GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular..
“Devlet projesi” olarak bir süreç başlatıldı.. “Terörsüz Türkiye”..
Eyvallah.. İstemeyen, karşı çıkan veya projeye fitneler sokmaya çalışan kim varsa şerefsizdir, alçaktır..
Fakat dikkat ediyorum.. “Terörsüz Türkiye” projesinin oturma sürecine birileri ısrarla “barış süreci” diyor ve topluma kurnazca dayatıyor..
Kim, kiminle küstü? Şimdi kimler, kiminle barışacak arkadaş?
Evet.. Milliyetçi ve Ülkücü Hareketin asıl mirasçısı ve çilekeşi olarak özellikle Sayın Devlet Bahçeli’ye ve MHP yöneticilerinin tümüne yazımın sonunda bu konuda sorularım olacak..
Ama önce bazı kesimler tarafından günlerdir “öcü, katil oto, karanlık operasyon aracı” olarak topluma enjekte edilmeye çalışılan, güvenlik güçlerimizin kullandığı “Beyaz Toros” devriye otolarına yapılan karalama kampanyasına değinelim.
Değerli okuyucular..
“Beyaz Toros”, toplum ifadesi ile Renault (Reno) 12 marka aracı.
Terörün çok, çok yoğun olduğu, hainlerin, kahpelerin, kalleşlerin ve işbirlikçi hainlerin bol olduğu 1990 yıllarında Emniyetin ve Askeri istihbarat servislerinin kullandığı devriye otoları idi.
Yani. Devletin “terörle ve teröristlerle mücadele” döneminde güvenlik güçlerimize kullandırdığı devriye otoları..
Ve güvenlik güçlerimiz Beyaz Toros otolarını tabi ki sadece Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde kullanmadı.. Ankara’da da vardı, İstanbul’da da vardı..
Beyaz Torosları ve içinde canları pahasına devriye görevini yapan güvenlik güçlerimizi kimler sevmiyordu?
Elbette ki bölücüler, hainler ve onların şehirlerde ki, köylerde ki işbirlikçileri..
İşte o zamanlarda da; Beyaz Toros otoları ve içinde devriye görevi yapan güvenlik güçlerimize karşı ağır saldırlar ve karalama kampanyaları yürütülmekte idi.
Ve maalesef.. Görüyoruz ki bu karalama kampanyaları şimdilerde de hız kazandı.
Değerli okuyucular..
Bakın.. 1990 yılları devletimizin terörle ve teröristlerle sıcak mücadelesi olduğu gibi, Emniyetin ve tüm güvenlik birimlerimizin mücadelede uyguladığı birçok karşı taktikleri vardı. Böyle ortamlarda olması da doğaldı..
Şimdi Beyaz Toros devriye otolarını ve içinde görev yapanları vicdansızca ağır şekilde karalayan ve hedef gösterenlere bazı konuları hatırlatmayı ‘milli görev’ saymaktayım.
PKK ve işbirlikçileri o dönemlerde; Polislerimizi, askerlerimizi, korucularımızı işbirlikçileri vasıtası ile yüzlerce kez pusulara düşürüp, kahpece katletti mi?
Etti….
Yine terör örgütü ve elemanları Polislerimizi, askerlerimizi, öğretmenlerimizi, işçileri, devlete terörle mücadele destekler veren vatandaşlarımızı kaçırıp, kahpece kurşuna dizdi mi?
Evet..
Yine.. Bu alçaklar yolları kesip, kimlik kontrolleri yaparak yolcuları kahpece kurşuna dizdi mi?
Evet..
Evet… Şimdi herkese soruyorum..
Bu bölücü kahpeler bütün bu katliamları ve hainlikleri niye yapıyorlardı?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birliğini bozmak ve yıkmak için. NOKTA..
Şimdi.. Devletin güvenlik güçlerinin çeşitli şekillerde terörle, teröristlere ve işbirlikçileri ile mücadele etmesi suç mu veya hainlik mi?
Yapmayın bunu…! Hainlerin, bölücülerin güvenlik güçlerimizi yıpratan ve hedef gösteren kara propagandalarına, sırf siyasi çıkarla eşlik etmeyin..
HISIZLARINA SAHİP ÇIKMA MİTİNGLERİ YAPAN CHP İÇİNDE Kİ MANKAFALILARA GÜN DOĞDU..
Değerli okuyucular..
Bakın CHP’li belediyelerin birçoğunda çok net bir şekilde rüşvet ve vurgun organizesi oluşturulmuş..
Bu organize işleri de yürüten Ekrem İmamoğlu..
200 kişi tutuklu, onlarca işbirlikçi itirafçı var.. Görüntüler ve ses kayırları var.. MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) tespiti raporları var..
