GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular..
Allah dünyanın sonunu hayr eylesin.. Yeri- göğü yaratan yüce Allah, yüz binlerce insanı ufak bir gaz bombası ile insanı katleden, füzeleri ve paraları ile kendini dünyanın jandarması ilan edip, acımadan insanları öldüren, evlerini, yurtlarını harabeye çevirmekten zevk alan ve bu aşağılık işlemleri de zafer sayan, insan görünümlü yaratıklara öyle bir görünmez bela verdi ki, alayı bu görünemeyecek kadar küçük virüsün önünde diz çöktüler..
İnsanların sonbaharda yapraklar gibi düşercesine ölümlerini tıbben önleyemiyorlar veya birileri kurnazlık yapıp kasten önlemleri ortaya koymuyor..
Demek ki, bilgi çağı ve teknoloji yatırımlarınızı; gaz bombalarına, füzelere değil de; tıp bilimine yatıracakmışsınız?
Salgın; 10 şiddetinde depremden daha kötü şekilde vuruyor..
Bu afette tabi ki her yerde; dar gelirliler, yoksullar, hastalar ve garibanlar en ağır darbeyi alıyor..
Yoksulluk bir taraftan, psikolojik korku bir taraftan, çaresizlik bir taraftan yoksulları virüs kadar yıprattı..
Dünya bu zalim salgın karşısında ne yapıyor?
Ve bizim ülkemiz Türkiye ne yapıyor?
Bakmıyoruz, görmek istemiyoruz, örnek almıyoruz..
Bırakın ortaya önlem koymayı, sanki dünya bunlara kalacakmış gibi her gün insanları had safhada geren siyasi kavgalar, partizanca tutumlar insanlarımızı canından bezdirdi..
Bu nasıl Müslümanlık? İnsanlar patır- patır dökülüp ölüyor, sizler hala partizan kavgalardasınız..
Dar gelirli, yoksul, salgın dolayısı ile devlet eliyle mağdur edilen esnaflar, insanlarımız devletinden, yerel yönetimlerinden yardımlar bekliyor ama gelin görün ki bu yardımlara da partizanlık bulaştırıyorlar..
Bakın… Geçen hafta ünlü bir sanatçımız ile telefonla bu konuları konuşurken dedi ki;
“Kardeş, bizim bir müzisyen arkadaş Almanya’da yaşıyor.. Çocuğu okulda virüs kapmış ve aileyi karantinaya almışlar.. Bende geçmiş olsun ve destek olabilir miyim diye kendisini aradım.. Sordum kendisine; ‘şimdi çalışmıyorsun, o garip ellerde nasıl geçiniyorsun?’.. Güldü.. Dedi ki; “Hocam, ne diyorsun, buralarda önce insan değeri var.. Hemen evimize ekipler geldi.. Bana, evimize aylık ne kadar gelir getirdiğimizi sordular.. Bende ‘14 Bin avro’ dedim.. Bize 8 Bin 300 avro verdiler ve çalışana kadar da her ay bu miktarı ödeyeceklerini bildirip, gittiler. Biz de şuan sadece sağlığımıza odaklanmışız”..
Bizde ne yapılıyor.. Bırakın müzisyenleri, sanatçıyı, bar ve içkili restoran çalışanlarını, mağdur olan, vergi veren esnafa bile şartı ve faizli destek veriyorlar..
Geli olmayanlar zaten hapı tümden yutmuş durumda..
Hükümet ve Belediyeler hala siyasi çekişme içindeler..
Neyin hesabını yapıyorlar?
“Bunlar bizden daha çok insanlarla ilgilenmesinler, oylarımız düşer, rakiplerimiz yükselir”..
Yoksul evinde ekmek bulamazken, maske alacak parası yokken bu ağalar, beyler, prensesler her gün test yaptırıyorlar..
Bir aile bakanlığmız var.. 9 aydır “Biner lira dağıttık” şarkısını söylüyor..
Evet.. 9 ayda bir kereye mahsus Bin lira dağıtınız da kimlere ve nasıl dağıttınız?
Muhtaç vatandaş önce internetten veya bizzat giderek bulunduğu ilçe Kaymakamlık Sosyal Yardım vakfına müracaat ediyor..
