GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Milliyetçi-Ülkücü hareketin içerisinde uzun yıllardır, Başbuğ Alparslan Türkeş’in, 12 Eylül 1980 Askeri Darbe sırasında tutuklu olarak bulunduğu Askeri Mevki Hastanesinden 26.07.1983 tarihinde yazdığı “Bahçeli, MİT’tendir, dikkat edin, bu arkadaş oraya-buraya bilgiler veriyor” uyarı şeklinde yazdığı mektup tartışıldığı gibi, Türkeş’in yol arkadaşı olan birçok önemli isimlerde, Alparslan Türkeş ile bu konuyu görüştüklerinde, iddiayı doğruladığını belirtmekteler..
Her ne hikmetse; Referandum propagandası başlamışken, bu sefer bu iddiayı Devlet Bahçeli’nin danışmanlığını yürüten ve MHP yayın organı olan Ortadoğu Gazetesi yazarı Şükrü Alnıaçık, bu konuyu yeniden gündeme taşıdı ama çok ilginç bir iddia ile..
Bu arkadaş; 16 ve 17 Şubat’ta yazdığı yazılarında diyor ki;
“O zamanlar, Ali Güngör gibi sıkı teşkilatçı ağabeyler, meydanı, yönetemeyeceği adamları fazla sevmeyen Şemsek'e bırakmak istemedikleri için bu iki başlılık ortaya çıkmıştı.
Başbuğun çıkmasına yakın, iki tarafın da ayrı ayrı okul başkanı atadığı kısa bir dönem yaşandı.
Devlet Bey'e başarısız saldırı girişimi de işte bu dönemde yapıldı.
Şemsek'in atadığı genç "reisler" ev basıyor, adam dövmeye kalkıyor, silah gösteriyor, "teşkilat biziz" diyorlardı. Muhtemelen olan bitenden Şemsek'in bile haberi yoktu.
Tandoğan'daki saldırıdan birkaç gün önce, bizim (Rahmetli) İsmet Kahveci'yle İbrahim Ekici'ye, DTCF teşkilatının Topraklık'taki gecekondusunda saldırmışlardı.
Olayların teşkilat hiyerarşisiyle bir ilgisi yoktu. Şemsek, Başbuğ içerden çıkmadan önce, güçlü bir "teşkilat" kurarak partileşmeye ve Başbuğ'u "tek tabanca" karşılamaya hazırlanıyordu.
Devlet bey ve Akademililer ise oldubittilere pabuç bırakmıyor, zorbalığa karşı dik duruyordu.
Başbuğun vefatından sonra copy-paste yöntemiyle tahrif edilen ve Devlet Bey hakkında MİT dedikodusunun çıkmasına sebep olan o ünlü mektup da işte bu dönemde yazıldı.
Halkımız nedense, o mektupta üstüne Devlet Bey'in adı bir üst satırdan alınarak yapıştırılan ve böylece adı gizlenen gerçek MİT mensubunun kim olduğunu bugüne kadar hiç araştırmadı.”
ŞİMDİ, GELELİM TARİHİ MESELENİN ASLINA
İşin aslına geçmeden, Bahçeli’nin danışmanı da yazısında böyle bir mektubun yazıldığını ifade ediyor ama diyor ki;
“Türkeş’in işaret ettiği MİT’çi isim silinerek, bu ismin üzerine Devlet bayin adı teknik oyunlarla monte edilmiş”
Ve ekliyor ; “her ne hikmetse kimseler adının üstü kapanan MİT’çiyi merak edip, sorgulamadı, araştırmadı, hala fitne sürdürülüyor”
Peki, gerçekten böyle mi oldu?
Bakın; Başbuğun hastaneden yazdığı mektup konusunu Türkiye’de ilk kez, “Türkeş’in, Bahçeli içerikli sır mektubu” başlığı ile ben yazıp, kamuoyuna taşıdım.. Bu yazıyı hemen, hemen bütün medya kullandı..
Peki bu mektup iddiasını araştırmadan, adı geçen kişilerle görüşmeden mi yazdım..
Asla ..
Olayın aslı şöyle;
Ülkücü Hareketin çekirdek isimlerinden Enver Altaylı’nın kardeşi Talat Altaylı o zamanlar subay.. Benimde Mamak Askeri Cezaevi’nden çıkışımın ikinci yılları.. Yargılamalar sürüyor… Sadece; Ankara- Bahçelievler ekibi olarak tahliye edilmişiz..
Talat Altaylı ve yakınlarının Ankara-Kızılay’a ki Onur iş merkezinde büroları var. Sağ olsun bize çeşitli yardımlarda bulunuyordu..
Bir gün yolda yürürken bir arkadaşla karşılaştım ve Talat abinin beni acilen beklediğini söyleyince hemen büroya gittim..
O sıralar da birçok isim, Başbuğun hastaneden kendisine mektup yazdığını ve parti kurma görevini verdiğini söylemekte idi..
Talat abi bana, Başbuğun hastaneden bir mektup yazdığını, mektupta da Devlet Bahçeli’nin MİT ilişkisi olduğu ve dikkat edilmesi gerektiğini yazdığını bildirip, bir-iki isim verdi.
Bende, Başbuğun mektubunda adı geçen kişilerle görüşüp, bilgiler elde ettim ve bu mektubun Ülkücü Hareketin gazisi, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Muharrem Şemsek’e gönderildiği bilgisine ulaştım..
Muharrem Abinin Fevzi Çakmak 8 numarada ki ofisine gittim ve bu konuyu kendisine ilettim.. Güldü ve şunları söyledi; “Mektup doğru ama gönderilen kişi ben değilim. Beni karıştırma”…
Daha sonra Türkeş’in “oğlum” ediği ve benim de çok sevdiğim Avukat Abdulkadir Erdil ile görüştüm.. O’da mektubu doğrulayıp, mektupta ki el yazısının Başbuğa ait olduğunu söyledi..
