GÖTÜRK TUNÇTÜRK (Cafer Uğurlu) yazdı
Hastayım, yorgunum ama ANITKABİR gibi, dimdik ayaktayım.
Doktor diyor ki; “Stresten ve sinirden uzak dur”
‘olur’ diyoruz ama gel de sinirlenme.. Gel de küfür edip, şerefsizlerin haddini bildirme..
Bu gün haber mailime, MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevkat Çetin’in makamından bir açıklama aldım.
İçeriğini okudum, kan beynime sıçradı..
15 Seçim kaybetmiş Bahçeli ve yalaka ekibine karşı Genel Başkan adayı olarak çıkmış olanların hepsine atmadığı çamur kalmamış..
Ve küstahlığı da elden bırakmamış..
Rahmetli Ülkü Devi Galip Erdem ağabeyimizin o değerli sözlerini de, o pis emellerine alet ederek, Genel Başkan adaylarına şu talihsiz yakıştırmalarda bulunuyor.
“Ülkücü geçinenler ve ülkücülükten geçinenler, MHP Genel başkanlığı size birkaç beden bol gelir”
Gel de bu sözün karşısında küfretme bu yalaka zat’a.
Edeceğim de, bunun gibi şahsiyetsiz adamlara küfür etmekten ve haddini harbiden bildirmekten, aldığım tazminat cezalarını ödemekten param kalmadı.. Zaten cezaları; eşin, dostun desteği ile ödedik, ödüyoruz…
Ama bu dava da, MHP’nin varoluşunda; Şevkat Çetin ve yalakalık yaptığı Genel Başkanından bin kat daha fazla hakkı olan ve Allah’a şükür, birileri gibi, ‘it yürekli’ değil de hala ‘Bozkurt yürekli’ olan birisi olarak, O’na yoksulluğumdan dolayı küfür etmiyor, sadece diyorum ki; “Şevkat Çetin, sen 2 paralık bir adammışsın”..
AÇIKLAMASINDA; “Seçim sonucuna göre tavır alanların Ülkücülüğünü sorgularız.
Kaybetmek ya da yenilmenin, ancak inandığımız değerlerden vazgeçmekle mümkün olacağını idrak edecek kadar şuur sahibiyiz. Yüzde 4 oy eksilince kaybetmiş olunmayacağını biliriz. Bu bir mücadeledir, bazen düşer bazen kalkarız; ancak her şart altında bu kervanın yoluna devam edeceğini biliriz” diyen
Bu zavallı zat’ın küstah başlıklarını sıraladıktan sonra, MHP ve adayları ile ilgili açıklamasını aynen ekliyorum..
Takdiri kamuoyuna ve gerçek ülkücülere, yani Bozkurt yüreklilere bırakıyorum.. Onlar yorumlarını yapsınlar..
İŞTE O KÜSTAHLIKLAR DOLU O AÇIKLAMA VE ŞEVKAT’tan İNCİLER…..
*MHP İÇE DÖNÜK HESAPLAŞMAYLA MEŞGUL EDİLMEK İSTENMEKTEDİR.
*MONTRÖ’YÜ TARTIŞMAYA AÇARSAK ARKASINDAN LOZAN GELİR
*LİDERİMİZİN VE MİLLİ DURUŞUNUN YANINDAYIZ
*KURULTAYIMIZIN VERDİĞİ MEŞRU YETKİMİZİ KULLANACAĞIZ
*MHP GENEL BAŞKANLIĞI ÜLKÜCÜ GEÇİNENLERE BİR KAÇ BEDEN BOL GELİR
*SANDIK SONUCUYLA DEĞİL İNANDIĞIMIZ DEĞERLERDEN VAZGEÇİNCE KAYBEDERİZ
“Terörü ve ekonomik istikrarı bir silah olarak kullanan toplum mühendisliğinin sonuçlarını tayin ettiği 1 Kasım seçimleri geride kaldı. Fakat Milliyetçi Hareket Partisi’ni seçim öncesinde görmezden gelen medya kanallarının fazlasıyla kullanıldığı bir tartışma ve kaos ortamı körüklenerek canlı tutulmaya devam edilmektedir.