TC’sini alıyor ve değerlendirme yapıyor.. Bu iş 15 gün sürüyor.. Sonra, ödeme yapılması uygun görülen kişilerin listesi Aile Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel müdürlüğüne gönderiliyor..
Bu liste burada da ayrıca değerlendirmeye alınıyor.. Neyi araştırıyorlarsa? Yahu senin Kaymakamlığın bu listeyi gönderip, “bu insanlara ödeme yapın” diyor..
Sen daha ne değerlendirmesi yapıyorsun?
Evet.. Bakanlıkta da 1 ay bekliyor.. sonra PTT’ye şu günlerde gidin deniliyor.. Vatandaş kuyruklara giriyor, PTT yatmadığını söylüyor..
Tam 40 gün sonra vatandaş Bin lirayı alıyor..
Sonra zaten, yardımı alanlar “kapsam dışı”.. Olarak işleniyor… Evet, E-Devlette öyle bilgi bırakılıyor..
Bir daha yardım talep edemiyor.. Yani; 8-9 ayda; Devletinden sadece Bin lira almış oluyor..
Hani Türkiye uçuyordu, Ekonomi de çağ atlamış, dünyada gelişmiş, kalkınmış 10 ülke arasında idik?
Elektrik, su, gaz, internet faturalarına devlet el atıyor mu? Asla..
Peki, yerel yönetimlerimiz, yani Belediyeler ne yapıyor?
AKP’li Belediyeler birazda olsa rahatça partililerine para ve gıda dağıtıyor.. Hemen, hemen her ay..
Peki, CHP’li Belediyelerde, büyükşehirler de durum ne?
Ankara Büyükşehir Belediyesini örnek vererek, tane tane aktarayım..
Ankara Büyükşehir Belediyesi salgının ilk günlerinde, dar gelirli ve mağdur insanlara hem Belediye İnternet sitesinden hem de 153 numaralı hattından müracaatlar alıp, yardımlar ulaştırdı..
Sonra ne oldu?
O’da Aile Bakanlığı gibi, elinde ki dar gelirli, yoksul listesini kırpmaya başladı..
Melih Gökçek döneminde yardım yapılan listeden tam 150 Bin kişiyi listeden tırpanladırlar..
Gerekçeleri; Bir evde isterse 5 kişi yaşasın, o ev kira olsun, eğer bu evde bir kişi maaş alıyorsa veya emekli ise Onlara artık yardım yok..
Gökçek ne yapıyordu? Emekli maaşı ile kirada olan, hasta olan insanların tek maaşla geçinemeyeceğini düşündüğü için onlara gıda ve yakacak yardımları gönderiyordu..
Bizzat binlercesine şahit oldum.. Hele, hele hasta ve yaşlı olanlara yardımlar önce götürülüyordu ve onların evinde kayıtları yapılıyordu..
Asla da partizanlık yoktu..
Ve günlerdir, yüzlerce CHP’li aile beni arıyarak; “Yahu kardeş, biz sokaklarda çalışıp, oy verdik, oy topladık, Mansur Başkanı seçtik.. Simdi yoksul aileleri tek maaşla değerlendirip, hele, hele bu salgın döneminde yardım elini uzatmıyor ve daha önce aldığımız yardımları da kesti.. Bu nasıl sosyal devlet mantığı” gibilerinden sitemler etmekteler..
Gelelim Ankara Büyükşehir Belediyesinde ki esas geri kalmış mantığa, uygulamaya..
Ankara’da salgın tehlikeli boyutlarda mı? Evet..
Bunun farkında olan Belediye ne yapıyor? Toplu taşıma araçlarında yolcu sayılarını azaltıp, oturma düzenlerini değiştirdi..
Güzel… Niye? Kalabalık olmasın, bulaşma azalsın, yok olsun..
O.. HİZMET KOLTUKLARINDA OTURUP, AĞALIK TASLAMAYIN… SİZLER KENDİNİZİ NE SANIYOR SUNUZ?
Ne demiştik… Gerek Melih Gökçek döneminde, gerek se salgının ilk günlerinde yapılan yardım listeleri tırpanlanmıştı..
Bize gelen sitemlerde ayrıca önemli bir sitem daha vardı..
