GÖKTÜRK TUNÇTÜRK
(Cafer Uğurlu) yazdı
Değerli okuyucular..
Yıllarca içimde biriken ve taşa dönüşen sabrı bu gün kırmaya ve sitemler çığlığı atmaya karar verdim..
Bu bardağı taşıranda; Alparslan Türkeş’in küçük kızı Ayyüce ve küçük oğlu Ahmet’in sözleri oldu…
Geçmiş tarih adına, herkesin bu yazıyı sonuna kadar okumasını tavsiye ederim.. Özellikle Ülkücülere..
12 Eylül 1980 yılları öncesi; MHP ile Ülkücüler ne idi, şimdi ne oldu, neredeler?
Adına Türk Milliyetçiliği denilen davanın yılmaz savaşçıları çilekeş Ülkücüler nerede?
Güvenip, kervanına katıldığımız öncülerimiz nerede?
Ve en önemlisi, milyonlarca vatansever insanı etrafında toplayan, Başbuğ Alparslan Türkeş’in evlatları neredeler?
Değerli okuyucular..
Bakın; MHP, İYİ Parti, BBP, Milli Yol Partisi ve birçok irili ufaklı kurulan Milliyetçi siyasi partiler var..
Bunların hepsi, MHP içinden kopan gruplar..
Yani; bunların aldıkları, alacakları oyları toplasak, inanın yüzde 30’un üzerinde oy potansiyeline çıkar..
Yani; Milliyetçiler, Atatürkçüler iktidarda olurlar..
Peki, kim veya kimler bu insanları savurdular?
12 Eylül 1980 öncesi o kara yıllarda kanını, canını ve hürriyetini heba eden Ülkücü yapıya sahip Türk Milliyetçileri keriz mi idi?
Değerli okuyucular..
Adına Türk Milliyetçiliği denilen davanın çilesini ailecek en ağır bedelini ödeyenlerden biriyim..
Çok nadirdir… Bırakın o yıllarda Kars’ta ağır saldırılara uğramamızı, 12 Eylül 1980 Askeri darbesinde Ankara Bahçelievler’de, bizim evden; ben, 5 çocuklu İcra memuru ağabeyim ve Adliyede çalışan kardeşim gözaltına alındık, 18 gün işkenceler gördük ve sorgusuz, sualsiz tutuklanıp, Mamak Askeri cezaevine konulduk..
İnanın sorgu ifadelerinde neleri imzaladığımızı dahi bilmiyorduk.. Mamak Cezaevinde iken, MİT’çilerin yardımı ile 6 ay sonra neleri imzaladığımızı ancak öğrenebildik..
Ankara Bahçelievler’de ne kadar suç ve üretilen hayali suçlar var ise hepsini bize imzalatmışlar..
Mamak Cezaevlerinde binlerce yatan Ülkücüler var idi.. Tabi Türkiye’nin diğer illerinde de..
Bir baktık… MHP’den ve kervanına katıldığımız öncülerden ne gelenler var, ne de halimizi soranlar var..
İşte orada anladım ki, kervan; dava kervanı değil, siyasi tacirlerin kervanı imiş..
Kendi Hukuki bilgi ve becerilerimiz ile mahkeme duruşmalarında bağırdık, çağırdık, isyan ettik ve uzun yıllar zindanda yattıktan sonra Beraat ettik..
Sonra ne oldu?
Beraat ettim ama beni; “Her ne kadar delil yetersizliğinden Beraat etmişse de, yapılan araştırmada örgüt yöneticisi olduğu tespit edilmiş olup, Ankara’da ikamet etmesi, görev yapması, okuması sakıncalıdır” istihbarat raporu ile 5 yıl İzmir’de ikamet mecburiyetine tabi tuttular.. (1985-1990 yılları orada da çileyi çektik)
Geri döndüm Ankara’ya.. Turgut Özal’ın ANAP’ı tek başına iktidarda.. Değer verdiğim ağabeyim Halil Şıvgın beni ANAP Genel Merkez Propaganda ve Sosyal Faaliyetler Başkanlığı Basın Danışmanlığına aldırdı..