MHP’nin 7 Haziran ile 1 Kasım’da aldığı seçim sonuçları üzerinden yapılan bel altı vuruşlarla belirsizlik ortamı yaratılmaya çalışılmaktadır. Başta Milliyetçi Ülkücü camia mensupları olmak üzere kamuoyunda MHP’ye ve temsil ettiği değerlere karşı güvensizlik pompalanmaktadır. Milliyetçi Ülkücü camia yapay gündemlerle meşgul edilerek içe dönük hesaplaşmalarla meşgul edilmesi amaçlanmaktadır.
Milliyetçi Ülkücü camiaya ve aslında bütün kamuoyuna cambaza bak metodu uygulanırken, Türkiye hem içerden hem dışarıdan yürüyen olağanüstü ve karanlık bir süreçten geçmektedir.
Dünya konjonktürünün bölgemize getirdiği paylaşım kavgasında milli çıkarlarımızı dile getirecek ve tavır alabilecek yegâne yerli ve milli güç Ülkücü Hareket’tir.
Ancak ne yazık ki Milliyetçi Ülkücü Hareket’in ülkemizin ihtiyaç duyduğu milli perspektifi ve refleksi sergilemek yerine, enerjisini içe akıtması için kurulan tezgâhlarla uğraşmak zorunda bırakılması Türkiye için bir kayıptır.
Türkiye için ne zaman bir program uygulansa, bunun ilk ayağı Milliyetçi Ülkücü Hareket’te devreye sokulmaktadır.
2003 baharında ABD Irak’a girmeden önce, Türkiye’nin direncini sağlayacak milli unsurlar tasfiyeye tabi tutulmuştur. MHP’siz hükümet ve MHP’siz Meclis projesi ve o dönem başlatılan içe dönük mücadelenin çıkışı dış kaynaklı ve oyalamaya yöneliktir. Bugün sıra Suriye’de harita tanzimine geldiğine göre, Türkiye’de milliyetçilerin sesinin kısılması ve içeride karışıklık çıkarılması alışıldık bir durumdur.
Türkiye’nin kurucu ideolojisi ve birlik bütünlüğüne adanmış fikri ve siyasi bir organizasyon olarak MHP’nin, yerliliğe ve milliliğe tahammül edemeyen küresel güçlerin hedefinde olması doğaldır.
Emperyalistlerin, bölücülerin, hırsızların ihanetlerine ses çıkarmayacak yeni MHP yönetimi olduğunda sorun ortadan kalkacaktır. Türkiye’yi dönüştüren güç MHP’yi de üniter milli devletten ve Türklükten taviz verebilecek, parti eliyle Kürtçe yayın yaptıracak ve paralel örgütlere teslim edecek şekilde yeniden tasarlamanın peşindedir.
Mandacı zihniyetin toplumun kılcal damarlarına kadar etkisini gösterdiği, toplumun karpuz gibi ikiye bölündüğü bir zamanda, birlik bütünlük içerisinde problemlerin çözüleceğine inananlar, kendi içerisinde birlik bütünlüğü sağlayamaz hale getiriliyorsa, oyun çok açıktır.
Bu tezgâha düşenler ya çok saf, ya da art niyetlidir. TV ekranlarından ve sosyal medyadan sorgulama yaparak her şeyi çözdüğünü zannedenlerin, evvela kendi durumlarını sorgulayarak hangi kirli ve gizli senaryoların figüranlığına alet edildiklerini idrak etmeleri gereklidir.
Milliyetçi Ülkücü Hareket’in iktidar mücadelesinde, peş peşe yapılan seçimlerde ortalarda görünmeyenlerin, şimdi bütün yeteneklerini sergilemeleri manidardır. Bu zevata, “madem böylesi bir etki gücüne, medya desteğine ve sosyal çevreye sahiptiniz, seçimlerden önce neden partiniz için imkânlarınızı seferber etmediniz?” diye sormak bütün Ülkücülerin hakkıdır.
