5816 sayılı Yasa’nın 1/1 inci, 2/1.inci, 3.üncü maddeleri gereğince cezalandırılması istenilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu hakkında verilen suç duyurusu dilekçesinde, Basın yolu ile Atatürk'e, 'Külhabeyi' yakıştırması yaparak hakaret edildiği vurgulanarak şöyle denildi,
"Adalet ve Kalkınma Partisi Bursa milletvekili, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında 03 Aralık 2016 tarihinde “külhanbeyi” sözünü kullandığı ulusal basında yer almıştır.
Söz konusu haberde “…Müezzinoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘külhanbeyi’ diye eleştirildiğini de belirterek, “Bu ülkenin en büyük külhanbeyi, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür. Dünyaya en büyük külhanbeyliğini o yapmıştır, gerektiğinde de bu millet adına milletin liderleri yapmak zorundadır” ifadelerini kullandı…” sözlerine yer verilmiştir.
Dil Derneği tarafından yayımlanan Türkçe Sözlükte “külhanbeyi” kavramının, “Kendilerine özgü giyiniş ve konuşma biçimleri olan, argo kullanan, başıboş, haylaz delikanlı, kabadayı, serseri, hayta, külhani, apaş” anlamında olduğu ifade edilmiştir.
Siyasi kimliklere yönelen sözlerde, düşünce ve ifade özgürlüğü daha geniş ise de, kullanılan sözcük ile amaçlananın, Atatürk’ün dünyayı dize getirmesi, dünyaya, emperyalizme meydan okuması gibi bir ifade olduğu ileri sürülemez.
Külhanbeyi sözü, düşünce ve ifade özgülüğü kapsamında kalmayan, bu nedenle, eleştiri, ağır eleştiri, şok edici nitelikte olmayan, aksine 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Yasa’nın 1/1 inci ve 2/2 inci maddeleri kapsamında kalan, Atatürk’ün hatırasına herkese açık yerde ve basın yoluyla alenen hakaret boyutuna varan bir sözdür.
Külhanbeyi sözü, Türkçe karşılığı olarak, kişilik haklarına saldırı oluşturan ve suç boyutuna varan bir sözdür. Eylemde atılı suçun tüm unsurları oluştuğu gibi, eylemin işleniş biçimi ve sonuçları itibarıyla şüphelinin sıfat ve konumu da gözetildiğinde, eylemin ağırlığı açıkça ortaya çıkmakta, bu da adı geçenin sabit olan suçu nedeniyle üst sınırdan cezalandırılmasını gerektirmektedir.
Eylem, “bakanlık göreviyle ilgili bir eylem ve suç niteliğinde olmadığından”, Anayasa’nın 100 üncü, 148/3 üncü ve TBMM İçtüzüğü’nün 107 nci maddesi kapsamında kalmamaktadır. Şüpheli milletvekili olmakla olayda, “kişisel suç nedeniyle” Anayasa’nın 83/2 nci maddesinin uygulanması söz konusudur. Bu nedenle adı geçen hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur.
Öte yandan, eylemin “bakanlık görevi ile ilgili olarak işlendiğinin ileri sürülmesi” olasılığı karşısında işlemsiz kalmaması için, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik bu eylem hakkında Anayasa’nın 100 uncu maddesi uyarınca Meclis Soruşturması açılması ve eylemin Meclis Soruşturma Komisyonu tarafından değerlendirilebilmesi için, en az 55 milletvekilinin imzasını içeren bir önerge verilerek, bu önergenin de TBMM genel kurulunca kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, başta CHP olmak üzere, bütün milletvekillerinin, bu konuda bir önergeyi ivedilikle imzaya açmak konusunda tarihsel sorumlulukları bulunmaktadırlar.
Söylenen sözün hiçbir neden ve gerekçe ile açıklanması veya haklı görülmesi mümkün olmadığından, Müezzinoğlu’nun derhal görevinden istifası hatta bu bile beklenilmeksizin derhal Başbakan Yıldırım tarafından görevden alınmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından istenilmesi ve Erdoğan’ın da derhal görevden alması gerekmektedir.
Bu konuda Müezzinoğlu kadar, Başbakan’a da görev düşmektedir. Aksi durum Başbakan’ın da siyasi sorumluluğunu gerektirmektedir. Öte yandan Cumhurbaşkanı sıfatını taşıması yönünden Erdoğan’ın da Cumhuriyetin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’e yönelen bu eylemi açıkça kınaması, hiçbir biçimde sessiz kalmaması gerekmektedir.
Tüm siyasi partiler de, hiçbir biçimde kabulü söz konusu olmayan bu eylem nedeniyle Müezzinoğlu’nun istifası ve hakkında gerekli işlemler için, hukuksal ve demokratik adımları atmak durumundadırlar.
Eylem tarihinden bu güne kadar konu hakkında, gerek adli gerekse siyasi yönden hiçbir kurum ve birim tarafından hiçbir adım atılmamış olması hayret ve ibret vericidir.
Her geçen gün Cumhuriyete ve Kurucusuna yönelik yeni saldırılar ortaya çıkmakta ve bu saldırılara karşı ise TBMM’nde bulunan siyasi partiler tarafından her yönüyle duyarsızlık sergilenmektedir. Bu durumun kurucu genel başkanı olduğu ve bu nedenle ayrıca somut adım atması gereken CHP yönetimince de sergilenmesi ise ayrıca dikkat çekici bir boyut almıştır. Bu tabloya ve bu duruma da ‘ARTIK YETER’ diyoruz.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki her konuda olduğu gibi bu saldırı konusunda da hukuksal gereğinin sonuna kadar takipçisi olunacağını, Yüce Türk Ulusu önünde bir kez daha ifade ediyoruz"
Bu Haber 1066130 Defa Okunmuştur