RUFAY KARAHAN yazdı
(CHP İKTİDAR HAREKETİ BAŞKANI)
23 HAZİRAN-İSTANBUL SEÇİMİ - İKTİDARIN GÖREMEDİKLERİ
Bu devran hep böyle sürecek sanıldı…
AKP’nin yıllardır devleti yöneten deneyimli kadroları, yıllardır devleti yönetenlerin yönünü tayin eden ve muhtemelen en dolgun ücretleri alan Stratejistleri, danışmanları 25 yıllık yerel iktidarlarının, koca ülkenin 17 yıllık genel iktidarlarının var oluşunu teşkil eden en bariz ana argümanlarını unuttular. Kendi varoluşlarının temel taşını oluşturan mağduriyet kavramını unuttular.
Halkın hukuka olan saygısı, vicdani kanaati, Haksızlıklar karşısında duyarlılığı, ülkenin geleceğinin korunmasına dair hassasiyetleri görmezden gelindi.
O kadar ki;
Bu halkın, bir şiir okumanın sistemle nasıl ters düştüğünün verdiği mağduriyetin nasıl algılandığını ve mağduru nelere muktedir kıldığının canlı örneğini dahi unuttular.
Halkın en temel insani duyguları, düşünceleri, en yalın ve abartısız bir anlatımla, Sn. Cumhurbaşkanı’na oy veren ve güvenen kesimlerin bile yapılan haksızlıklar karşısında, hakkaniyet ölçüsünde hareket edilmesi beklentilerine dahi kulaklar kapatıldı, duygular köreldi, basiretler kapandı.
17 yıldır bir siyasal yapının yönettiği, bütün ideolojik kavram ve kurgularıyla hüküm sürdüğü, devletin bütün kurumlarının en kılcal damarlarına kadar varlığını hissettirmiş ve sindirmiş bir iktidarın denetim ve organizasyonunda bir Yerel Yönetim Seçimi yapıldı.
Türkiye’nin en büyük, dünyanın sayılı büyük ve en güzel metropollerinden biri olan İstanbul’un sadece Büyükşehir belediye Başkanlığı seçimi iptal edildi.
İktidarın ortaya attığı, halkımız ve ülkemizde yaşayan yabancılar dahil olmak üzere , yaşayan her bir bireyin mutlak olarak bildiği, göz göre göre, aslı astarı olmayan iddialarına bütün gücüyle abandığı bir tablo ortadayken,
YSK’nın, hukuk eliyle benzeri görülmemiş bir hukuksuzlukla İstanbul Büyükşehir Seçimin yenilenmesine karar vermesinin ve açıklanan kararın gerekçesinin iptali gerektirecek temel hukuki dayanaklardan yoksun olması kamuoyunda, hemen her kesimin adalet ve vicdan duygusunun zedelenmesine, neden olmuştur.
Sandılar ki, mağduriyet yalnızca onlar için var olan bir duygudur.
Sandılar ki, vicdanlar sadece onlar mağdur olunca kanar.
Sandılar ki, onların mağduriyeti sonsuz ve önemli, başkalarının mağduriyeti toz bulutu misali geçici ve önemsizdir.
Her şey sonsuza kadar böyle gidecek sanıldı.
Ne yaparsak kabul görür diye düşünüldü.
Tek mesele, AKP ve yandaşları tarafından çok önemli bir sanayi ve rant merkezi kabul edilen İstanbul’un elden gitmemesi telaşıydı.
“Çaldılar” deyip işin içinden çıkılacağını sandılar
Bir sandığın içindeki dört oy pusulasından sadece birisi için “Çaldılar” diyerek, altını dolduramadan 16 milyonluk şehrin insanlarını bir bütün olarak hırsız ilan edip, bu ağır ithamın halkın onurunu zedelediğini ve bu onurlu halkın bu ağır ithamı kaldıramayacağının hesabını yapamadılar.
