Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin kuruluş lansmanını bugün yaptı. Davutoğlu'nun konuşmasında AKP'nin politikalarına sert eleştiriler damga vurdu.
Uzun bir süredir parti kurma çalışmaları yürüten Ahmet Davutoğlu, dün İçişleri Bakanlığı'na kuruluş dilekçesini verdi. Bugün de partililerle birlikte Ankara Bilkent Otel'de partisini tanıttı.
Adı Gelecek Partisi olan yeni partinin logosu ise yeşil çınar yaprağı olarak belirlendi. Toplantının yapıldığı salona da yeni logonun bulunduğu görsellerin asıldığı görüldü.
Uzun bir konuşma yapan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 30 sayfalık konuşma metninde ekonomiden dış politikaya kadar geniş bir yelpazede ülke sorunlarına değindi. Konuşmasında AKP'nin politikalarına sert eleştiriler yönelten Davutoğlu; şeffaflık, kamu görevlerinde liyakat, siyaset dili, yargının bağımsızlığı, basın özgürlüğü gibi konularda mevcut yanlışları eleştirerek kendi yapacaklarını anlattı.
Davutoğlu'nun konuşmasından bazı önemli satırbaşları şöyle,
DÜŞÜNCE VE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ
"Düşünce ve inanç hürriyetini kısıtlayarak bireyin özgür iradesini yok etmeye çalışan dinî veya seküler her akım ve rejim, insanın zihnen köleleştirilmesine yol açar.
Nitekim bunun örneğini de 15 Temmuz’da her türlü cürmü işleyebilecek birer robota dönüşen darbecilerde görmüştük.
Dünyada otoriter ve popülist eğilimlere yöneliş olduğu bir dönemde kendi özgür iradesine malik, onurlu ve başı dik insanların yaşadığı bir ülke inşa etmeliyiz."
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
"Basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğünü şiar edinmiş demokratik bir toplumun temel ihtiyacıdır.
Bunu yok etmek, usulsüz ve baskıcı metotlarla basında tekelleşmeye yönelmek, Türkiye’nin zihni kapasitesini daraltmaktadır.
Basının baskı altında olmadan, sansür ya da oto sansürün uygulanmadığı, gazetecilerin keyfi gözaltı ya da tutuklamalara ve yargılamalara maruz kalmadığı bir düzen inşa edeceğiz."
"HAKARET DİLİ ARAMIZDA BARINAMAZ"
"Siyasi iletişim ilkemiz nezakettir. Siyaset dilimiz insan onuruna ve özel hayatın mahremiyetine saygı temeline dayanmaktadır.
İnsan onuruna doğrudan saldırı niteliği taşıyan tahkir, küçük görme, aşağılama, hakaret ve nefret dili aramızda barınamaz ve hangi gerekçeyle olursa olsun meşru gösterilemez.
Bugün siyasi hayatımızda halkımızın en çok özlediği nitelik seviyeli ve nazik bir siyaset dilidir. Siyasi muhataplarımız bize karşı hangi dili kullanırsa kullansın bu temel ilkeden taviz vermeyeceğiz. Eleştirilerimiz samimi ve yapıcı, düşüncelerimiz açık ve berrak bir dille ifade edilecektir. Siyasi davranış ilkemiz ahlâki tutarlılık ve şeffaflıktır.
Göründüğümüz gibi olup, olduğumuz gibi görüneceğiz. Kibre karşı tevazuyu, israfa karşı tasarrufu, şahsi çıkara karşı kamu çıkarını savunuyoruz.
Güç ve iktidar sahibi olmak ayrıcalık değil, ağır bir sorumluluktur.
YOLSUZLUKLARIN ENGELLENMESİ
Yolsuzlukların kökünden engellenmesi için kamu adına yapılan her türlü işlem, kamu denetimine açık olmalıdır. Bu ancak şeffaflık ilkesi ile sağlanabilir.
