GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular..
Adaletin olmadığı yerde, ot bile bitmez..
Hele, hele Türk töresinde Adalet bir başka önem taşır..
Ben “Hukuk fakültesini bitirmiş bir Hukukçu” değilim..
Ama yeri geldiğinde kendilerini derin Hukukçu sayan birilerine Hukuk ve yasa dersi de verecek bilgiye sahibim..
Ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbesine kadar, Ülkücü- Milliyetçi Adliyecilerin uzun süre başkanlığını yaptım..
İşte şu anki yargı içinde ki tartışma gibi, o günlerde de;
“Avukat” Uğur Mumcu, Ülkücülerin baş düşmanı ve şimdi her siyasi sahnede göbek atan Doğu Perinçek, sahibi olduğu Aydınlık Gazetesi ile Askeri savcı Nurettin Soyer’in, benim hakkımda, yasa maddelerini çarpıtarak, bir “Türkiye Adaletçi İntikam Tugayı” örgütü üreterek, hakkımda tutuklama kararı çıkarttılar ve Mamak Askeri Cezaevi’ne gönderdiler..
Güya ben… Ankara Adliyesinde görev yapan; Sol görüşlü 23 Hakim, Savcı ve diğer bazı personel hakkında ölüm kararları verip, posta ile göndermişim.
MHP ve Ülkücü Kuruluşlar iddianamesi de zaten böyle uydurmaca suçlarla hazırlanmıştı..
İddianameler Hukuki değildi ama amaçları bizleri Cezaevlerinde tutmaktı..
Dedim ya.. Ben Hukuk Fakültesin bitirmedim ama Savcısına da, Hakimine de, Avukatına da o zamanlar bile Hukuk dersi verecek bilgilere sahiptim.. Şimdi de öyle..
Hakkımda ki; düzmece İntikam Tugayı suçlamasını, Avukatsız girdiğim soruşturma savcılığında; tek bir sorguda çürütüp, çöpe attım..
Fakat işin içine bu kez o zaman ki Barolar Birliği Başkanlığı da müdahil oldu..
Sonuç… Yine sadece iki soruşturma ifadesinde takipsizlik kararı..
Bunu niye hatırlatıp yazdım?
Şimdi yazımın içeriğini okuyunca anlayacağınıza inanıyorum..
Değerli okuyucular..
Teröristler, devlet ve millet düşmanları Mahkemelerde yargılanırken hangi suç vasfı ile yargılanıyorlar?
“Devletin Anayasal düzenini yıkmaya teşebbüs” ten..
Neden Anayasal düzen denilmiş?
Çünkü; Hukuk devletiyiz, Anayasa ile yönetiliyoruz..
Ve ülkemizde; Hukuk ve Ceza sahalarında, son kararı verecek olan çeşitli Yüksek Mahkemeler kurulmuştur..
Temel Hak ve Özgürlükler konusunda yanlış kararlar verilince, vatandaşlar en son çare; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine koşuyordu..
AİHM’ne, Türkiye’den açılan dava sayısı oldukça fazla idi..
Ve AİHM; yargılama sonucu Türkiye’ye karşı “hak ihlalleri” kararları verdiği gibi, tazminat cezaları da biçiyordu..
İşte bu yığılmaları ve AİHM’nin Türkiye’ye karşı vereceği kararları önlemek adına, “İstinaf mahkemesi” dediğimiz, Bölge Adliye Mahkemeleri kuruldu..
Bu mahkemelere “Bölge Yargıtay’ı” da diyebiliriz..
Peki Anayasal düzenle ve Temel Hak ve Özgürlüklerle ihlalleri ile ilgili Kararları kim veriyor?
Anayasa Mahkemesi..
Yine, vatandaşın AİHM’ne gitmesini önlemek adına, AK Parti iktidarı; AYM’ye “kişisel haklar başvuruları” düzenini getirdi.
Değerli okuyucular..
Bakın AİHM’ne müracaat etme şartı ne idi?
“Türkiye’de iç Hukukta son kararını almadan olmaz”
Yani, iç Hukukumuzda çare biterse, çareyi AİHM’de arıyorduk.
Peki, iç Hukukumuzun son noktası, son karar veren mercii neresi?
Anayasa Mahkemesi..
Anayasa Mahkemesi; diğer Yüksek Mahkemelerin verdiği kararları da inceler ve kararını verir..
Yani; yargımızda son noktadır..
Bu yüzden Anayasa Mahkemesi üyelerinin “maaşları” da diğer Yüksek Mahkemelerin üyelerinden fazladır..
Peki, gerçek Yargı düzeni bu iken, şimdi neden Yüksek Mahkemelerimiz birbirlerine karşı saydırıyor, “Haddini bil” diye çıkışıyorlar?
Demek ki, bu Yüksek Mahkemelerde ki bir çok yargıçlar, ne yasaları, ne de Anayasa içeriğini bilmiyorlar ve kasten bahane uyduruyorlar..