Geçmişleri ne olursa olsun şimdilerde her platformda dava adamı pozlarıyla Ülkücülük satanlara rağmen, gözünü açtığı bu camianın hizmetinde ömrünü geçirirken her türlü bedeli ödeyen ve ödemeye devam edenlerin Ülkücü duruşları vardır. Rahmetli Galip Erdem’in tarifiyle bir Ülkücüler vardır, bir de Ülkücü geçinenler ve Ülkücülükten geçinenler. Hareket’in her sıkıntılı döneminde Ülkücülüğün çilesini çekenlerle, ülkücü geçinenler geceyle gündüz gibi rahatlıkla ayırt edilmektedir. Bunun için 12 Eylülü fırsat bilip farklı yerlerde saf tutanlara, MÇP-MHP birleşme sürecinde hesapları açığa çıkanlara, 95 seçimlerinde partiyi baraj altı bırakan menfaat çetelerine bakmak yeterlidir.
Ülkücü kişisel ikbali için davasını ve ülküdaşlarını kullanmaz. Ülkücü yaptıklarıyla utanç kaynağı olmak yerine, her daim bir bayrak gibi tertemiz kalabilen ve örnek alınandır. Ülkücü başkalarının figüranı değildir.
Senaryosunu başkalarının yazdığı hiçbir oyunda yer almaz. Ülkücü programını kendisinin hazırladığı mücadeleyi tek başına kalsa dahi sonuna kadar vermekten kaçmayan inanmış insandır.
Evet, Ülkücünün yolu uzundur ve çetindir. Ülkücüye hiç kimse altın tepside ikbal vermez. Başka siyasi partiler kurulduktan bir yıl sonra iktidar olabilirler. Çünkü meşruiyetlerini devletin ve milletin dışındaki güç odaklarına dayandırmışlardır.
Hâlbuki Ülkücü Hareket yerli ve milli bir organizasyon olarak mücadelesini tek başına vermek zorundadır. Ülkücünün tek dayanağı millet, tek sığınağı ülküdaşıdır. Gerçek Ülkücüye göre; bırakın okyanus ötesini, Saray’ın kapısından geçen Türk milleti yerine başka efendilere hizmeti seçmiştir.
Dava iddiasıyla ortaya çıkan kim olursa olsun herhangi bir güç odağıyla birlikte hareket etmeye başladığı anda, kendi karakterinden ve bütün iddialarından vazgeçmiş demektir.
Yaşanan gelişmelere Ülkücü pencereden bakanların kafası nettir. Bizler, Ülkücü Harekete ömrünü vermiş insanlar, olması gerekeni yaparız. Değerlerimizi ve ilkelerimizi siyasetin günlük problemlerine kurban etmeyiz. Seçim sonucuna göre tavır alanların Ülkücülüğünü sorgularız.
Kaybetmek ya da yenilmenin, ancak inandığımız değerlerden vazgeçmekle mümkün olacağını idrak edecek kadar şuur sahibiyiz. Yüzde 4 oy eksilince kaybetmiş olunmayacağını biliriz. Bu bir mücadeledir, bazen düşer bazen kalkarız; ancak her şart altında bu kervanın yoluna devam edeceğini biliriz. Yeter ki gözbebeğimiz davamız ve siyasi organizasyonumuz varlığını korusun. En ufak tökezlemede fırsatçılar, yağmacılar, yılgınlar kervanımızı dağıtmasın.
Ülkücü Hareket’in iktidarı hepimizin ortak amacıdır ancak iktidar hedefine ulaşmanın yolu Hareket’i ana mecrasından çıkararak başkalaştırmak olmamalıdır. MHP Milliyetçi Ülkücü fikriyatıyla iktidar olmalıdır, herhangi bir merkez partiye dönüşerek değil. Milliyetçi Ülkücü fikriyatın iktidar yolunun ise zor ve dikenli olduğu, sabır ve gayret gerektirdiği iyi bilinmelidir.