Sonra Muhsin başkanla ve Ali Güngör ile görüşmem ile mektubun varlığının doğru olduğuna tamamen kanaat getirdim..
Yalnız bu mektubun aslı kimde idi? Muharrem Şemsek’te ve Tuğrul Türkeş’te olduğu düşünülmekte idi.. Muharrem abi “İnan, mektup bende değil” diyerek işin içinden çıktı..
Tuğrul Türkeş, Aydınlık Türkiye Partisini kurduktan sonra, Bahçeli ve ekibini topa tutup; “Bunlar, her gün babamın bir kemiğini satıyorlar” demekte idi.
Sonra Bahçeli MHP’ye alıp, vekil yapınca her şey unutuldu..
Ben bu mektup haberini yazdıktan sonra Tuğrul beyi meclis makamından defalarca arayıp, sekreterine ne için aradığımı not bırakmama rağmen, görüşmedi..
Mektuptan sonra Namık Kemal Zeybek ve Başbuğun Mevki Hastanesinde bulunduğu sırada doktorluğunu yapan binbaşı Selim Kaptanoğlu’da doğruladı..
Hatta Selim Kaptanoğlu; mektubu bizzat kendisinin Muharrem Şemsek’e götürdüğünü belirtti..
Devlet Bahçeli bu iddialar karısında yıllarca sustu fakat geçen genel seçimde MİT’e bizzat dilekçe vererek; “Benim kurumunuz ile geçmişte ve şimdilerde bir ilişkimin olup-olmadığının tarafıma yazı ile bildirilmesini istiyorum” diyerek, “MİT ile ilişkiniz yoktur” yazısı aldı..
MİT elbette ki ülkemizin güvenliğinde can damarımız ama kendisi ile gizli çalışan veya çalışmış kişileri de deşifre edecek hali yok..
Şimdi Bahçeli’nin danışmanı yeni bir saçma iddia ortaya atarak diyor ki; “Mektup doğru ama Başbuğun mektubunda Devlet Bahçeli’den bahsettiği kısım teknik yöntemlerle çıkarılıp, asıl MİT’çi olarak uyardığı ismin adının üzerine monte edilmiş..
Ve bu tezgahı yapan olarak ta Ülkücü Hareketin gazisi, Muhsin Başkandan önce Ülkü Ocakları Genel Başkanı olan, Çorum milletvekili Muharrem Şemsek’i işaret ediyor ve Şemşek’in kurduğu gençlik çetesi ile de Devlet Bahçeli’ye fiziki saldırıda bulunulduğunu belirtiyor..
Hadi diyelim ki; MİT’çi isim montaj işlemi doğru..
Eee.. Kardeşim, bu kadar önemli bir olayı biliyordunuz da neden yıllardır susup, bu ana kadar açıklamadınız?
MİT’e dilekçe vereceğinize niye bu montaj tezgahı iddianızı kamuoyu ile paylaşmadınız?
Türkeş’in asıl MİT’çi olarak uyardığı ismin üzerine Bahçeli adı montaj edildiğini biliyor iseniz, demek ki adı geçen ve saklanan O MİT’çinin de adını biliyorsunuz.. Niye O ismi açıklamıyorsunuz?
Ayrıca yıllarca susup, beklediniz de şimdi Başkanlık sistemi Referandumu sırasında bu içi boş iddiayı neden ortaya atıyorsunuz?
Ayrıca yazında o kadar saçma iddialarda bulunmuşsun ki; Devlet Bahçeli ile rahmetli Ali Güngör’ün birlikte hareket ettikleri ve bunların karısında da Muharrem Şemsek’in cephe oluşturduğunu yazıyorsun…
Şunu bil… 12 Eylül 1980’den sonra bazı yerlerde görev aldığını ifade eden Şükrü kardeş… 12 Eylül’den sonra ülkücü olmak ve faaliyet göstermek çok kolay.. Asıl askeri darbe öncesi ülkücü dünyayı ve çilesini yaşamak ve bilmek önemli..
İşte Muharrem Şemsek’te 12 Eylül öncesinde Komünistlerin kahpe çapraz kurşunlarına hedef olan, tekerlekli sandalyeye mahkum olan, bu tekerlekli sandalye ile cezaevinde yatan bir gazimiz olduğu için hiç kimse Muharrem abiye saygısızlık göstermediği gibi, herhangi bir karşı tavırda sergilemedi..
Ve yine bir saçma ve saygısız bir iddian var.. Diyorsun ki;
“Yaşar Okuyan, Kemal Zeybek, Agâh Oktay Güner gibi erken tahliye olan partililerde bazı sızlanmalar görülmüştür”..
Bak şaşırmış Şükrü; bol keseden atıyorsun.. Ben Namık Kemal Zeybek, Yaşar Okuyan ve Agah Oktay Güner ile birlikte Mamak Askeri Cezaevi’nde aynı koğuşta kalıp, çile çektik.. Hiçte sızlanmalarını ve pişmanlıklarına şahit olmadığım gibi, tahliye sonrası da bu isimlerle görüşmelerimiz hala devam etmekte..
Bu değerli isimler Başbuğ’un yol arkadaşları ve MHP’nin propagandasına etkinliği olan isimlerdir..
Sen “Erken tahliye olanlar” ifaden ile bu kişilerin ajan olduğunu ve Bahçeli’ye şimdilerde iftira attıklarını açıkça ima ediyorsun..
Asıl iftirayı ve çamuru sizler atıp, nifak tohumları ekiyorsunuz…
Allah şaşırmış olan sizleri iflah eylesin, ne diyelim..
Bu Haber 2601460 Defa Okunmuştur