TÜRKİYE’de, İNSAN HAKLARI AĞIR SALDIRI ALTINDADIR, CEZAEVLERİNDEN ÇIĞLIKLAR YÜKSELMEKTEDİR
CHP, PM üyesi ve İstanbul milletvekili Av. Dr. Sezgin Tanrıkulu, Türkiye’de; insan hakları ihlalinin inanılmaz boyutlara yükseldiğine vurgu yaparak;
“OHAL Türkiye’sinin cezaevlerinden çığlıklar yükselmektedir! Cezaevlerinde sistematik, ağır işkenceler yapılmakta, insanlık onuru ayaklar altına alınmaktadır. Hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavileri aksatılmakta, mahkumlar yasalardan kaynaklı haklarından dahi yararlandırılmamaktadır” dedi
CHP’li Tanrıkulu, çatışmaların sivil insanlarında yaşamlarını ağır şekillerde etilediğine işaret ederek, yaptığı açıklamasında şunları dile getirdi;
“2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız can kaybına, toplu zorunlu göçlere ve her alandaki hak ihlaline sebep olmuştur.
İzleyen dönemde 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sırasında darbecilerin sivilleri hedef alan korkunç saldırıları sonucu yüzlerce sivil yurttaş ve kamu görevlisi hayatını kaybetmiş, sayısız yurttaşımız yaralanmıştır.
Darbeciler, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa halkın iradesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisini dahi bombalamış ve demokrasiye, temel insan haklarına yönelik hunharca saldırılar gerçekleştirmiştir.
15 Temmuz darbe girişiminden beş gün sonra Türkiye genelinde ilan edilen OHAL’le birlikte tüm temel haklar askıya alınmıştır. Başta yaşam hakkı, kişi güvenliği, ifade ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere temel haklara yönelik sistematik ihlaller bugün de aynı hızla devam etmektedir.
Türkiye’de gelinen noktada temel insan haklarının sistematik ihlalini aşan, saldırı boyutuna varan uygulamalar söz konusudur. Başta cezaevleri olmak üzere yaşamın her alanında ağır saldırı altında olan insan hakları, insanlık onurunun temel kazanımlarıdır.
Siyasi iktidar bugün insanlık onuruna kastetmektedir. Özellikle OHAL’le birlikte yüzbinlerce kamu emekçisinin ihraç edilmesi, eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın başlattığı açlık greviyle tüm dünyada duyulmuş ve yoğun bir kamuoyu tepkisi yaratmıştır.
Ancak buna rağmen TBMM bünyesinde oluşturulan OHAL komisyonunun etkin bir mekanizma olarak çalıştırılması söz konusu olmamıştır. Haksız bir biçimde kamudan ihraç edilen yüzbinlerce kişi “sivil ölüme” mahkum edilirken, uğradığı haksızlığa tahammül edemeyen 50’ye yakın kişi de intihar ederek yaşamın son vermiştir.
Türkiye’de son iki yılda gerek çatışmalar gerekse yargısız infazlar ve iş cinayetleri, kadına yönelik şiddet sonucu binlerce yurttaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu kayıplar maalesef 2017 yılında da aynı hızla, dramatik bir artış göstermektedir.
2017 yılının ilk 8 ayında en az 1.924 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu ölümler içinde iş cinayetleri 1.119 kişiyle en yüksek oranı teşkil etmektedir. İş güvenliği konusunda caydırcı tedbirler alınmaması ve denetimsizlik, iş cinayetlerinin başat sebebi olduğu halde ne yazık ki iktidar ve ilgili kurumlar duyarsızlığını sürdürmektedir.
Öte yandan silahlı çatışmalar sivillerin de yaşam hakkını tehdit etmektedir. 2017’nin ilk sekiz ayında en az 404 kişi (118 asker, 5 polis, 269 yasadışı örgüt üyesi, 11 korucu ve 1 sivil) yaşamını yitirmiştir. Yasadışı örgütlerin saldırıları sonucu da 1’i çocuk olmak üzere 74 kişi hayatını kaybetmiştir.
OHAL Türkiye’sinin cezaevlerinden çığlıklar yükselmektedir! Cezaevlerinde sistematik, ağır işkenceler yapılmakta, insanlık onuru ayaklar altına alınmaktadır. Hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavileri aksatılmakta, mahkumlar yasalardan kaynaklı haklarından dahi yararlandırılmamaktadır.
Son 8 aylık süreçte cezaevlerinde 8 mahkum hayatını kaybetmiş, en az 367 mahkum işkence ve kötü muameleye maruz kalmış, 605 mahkum bulundukları cezaevlerinden bir başka cezaevine zorla sevk edilmiş, 35 mahkumun da sağlık hakkı ihlal edilmiştir.
İşkence ve kötü muamele gözaltı yerlerinden sokağa taşmıştır. Son 8 ayda en az 480 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kalırken gözaltında bir yurttaş yaşamını yitirmiştir.
Türkiye’nin hafızasında 1990’larla kazınmış olan zorla kaybetmeler tekrar gündeme gelmiştir. Son 8 aylık zaman aralığında 14 kişi zorla kaybedilmiş veya kaybedilmek istenmiştir.
İfade özgürlüğü ise uzun bir süredir Türkiye’nin en fazla ihlal edilen temel haklarından biridir. Dünyada en fazla tutuklu gazeteci bulunan ülke sıralamasında Türkiye yine başı çekmiştir. Halihazırda 152 gazeteci tutuklu olduğu halde iktidar bu sayıyı 2 olarak vermektedir!
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü tarafından hazırlanan 2017 Basın Özgürlüğü İndeksi’nde Türkiye 4 sıra geriledi ve 180 ülke arasında 155. sırada, “gazetecilik yapmanın zor olduğu ülkeler” kategorisinde yer aldı
Toplu gösteri ve yürüyüş hakkının OHAL dolayısıyla askıya alındığı Türkiye’de insanlar sorunlarını ve tepkilerini sosyal medya aracılığıyla iletirken de yargı kıskacıyla karşı karşıya gelmektedir. Sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları dolayısıyla haklarında dava açılan, gözaltına alınan, tutuklanan yurttaşların çetelesini tutmak bile imkansız hale gelmiştir.
Sivil toplum kuruluşlarının KHK’larla kapatıldığı, insan hakları savunucularının uydurma gerekçelerle tutuklandığı, basının tek sesli hale getirildiği bir ortamda insan hakları savunuculuğu yapmak ciddi bedelleri göze almayı gerektirir hale gelmiştir.
2017 yılına ait bazı sayısal veriler, içinde bulunduğumuz durumun vahametini ortaya koymaya yetmektedir.
2017 Türkiyesi ne yazık ki karanlık bir Türkiye’dir ve bu karanlıktan çıkmanın tek yolu insan haklarına, hukuka, anayasaya, bağlı olunan uluslararası sözleşmelere saygıdır. Türkiye bu karanlık günlerde barışın kıymeti kadar anlamını da çok iyi kavramıştır. Çatışmaların yaşanmadığı, terörün esmediği, cezaevlerinden işkence çığlıklarının yükselmediği, sokaklarda yargısız infazların yapılmadığı bir Türkiye için yeni bir başlangıç olabilir. Barış, eşitlik ve adalet için herkesin yapabileceği bir şey vardır”
Bu Haber 1276555 Defa Okunmuştur