Ziyaretler yapıyorum… Alparslan Türkeş’e, Muhsin Yazıcıoğlu’na, Muharrem Şemşek’e…
Baktım hepsi ayrı bir havada, ayrı bir yol çizmişler.. Hatta birbirlerine karşı sinsi soğuk savaş bile başlatmışlardı..
Zaten Turgut Özal, MHP’yi parçalamayı hedeflemişti ve parçaladı..
Muhsin başkanla, 2 günde bir buluşurduk.. Bizim ihtiyar takım, Türkeş ile Muhsin başkanın arasını açmak için her türlü fitne üretiyorlardı..
Amaçları; Türkeş rahmetli olduktan sonra otomatikman MHP’ye Genel Başkan olacak Muhsin başkanı, MHP’den kovdurtmak, saf dışı bırakmak..
Ve başardılar.. Muhsin başkana günlerce ısrarlarla yalvardık, tezgahı anlattık ama O’da; “Yok gardaş, bu ip koptu” dedi ve ipi kopardı..
Tabi ipi, Turgut Özal’ın destekleri ile kopardı..
Alparslan Türkeş artık çok yaşlanmıştı, hasta idi, oturduğu yerde uyuyordu ama kendisinden sonra MHP’nin başına gelecek isimi bir türlü işaret etmiyordu..
Ben; hem Türkeş’e, hem de Muhsin başkana içimden isyan edip, sitemler sayıyordum..
Sonra birçok analizden sonra anladım ki; Türkeş, “ben öldükten sonra, beni seven Ülkücüler oğlum Tuğrul’u MHP’nin başına getiriler” diye içinden hesap yapmış..
Ve öyle de oldu… MÇP, MHP Kongrelerinde Tuğrul Türkeş genel başkan olmak için ortaya çıktı ama Ülkücüler bu hesabı boşa çıkardı..
Tuğrul Türkeş, Bahçeli’ye ağır suçlamalar yaparak ayrı bir parti kurdu..
Değerli okuyucular..
Bakın Alparslan Türkeş’in oğlu ağır şekilde suçladığı Bahçeli’nin yanına tekrar dönerek milletvekilliği yaptı..
Milletvekilliği Tuğrul Türkeş’in hakkı mı idi? Asla..
12 Eylül 1980 öncesinde ki o kara yıllarda Tuğrul beyi gören bile olmuyordu..
Nasıl olsa keriz Ülkücü neferler var.. Vurulacaksa; ONLAR VURULSUN, CEZAEVLERİNDE YATILACAKSA ONLAR YATSINLAR..
Tuğrul paşa sonra AK Partyi’ye geçti.. Halen vekil..
Küçük kardeşi Ahmet Kutlamış ta, AK Parti’den milletvekili oldu sefalar sürdü.. Şimdi denildiği ne göre; işe gitmeden Mansur’un ANFA’sından maaş alıyormuş..
Ve en ilginci.. Daha dünkü çocuğu Ayyüce Türkeş.. Hemen Meral ablasına koştu ve Adana’dan birinci sıradan milletvekili oldu..
Şimdi dikkatle bundan sonrasını okuyun..
MHP’nin ve Ülkücü dünyada hiçbir şeyleri hak etmeyen Ayyüce’de, kardeşi Ahmet’te, şimdi çıkmışlar Süleyman Soylu üzerinden Bahçeli’ye taşlar atıp;
“Şaibeli Soylu’ya sahip çıkacağına, MHP’nin davasının arkasında durup, sahip çıksaydın”…
Bak, bak… Yüzsüzlüğe bakın…
Yahu, siz kardeşler niye babanızın partisine, davasına sahip çıkmadınız, durduğunuz yerde durmadınız, siyaset cambazlıkları yapıp, sefalar sürdünüz, halende sürüyorsunuz..
