GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
5 yıldır, 12 Eylül 1980 askeri darbe konusunda yazı yazmıyordum.. Çünkü; artık hatırlamak istemiyordum..
Evet .. 12 Eylül 1980 askeri darbede ki sözde sorgulamalar tam bir vahşetti.
Ama şimdi Türkiye’mizde öyle siyasi ortamlar oluştu ki; çakallar Bozkurt postuna bürünüp gezmeye başladıkları gibi, Ülkü yolunda ağır bedeller ödemiş gerçek Bozkurtlara ise “hain, FETÖ’cü, PKK çizgisinde” falan- filan gibi fütursuzca, kahpece çamurlar atılmaya başlanıldı.
Maalesef, bu çamurları atanlar; Türk Milliyetçiliği fikir sistemine karşı olanlar veya 12 Eylül 1980 öncesi her türlü karşı mücadele verdiğimiz kesimler değil de, ömrümüzü verdiğimiz ve Ülkücü- Milliyetçi Hareketi temsil ettiklerini söyleyen güruhlar..
“Ne yapıyorsunuz ulan, kendinize gelin” şeklinde uyardığımızda ise hemen bize “meczup, ajan, hain” gibi şerefsizce iftiraları atmaktan çekinmiyorlar..
Fakat bu yolunu şaşırmış siyasi dönmelerin unuttukları bir gerçek vardı; “Çakal, çakaldır, Bozkurt olamaz ki”..
Binlerce Ülkücü ağır işkencelere tabi tutulduktan sonra tıpkı iblis Fetullah’ın soysuz ekibi gibi, uydurma suçları gözleri bağlı, zorla imzalattırıldıktan sonra zindanlara attılar..
Aylarca hangi uydurma suçları imzaladığımızı bilemeden, aç-susuz şekilde zindanlarda beklemek zorunda kalmıştık..
Düşünün, aynı anda bir evden 3 kişi birden Mamak Cezaevine gönderildik..
Rahmetli ağabeyim Ankara- Altındağ İcra memuru idi.. 5 Çocuğu ve yengem Ankara- Bahçelievler’de kiralık evde kimsesiz kaldılar..
Küçük kardeşim Ankara’ya daha yeni gelmişti.. Bana çok benziyordu.. Ben Ankara Emniyet müdürlüğü 6. Katında ki tek kişilik hücrede yatarken, O’nu da alıp getirdiler ve gece bana kardeşimin işkence seslerini dinlettiler..
Zerre kadar suçları yoktu.. Ağabeyim bizleri kurtarmak için uğraş verdiği için, işkenceci polisler tedirgin olup, gece bana yaptıkları işkence sırasında, gözlerim yine bağlı şekilde bir kısa ifade imzalattılar..
“Bu ne?” diye sorduğumda; “Yahu kardeş, senin dün ki ifadenin bir sayfasına çay döküldü, yeniden yazdık, sen imzala, ayıp ediyorsun sana tuzak mı kuracağız” falan şeklinde sözde insanı ifadeler..
Tabi mecburen imzalayacaksın… Ve imzaladım..
Meğerse yeni bir ifade uydurup; “Solcu öğretmen kadının evini, İcra memuru ağabeyimin ruhsatlı tabancası ile kurşunladım, kendinin de haberi var” diye yazıp bana ifadem diye imzalatmışlar ve aynı gece ağabeyimi de gözaltına alıp getirdiler… Ve doğru Mamak askeri cezaevi..
18 gün, anadan doğma; ellerim, gözlerim, ayaklarım bağlı şekilde elektrik işkenceler gördüğüm gibi, vahşice sopalarla saldırmalara muhatap kaldım..
İşkence sırasında; şimdi ki siyasi travesti Doğu Perinçek’in; Aydınlık gazetesi ile Cumhuriyet gazetesinin hakkımda yazdıkları sallama haberleri padişah fermanı gibi okuyup, işkenceye başlıyorlardı..
Konuşmak imkansız … Sadece; “Allah, Allah, Allah’ım” gibi bağırmalar, feryatlar..
Ve işkenceciler; “Sus ulan, O .. çocuğu, Allah 1 ay izne ayrıldı, yerine biz bakıyoruz, boş yere çağırma” ..
Ve Mamak askeri cezaevine; ağabeyim, kardeşim ile Bahçelievler semtinden 11 arkadaşım gönderildik..
Tabi 6 ay sonra hangi uydurma suçları imzaladığımı ancak öğrenebildim..
Ankara Bahçelievler semtinde ne kadar olay var ise, Bahçelievler Ülkücü Gençlik yönetimi olarak üzerimize yıkmışlar..
Para yok … MHP ve Ülkü Ocakları yöneticileri zaten dağılmış.. Sahip çıkan kimselerde yok ..
Her gün 10 jop yeme hakkın var zaten..
Kimse, kimsenin halini sormuyordu..
Sadece Ülkücüler de mi? Solcularda da durum aynı..
Hangisine üzüleyim… Beş çocuğunu benim yüzümden bırakıp Mamak cezaevine gelen ağabeyime mi?
Hiçbir suçu olmadığı halde benim yüzümden Cezaevi'ne gelen küçük kardeşime mi?
Yoksulluğumuza mı?
Ben zaten kendimi unutmuştum… Tek tasam; “ağabeyim ve kardeşim dışarı çıksınlar ben ne ceza alırsan, alayım” düşüncesindeyim..
Ve uzun yargılamalar sonucu hepimiz tahliye olduğumuz gibi Beraat ettik ama bu kez de beni İzmir’de 5 yıl mecburi ikamete tabi tutular..
Gerekçeleri de; Her ne kadar delil yetersizliğinden Beraat etmiş isem de, istihbarat servislerince düzenlenen raporla, örgüt yöneticisi olduğum kanaati varmış..
Gittik tabi İzmir’e ..1985- 1990 arası …
Çok, çok Kara bir Eylül’dü, çok, çok kara günler geçirdik..
Allah’a şükür halen zerre kadar sarsılmadan, isyan etmeden Ülkücü yapıya sahip Türk milliyetçiliği fikrinin savunucusuyuz..
Şimdilerde ise; bizim dava adına çektiğimiz çilelerin milyarda birini çekmeyen, hiç bedel ödemeyen bazı şerefi işportaya düşmüş şerefsizler, bizim Ülkücülüğümüzü yargılayıp, bizlere kahpece çamurlar atıyorlar..
Hatta kefen biçiyorlar..
Bozkurt postuna bürünmüş Çakallar ve tilkiler sürüsü, kendilerini eleştirenlere, uyaranlara akıllara ziyan çamurlar atıyorlar..
Şerefleri işportaya düşmüşler, hemen, hemen her gün yüzleri kızarmadan çıkıp kürsülerde, ekranlarda Kadırgalı Eşref gibi narlar atıp, sahiplerine sadakatlerini ispat etmeye çalışıyorlar..
Bir yerlerinizi de yırt sanız, biz Gerçek Ülkücüler sizlerin safında asla olmayacağız… Bilesiniz..
“NE MUTLU, TÜRK’ÜM DİYENE” ….
Bu Haber 460547 Defa Okunmuştur