http://www.haber2000.com
» AYM'nin, "hendekler kazıma"da devletin müdahalesini; "Amaç kamu düzenini korumakta olsa orantısız güç kullanmıştır" Kararı ile devleti suçlaması dikkat çekti

AYM'nin, "hendekler kazıma"da devletin müdahalesini; "Amaç kamu düzenini korumakta olsa orantısız güç kullanmıştır" Kararı ile devleti suçlaması dikkat çekti

AYM Kararında; "Somut olayın koşullarında başvurucular hakkında, bazıları ertelenmiş olsa da zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği kabul edilen müdahalenin hedeflenen terör örgütü ve terörizmle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunması amacıyla orantılı olduğunun gösterilemediği sonucuna ulaşılmıştır" gerekçe göstermesi dikkat çekti
Paylas
AYM'nin,
Güncel - 31 Temmuz 2019, Çarşamba 02:16:22
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" olarak adlandırılan metne imza atan bazı akademisyenlerin, "terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırıldıkları" gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruda verdiği hak ihlali kararının gerekçesi yazıldı.

 

Yüksek Mahkeme, "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adıyla hazırlanan metne imza atan 10 akademisyenin, terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırıldıkları gerekçesiyle yaptıkları bireysel başvuruda hak ihlali kararı vermiş, ihlalin ortadan kaldırılması ve yeniden yargılama yapılması için karar örneğinin yerel mahkemelere gönderilmesine, başvuruculara 9 bin lira tazminat ödenmesine de hükmedilmişti. 



Genel Kurulda, 8 üyenin ihlal kararına karşı 8 üye ihlal bulunmadığı yönünde görüş bildirmiş, ancak Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın "ihlal" yönünde oy kullanması nedeniyle "eşitlik halinde başkanın katıldığı tarafın oyunun geçerli sayılacağı"na ilişkin hüküm gereği bireysel başvuruda ihlal kararı verilmişti.

 

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun kararının gerekçesi, internet sitesinden yayımlandı.

 

Gerekçede, Anayasa Mahkemesinin, son 40 yıldır ülkenin büyük kısmında olağanüstü hal ilan edilmesini gerektiren, can kayıplarına yol açan terör olaylarının meydana geldiği bölgedeki, güvenlik durumunu ciddileştirecek sözler ve eylemler konusundaki endişelerin bilincinde olduğu belirtildi.

 

"Anayasa Mahkemesinin, başvurunun odağında yer alan bildirinin belirli bir perspektiften ve tek yanlı hazırlandığı, abartılı yorumlar içerdiği, güvenlik güçlerine karşı incitici ve saldırgan bazı ifadeler barındırdığının da farkında" olduğu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:

 

"Bu bildirinin Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün korumasından yararlanması gerektiği yönündeki yorumları Anayasa Mahkemesinin bildiride yer alan düşünceleri paylaştığı veya desteklediği anlamına gelmez.

 

Başvurucuların altına imza attıkları açıklama gerçekten de toplumun büyük çoğunluğu için kabul edilemez bir içeriğe sahiptir. Terörle mücadele eden devleti, halka 'katliam', 'kıyım' ve 'işkence' yapmakla suçlayan bir açıklamaya katılmak elbette mümkün değildir. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesinin hiçbir şekilde içeriğine katılmadığı sözler de ifade özgürlüğü kapsamında kalabilir. Bir ifade ya da açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilirken söz konusu ifadelerin doğru ya da rahatsız edici olup olmadıkları belirleyici olmaz. Bu noktada kullanılan sözlerin terör örgütünün şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir."

 

Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, açıklanan bir düşüncenin yetkilileri sert biçimde eleştirmesi, suçlayıcı keskin bir dil kullanması ve hatta tek taraflı, çelişkili ve subjektif olmasının, şiddete yönlendirdiği, topluma, devlete ve demokratik siyasal düzene yönelik bir tehlike ortaya çıkardığı ve buna bağlı olarak kişileri kanunlara aykırı eylemler yapmaya teşvik ettiği anlamına gelmeyeceği belirtildi.