Başta İstanbul olmak üzere, ülkenin önemli kaynaklarının İktidar ve yandaşlarınca keyfi kullanıldığı ve ranta dönüştürüldüğü, bu büyük rantın hakça paylaşımının yapılmadığı, belli başlı aileler, şirketler ve yandaşlar arasında paylaştırıldığı, bunun da artık halk tarafından bilindiğini ve görüldüğünü, bunun bir izahının olmadığını ve hakkaniyetle bağdaşmadığını görmezden bilmezden geldiler.
Bir tarafta devletin önemli kilit noktalarını ve köşe başlarını tutmuş partizanlar ve kamu kaynaklarını batan geminin malları misali “al gülüm-ver gülüm” eden bir avuç kesim lüks içinde yaşarken ,hangi siyasal ideolojiye sahip olursa olsun, hangi siyasi partiye oy verirse versin, halkın büyük kesiminin derin bir yoksullukla karşı karşıya olduğunu, bunun mutlaka patlayacağını ama bu patlamanın demokrasi ve özgür iradeyle sandıklarda olacağının hesabını yapamadılar.
Muhalefetin ikazlarını , uyarılarını önemsemediler
Cumhuriyet Halk Partisi ve ittifak Partilerinin ve seçmeninin Laiklik ilkesine sıkı sıkıya sarılmasının siyasal bir ideolojik imaj olmadığını, her düşüncenin özgürce ifade olanağı bulduğu modern dünyanın ortak kalkınma ve yaşam biçimi olduğunu göremediler.
Belli kesimlere verilen Tarım ve hayvancılık destekleme kredilerinin İnşaat sektörüne nasıl kaydırılıp kullanıldığı ve yüksek ranta dönüştürüldüğünü, destekleme kredilerinin takipsizliği nedeniyle Tarım ve Hayvancılığın yıllar içinde nasıl tükendiğini, günlük ihtiyaçlarımızı bile karışlayamayacak kapasitedeki ülkelerin ürünlerine ne denli gülünç şekilde muhtaç olduğumuzu göz ardı ettiler.
Hemen bütün üretim kalemlerinde imalat sanayinin artan döviz maliyetleri sebebiyle durma noktasına geldiğini, sanayicinin her türlü ikaz ve uyarılarına rağmen ve gün be gün kapanan fabrikalar ortadayken, ekonomi için tos pembe bir tablo çizmekten ve halkı yanıltmaktan geri durmadılar.
İktidar Erk’ini yoğun ve baskın kullanarak, gerek yurttaşlarımızın, gerekse dünya ülkeleri nezdinde güvenilirlik konusunda zaten alt sıralarda yer alan hak, hukuk ve adalet duygusunun, kararları tartışılmaz yüksek hukuk kurulu olan YSK eliyle yok olmasına seyirci kaldılar.
Ülkenin itibarının yurttaşlarımız ve dünya ülkeleri nazarında kaybolması,hukuk eliyle ayaklar altına alınması bir nebze olsun kimsenin umurunda olmadı.
Ne olduğu ve kamusal alanda ne gibi faydalı işler yaptığı bilinmeyen yandaş ve paydaş medrese, cemaat ve vakıflara göz göre göre ayni ve nakdi olarak aktarılan kamu kaynaklarının duyarlı AKP seçmeni dahil yurttaşlarımızın yüreğinde kabuk bağlayan yaralar oluşturduğunu ve her defasında kanayarak acı hissetmelerine sebep olduğunu görmediler, duymadılar, içlerinde hissetmediler.
Sistemin kaba dişlilerinin arasına yerleşip yağdanlık misali, tüyü bitmemiş yetimin hakkını arsızca ve fütursuzca kullanan bir kesimin “ben güzel-sen benden güzel” vurdumduymazlık temalarıyla her şeyin böyle devam edeceğini düşündüler.
Kürt seçmen Türkiye’nin iktidar anahtarıdır.
