değil napalım...
Gelinde hayran olmayın. Kendini bezemiş, emek vermiş ve gerçekten iyi bir sanatçı olmuş. O iyi bir sanatçı olduğu kadar iyi bir şef, iyi bir eğitmen. Bizlerin sanat adına böyle gençlere çok ihtiyacımız var.
Yolun rast gitsin Sinem Sevindik.
Bu Haber 2570959 Defa Okunmuştur