 

Devlete yönelik eleştirinin sınırlarının, bireylere yöneltilen eleştirilere göre çok daha geniş olduğunda bir tereddüt bulunmadığı vurgulanan gerekçede, şu ifadelere yer verildi,

 

"Yaklaşık 10 ay boyunca, 11 şehirde terör örgütüne karşı yürütülen ve milyonlarca insanın hayatını etkileyen operasyonların kamuoyu tarafından takip edilmesi ve operasyonlar hakkında değerlendirmeler yapılması normal karşılanmalıdır. Başvurucuların imzaladığı bildirideki düşüncelerin toplumun büyük çoğunluğundan açıkça farklı olduğu ortadadır. Ancak tam da bu sebeple bu tür açıklamalara karşı yargısal tepki verilmesi noktasında daha hassas davranılması gerekir. Çünkü bu tür müdahaleler kamuoyunun ülkede meydana gelen son derece önemli olayların farklı bir bakış açısından -onların büyük çoğunluğu için bu bakış açısının kabul edilmesi ne kadar zor olursa olsun- öğrenme hakkına ağır bir sınırlama getirmektedir.

 

Bildirinin imzalanmasına neden olan operasyonları yürüten kamu gücüne karşı ağır eleştirilerde bulunulabileceğinin öngörülmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül edilmesi gerekir. Tüm bu bilgiler dikkate alındığında başvurucuların mahkûmiyetlerinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği sonucuna ulaşılmıştır."

 

Başvurucuların hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırıldığı hatırlatılan gerekçede, bir başvurucu dışındaki başvurucuların mahkumiyet kararlarının açıklanmasının ise ertelendiği ve başvurucuların denetimli serbestlik tedbiri altına alındığı kaydedildi.

 

Gerekçede, şu değerlendirmelere yer verildi:

 

"Somut olayın koşullarında başvurucular hakkında, bazıları ertelenmiş olsa da zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği kabul edilen müdahalenin hedeflenen terör örgütü ve terörizmle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunması amacıyla orantılı olduğunun gösterilemediği sonucuna ulaşılmıştır.

 

Kamu gücünü kullanan organlar, devlet politikalarına yönelik eleştirilere cevap verilmesi hususunda ülkedeki herkesten daha fazla imkana sahiptir. Özellikle son derece saçma ve ilgisiz bile görünse muhaliflerin haksız saldırı ve eleştirilerine farklı yollardan cevap verme imkanının olduğu durumlarda ceza kovuşturmasına başvurulmamalıdır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir."

 

KARŞI OY GEREKÇELERİ

 

Karara katılmayan üyelerin karşı oy gerekçesinde ise başvurucuların imza attıkları metnin, imza atıldığı zamanda ülkenin içinde bulunduğu koşullar gözetilmek suretiyle değerlendirilmesi gerektiği, çok sayıda güvenlik görevlisinin şehit düştüğü, çok sayıda sivil vatandaşın hayatını kaybettiği olayların güvenlik operasyonlarının sonucu olduğu belirtildi.

 

Derece mahkemelerince verilen mahkumiyet kararlarının terörle mücadele kapsamında kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemler çerçevesinde meşru bir amaç taşıdığına işaret edilen karşı oy gerekçesinde, Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin 5. maddesinin de "doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun işlenmesi tehlikesine yol açacak bir mesajın (terör suçunun işlenmesi için alenen teşviğin) kamuoyuna yayılmasının ceza yaptırımına bağlanabileceğini" öngördüğü hatırlatıldı.

 

Karşı oy gerekçesinde, bildiride açıkça ifade edilen "... Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını ... fiilen açlığa ve susuzluğa mahkum etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak ... hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir ...", "... Bu kasıtlı ve planlı kıyım ...", "... Devletin ... tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini ...", "... Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini ...", "... Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp, bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor ..." şeklindeki açıklamaların, derece mahkemelerince terör propagandası şeklinde değerlendirilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğu, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı kaydedildi.

 

Karşı oy gerekçesinde, ifade özgürlüğüne bu yolla yapılan müdahalenin orantılı bir müdahale teşkil ettiği, derece mahkemeleri kararlarının bu nedenle ilgili ve yeterli olduğu belirtildi.

 

Anayasa'nın "Başlangıç"ında da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bölünmez bütünlüğünün özellikle vurgulandığına işaret edilen karşı oy gerekçesinde, Yükseköğretim Kurumlarını düzenleyen 130. maddesinde de "...Üniversiteler ile öğretim üyeleri ve yardımcıları serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler. Ancak bu yetki, Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkeninbütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermez." hükmünün yer aldığı hatırlatıldı.

