Ecel ne bir nefes evvel ne bir nefes sonradır
TÜRKİYEM tv canlı yayınına katılan İYİ Parti lideri Meral Akşener, önümüzdeki seçimlerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün Konya'da kendisi hakkında söylemlerine ilişkin Akşener,
"Benim kaçacak deliğim yok onun dediğine göre dokunulmazlığım olmadığı için. Alıştı artık parmağını sallayarak, elindeki değneği sallayarak seçim götürmeye. Sayın Erdoğan benim korkmayacağımı bilir. Yani onun korktuklarından korkmamışım da sayın Erdoğan'dan mı korkacağım. Bir de ben inanan bir insanım, ecel ne bir nefes evvel ne bir nefes sonradır" diye konuştu.
Meral Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle;
KONYA’DA CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN KENDİSİ HAKKINDA SÖYLEMLERİ
Şimdi yerel seçim olmaktan çıkardı sayın Erdoğan. Bir beka söylemiyle başlandı. Çünkü ekonomi çok kötü durumda. Rahmetli Demirel’in bir sözü vardır ‘Tencere her iktidarı sallar’ diye. Markete gidip o file dolmuyor. Pazara gidip 100 liraya dün aldığını bugün yarısını alabiliyorsun. 8 tane taze soğandan oluşan bir demet 7 lira. Dolayısıyla işsizlik hat safhada. Eksi 3.5 büyüme… diye bir kavram olabilir mi? Resmi rakamlara göre 4 milyon 301 bin işsiz gencimiz var. İş bulmaktan vazgeçenleri, o umudu kaybedenleri de koyduğumuzda 7 milyon insan işsiz. Böyle bir durumda bunu konuşmak yerine elbette kutuplaştırarak bir seçim götürmeyi yeğlediler.
“SAYIN ERDOĞAN KUTUPLAŞTIRMA UZMANIDIR”
Ama ilginç olanı hep gözden kaçtı bugüne kadar. Pek çok basın yayın mensubu tarafından da gözden kaçtı. Sayın Erdoğan kutuplaştırma uzmanıdır. 2002 seçimleri haricinde 2007 seçimlerinde hatırlayın bir e-muhtıra üzerinden cumhurbaşkanlığı kutuplaşmasıyla Müslüman cumhurbaşkanı tırnak içi o kutuplaşmayla seçime gidildi.
2011 seçimlerinde 2009’da yüzde 38’lere yerel seçimlerdeki oylarını konsolide etmek amaçlı hem ‘one minute İsrail’ hem de üzerine 2010’da yapılan meşhur ‘o yetmez ama evet’ yani bugün düşman mı dost mu olarak tam anlayamadığım PKK terör örgütüyle el ele verip bir başka kutuplaşmaları sağladıkları ve 2011 seçimlerine de hem İsrail hem anayasa değişikliğiyle gittiler.
Sonra 2015 referandumu geldi. En ilginci o… Referandumda ‘eyyy Hollanda, Eyyy Almanya’ ile gitti. Şimdi böyle bir neticede arkadaş her seferinde sonuç aldı. 2015 seçimlerinde daha ilginci orada da sayın Bahçeli ve MHP’nin HDP’ye oy istediğini iddia ederek gitti.
Yani ne demek istiyorum iftira atarak, kutuplaştırarak bir seçim stratejisi hep kurdu ve hep başarılı oldu. İlk defa bu seçimde onun kazdığı çukura biz düşmedik. Ben onun Millet İttifakı’nın oluşturduğu yani yerel seçimlerde CHP-İYİ Parti ittifakı var. Ama 24 Haziran seçimlerine giderken ise CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti olarak ortaklaşarak gittiğimiz o seçimlerde bizi düşmanlaştıran, şeytanlaştıran bir dil ve bugüne geldiğimizde hepimizi PKK’lı yaptı. Ben ne yaptım ben kendisine ayna tuttum. Ayna tutunca çok sinirlendi çok sinirlenince öyle olur.
