DEVA Partisi'nin 1'inci Olağan Kongresi Ankara'da gerçekleşti
ALİ BABACAN2IN DEVA A TAKIMI LİSTESİ AYNEN DEVAM
Türkiye-Çin ilişkileri ile ilgili çarpıcı bir yorumda bulunan Babacan "Oradan çok ciddi kötü kokular geliyor. Doğru mu yanlış mı henüz bunları teyit edilmiş kaynaklardan öğrenmiş değilim" dedi.
Türkiye'nin çok zor ve karanlık dönemlerden geçtiğini belirten Babacan, "Hiçbir zorluk umudumuzu kaybetmemize neden olmadı. Hiçbir karanlık sonsuza dek sürmedi" diye konuştu.
Babacan, 28 Şubat'taki zorbalığı hep birlikte yaşadıklarına dikkati çekerek "Benim o dönemlerde siyasete girmem, tüm bu yaşananlara karşı bir isyandı. Siyasete girdim, ülkemizi hak ettiği adalet, özgürlük ve refah seviyesine taşımak ve 2001 krizinden çıkarmak için mücadele ettim" ifadelerini kullandı.
"YAZDIK GÜNAH DEĞİL Mİ?"
Ülkenin yeniden ekonomik krize girdiğini ifade eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yoksulluk ve gelir adaletsizliği tüm toplumda derinden hissediliyor. Kötü yönetim yüzünden yoksulluk hızla yaygınlaşıyor. Çiftçiler, üreticiler elindekini kaybediyor. Esnaf günlerce siftah yapamıyor. Emeklilerin aldığı maaş günbegün eriyor. Memur ve işçiye onurunu ve gururunu aşağılayan sefalet ücretleri reva görülüyor. Gençlerimiz işsiz ve umutlarını yitiriyorlar. Hazinenin borcu son iki yılda tam ikiye katlandı. Yazık günah değil mi?"
"BU ÜLKENİN DEVASI OLMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR"
Ali Babacan, Türkiye'deki eğitim sisteminin fırsat eşitliği sağlamadığını, bazı medya organlarının ise susturulduğunu ifade etti. Gittikleri tüm il ve ilçelerde 'başı dik', 'alnı açık' yürüdüklerini aktaran Babacan, şunları kaydetti,
"Birebir duyduğumuz, gördüğümüz ve dinlediğimiz insanların derdi artık bizim derdimizdir. Bütün dertlerin çaresi olmak, bu ülkenin devası olmak boynumuzun borcudur. Biz bu ülkenin hangi yolda gitmesi gerektiğini biliyoruz. Sevgi, saygı ve adaletin egemen olduğu refah devleti için hakikatin yolundan bir an bile ayrılmayacağımızı biliyoruz. Bu ülkenin daha iyi bir yönetimi, demokrasiyi, adaleti ve refahı hak ettiğini çok iyi biliyoruz. Bu ülkede yaşayan tek bir insanın adaletsizliği, yoksulluğu, yoksunluğu hak etmediğine inandığımız için buradayız."
Babacan'ın açıklamaları şöyle,
"Benim siyasete girdiğim zamanlar da yine böyle acıların yaşandığı günlerdi. Asker vesayeti vardı. Demokrasi, hukuk, özgürlükler ayaklar altındaydı. Ülkemiz yine derin bir ekonomik krizin içindeydi. Ben kendi ailemde o günlerin ızdırabını yaşadım. 28 Şubat’ın ağır ikliminde kız kardeşim Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okuyan kız kardeşim okuldan üç defa uzaklaştırma cezası aldı.
Başındaki örtü yüzünden. Üstelik düzenledikleri tutanağa da 'Ders araç ve gereçlerine zarar vermek' yazdılar. Gerçek sebep neydi? Başörtüsü. Hiç utanmadan yaptılar bunu. Benim siyasete girmem bütün bu yaşananlara bir isyandı. Bir daha kimse böyle bir yasağı getirmeye cüret edemez.
"MEMURA İŞÇİYE SEFALET ÜCRETLERİ REVA GÖRÜYORLAR"
İçinde olduğumuz ülkede insanlar aç, yoksulluk ve gelir adaletsizliği derinden hissediliyor. Kötü yönetim eliyle yoksullar ordusu oluşturuluyor. Çiftçiler, üreticiler elindekini avucundakini kaybediyor. Esnaf, günlerce siftah yapamıyor, borçlarını ödeyemiyor, kepenklerini kapatmak zorunda kalıyor.
Emeklilerin aldıkları maaş gün be gün eriyor. Sabit gelirli vatandaşlarımız, insan onurunu ayaklar altına alan bir hayat standardına mahkum ediliyor. Memura, işçiye onurunu, gururunu aşağılayan, sefalet ücretleri reva görülüyor.
"İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ ÇİĞNENİYOR"
Hukukun üstünlüğü yerine bir insanın keyfi kararlarının üstünlüğüne biat ediliyor. İnsan hak ve özgürlükleri çiğneniyor. Belediyelere teker teker kayyum atanıyor, halkın iradesi yok sayılıyor. Sivil toplum kuruluşlarına baskı kuruluyor. Koskoca devlet, hukuka sadakat yerine, tek bir kişiye sadakat ile yönetiliyor. Rant uğruna çevre ve şehir katliamları yapılıyor. Ülkenin doğal kaynakları yok ediliyor. Şahsileştirilmiş kararlarla dış politika yönetiliyor, ülkemizin dünyadaki itibarı yerlerde sürünüyor. 84 milyonluk bu büyük ülke tek bir kişi ve dar bir karar mercii tarafından yönetiliyor.
"İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ ÇİĞNENİYOR"
Hukukun üstünlüğü yerine bir insanın keyfi kararlarının üstünlüğüne biat ediliyor. İnsan hak ve özgürlükleri çiğneniyor. Belediyelere teker teker kayyum atanıyor, halkın iradesi yok sayılıyor. Sivil toplum kuruluşlarına baskı kuruluyor. Koskoca devlet, hukuka sadakat yerine, tek bir kişiye sadakat ile yönetiliyor. Rant uğruna çevre ve şehir katliamları yapılıyor. Ülkenin doğal kaynakları yok ediliyor. Şahsileştirilmiş kararlarla dış politika yönetiliyor, ülkemizin dünyadaki itibarı yerlerde sürünüyor. 84 milyonluk bu büyük ülke tek bir kişi ve dar bir karar mercii tarafından yönetiliyor.
"ÇARESİZ VATANDAŞIMIZIN YANINDAYIZ"
Bütün bu dertlerin, bu ülkenin devası olmak bizim boynumuzun borcudur artık. Biz; ‘borcumu ödeyemiyorum’ diyen, ‘ne yapacağımızı şaşırdık’ diyen çaresiz vatandaşımızın yanındayız. Yoksulluğa terk edilen, artan maliyetlerle boğuşan fedakar çiftçimizin yanındayız. Bunca yıl çalışmasına rağmen, yoksulluğa ve haksızlığa mahkum edilen emeklimizin yanındayız. Çocuklarının yarınlarından kaygı duyan annelerin, babaların yanındayız. Her gün ölüm korkusuyla yaşayan, çığlığını tüm dünyaya duyurmaya çalışan kadınların yanındayız.
"ZULME UĞRAYAN KHK'LILARIN YANINDAYIZ"
Etnik veya dini kimliğinden ötürü ayrımcılığa uğrayan, kendisini ikinci sınıf hisseden, hor görülen tüm vatandaşlarımızın yanındayız. Senelerce okuyup yazılı sınavlarda yüksek not almasına rağmen, mülakatlarda haksızlığa uğrayan gençlerin yanındayız. Yargının beraat kararına rağmen hakkı iade edilmeyen, zulme uğrayan binlerce KHK’lının yanındayız. 'Ölüyoruz' diye feryat eden, zor şartlar altında çalıştırılan sağlık çalışanlarımızın yanındayız. Üretim yapan, yatırım yapan, ekonomimize can katan ama yaşadığı sorunları kısık sesle konuşmak zorunda kalan, mülküne el konulma tehdidiyle yaşayan sanayicimizin, girişimcimizin yanındayız.
Biz, tüm kimlikleri ayrılık değil çeşitlilik olarak görüyoruz; bunun bilincindeyiz. İşte bu yüzden tüm bu çeşitliliğin zenginliği ile yürüyoruz. Biz çocukların hem bugününü hem yarınını refaha kavuşturmak için ne yapacağımızı biliyoruz. Biz kadınların haklı mücadelesini durdurmaya çalışanlara mani olacağız.
BABACAN TEKRAR GENEL BAŞKAN SEÇİLDİ
Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştirilen DEVA Partisi 1. Olağan Kongresi'nde, Babacan'ın karşısına genel başkanlık için aday çıkmadı.
Genel Başkan seçiminde Ali Babacan oy kullanan 523 delegeden 515'inin oyuyla yeniden genel başkan seçilirken, 8 oy geçersiz sayıldı.
A TAKIMI DA BELLİ OLDU
Babacan GMYK'de mevcut üyelerinin tamamını korudu. Mevcut parti yöneticileri İbrahim Çanakçı, Sadullah Ergin, Nihat Ergün, Mustafa Yeneroğlu, Abdurrahman Bilgiç, İdris Şahin, Birol Aydemir, Mehmet Emin Ekmen, Elif Esen, Münevver Helün Fırat, Arzu Kılıçlar, Sanem Oktar, Doğal Şanlıoğlu, Nazlı Seda Vural, Medeni Yılmaz, Burak Dalgın, Canberk Demirci, Zeynep Zehra Dereli ve Mustafa Uçak yeni GMYK listesinde de yer aldı.
GMYK'ye giren diğer isimler şöyle:
Ali Rıza Babaoğlan, Ali Ufuk Yaşar, Altuğ Ankaralı, Aysun Hatipoğlu, Bekir Sıtkı Aslan, Bünyamin Ünlü, Candan Karlıtekin, Cem Avşar, Deniz Karakullukçu, Doğa Şanlıoğlu, Duygu Aydın Diri, Essum Aslan, Evrim Rızvanoğlu, Fazıl Hüsnü Erdem, Gülay Göktürk, Güçlin Avşar, Hasan Karal, Hatice Dudu Özkal, Hava Aksu, İbrahim Gezer, İkram Dİnçer, İlker Çelik, Mehmet Şanver, Mustafa Ergen, Oğuzhan Aygören, Ömer Rıfat Gençal, Özge İrem Morkoç, Ramiz Ongun, Rojhat Ölmez, Selma Aliye Kavaf, Yasemin Bilgel, Zeynep Tatar
Genel Merkez Disiplin Kurulu üyeliğine ise Mustafa Nuri Akbulut, Abdurrahim Aksoy, Fahriye Oya Kuyumcu, Haldun Hakçı, Hüseyin Kederoğlu, Mahmut Sami Topbaş, Yusuf Türkmen seçildi.
Bu Haber 221227 Defa Okunmuştur