CHP'li Yıldız Biçer açıklamasında, ''AKP'nin yarattığı bu "kutup ikliminde" artık toplumsal barış yeşermez. Ülkedeki kutuplaşmayla sosyal/toplumsal barışı tehdit eden AKP; Ortadoğu coğrafyasındaki kirli ittifaklarıyla,mezhep siyaseti,Suriye ve Irak'ta "sahada" olma gayretiyle,iç politikaya rezervlediği dış politika aksiyonlarıyla uluslararası barışa da hizmet edemez. Yıkılan ülkeler, yüz binlerce masum insanın katli,milyonlarca kadın ve çocuğun yurtlarından edilmesi,sınır boylarında ölüme giden mülteciler AKP'nin ve suç ortağı emperyalizmin günah defterinde altı çizili bölümler." vurgusunu yaptı
Biçer; AKP'nin 15 Temmuz sonrasında uyguladığı OHAL KHK'lerinin ülkede yarattığı atmosfere de değinerek; "Saray iktidarı "16 Nisan Mühürsüz Referandumundan" sonra da vites yükseltmiş görünüyor. OHAL'i kalıcı hale getirip hukuku ayaklar altına alıyor, adalet kavramının üzerinde tepiniyor, ülkenin kaderini tek adamın kaderiyle eşitleyip,tek adamın ağzına çıkacak söze itirazsız itaat,tüm ülkeyi OHAL KHK'leri ile teslim almak istiyor." diyen Biçer AKP'nin 20 Temmuz'da sivil darbe yaptığını savundu.
Biçer, açıklamasında şunları vurguladı;
"Ülkemiz 20 Temmuz 2016’dan bu yana, OHAL’le, KHK’lerle yönetiliyor.
20 Temmuz'dan bu yana "Allah'ın lütfu"nu kendi devletinin tahkimi için kullanan AKP;ülkeyi,bugün dünyada Erdoğan rejimi olarak tanımlanan siyasal islamcı bir rejime doğru sürüklüyor.
Saray iktidarı 16 Nisan Mühürsüz Referandumundan sonra da vites yükseltmiş görünüyor.
OHAL'i kalıcı hale getirip hukuku ayaklar altına alıyor,adalet kavramının üzerinde tepiniyor,ülkenin kaderini tek adamın kaderiyle eşitleyip,tek adamın ağzına çıkacak söze itirazsız itaat,tüm ülkeyi OHAL KHK'leri ile teslim almak istiyor.
Yüz binden fazla emekçinin ihracı,yüz bine yakın tutuklama ve gözaltı,OHAL ile ertelen grevler;yıkılıp yakılan kentler,tutuklu milletvekilleri,belediye başkanları,gazeteciler,susturulan medya,yağmalanan doğa,Ensarlaştırılmış eğitimle yitirilen nesiller,cemaat ve tarikatlere tapulanmış devlet kurumları,fonlarla içi boşaltılan bir ülke;AKP/Erdoğan rejiminin vardığı son nokta.15 yılın 12 yılında "aynı menzil için beraber yürüyen yol arkadaşları" bu noktanın suç ortakları.
15 yıllık AKP/Erdoğan rejimi bekası için kendinden olmayan herkesi,düşman ya da terörist olarak etiketleyip önce devlet işleyişini sonra da laik cumhuriyetin temel dinamiklerini ve kazanımlarını hedef alarak yok etme yolunu seçti.
Kutuplaşma ve düşmanlaştırma üzerine beka inşasına girişti.
Her türlü muhalif sesi ortadan kaldırıp Türk'ünden Kürd'üne,Alevi'sinden Sünni'sine;akademisyeninden gazetecisine,memurdan işçiye,köylüden esnafa,kadından çocuğa herkesin yaşamında onulmaz yaralar açtı.
Toplumun tüm bileşenlerinin arasını açtı, kutuplaştırdı, böldü ve parçaladı.
AKP'nin yarattığı bu "kutup ikliminde" artık toplumsal barış yeşermez.
Ülkedeki kutuplaşmayla sosyal/toplumsal barışı tehdit eden AKP; Ortadoğu coğrafyasındaki kirli ittifaklarıyla,mezhep siyaseti,Suriye ve Irak'ta "sahada" olma gayretiyle,iç politikaya rezervlediği dış politika aksiyonlarıyla uluslararası barışa da hizmet edemez.
Yıkılan ülkeler,yüz binlerce masum insanın katli,milyonlarca kadın ve çocuğun yurtlarından edilmesi,sınır boylarında ölüme giden mülteciler AKP'nin ve suç ortağı emperyalizmin günah defterinde altı çizili bölümler.
Bununla birlikte adıyla anılan rejimiyle dünyadan giderek kopan Erdoğan iktidarının bu ahvalinden çıkan sonuçtan hareketle içerde kutuplaştırmayla topumsal barış,dışarıda uluslararası ilişkilerin zedelemesiyle bölgesel barış sağlanamayacağı.
Ülkenin demokrasi güçleri bundan sonraki süreçte eşit yurttaşlık temelinde bir arada durmayı başarmalı.
Öncelikli görev olarak siyasal islamcı AKP iktidarına demokratik esaslar dahilinde son vermeliyiz.
AKP'nin içeride ve dışarıda yarattığı tahribatı onarmalıyız.
Türk-Kürt,Alevi-Sünni,müslüm-gayri müslüm demeden bir bütün olarak,eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşama irademizi ortaya koymak,barışa olan inancı gösterilmeliyiz.
Ülkenin demokrasi ayarlarını güncellenmeli; demokratik devlet sistematiği yeniden inşa edilmeli,devlet mekanizmasını gerici AKP rejiminin paydaşlarından temizlemeli,laik-demokratik hukuk devletinin üzerine inşa edilmiş cumhuriyet değerlerine daha sıkı sarılarak sahip çıkılmalıyız.
AKP'nin içerde ve dışarda izlediği siyasal islamcı,mezhepçi politikalarından derhal kurtulmalı.Barış talebi daha cesur bir sesle dile getirilmeli;ülkemizde toplumsal barışın,coğrafyamızda da kalıcı barışın yeniden inşası için mücadele etmeliyiz.
Düşman değil,dost üretmek;kindar nesiller yerine içeride ve dışarıda barış ve huzur içinde yaşama arzusu olan yurttaşlar yaratmak,bu ülkenin aydınları,emekçileri,kadınları,gençleri olarak demokratik değerlere sahip huzurlu bir ülke inşa etmek zorundayız.
AKP'nin yarattığı siyasal islamcı karanlığa ve emperyalizme karşı yaşadığımız coğrafyada halkların kardeşliğini temel alan bir anlayışla barış için omuz omuza vermeliyiz.
İstiyoruz ki bu yıl bayramın 1 Eylül Dünya Barış Günü'yle aynı gün yaşanması hoş bir tesadüfün ötesine geçsin.
Bu topraklarda bayramların ruhunda var olan dayanışma,hoşgörü ve kardeşlik ruhu barış talebiyle buluşsun.
Ayrıştırılmış toplum yerini barış ve kardeşlik toplumuna bıraksın.
Bu kadim topraklarda birlikte bayram kutlamak ve kardeşlik şiarıyla 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde barışı kucaklayacağımız günler dileğiyle
Bayramımız kutlu olsun,barışımız sonsuz olsun"
Bu Haber 630913 Defa Okunmuştur