 

Karşı oy gerekçesinde, şu tespitler yapıldı:

 

"Bu Anayasal düzenlemeler, öğretim üyeleri yönünden 'Devlete Sadakat' borcu yükleyen en üst hukuk normlarıdır. Bu normlara ilaveten 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun 4/b ve 5/b maddelerinde de anılan düzenlemelere paralel hükümler yer almaktadır. Öğretim üyeleri için 'Milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği' aleyhinde 'bilimsel araştırma ve yayında' bulunma yasağı öngören Anayasa düzenlemesinin, aynı konuda 'ifade hürriyeti' serbestliği tanıdığı söylenemeyeceğinden, Anayasa'nın 26. maddesinin herkese tanıdığı düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin, Anayasa'nın 130. maddesinde belirtilen konuda öğretim üyeleri yönünden, 26/2. madde dışında ayrıca sınırlandırılmış olduğu anlaşılmaktadır.

 

Devlete sadakat ilkesiyle bağdaşmayacak sıfat ve isnatların ise esasen ifade hürriyeti ile karşılanması mümkün değildir. Yeri gelmişken işaret etmek gerekir ki genel olarak çalışanların ve kamu görevlilerinin işverenlerine ve Devleteolan sadakat borçlarının ihlal edildiği durumlarda, AİHM ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleleri gerekli ve orantılı bulmaktadır. Bu nedenlerle, başvurucuların ifade hürriyetlerinin ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz."

 

TEPKİ ÇEKEN BİLDİRİ ŞÖYLE İDİ

 

Terör örgütü PKK, Diyarbakır ve Şırnak'ın bazı ilçeleri başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu'da kazdığı çukurlar ve tuzakladıkları bombalarla sivil-asker ayrımı yapmadan saldırılar düzenlemiş, 20 Temmuz 2015'ten sonra terör örgütü mensuplarınca düzenlenen saldırılarda 793 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 300'den fazla sivil hayatını kaybetmiş, bu bölgeler yaşanmaz hale gelmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK'ya yönelik "çukur" adı verilen operasyonlar düzenleyerek bu bölgeleri terörden temizlemişti.

 

"Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adıyla Ocak 2016'da hazırlanan metin, terör örgütü PKK'nın Doğu ve Güneydoğu'daki bazı illerde kazdıkları çukurlarla ülke güvenliğini ve birliğini tehlikeye attığı bir dönemde kaleme alınmış ve 1128 akademisyen bildiriye imza atmıştı.

 

Bildiride, güvenlik güçlerinin, terör örgütünün bu yasa dışı faaliyetlerine karşı yürüttüğü mücadele "devlet katliamı" olarak nitelendirilmişti. Halkın güvenliğini sağlamaya yönelik güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonlarda yüzlerce şehidin verildiği bir dönemde yayımlanan bildiri yoğun tepki almıştı.


Bu Haber 300207 Defa Okunmuştur

OKUYUCU YORUMLARI

UYARI:Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.(Yorum Yapanın Taahütü)Yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
Ad Soyad
E-Posta
Yorum
SİZCE, 2024 YILININ EN İYİLERİ?
Liderler- KEMAL Kılıçdaroğlu
1835
ÖZGÜR ÖZEL
1128
DEVLET BAHÇELİ
452
D. MÜSAVAT DERVİŞOĞLU
911
NAMIK KEMAL ZEYBEK
627
TEOMAN MUTLU
158
YAVUZ AĞIRALİOĞLU
286
ÜMİT ÖZDAĞ
422
FATİH ERBAKAN
573
Partiler- AK PARTİ
701
CHP
1583
MHP
235
İYİ PARTİ
986
ATA PARTİ
529
YERLİ ve MİLLİ PARTİ
137
ANAHTAR PARTİ
146
ZAFER PARTİSİ
441
Vekiller- OSMAN GÖKÇEK
2385
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ
1218
OĞUZ KAAN SALICI
317
M.SALİH UZUN
94
ASU KAYA
398
ORHAN SARIBAL
58
KORAY AYDIN
311
Bld. Bşk.-MANSUR YAVAŞ
1783
EKREM İMAMOĞLU
1891
BURCU KÖKSAL
2328
VELİ GÜNDÜZ ŞAHİN
242
TANJU ÖZCAN
387
VEYSEL TİRYAKİ
170
ERDAL BEŞKİÇİOĞLU
26
Sanatçılar- HAKKI BULUT
1038
HÜLYA EVRENSEL
725
ÜNAL SARIKAYA
874
MÜNEVVER ÖZDEMİR
81
MARAL
96
DİCLE DİLGE
57
DAMLA ARICAN
25
STK-Em.Ast.Der. TEMAD
422
CHP İKTİDAR HAREKETİ
827
ÖZ Haber-İş SEN
642
BAROLAR BİRLİĞİ
432
HAYVAN Hakları Ferds.
461
ANKARA TİCARET ODASI
148