Kuruluşundan bu yana gerek bizzat yaşadığı Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde, gerekse Türkiye’nin dört bir yanında, genelde büyük metropollerde bir birine yakın yaşayan ve etkileşim alanında olan özellikle mütedeyyin-muhafazakar, dindar Kürt yurttaşlarımızın destekleriyle her dönem seçim kazanan Ak Partinin yöneticileri ve stratejistleri 23 haziran 2019 seçimlerinde de Kürt Seçmenin aynı etkileşmeyi göreceğini var saydılar.
Haksızlık ve hukuksuzluk karşısında Kürt seçmenin de hak, hukuk, adalet vurgusuna ve Laiklik ilkesine bağlı olduğunu, haksızlık ve hukuksuzluk karşısında son derece duyarlı ve mağdurun, mazlumun yanında yer alacağını düşünmediler.
Kurtuluş savaşında yedi düvele karşı yedi cephede sadece insanca yaşamanın onuru ve anlamı olan Özgürlük ve bağımsızlık adına savaşan mazlum ve yorgun Türk halkının yanında çarpışanların binlerce yıldır birlikte aynı coğrafyayı ve kaderi paylaşan kardeş Kürt halkı olduğunu unuttular.
Kürt seçmenin oyunu şu ya da bu şekilde cepte saydılar.
Bir halkın gönlünü almak adına kurulan Kürtçe türkü - çizgi film kanalını, minnet borcunu tahsil eder gibi seçime bir nefes kala o halkın gözüne gözüne sokarcasına olmayacak işleri yapmaktan kaçınmadılar.
Hep kazanma egosu ve bir anda kaybetme endişeye ve telaşa sürükledi, yanlış yaptırdı, olmayacak işlere “amin” dedirtti. Koca bir halkın aklıyla, vicdanıyla alay edildi.
Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri her kesim ve her bir birey için eşit şartlarda olmalı ve uygulanmalı
CHP ve bileşenlerinin – ittifak adayı Sn. Ekrem İmamoğlu haksızlıkların, hukuksuzlukların, vicdanın, demokrasinin, özgürlüklerin, ihtiyari ifadenin, hakça bölüşmenin ve insan olmanın farkındalığının sesi oldu.
İktidar muktedirlerinin, özellikle HDP seçmeni ve genel olarak Kürt seçmenin;
CHP Genel başkan Yardımcısı Onur Öymen’in 10 kasın 2009 yılında Meclis kürsüsündeki konuşmasında terörle mücadeleye örnek verirken bir taraftan dönemin Bitlis Mebusu Ziya bey’den “biz Türklerle kardeşiz” sözlerini örnek verirken diğer taraftan 1937-1938 ‘de Dersim de top yekun imhayı bölgede terörle mücadelede olarak verdiği örneği,
CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler 24 ocak 2013 tarihinde Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmasında “Türkiye’de Kürt sorunu yoktur, bundan sonra meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız.” diyerek o gün yapılan konuşmalara cevaben kadim ve kardeş bir halkın varlığını ve Partisinin “Sosyalist Enternasyonal” Üyeliğini unutuyor ve elinin tersiyle itiyor olmasının unutulmadığının belki de hesabını yapmış ve bu saiklerle HDP ve Kürt seçmenin Ekrem İmamoğlu’na oy vermeyeceğini düşünmüş olabilirler.
Ancak; 31 mart 2019 seçiminde olduğu gibi Son redde de 23 haziran da Sn. Ekrem İmamoğlu’na oy veren Kürt seçmenin elektrik, su ve otobüs bileti indirimi için değil, Hatta, artık sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını değil, Ülkenin karanlığa doğru gidişatından duydukları kaygılar için oy kullandıkları,
İnsan hak ve özgürlüklerinin doğru tanımlandığı, hukukun üstünlüğünün geçerli kılındığı, halkların eşitlik, barış ve kardeşlik içinde yaşayacağı Laik ve Demokratik bir Cumhuriyet için oy vereceklerini düşünemediler.
Tarihi yazanlar her şeyi kayıtlarına alacaklardır.
Her şey güzel yarınlar için…
Bu Haber 806678 Defa Okunmuştur