Gökçek döneminde ve Salgının ilk sırasında Ankara Büyükşehir Belediyesinden yardım alan insanlar, aylardır kendilerine yardım gelmediğini bildirip, yeniden yardım gelmesini istediklerinde, aldıkları cevap mantık dışı, daha doğrusu tam bir akıl fukaralığı..
Gerek Sosyal hizmetler Daire Başkanlığı, gerekse 153 hizmet hattı ikinci kez yardım isteyen vatandaşa diyor ki;
“Artık internetten, 153 hattından yardım talebi müracaatı alınmıyor, alınsa da; Keçiören ilçesi Etlik semtinde ki Osmanlı İş Merkezinde ki yardım merkezi talebi ret ediyor..
Neden ret ediyor?
Evraklar istiyor, taa Etlik mahallesine gidilerek, evrakların teslimi isteniliyor..
İstediği Evraklar ne? Muhtarlıktan fakirlik belgesi..
Bu belgeyi Osmanlı İş Merkezine götüremeyen yardımı alamaz..
Birde sistem kurmuşlar.. Talep evrak noksanlığından veya eve tek maaşta olsa girmesinden dolayı otomatikman ret ediliyor..
Mantıksızlığa, akıl fukaralığına bakın..
Bu işlemin uygulanıp, uygulanmadığına bizzat şahit olmak için, 153’ü, Sosyal İşler Dair Başkanlığını ve Büyükşehir Belediyesinde yardımdan sorumlu yöneticileri aradım..
Harbiden söyleyeyim.. Amacım; bu saçma ve akıl dışı uygulamayı haber yapmak veya Ankara Büyükşehir’i yıpratmak olmadığı için, bu yanlış uygulamaların vatandaşı çok mağdur ettiği gibi, salgın döneminde virüsün bulaşmasına açıkça davet çıkarıldığını iletip, bir gazeteci, Ankara’da oturan bir vatandaş olarak uyarmaktı..
Belediye Basın bürosu ile limoniyiz.. Sebebi; geçmişte Mansur Yavaş’a karşı Melih Gökçek’e destek vermem.. Hala o hırs sürüyor.. Hatta bize Haber bülteni göndermeyi bile kesitiler.. Bana bizzat söylediler.. Umurumuzda bile değil.. Kendileri bilir.. Biz Allah’a şükür bazıları gibi, matbu haberlerle yalakalık yapıp, menfaatler kapmadık veya istemedik..
Ben Melih Gökçek’i, yarın da Aday olsa desteklerim.. Neden, bu Ankara’da 12 Eylül darbesinde hırpalanan, zindanlara atılan, mağdur edilen, ekmek bulamayan Ülkücülere ilk sahip çıkan Melih Gökçek oldu..
Şimdi bana karşı bu hırsın olduğunu bildiğim için, Basın Bürosunu aramayıp, direk Sosyal Hizmetler Başkanını bu yanlış ve tehlikeli işlemi uyarmak ve teknoloji kullanımını önermek için aradım..
Adamlar ağa.. Görüşmek mi? Mümkün değil.. Tenezzül bile etmiyorlar..
Sonra sekreterle bilgi almaya çalışıyorlar…
Bu kez Ankara Büyükşehir belediyesi santralini aradım.. Çıkan hanım kardeşe dedim ki;
“Belediyenin sosyal yardımlarını yapan Belediye Başkan yardımcısı veya Genel Sekreter kim? Bana bağlar mısınız?”
Aldığım cevap ta şok tu.. “Biz santraldeyiz, kimin hangi alanlarda ilgili olduğunu bilmeyiz.”..
Kafam iyice atmıştı… Başkanın Özel kalemini arayıp, yardımları koordine eden yetkilinin kim olduğunu sordum..
Onlarda bana Genel Sekreter Yardımcısı Faruk beyin simini verdiler..
O makamı aradım.. Tabi her arayışımda kendimi takdim ediyorum..
Sekreter hanım bana elli tane soru soruyor.. Bende yardımlarla ilgili uygulanan bir yanlış işlemi uyarmak ve öneriler yapmak için, haber yapma amacı için aramadığımı bildirdim ki, adam tırsmasın telefonumuza çıksın..
Sekreter hanım; bu kez “Şuan meşgul, sizi arayalım” dedi..
Bekledik 15-20 dakika sonra aradılar.. Ve sekreter hanım bana akıl vererek, yöntem yolu göstermeye çalışmakla..