CHP’nin başında ki Özgür Özel ve ekibi ne yapıyor?
Hem kamuoyunu ve hem de partilerini kandırmak için hemen, hemen her gün bir yerlerde mitingler yapıyorlar..
Aslında itiraf da eti.. “Bunlar aslında miting değil, halkı sokağa dökme provaları idi”.. Dedi..
Mitinglerinin adına da utanmadan, sıkılmadan “Millet İradesine sahip çıkıyor” adını veriyorlar..
Oysa ki gerçek şu.. “CHP hırsızlarına sahip çıkıyor” mitingleri…
Mitinglerde hırsızlarının bırakılması için devleti, devletin Savcılarını açıkça tehdit edip, hakaretler yağdırıyorlar..
Manavgat’ta her şey ortada iken bile Özgür Efendi önce “montaj da olabilir” dedi sonra bu hırsız başkanlarını partiden ihraç ettirdi..
“Kim olursa olsun, gözünün yaşına bakmayız” diye nara atan Özgür Efendi’ye şimdi can alıcı soruyorum;
“Ekrem başkanın Savcıyı tehditten ceza aldı ve diğerlerinde de alacak.. Yarınlarda da rüşvet ve vurgunlardan ceza alır ise Ekrem İmamoğlu’nu da CHP’den ihraç edip atacak mısın? Hadi yiğitsen cevap ver..
Çok zor, daha doğrusu gücün yetmez..
Değerli okuyucular..
Kürtlere ayrı bir devlet ve ‘eşit yurttaşlık’ vaat eden, bölücü ağızla her gün “Kürt sorununu Atatürk’ün partisi CHP çözecektir” diyen, ‘Kürt seçmen’ diye ayrıştırma suçunu işleyen CHP’nin başında ki zat’a ve etrafında ki ekibine Savcıları karalamada yeni bir fırsat geçti..
Daha doğrusu maalesef bu fırsat iktidar tarafından sunuldu.
Sayın cumhurbaşkanı terörsüz Türkiye projesi sürecinden bahsederken, sadece “Beyaz Toroslar yanlıştı” demesini fırsat bilen ve ağır şekillerde istismar eden Özgür Özel ve CHP içinde ki mankafalılar, başladılar bir Savcıya hakaret edip, hedef tahtasına koydular.
CHP niye Savcıları tehdit edip, hakaretler savurup, hedef tahtasına oturtuyor?
Çünkü CHP’nin hırsız başkanları ve elemanlarını yargıladıkları için..
Neymiş..? Bir Savcının makam odasında Beyaz Toros otosunun maketi varmış..
Suç mu? Asla..
Belki o Savcının yakınlarından biri terör dönemlerinin yoğun olduğu ve Torosların kullanıldığı zamanlar da Şehit ve gazi olmuş..
Veya hiç bu duygu ile alakası olmadan bir arkadaşı veya dostu ona eski marka bir oto maketi vermiş..
Ne olmuş yani..
Ulan hırsızlarınızın, rüşvetçilerinizin işledikleri suçların üzerini kapatmak için her türlü puştluğa başvuruyorsunuz..
Bakın, CHP içinde ki bir mankafa milletvekili gitmiş bir oto yedek parçasından bir eski Toros otonun direksiyonu almış ve mecliste utanmadan bu Savcıya ağır hakaret edip, hedef gösteriyor..
Bakın adı Av. Umut Akdoğan olan bu zat, Savcıya nasıl hakaret ediyor?
“Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmada bu Beyaz Toroslara son verildiğini söyledi ancak bir Savcının masasının üstünde bir beyaz Toros maketi çıktı. O savcı ‘küçük aklıyla’ bizi tehdit ediyor, bize diyor ki: "Sizi de bir sabah alabilirim, sizi de bir sabah götürebilirim." İşte, masasının üstüne beyaz Toros koyan Savcı Toros kafalıdır”..
Ve tabi bölücülerin yıllarca ağızlarından düşürmedikleri “faili meçhul” edebiyatları ile bu hakaretlerini süslemeye çalışıyor..
Amacı..? Hakim Savcılar Kurulu, Adalet Bakanlığı; bu Savcıyı görevden alsın..
Bakın.. Hukukçu kökenli bu gafil zat.. Bu Savcı ya “Toros kafalı bu Savcı küçük aklı ile bizi kandırıyor” diye ağır hakaret ediyor..
Sayın cumhurbaşkanım..
Bakın sizlere galiba yanlış bilgiler aktarılıyor..
