AGAH OKTAY GÜNER yazdı
(YENİÇAĞ)
Eskiler, "Kim okur, kim dinler varak-ı mührü vefayı" demişler. İmkanlarım ölçüsünde yazdım, TV'de söyledim. Suriye'de sıcak savaşın, içerde de terör denilen örtülü savaşın muhatabı olan Türkiye çok yanlış bir biçimde OHAL şartlarında Anayasa Referandumuna gidiyor. Sayın Cumhurbaşkanından TV'de terör kazınıncaya kadar bu oylamanın tehir edilmesini rica ettim. Ama ne fayda!
Birlik, bütünlük, yek vücut olma bir kenara itildi. Gizli ve açık düşmana kılıç çekmesi gerekenler düşmanı bırakıp birbirlerine döndüler. Ne yazık ki Türkiye'yi yönetenler tam bir panik yaşıyor. Döviz fiyatlarının yükselmesi bu paniği körükleyen ateştir.
Kriz psikolojisine kapılan hükümet, ekonomi yönetimi ve bağımsız kurumlar paniktedir. Merkez Bankası faiz kararıyla "panik içindeyim" demiştir. Hükümetin her akşam her sabah ayrı bir karar vermesi içine girdiği kriz savrulmasını gösteriyor.
Bu iktidar döneminde ekonomi bürokrasisi dağıtıldı, yetkileri elinden alındı Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) mezarlıklar müdürlüğüne çevrildi. Ülkenin bunca yetişmiş, dünyayı tanıyan, ekonomiyi bilen kadroları varken Türkiye ekonomisi savruluyor.
Şu anda Türkiye'nin ekonomi bürokrasisini başta DPT olmak üzere kurmak ve ayağa kaldırmak Anayasa Referandumundan bin kat önemlidir. Ülke ekonomisi demokratik planla yönetilirken bu tip kriz hallerinde derhal bir geçiş programı yapılır devletin ve özel sektörün yapması gereken işler rakamlara bağlı olarak gerekçeye kavuşturulurdu.
Şimdi bütün bu güçlü araçları terk etmiş bir Türkiye var. Yandaş medyanın davullar çalarak "Türkiye Varlık Fonu ile zirveye oynayacak", "200 milyarlık fon geliyor" manşetleri ekonomideki savrulmamızın son virajlarıdır. Türkiye'de böyle bir fon kurulmasının ulusal yatırım fonu "UYF" zemini ve malzemesi yoktur.
Genel olarak bu fonlar cari işlemler fazlası ve bütçe fazlası veren ülkeler tarafından kuruluyor. En çok da enerji ve emtia kaynaklı yüksek döviz geliri bulunan devletler UYF'lere yöneliyor. Böylelikle hem bu fon fazlalarını uluslararası piyasalarda değerlendirme fırsatını yakalamak istiyorlar hem de emtia fiyatlarının yüksek oynaklığa sahip olduğunu göz önüne alarak risklerini azaltmaya çalışıyorlar. (Prof. Dr.H.Kozanoğlu)
Önde gelen fonlar petrol gelirlerini veya başta Çin olmak üzere Asya ülkelerinde yüksek sanayi malları ihracat gelirlerine dayanıyor. Rusya da çok sayıda fonla doğalgaz ve petrol gelirlerini yurtdışı portföy yatırımlarına yönlendiriyor.
2007 krizi sonrası faizlerin düşmesi likiditenin artmasıyla bu fonların getirileri iyice geriledi. Enerji ve emtia fiyatlarındaki düşüş ise gelir kaynaklarını kuruttu.
Türkiye ise bilindiği gibi kronik cari işlemler açığı veren, bütçe açıklarını sınırlamaya çalışan Merkez Bankası'nın kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamak için sahip olduğu döviz rezervlerinin yeterliliği tartışılan bir ekonomik yapıya sahiptir. Sorumlular sürekli bir biçimde tasarruf yetersizliğinden şikayet etmektedir.
Ülkemiz ne yazık ki cari açığını yabancıların tasarruflarıyla finanse eden bir konumdadır. Hükümetimiz başta körfez monarşileri, hükümetleri nezdinde Türkiye'ye yatırım yapmaları için sürekli ricacı konumundadır. Durum bu iken yönetimin Varlık Fonu kurma hamlesini nasıl açıklayacağız?
Yandaş medya herkesi kör alemi sersem sanan bir şaşkınlıkla "Dünyada Türkiye'den başka stratejik yatırım yapılacak ülke kalmadı" palavrasını sıkıyor. İşin gerçeği ise İstanbul Kanal Projesi başta olmak üzere III. Köprü, Yeni Havalimanı, nükleer santraller, alt yapı projeleri gibi "mega projeler" için yabancı kaynak bulmakta hükümetin tam bir dar boğaza girmesidir.
Kredi kuruluşları ABD'nin ve AB'nin Türkiye'yi jeopolitik yalnızlığa itebileceği korkusuyla çok çekingen davranıyor. Bu durum Türkiye Varlık Fonu A.Ş kurmayı AKP rejimine kurtarıcı can simidi olarak gösterdi. Sermayesi Özelleştirme Fonundan sağlanacak, böylece özel hukuk hükümlerine tabi olacak, Sayıştay denetiminden kurtulması sağlanacaktır.
Fon politikasında önce varlıklar ve gelirler bulunur, fon yönetimi daha yüksek gelir sağlamak için bu varlıkları kullanır. Halbuki elde bu fona bu imkanları sağlayacak kaynak malzemesi yoktur. Öncelikle gözlerin işsizlik sigortası fonunda birikmiş emekçi paralarını hedef aldığı anlaşılıyor.
Birikim 100 milyar lira sınırına dayandı. Varlık Fonu yeni usulsüzlük ve yolsuzluk dizilerinin kapısını zorlamaya adaydır. Kamu denetiminden ve şeffaflıktan uzak Türk halkının özellikle emekçilerin paralarıyla yeni maceralara girilmesinin anlamı ve lüzumu yoktur. Çare boş hayallerde değil, ülke gerçeklerini gören, üretimi artıran ciddi program ve uygulamadadır.
Bu Haber 1027357 Defa Okunmuştur