Şimdi bu sahnelerde dans edenlerden; Abdullah Çatlı’yı, Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Mustafa Pehlivanoğlu’nu, Dursun Önkuzu’yu ananlar var mı?
Yok.. Akıllarına bile gelmez… Gidip bir dua bile okumazlar..
Değerli okuyucular..
Türkiye’de; Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış bir isim, Başkent Ankara’da kahpece öldürüldü.. Hem de; zehir satıcısı torbacılar tarafından..
Ben Sinan Ateşi hiç tanımam.. Ama o yetim kalan iki minnacık yavrusuna hala yüreğim yanar..
Öldürülen Sinan, isterse Solcuların başkanı olsun.. O iki minnacık yavrunun yetim kalmasına nasıl göz yumulur anlamış değilim..
Bizim zamanımızda Ülkü Ocakları Genel Başkanı öldürülse idi, inanın hesabını ilgili noktalardan en ağır şekilde sorardık..
Şimdi bırakın hesap sormayı.. Ne MHP’den, ne de Ülkü Ocaklarından Allah’ın bir duası bile yok..
Bakın değerli okuyucular..
!2 Eylül askeri darbede, Mamak Cezaevinden çıktıktan sonra mucize bir tesadüfle Ankara- Kızılya’da bir parkta Abdullah Çatlı ile karşılaştık..
Kendisi aranıyordu ve tedbili kıyafet ve şekil görünümde idi.
Hasret giderme ve sohbetlerden sonra ben kendisine Bahçelievler katliamı konusunda sert bir şekilde sitem ettim..
“Günah değil mi idi o çocuklara.. Bizim onlarla ne hesabımız vardı?” dedim
Bana samimiyetle şunu ifade etti; “Karslı, inan bu olay benim bilgim dışında gelişti.. Zaten öldürme hesabı falan da yoktu” dedi..
İki öğrenciye Bahçeli’de oturmamaları ve terk etmeleri uyarısı için gidiliyor.. Sonra kapı çalınıyor, 2 öğrenci daha geliyor, sonra 3 öğrenci daha geliyor..
Eee… Gelmişken bunları da öldürelim şerefsizliği..
Şimdiler de bu vahşetin bir numaralı sanığı çıkmış Tv’ler de diyor ki, “Öldürdük ama bana kimse katil diyemez”..
Katilsin ulan yavşak..
Değerli okuyucular..
Bakın bu konuyu açmışken, şu tarihi notu da sizlere aktarayım..
Muhsin başkan da, Bahçelievler katliamı konusunda rahmetli Çatlı ile 6 yıl falan küs yaşadı, hiç konuşmadı..
Birileri parmaklar salladı, reisler tayin etme tezgahı kurdular..
Şimdi de bir bakıyorsun… Etrafına 3-5 tane çakal alan soytarılar, alemlere katılıp, Ülkücü kabadayı havası çekiyorlar..
Ulan sizler, Bozkurt değil, Bozkurt postuna bürünmüş, Ülkücülükten geçinen çakallarsınız..
Şimdi de her gece Tv ekranlarında tartışıyorlar..
“Vay, Bahçeli, Süleyman Soylu’yu, MHP’nin başına getirmeyi planlıyor”..
Ulan yavşaklar… Size bu akılları, bilgileri kimler veriyor?
Böyle bir şey asla olmaz, olsa bile o MHP çatısı altında tek bir kişi kalmaz..
Çünkü, Süleyman Soylu, bir saniye bile MHP ve Ülkücü kuruluşlarda olmamış, görev yapmamıştır..
Hatta ve hatta çok yakın geçmişlerde, MHP; Soylu’ya, Soylu’da; MHP yöneticilerine ağır hakaretler saydırmışlardır..
Sonuç…. Ülkücü yapıya sahip Türk milliyetçileri, gerçek Atatürkçüler savrulmuştur.. Toparlayana da helal olsun..
Yazıklar oldu…
Bu Haber 192669 Defa Okunmuştur