Maalesef acı gerçek bu..
Çok uzun yıllardır vatandaşlara, kurumlara “millet adına” karar veren yargıçlar meğerse yasları bilmiyorlarmış..
Ülkemizde adına “Yüksek” denilen mahkemelerde; daha akıllı ve hakkaniyetli karar versinler diye usta Hukukçular seçiliyor, atanıyor..
Fakat geldiğimiz bu nokta; acı gerçeği önümüze koyuyor..
Evet.. Bir yerlerde yanlışlar var..
Ve birileri de Anaysa içerisinde ki birçok maddeleri de karıştırarak, kendilerine göre siyasi payla yorum yapıyor..
Tabi kararlar eleştirilebilir..
Peki, aslın da ne oldu da bu “Yüksek” kavgalar çıktı?
Değerli okuyucular..
“Yükseklerde” yanlışlar içinde, yanlışlar var..
Bu yanlışlar; ta Yüksek Seçim Kurulundan başlıyor, Anayasa Mahkemesine kadar uzanıyor..
Adam, Anayasal düzeni yıkmakla yargılanmış, hüküm giymiş ama aldığı cezalara; Yüksek mahkemeye başvurarak itiraz etmiş..
Bakın şimdi birileri kızacak ama YSK diyecek ki, “git kardeşim, aklanda gel, sonra milletvekilliğine, belediye Başkanlığına, Meclis üyeliğine müracaat et”..
Şimdi tersliğe bakın..
Adam Anayasal düzeni yıkmakla ceza almış, temyize gidiyor ve bu arada hükmü kesinleşmediği için milletvekili olabiliyor..
Milletvekili olduktan İki- üç ay sonra mahkumiyeti kesinleşiyor..
İşte burada devlet harakiri yapıyor..
Anayasa’ya göre; “Milletvekili olduktan sonra veya öncesinde, bu kişi ceza almış ve cezası kesinleşmiş ise; infazı, milletvekilliği son bulduğunda gerçekleştirilir” diyor.
Yani ne diyor? “Devletin Anayasal düzenini yıkmaya çalışan teröriste, sen 4,5 yıl milletvekili maaşı ödeyeceksin”
Bak, bak.. Hem devletin düzenini yıkmaya teşebbüs edecek, hem ede 4,5 yıl milletvekili maaşı vereceğiz..
Ne kadar saçmalık değil mi?
Değerli okuyucular..
Etrafı yakıp, yıkmak, kamu ve şahısların mallarına zaralar vermek, bu eylemlerde birçok ölümlere sebebiyet vermek, “hak ve özgürlük” değildir..
Bunun adı; devlet düzenine başkaldırıdır, darbe girişimidir..
İşte, gezi eylemleri, kalkışmaları bunlardan biridir..
Şimdi dikkat edelim..
Dedik ya; “Hak ve Özgürlüklerin” de sınırı vardır..
Yani; Anayasa’da tanınan Hak ve Özgürlükleri kötüye kullanamazsın..
Eğer kullanırsan, yasalarda ki bazı haklardan da yararlanamazsın..
Kim diyor bu hükmü?
Bakın 14. Madde ne diyor?
“TEMEL HAK VE HÜRRİYETLERİN KÖTÜYE KULLANAMAZSIN…!
Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir”..
İşte bu gün; Yüksek Mahkemeler arasında ki tartışmanın ana kaynağı bu madde..
Evet.. Anayasa Mahkemesinin kararları herkesi bağlar da, bu 14. Madde de, Anayasa’nın maddesi arkadaş.. Bu da birilerini bağlıyor..
Dedik ya.. Yanlışlar silsilesi taa YSK’dan başlıyor, buralara kadar geliyor.. Yani, meclise kadar geliyor, hazineye kadar uğruyor ve Mahkemeleri biri birleri ile tartıştırıyor..
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin; Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulanması da, Meclise talimat verir gibi hükümler yazması da yanlış.
Gönderirsin dosyayı geri Anayasa Mahkemesine ve Anayasa 14. Maddesini işaret deresin, AYM’de düşünür..
Eee sizler biri birlerinizi tanımazsanız, Hukuk devletinde ki vatandaşlar hangi yargı kurumunu tanıyıp, bel bağlayacak?
Evet.. Değerli okuyucular..
Aslın da bu oldu..
Anayasa Mahkemesi, kendi 14. Maddesini dikkate almadan, Can Atalay kararını vermiştir..
Yeni bir düzenlemeye de gerek yok.. 153. Madde nasıl orta ise, 14. Madde de ortadadır..
Bu gereksiz tartışmalar, Hukuk Devletimizde yara açmış, Anayasal düzenimizi toplum nezdinde sarsmıştır..
AYM ve Başkanı hala suskun.. Çıkıp, ülkenin ve milletin huzuru adına konuşup, gerçeği açıklamalıdır ve 14. Maddenin de ne dediği kamuoyuna aktarılmalıdır..
Bu Haber 56748 Defa Okunmuştur