Hem devlet yönetiminde hem de siyasette şeffaflığı ve hesap verilebililirliği kamu ahlakımızın en temel ilkeleri olarak benimsiyoruz.
Sivil toplum kuruluşları her yönüyle şeffaf olmalı, kayıt dışı ekonomi tümüyle tasfiye edilerek finansal kaynak akışlarına tam anlamıyla şeffaflık getirilmeli, hukuki süreçlerdeki görevlendirmeler tam bir şeffaflık içinde yapılmalı, devlet kurumlarında hiyerarşik şeffaflığı yok eden paralel yapılara asla izin verilmemelidir.
Siyasi etik bağlamında özel hayat alanı olan birey ve aile mahremiyetine mutlak şekilde saygı gösterilmeli ve siyasal alanın dışında tutulmalıdır.
Diğer taraftan;
Özel kalması gereken aile ilişkilerinin kamusal ve resmi alana yansıtılması ise, hem aile hayatına zarar vermekte hem de hukuki ve sosyal sorumluluk alanının dışına taşan ilişkilerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
Kamu görevi yürütenlerin aile mensupları ne özel bir ayrıcalığa sahip olmalıdır ne de yıpratıcı bir eleştiriye muhatap kılınmalıdır.
Siyasi ahlâk ve şeffaflık ilkeleri kişisel ahlâka güven ile teminat altına alınamaz.
Bu çerçevede siyasi ahlâk, şeffaflık, siyasetin finansmanı ve imar rantlarının vergilendirilmesi yasaları acilen çıkarılacaktır.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yargı bağımsızlığı esastır.
Bu bağımsızlık, diğer anayasal güçler ile ilişkilerde olduğu kadar, kendi içinde oluşabilecek örgütlenmelere karşı da korunacak ve juristokrasi (yargıçlar iktidarı) benzeri oluşumların önüne geçilecektir.
Her bir yargıcın objektif hukuk normları içinde tek başına ve sadece kendi vicdanı ile karar vermesini sağlayacak bir hukuk düzeni kurulacak ve bu hukuk düzeninin işleyişi de demokratik hukuk devleti kuralları içinde denetime açık olacaktır.
Yargının hızlı ve etkin çalışması ve adil kararlar verebilmesi için esaslı bir reform yapılacaktır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), 'Hâkimler Kurulu' ve 'Savcılar Kurulu' olarak ikiye ayrılacaktır.
HSK’nın disiplin kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulmasını engelleyen hüküm değiştirilecektir.
ADİL YARGILAMA VE GÜÇLER AYRILIĞI
Adil yargılanma hakkı, savunma hakkı, mahkemeye erişim hakkı gibi evrensel değerler haline gelmiş hakların, vatandaşlarımız tarafından etkin bir şekilde kullanılmasının yolu açılacaktır.
Tutuklamanın istisna olması ilkesi titizlikle uygulanacak ve objektif kıstaslara bağlanacaktır.
Suçların şahsiliği ilkesine, masumiyet karinesine ve lekelenmeme hakkına özen gösterilecektir.
Güç yozlaşması ve gücün tekelleşmesi birçok sapmayı doğurur.
Buna karşı çare, güçler ayrılığı ilkesine dayalı demokratik hukuk devletidir.
Güçler ayrılığı ilkesine dayanan yeni anayasal düzenimizde demokratik hukuk devleti ve milli irade perspektifiyle denetlenmeyen hiç bir güç olmayacaktır.
Güçler ayrılığı garanti altına alınmalıdır.
Bunun için yasama erki; yürütme ve yargı erkleri karşısında dengeleyici bir özerkliğe sahip kılınacaktır.
Millet tarafından doğrudan seçimle işbaşına gelen TBMM yasama görevini yaparken hiç bir şekilde ve hiç bir güç tarafından baskı altına alınamaz.
Son anayasa değişikliği ile işlevini ve önemini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olan TBMM’nin siyasal etkinliği mutlak surette artırılacaktır.