Toplam Oy:28586

Haber Arşivi

ÇOK OKUNANLAR

Hava Durumu



İçerik Yükleniyor...
Ankara’ya 5 yıldır tek bir kalıcı eser yapamayan, “Çapsız” Mansur Yavaş; dünyanın en büyük tema parkı olan ANKAPARK’ı, siyasi kin ve ağır kıskançlık psikolojisi ile açıkça harabeye çevirtti. Parkta yapılan 83 hırsızlıklara göz yumduğu gibi şimdi de yerel seçimler arifesinde; parkta ki dinozor ve diğer oyuncakları kaldırıp, atacağını ve bu alanı yeşil alan yapacağını duyuruyor, güya Ankaralıların da görüşlerini aldığı anketi aktarıyor.. İşine geldiği zaman da; yıllardan beri “bu park 14- 16 milyar liraya yapıldı, parayı oyuncaklara gömdüler” gibi ciyaklayıp, siyasi itibar suikastları yaptı, yaptırdı.. Parkı harabeye çevirmesinin tek gerekçesi ise; Ağır siyasi kin.. Melih Gökçek yaptırdı diye.. Şimdi, halkı ücretsiz, otobüslerle parka getiriyor. Niye; Parkın kırılan oyuncakları, harabe görüntüsünü görmeleri için.. Zeka özürlüler, Ankaralı sormayacak mı, “Bu parkı kim bu hale getirdi?” diye Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Ankara Valisi.. Bu parkı Melih Gökçek Belediyeye süper görüntülerle teslim etti mi? Etti? Park kimin denetimde idi? Ankara Büyükşehir Belediyesinin.. Başkanlar kimdi? Mustafa Tuna ve Mansur Yavaş.. Peki, 5 yılda bu büyük devasa parkı kim bu hale getirdi? Kim harabe olmasına göz yumdu? Mansur Yavaş.. Şimdi bu parkı tamamen kaldırıyor.. Bu park 14 milyara yapılmış ise, sen kimsin ki devletin bu parasını keyfine, kinine göre çöpe atıyorsun? Evet, Sayın İçişleri Bakanı ve Ankara Valisi. Lütfen, derhal parka görevlileri gönderip, zarar- ziyan tespitleri yapılmasını ve parkın şuan ki halinin tespitini ve gerekli soruşturma işlemlerinin yapılmasını Ankaralılar adına sizlerden rica ediyorum...
SAYIN, İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA ve ANKARA VALİSİNE “MANSUR YAVAŞ” ÇAĞRIMDIR.. “KAMUYA AĞIR ZARAR VERDİ, YAPILAN MEGA HİZMETİ; SİYASİ KİN İLE HARBEYE ÇEVİRDİ, ŞİMDİ DE ORTADAN KALDIRIYOR”

SON EKLENENLER

FaceBook

Haber Ara

Copyright ©2010 - Tüm hakları saklıdır.
PHP Haber Sitesi Türkiye Tasarım
Haber 2000- Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz Ve kaynak gösterilmeden Alıntı Yapılamaz. Yayınlanan Tüm Haber Ve Açıklamalar İlk Kaynaktan Ulaştırılan Açıklamalardır. Sitemiz Bu Açıklamalara Ekleme Veya Müdahelede Bulunmadan Yayınlar. Yorum,Makale, Sizden Gelenler Bölümündeki Yazılardan Yazanlar Sorumludur. Harici Bilgiler Ayrı Bir Sayfada Açılır. Haber 2000 Bu Linkler Ve İçeriklerinden Sorumlu Değildir.Her Türlü Haber Ve İletişim İçin millitaraf@hotmail.com Adresini kullanabilirsiniz. Sitemizden Daha İyi Yararlanabilmek için Gizlilik İlekeleri Ve Yayın Prensiplerimzi Okuyunuz. Ekonomik Veriler Bilgilendirme Amaclidir.Kullanimindan Dogacak Sorunlardan Sitemiz Sorumlu Degildir. En İyi İnt Exp 8+ 1024x768 Görüntülenir