Bakın, sizin Beyaz Toroslar ile ilgili iki cümlelik sözlerinizi istismar edip, sazan gibi atlayan CHP nasıl Savcıları hedefe koyuyor ise; terörün, teröristlerin, işbirlikçilerinin yoğun olduğu 1990 lı dönemlerde de Devletin güvenlik güçlerinin her yerde kullandığı devriye ekip otolarını hain bölücüler karlayıp, hedefe koymuşlardı..
Yine ayrıca.. Mesela diyorsunuz ki; “Diyarbakır cezaevlerinde yapılan işkenceler ve Cezaevinde ki evladı ile ‘Kürtçe’ konuşması yasaklanan analar, babalar vardı”..
Hayır.. Bu uygulama Kürtlere veya Kürtçeye karşı konulan bir uygulama asla değildi.
Sayın Cumhurbaşkanım.. Bakın… Bizlerde o dönemlerde çok, çok ağır işkenceler gördük ve Mamak zindanlarında çileler çektik..
Ben 18 gün Ankara emniyetinde anadan üryan şekilde ellerim, ayakların urganla bağlı, gözlerin eşarpla kapalı olarak ağır işkenceler gördüm..
Askeri Cezaevine teslim edildiğimiz de kollarımızdan, ayak bileklerimizden kanlar akıyordu..
İşkencede zaten sorulara cevap vermek yok.. Sadece “Allah, Allah” diye bağırıyorsun..
İşkenceciler bize ne diye çıkışıyordu?
“Sus ulan O…çocuğu.. Allah izne ayrıldı, 15 gün yerine biz bakıyoruz”..
Suçumuz ne idi?
Türkiye Cumhuriyeti devletine, Türklüğe, Müslümanlara saldırıp, kahpece kurşunlayanlara karşı siper olmak..
Ve işkencelilerin; MHP’yi ve Ülkü Ocaklarını kapattırmak, mahkum etmek için kendi yazdıkları düzemce ifadeleri elimizden tutularak zorla imza attırdıkları günler geçirdik..
Her ne hikmetse kimseler, Türk milliyetçilerinin, Ülkücülerin ve inançlarına sahip çıkanları, çektiği o acımasız kara günlerinden bahsetmiyor, haklarımızı gündeme taşımıyor..
Sayın Cumhurbaşkanım.. “Cezaevlerinde ziyaretçilerin Kürtçe konuşma yasağına” gelince.. Evet.. Hem Kürtçe, hem de başka bir yabancı veya anlaşılmaz bir dil ile mahkumlarla konuşulması yasak idi.
Neden yasaktı? Devlete göre hepimiz terör grubu idik.. Ülkücü yapıya sahip Kürt kökenli tutuklulara da tabi ki bu yasak vardı..
Cezaevi ziyaretçisi ile tutuklu terör mahkumu arasında, Türkçe dışında başka bir dille konuşup, örgütlerine mesajlar iletmesin diye yasaktı.. Bu da doğru bir yasaktı..
Örneğin.. Ben ve kardeşlerim.. Yakınlarımızın Mamak Cezaevi ziyaretinde.. Sağımızda ve solumuzda silahlı iki asker ne konuştuğumuzu dikkatlice dinliyordu.. Sadece 5 dakikada.. “Nasılsın, iyi misin” ve ihtiyaçlar konusu konuşuluyordu.. Avukatına bile mesaj gönderemiyordun..
Şimdi birleri.. Yani bölücüler, Devleti yıkmak için birlerine maşa olmuş hainler.. Sanki o dönemde sadece Diyarbakır Cezaevinde işkence varmış, Kürtçe konuşma yasağı varmış gibi art niyetli algı propagandaları yaptılar ve halende yapıyorlar..
Yani.. Devletin önlemler adına aldığı bu çeşitli yasaklar o dönemin hassasiyetine göre doğru idi..
Yine örnek verir isek.. Uzun yıllardır bu gurup “faili meçhullerden” bahsediyorlar..
Yıllardır ne diyorlar? “Vay Mehmet Ağar şöyle yaptı, vay Yeşil bunu yaptı, vay JİTEM şunu kaçırdı, vay Abdullah Çatlı şunu öldürdü” falan..
Sayın cumhurbaşkanım.. Size samimiyetimle aktarıyorum..
Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmak için her türlü katliamlar yapan bu gruplar ve temsilcileri çatışmalarda öldürülenlere “faili meçhul” diyerek o dönem görevler yapan güvenlik güçlerimizi hedefe koymuşlardır.
Çağırın, Sayın Mehmet Ağar’a sorun işin aslını..
Faili meçhul mü? O zaman kahpece pusulara düşürülüp, Şehit edilen, kaçırılıp kasten kurşuna dizilen tüm güvenlik güçlerimizin failleri de meçhuldür..
Evet.. Ortada bir terör örgütü var ama bu suçları işleyenler ismen belli değildir..