“Sizi basın danışmanımıza yönlendireceğiz”…dedi ve ben hemen sözünü keserek,
“Hanımefendi.. O Başkanıza söyleyin, ben kimileri, ne için aramam gerektiğini biliyorum.. Ayrıca ben haber yapma amacıyla aramadığımı, uyarma maksadı ile aradığımı bildirdim.. O başkanınız kendini ne sanıyor? Bırakın bir Gazeteciyi, Ankara’dan herhangi bir vatandaşta arasa, o başkanınız; vatandaşın ne uyarı yağacağını bilmek için telefona çıkmak zorunda.. Hizmet bunu gerektiriyor” diyerek hırsla telefonu kapattım..
Şimdi bakın.. O koltuklara oturan bu akıl fukaraları kendilerini bir şey sanıp, halkı dinleme lütfunda dahi bulunmuyorlar..
Tabi bu telefon aralarında da neler olduğunu çok iyi tahmin ediyorum.. Bu ağalar Basın bürosunu veya Basın danışmanını arayarak “bu Göktürk Tunçtürk kim? Bizimle görüşmek istiyor” falan dedikleri muhakkak... Onlar da demişlerdir ki “Sen biz yönelendir”… Sadece tahminim..
Evet… Sayın Mansur Yavaş başkan.. Sizin bu Sosyal Yardımları tespit eden ve dağıtımını sağlayan yöneticileriniz hakikatten akıl fukarası, teknoloji özürlü kişiler..
Akıl fukarası ve teknoloji özürlü olduklarını ispat edeyim Sayın Başkan ..
Hala salgın var mı? Var .. Hem de eskisinden daha yoğun ve tehlikeli..
Tüm işyerleri kapandı mı? Kapandı.. Siz toplu taşıma araçlarına binen insan sayısını azalttınız mı? Azaltınız..
Niye? Virüs bulamışını önlemek, azaltmak için..
Eee kardeşim.. Şimdi bütün devlet daireleri tüm başvuruları, işlemlerin görülmesini internet üzerinden yaparken, Banklaralar bile her türlü kart ve kredi işlemlerini internetten halledip, vatandaşın oralara gitmemesini sağlarken, Hatta Adliyeler bile duruşmaları elektronik ortamda yürütürken, Ankara Büyükşehir Belediyesi neden bu teknoloji nimetinden faydalanmıyor?
Siz hem salgın var diye mesafe önlemleri alacaksınız, hem de yardıma tekrar müracaat eden vatandaşaları muhtarlıklara, Etlik semtine gönderip, Osmanlı İş merkezi kuyruklarına sokacaksınız…
Neymiş…? Yoksul olup, olamadığını bilmek için Muhtarlıktan fakirlik belgesi getirecekmiş..
Eyy akıl fukarası yöneticiler.. Artık teknoloji her şeyi tespit ediyor.. Kişilerin durumunu da, kim olduklarını da, neyi var, neyi yoku da T.C. numarası ile anında tespit ediyor..
Şimdi Ankara Büyükşehir belediyesinin “böyyük” yöneticileri.. Bütün işlemleri internet ortamında vatandaşın işlemlerini T.C. numarası ile neden sonuçlandırmıyor, vatandaşı o kuyruklara sokuyor, ulaşım paraları ödettiriyorsunuz?
Bu teknoloji özürlülüğünüzden artık kurtulun..
Ve Belediyenin Yardım müracaat merkezi Osmanlı İş Merkezinde ki vakfı telefonla Allah için denemek adına bir arayın..
Santralin otomatik tele sekreteri size ne diyor biliyor musunuz?
“Şuan 135. Sıradasınız, şuan 145. Sıradasınız.. Lütfen bekleyiniz”…
İşe bakın.. Ama öyle bir algı reklamları serpiştiriyorlar ki, her konuda gelişmiş, en kral belediye..
Evet.. Sayın Mansur Başkan.. Bir T.C. numarası teknolojik ortamda kimin neyi var, neyi yok gösterdiği halde sizin yöneticileriniz hala muhtarlıktan fakirlik belgesi işitiyorlar..
Bu saçmalığı onaylıyor musunuz?
Bu Haber 268456 Defa Okunmuştur