“ARTIK ALIŞTI PARMAĞINI SALLAYARAK SEÇİM GÖTÜRMEYE”
Evet tehdit etti. İlk tehditti değil. Daha önce çok ayıp bir şey ‘Kaçacak deliği yok’ İstiklal Savaşı’nı bile verirken açık kalmış TBMM’yi bir delik olarak görüp milletvekillerini de o delikte kendini muhafaza eden bireyler olarak tanımlayan bir cumhurbaşkanından bahsediyoruz. Benim kaçacak deliğim yok onun dediğine göre dokunulmazlığım olmadığı için. 250 milyon TL tazminat davası açtık tam 50 milyon dolar.
Dolayısıyla bunları üzerine koyduğunuz zaman alıştı artık parmağını sallayarak, elindeki değneği sallayarak seçim götürmeye. Sayın Erdoğan benim korkmayacağımı bilir. Yani onun korktuklarından korkmamışım da sayın Erdoğan’dan mı korkacağım. Bir de ben inanan bir insanım, ecel ne bir nefese evvel ne bir nefes sonradır. En önemlisi de eğer cenabı hak bana bir musubet verecekse ve bu musubet içinde sayın Erdoğan’ı vesile kılmışsa Allah’tan gelen can başüstüne…
“1 NİSAN’I BEKLEMEYE LÜZUM YOK, BEN BURADAYIM”
Ama orada çirkin olan şey bir şuur altını gösteriyor. Önce ‘bu kadın’ dedi, arkasından ‘bayan Meral’ dedi, sonra ‘hanımefendi’ dedi, şimdi de ‘sözde hanımefendi’… Bir kadına veya bir erkeğe ‘sözde beyefendi’ ‘sözde hanımefendi’ yani bir bireyin bir insanın insan olma hasetlerini taşıyan herhangi bir şahsın söyleyebilmesi için çıldırmış olması lazım. Allah kendisine şifa versin. Ama 1 Nisan’ı beklemeye lüzum yok.
Yani 1 Nisan’dan sonra tutuklattıracağını ilan etti. Buna gerek yok ben buradayım. Onun dediği gibi dokunulmazlığım da yok kaçacak delikte yok. Ayıp ya insan en azından rol icabı savcıların hakimlerin yani bir şey söylemesini bekleyebilir el altından talimat verir. Yani hakime savcıya da böyle kafasına odunla vura vura ‘tutuklattıracağım’ diyebilmek gerçekten Allah şifa versin. Korkmayacağımı korkutamayacağını kesinlikle bilir.
KAYBETME ENDİŞESİ
Psikolojik olarak onu diyebiliriz. Diğer tarafta Ankara, İstanbul, Antalya ve Bursa gibi şehirlerin görülüyor ki Ak Parti’nin özellikle güçlü olduğu bu yerlerin kaybedildiği görülüyor. Onun getirdiği hırçınlık.. Sayın Erdoğan bizlerin babası sanıyor kendini. Dolayısıyla her birimize çok şey verdiğini düşünüyor ve bizleri de nankör kedilikle suçluyor. Nitekim 11 milyon oy almış CHP seçmeninin, 5 milyon oy almış İYİ parti seçmeninin, 1 milyon civarında oy almış Saadet Parti ve Demokrat Parti seçmenine siz kaldırıpta bizleri PKK’lı yaptı. Kandille sözleşme imzalamışım biliyor musunuz ben. Yani bu nasıl bir şey…
APO’NUN MEKTUBUNU DİYARBAKIR MEYDANINDA OKUTAN KENDİSİ
(Sakin ve yeterince kendisini savunmaması sorusu) Savunacak bir durum yok orta yerde. Yani Apo’nun mektubunu Diyarbakır meydanında okutan kendisi.. Bilge lider muamelesi çeken kendisi.. Oslo rezaletini o iğrençliği tanzim eden kendisi.. Dolmabahçe’de o okunan metnin içinde PKK programında üç madde vardı.
2010 senesinde Habur rezaleti olduğu zaman benim bir öğrencim aradı. Etnik aidiyeti kürt evladım. ‘Hocam buradaki mahkemelerde Türk bayrağı ve Atatürk resmi çıkarılıyor teröristler rahatsız olmasın diye.” Ben bunu o günün Adalet bakanına sordum. Sayın Oktay Vural’a resmi olarak sordurttum grup başkan vekiliydi. Basınla paylaştım ben halen bunun cevabını alabilmiş değilim.