Yürütme erkinde yetki-sorumluluk dengesinin hiç bir tereddüde mahal vermeyecek bir açıklıkta ortaya konması, yönetimde etkinlik ve hesap verilebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından bir zarurettir.
Yürütme erki de yasama ve yargı erki gibi anayasal denetime açık olacaktır.
"LİYAKAT ÖNE ÇIKACAK, KAYIRMACILIK ENGELLENECEK"
Devlet yönetiminde temel ilkemiz ehliyet, liyakat ve emanettir.
Bürokrasiyi güç mücadelesi alanı olmaktan çıkarmanın en temel aracı olan bu ilkeler, yönetimde etkinliğin de asli dayanaklarıdır.
Bürokrasi siyasi iradeye ve hukuka sadakatle, siyasi irade ise bürokrasiye ehliyet ve liyakat ilkeleri temelinde yaklaşmakla yükümlüdür.
Bu ilkelerin hayata geçirilebilmesi için, kamu hizmetine girişin ve yükselişin liyakat ekseninde bütün vatandaşlara açık ve eşit kurallara bağlı olduğu bir kamu istihdamı öngörüyoruz.
Kamu hizmetine giriş, kalış ve yükselişin kayırmacılık, nepotizm ve farklı çıkarlar sebebiyle aşındırılmasına müsaade etmeyeceğiz.
Ayrıca siyasi, dini, mezhebi, kültürel, bölgesel, sosyo-ekonomik zümre aidiyetlerinin, kamu istihdamında avantaj veya dezavantaj oluşturmasının önüne geçeceğiz.
Bu aidiyetlerin karar alma süreçlerini etkilemesi durumunda, çok somut şekilde hak arama yollarının açık olmasını sağlayacağız.
Kamuya personel istihdamında ve meslek içi yükselme ve nitelikli görevlere seçilmelerde mevcut bulunan mülakat sistemi kaldırılacak, yerine objektif kriterlere dayalı sınavlar yapılacaktır.
EKONOMİ
Bugün, Türkiye ekonomisi derin bir krizin içerisindedir. Enflasyon, işsizlik ve faizler çift haneli, büyümemiz ise eksidir. Kişi başına gelirimiz 10 bin doların altına inmiş ve gerilemeye devam etmektedir. Sanayi üretimimiz yüzde 4’leri bile bulamamaktadır. Paramız yabancı paralar karşısında tarihi değer kayıpları yaşamaktadır. Gençlerimizin yüzde otuza yakını işsiz durumdadır.
AKP'YE AĞIR GÖNDERMELER
"Türkiye’yi yönetenlerin iktidarda kalmanın dışında başka bir gündemleri bulunmamaktadır." diye konuşan Davutoğlu, "Türkiye derdi olmayanların, millet derdi kalmayanların, adalet meselesi olmayanların milletimizin geleceği için söyleyecekleri de kalmamıştır. Onun için hep geçmişi konuşuyorlar. Onun için hep aynı şeyleri söylüyorlar. Onun için adaleti, hukuku, hakkaniyeti, şeffaflığı, dürüstlüğü, ahlakı, eşitliği duyunca rahatsız oluyorlar." dedi.
Davutoğlu şöyle devam etti:
"Bugün herkes için eşit ve şeffaf bir şekilde işleyecek hukuk mekanizması ortadan kalkmıştır. Adalet sistemimiz güven duyulan değil, korkulan bir mekanizmaya dönüşmüştür. Milletimiz toplumsal farklılıklarımızı ve kırılganlıklarımızı kendisine siyasi sermaye yapanların, geleceği inşa edemeyeceğini görmektedir. Milletimiz korkularla ve tabularla siyaset yapanların ülkemizi yarınlara taşıyamayacaklarını bilmektedir. 20. Yüzyıla ait sorunlarla siyaset yapanların, Türkiye’nin 21. Yüzyılına sunacakları bir vizyon bulunmamaktadır."
Bu Haber 277459 Defa Okunmuştur