MHP’nin kapısı bu manada Türk milliyetçiliğine hizmet edecek herkese açıktır. Ülkücü fikriyata inanmış her insanımıza partimizde yer vardır. Ancak sandık başarısı ve iktidar uğruna her yolu mubah gören, her türlü güç odaklarının kullanımına ve siyaset soytarılığına hazır olanların siyaset yapmak için kendi meşreplerine uygun mecralar bulmaları daha doğrudur.
Milliyetçi Ülkücü Hareket Türk milleti için, Türk milletinin bekası için vardır. Güce boyun eğen, makama, paraya, şahsi iktidar hırslarına teslim olarak Hareketimizi başka gündemlerle meşgul edenlerin samimiyeti Ülkücüler nazarında şaibelidir.
Milliyetçi Ülkücü Hareket’in mensupları 47 yılda nereden nereye ve hangi şartlarda geldiğimizin hesabını gayet iyi yapacak ferasete sahiptirler. Elbette varsa hataların sorgulamasını yapmak Ülkücü sorumluluğa sahip her ferdimizin hakkıdır. Ancak muhasebenin mecrası tv ekranları ya da sosyal medya platformları olmamalıdır. Eleştiri adı altında atılacak hiçbir taşın kurumumuza zarar vermemesi asıl olandır. Bugün tv ekranlarından ve sosyal medyadan serbestçe atış yapanların niyeti üzüm yemek değil bağcı dövmektir. Hareketimizle ilgili duyarlılıkları göz ardı edenlerin bireysel hezeyanlarını Ülkücülerin hoş görmesini kimse beklememelidir.
Türkiye’nin en büyük sosyal bedel ödenmiş siyasi organizasyonu MHP Ülkücülere aittir ve bu gerçeği hiçbir güç değiştiremeyecektir. MHP’ye yapılacak her türlü operasyon, bizzat Ülkücülerin iradesine çarparak sönmeye mahkûmdur.
Milliyetçi Hareket Partisi yönetiminin doğruya doğru, yanlışa yanlış demekten çekinmediği iyi bilinmelidir.
MHP’nin politikalarının yeterince kamuoyuna duyurulamadığı, milletimize anlatılamadığı bir gerçektir. Ancak bunun için ihtiyaç olan yeni bir MHP ya da yeni bir genel başkan değil, seçmene ulaşarak doğrularımızı anlatabilecek yeni metotlardır.
MHP’yi eleştirenler, hangi politikasına itiraz ettiklerini, hangisini yanlış bulduklarını neden söyleyemiyorlar? HDP’li bir hükümete girmemenin neresini yanlış buluyorlar? Çözüm sürecine karşı çıkmak mı hatalıdır? Anayasanın değiştirilemez maddelerine sahip çıkmanın ve Cumhurbaşkanını meşru sınırlarına davet etmenin hangisine itiraz edilmektedir? Neyi yanlış yaptığımızı söyleyemeyen, ancak meseleyi kişiselleştirerek kendilerine fırsat yaratmaya çalışanların her birinin bu kutlu harekete varlıklarıyla bugüne kadar ne kattıkları ortadadır. Bugün itiraz ettikleri hususlara, dün oturdukları makamlarda ses çıkarmayanlar, hangi cesaret ve samimiyetle Ülkücü camianın karşısına çıkıyorlar?
Bir tarafta uygulanan Türk adını silme programına paralel olarak, kendi içerisinde bir tartışmaya sürükleyerek MHP’yi etkisizleştirmenin ve itibarsızlaştırılmasının anlamı büyüktür. Kalemlerinden kan damlayan sözde muhaliflerin “testiler kırılacak ve sular birleşecek” benzeri sözleri her şeyi anlatmaktadır.
Kişilere karşı görüntüsüyle yapılsa bile MHP’ye yönelik ciddi bir kinin dışa vurumu olan bu sözde muhalefetin ve düşmanlığın hedefi çok açıktır ki MHP’nin kurumsal kimliğidir. İki partili sistem ve federatif yapının hayata geçirilmesi ve Türkiye’nin milli refleksinin köreltilmesi için MHP’nin susturulmasına içerden hizmet edilmektedir”
Bu Haber 1240731 Defa Okunmuştur