Bütün bunları yapmış ben niye savunacağım kendimi ayıp. Ama şunu söylemeye çalışıyorum bunu hep yaptı hep kazandı. İlk defa birisi yüzüne bir ayna tutuyor o aynada kendini görüyor. Onun için asabiyeti ve paniği oradan.
(TANK PALET FABRİKASININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ) “SAKIN OLA Kİ ORAYA EL SÜRMESİNLER”
Şeker fabrikalarıyla ilgili çok sert kampanya yürüttük 24 Haziran seçimleri öncesinde… Dolayısıyla en azından kamuoyunun gündeminde olmasını sağladık. Belli yerlerde de geri adım atılmasını sağladık. Fakat o zaman bir şey söylemiştim partim adına. Biz iktidar olduğumuz takdirde 24 Haziran için söylüyorum. Satın alanlar sakın ola ki bu fabrikaların içlerini boşaltmayın. Çoğu yerleri için arazileri için alındı onlar yok pahasına. Dolayısıyla parasını ödeyip geri alacağım demiştim.
“UÇAĞI SAT BEN ÜÇ AYLIK EMEKLİ MAAŞIMI BAĞIŞLIYORUM DEMİŞTİM”
Şimdi Tank Palet fabrikasında daha ilginç bir şey var. 500 milyon dolar uçağa biniyor Katarlılar aldı. Dolayısıyla bu yapılmaz demişti. Ayıptır, günahtır… Ben Kocaeli doğumluyum. Sakarya bizim bitişik ilimiz. O Tank Palet fabrikasının hikayesini Kocaeliler de anlatır kendi aralarında. Tank Palet fabrikası da milletin parasıyla kurulmuş bir fabrika. Teknolojisini vesairesini benden daha iyi biliyorsunuz.
Ama ilginç olanı biz satılmış olduğunu biliyor idik. Ama daha ilginç bir şey söyledi biz bunun üstüne gidince. Ben dedim ki “Sayın Erdoğan sat şu 500 milyon dolarlık uçağını koy içine. Yetmiyorsa bu millet tamamlar.” Hani onun deyimiyle benim dokunulmazlığım yok. Emekli maaşım dışında hiçbir şey yok. Yeter ki bunu yap ben üç aylık emekli maaşımı bağışlıyorum. Sonra buna bir izah getirmek zorunda hissetti kendini. Meğer daha vahimi 50 milyon dolarlık bir para lazımmış. 50 milyon dolarlık bir teknoloji için, yenileştirmek için bir para lazım 50 milyon dolar. Yahu kardeşim 250 milyon dolara beni mahkemeye verdin. Olsa dükkan senin de yok. Yani zahir benden almaya kalkışacak.
(TANK PALET İŞÇİLERİ) “KARDEŞLERİMİZİN KOYDUĞU O TAVRI BİZ EĞER GÖSTERMEZSEK YUH OLSUN BİZE”
Nasıl yerli millisiniz siz? 50 milyon dolara böyle kritik bir yer satılır mı? Ama bugün çok ilginç bir şey var izlediniz mi bilmiyorum. Tank Palet Fabrikası’nın işçileri tayin istediler. Sebepte şu; başka bir devletin ordusuna bilgi paylaşmak ve oraya ait bilgileri vermek durumunda kalmamak için…
Tank Palet Fabrikası’nın Katarlısı mıdır, kendisine aşık o malum arkadaş mıdır, her kimse sakın ola ki oraya el sürmesinler.
Yani nasıl yerli milliliktir. Nasıl sayın Bahçeli satışın arkasında durur? Yani inanamıyorum ben. Ama bunu Türk milliyetçileri not ettiler.
Orada çalışan evine ekmek götürmek zorunda olan ve o işe ihtiyacı olan kardeşlerimizin koyduğu o tavrı biz eğer gösteremezsek ‘yuh’ olsun bize…
Bu Haber 397672 Defa Okunmuştur