RUFAY KARAHAN yazdı
YEREL YÖNETİM SEÇİMLERİ VE İTTİFAK ARAYIŞLARI
Yerel yönetim seçimleri yaklaştıkça partilerin genel merkezlerinde ve teşkilatlarda hummalı bir çalışma başlamış oldu.
Belediye Başkanlıkları ve Belediye Meclis Üyeliklerinin belirlenmesi maksadıyla her parti binlerce aday adayı içinden en doğru adayı tespit etmek amacıyla muhtemelen gece gündüz çalışılmaktadır.
Partilerin aday belirlemelerinde izledikleri yol ve kriterleri hakkında bir şeyler söylemek durumunda değiliz ama belirlenecek adayların kimler olacağını da merak etmiyor değiliz tabi…
Ak Parti-MHP Cumhur ittifakının çatlaklık vermesinin ardından, parti yetkilileri tarafından keskin ve sert söylemlerle ittifakın bozulması diğer partileri daha farklı çalışma yöntemleri arayışına ve ittifaklara yöneltmiş gibi görünüyor.
Merkez sağda, öteden beri mütedeyyin muhafazakâr ve milliyetçi kesimlere hitap eden ve varlığının temel ideolojik düşüncelerini bire bir örtüşmemekle birlikte buralarda bulan ve beslenen Ak Parti ve MHP’nin ittifaklarının bozulması yerel bazda çok fazla bir kaybın yaşanmasına neden olmayabilir.
Zira aynı ideolojik ve sosyal yapı argümanlarını kullanan herhangi doğru bir aday, Seçmenin eğilimini o yöne kaydıracaktır ve kazanan yine aynı siyasal düşünce olacaktır.
CHP, HDP ve diğer irili ufaklı sol-sosyalist partiler açısından durum hiç de yukarıda anlatılan gibi değil ve olamazda.
Saadet Partisi ve İyi Parti her ne kadar Millet İttifakından kaynaklı kazanımlarla Mecliste temsil ediliyor olsalar da 31 Mart 2018 seçimleri bu her iki parti açısından olmak ya da bundan sonra olamamak anlamına gelmektedir ki, bu düşünceyi hemen her bir seçmen aynı şekil ve manada anlamakta ve dillendirmektedir. Bu iki parti açısından seçimlerin sonucunun istedikleri düzeyde olamaması sonun başlangıcı anlamına gelecektir.
Siyasi Partiler açısından ittifaklar, öncelikle; “kamu yararına birlik sağlamak ve asgari müştereklerde birleşip hedefe dair ortak paydalarda ve bazen de eşitler temelinde kazanmak” anlamına geliyor olsa da, asıl maksat, partilerinin en yüksek oranda oy almasını sağlamak ve varlığını devam ettirebilecek kamuoyu desteğini almış algısını yaratmaktır. Aksi başarısızlıktır ve demokrasilerde başarısızlıkların karşılığı, yerleşik teamüllere göre gereğinin yapılmasının yolunun açılması anlamına gelmektedir.
Önümüzdeki yerel yönetim seçimleri gelecek Türkiye’si için hayat memat meselesi denecek kadar önemlidir.
Yerel yönetim seçimlerini kazanmak, on yedi yıllık Ak Parti iktidarının alternatifsiz ve başı buyruk yönetiminin yüksek ibreli egosunun kırılması ve halkın iktidarsızlık yılgınlığının ve alternatifsizlik düşüncesinin kırılması, yeniden bir güven aşılanması ve sağlanmasının yolunun açılması yönünde gerçek bir umut ışığı olacaktır.
CHP açısından bakıldığında durum daha da önem kazanmaktadır.
Bu yerel seçimler, iktidar olmaya en yakın ve en büyük muhalefet partisi olarak CHP’nin omuzlarına AĞIR VE TARİHİ BİR GÖREV yüklemiştir.
CHP bu yükün altında kalmamalı ve Laik Cumhuriyetin değer ve öğretilerini korumak ve daha da geliştirmek için mutlak ve mecburi kazanmak üzerine politikalar üretmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi gibi köklü ve Cumhuriyeti kuran değerler tarafından kurulan bir partinin parti okullarında yetişmiş, her an her göreve hazır kadrolarının olması gerekirken, Cumhuriyetin Başkent’ine seçimlere şunca zaman kalmasına rağmen, hala parti içinden doğal kadrolardan Başkenti yönetecek yetişkin bir aday bulmakta zorlanan bir CHP yönetimi için, “mutlak ve mecburi kazanmak” adına politikalar üretmesini istemenin de ne derece doğru bir istem olduğunu bir kenarda tutmak gerek.
Ancak; “Hadi biz ittifak yapıyoruz, bu ittifakla seçimleri mutlaka kazanacağız” demekle de seçim kazanılmaz.
İttifak, liderlerin veya kadrolarının bir araya gelip kendi kafalarında, gönüllerinde yatan kişileri kitlelere empoze etmekle ya da dayatmakla da olmaz.
Demokrasi ve seçimler tarihimiz göstermiştir ki, halk bu gibi dayatmalara karşı parti, lider ve şürekasını dinlemez ve yapılan ittifak protokolleri yapıldığı andan itibaren liderler daha protokol salonlarının kapılarından çıkmadan çoğu zaman yırtılmış ve rüzgara verilmiş olur. Tarihten ders alınmalıdır.
CHP’nin görevi, en masum sosyal demokrat eylem ve söylemlerden dahi uzak, kafatasçı, ırkçı, nasyonal düşüncelerle ittifak yaparak ne pahasına olursa olsun günü kurtarmak değildir.
CHP’nin görevi Cumhuriyetin temel değerleri ekseninde doğru, anlaşılır, uygulanması muhtemel çağdaş ve katılımcı projelerle halkına güven vererek, devrimci ve demokrat söylemler ve eylemler geliştirerek seçim
kazanmak, halkının refah içerisinde yaşamasını sağlamak ve bunun için evrensel politikalar üretmektir.
İttifak; özünde (bölgesel farklılıklar da gözetilerek) halkın gönlünde yatan doğru adaylarla sandıklarda doğal, dayatmaksızın ve kendiliğinden asgari müşterekte birleşmesindir.
Bu Haber 1102036 Defa Okunmuştur