Kimseler 40 bin Şehidimizin katili, katilleri kim diye sormuyor?
Kimseler JİTEM’in ve Mehmet Ağar ile ekibinin canlarını ortaya koyarak terörle, teröristlerle nasıl güçlüklerle mücadele verdiğini sormuyor, gündeme getirip, savunmuyor..
Hala … Terör örgütü PKK’nın gayrimeşru şekillerde elde ettiği paraları kumarhanelerde çalıştıran Ömer Lütfü Topal’ın, PKK’nın uyuşturucularını satan Behçet Cantürk’ün ve Savaş Buldan’ın öldürülmesinin tantanasını yapıyorlar..
Evet.. Sayın cumhurbaşkanım.. Size aktardığım iyi niyetli hassasiyetleri dikkate alacağınıza da inanıyorum..
Ben, gerçek bir Ülkücü yapıya sahip Türk milliyetçisi ve sadece Allah’ın huzurunda inançlarına bağlı olan bir vatandaş olarak sizlere aktardım, takdir sizlerin..
ÜLKÜCÜ VE MİLLİYETÇİ HAREKETİN GERÇEK ve ÇİLEKEŞ MİRASÇISI OLARAK, SAYIN BAHÇELİ ve MHP YÖNETİCİLERİNİN HEPSİNE SORUYORUM..
Sayın Devlet Bahçeli.. “Terörsüz Türkiye projesi” ne öncülük ederek ve her türlü siyasi riski göze alarak bir devlet projesi olarak gündeme oturttunuz..
Eyvallah..
Yalnız.. Çok, çok dikkat çeken “kurnazca ifadeler” var..
DEM ve CHP yöneticilerinin hepsi “Terörsüz Türkiye” sürecine “barış süreci” diyorlar..
Elbette ki barış çok güzel bir sonuçtur..
Şimdi.. DEM veya CHP’nin kamuoyuna yerleştirmek istediği “barış” ifadelerine göre çok merak ediyorum ve milletimiz de merak ediyor..
“Kim, kiminle küstü? Kim, kiminle barışıyor veya barışacak?”..
Bu hassas soruyu neden sizlere iletiyorum?
Çünkü DEM’e ve CHP’ye göre; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile ‘Kürt halkı’ ile barışıyor imajı yaratılıyor..
Ben gençliği ve mücadelemi Kars’ta, doğuda geçirdim.. Benim bildiğim yüce devletimiz Kürt evlatları ile hiçbir zaman ‘küs’ olmadı ki,
Yine benim bildiğim; Kürt kökenli kardeşlerimiz de hiçbir zaman devletine küs olmadı ki..
Eee.. Ortada küslük yok ise bu barış ifadesi nereden çıktı?
Evet.. DEM ve CHP’ye göre PKK= Kürt..
Sinsice Kürt halkını ayrı bir millet sayarak, kültür emperyalizmi ile kamuoyuna enjekte edilmek isteniliyor..
Ve sonuçta.. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin; Şehitlerimizin katili olan terör örgütü PKK ile “barışıyor”, “barışacak” algısı yaratılıyor..
Sokakta ki vatandaşlar.. Ülkücü yapıya sahip Türk milliyetçisi olarak bize “var mı böyle bir şey” diye haliyle bunu soruyorlar.. Bizde dilimiz döndüğünce yüce devletimizin bir terör örgütü ile asla böyle bir algı içerisinde olmadığını, olmayacağını anlatıyoruz..
Sizlerden ricamız.. Süreç içerisinde kamuoyuna kurnazca sarf edilen ve istismar edilen “barış” ifadelerine çok net bir şekilde açıklık getirmenizdir..
Ben sokağın duygusunu ve mesajını sizlere ilettim.. Gereği sizlerden..
BAŞ YALAKA AHMET HAKAN’a CEVABIM.. Ahmet Hakan köşesinde DEM ve CHP ağzı ile yazmış..
“Masasında ‘Beyaz Toros’ maketi bulunduran Savcı, aslında Sayın Cumhurbaşkanına kafa tutmuştur” falan..
Yahu Ahmet Hakan.. Bence yalakalığına bir sınır koy.. Devletin hiçbir Savcısı, devletin başında ki Cumhurbaşkanına kafa tutmaz.. Ve CHP ile ağız birliği yapıp, o Savcıyı hedefe koyuyorsun.. Yuh olsun sana..
MHP YÖNETİCİLERİNE SORUYORUM; "DEM ve CHP'nin SÖYLEMLERİNE GÖRE; GÖKTURK TUNÇTURK KİM, KİMİNLE KÜS? KİM, KİMİNLE BARIŞIYOR VEYA BARIŞACAK?' görseli olabilir" />
Bu Haber 25009 Defa Okunmuştur