GÖKTÜRK TUNÇTÜRK (Cafer Uğurlu) yazdı
Yazıya başlamadan önce Necmettin Erbakan hocayı, aramızdan ayrılışının 5. Yıl dönümünde rahmetle anıyorum.
1979 yılı ortaları, Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti dönemi.
Necmettin Erbakan ve Alpaslan Türkeş hükümet ortağı.
Bir gün Milli Selamet Partisi (MSP) lideri Necmettin Erbakan, MHP Genel merkezini arayarak Ülkücülerin Başbuğu Alpaslan Türkeş’e şu sitemde bulunur
“Sayın Türkeş, senin gençler benim Ankara- Bahçelievler’de ki İmanlı gençlerimin evlerine baskın yapıp, semtten kovmuşlar”.
Peki, bu sözlere şaşıran Türkeş, Erbakan’a ne cevap verdi?
Baskınlar doğrumu idi? Baskınların sebebi neydi?
İşte siyasi tarihe ışık tutacak o olay.
Yıl 1979.
Ankara’nın Bahçelievler Semtine ve bölgedeki okulların koordinesine Ülkücüler hâkim idi. Çünkü MHP Genel Merkezi, MHP Gençlik kolları ve Ülkücü Gençlik Derneği Genel Merkezi Bahçelievler semtinde. Yani Bahçelievler MHP ve Ülkücüler için en hassas nokta idi.
Bölgede Sol kesimin herhangi bir faaliyet göstermesi çok zor idi.
Bahçelievler Ülkücü Gençlik teşkilatı; bölgede kimlerin ikamet ettiğini ve özellikle öğrencilerin hangi evlerde oturduğunu, siyasi görüşlerini güvenlik açısından çok iyi tespit etmekte idi.
O zamanlar Ülkücülerin ve Sol örgütlerin dışında birde Akıncı Gençlik vardı. Akıncı gençlik MSP’nin yani Erbakan’ın gençlik teşkilatı idi.
İşte, Bahçelievler Ülkücü Gençlik teşkilatı; 400 ayrı evde kalan Akıncı gençliğe mensup öğrencilere hiç dokunmamış, onların o bölgede rahatça yaşamasına müsaade etmişlerdi.
Hatta Akıncı gençlik mensubu öğrencilerin evlerinde İran'ın sürgün dini lideri Humeyni afişlerini asmalarına rağmen.
1979 yılı ortalarından itibaren birden bire bölgedeki Ülkücü yöneticiler sık sık saldırıya uğramaya başladı.
Ülkücü yöneticileri, polisin eliyle koymuş gibi gelip almaları sıklaşmış, Sol örgütler; ülkücü yöneticilerin evlerinin adresine ve giydikleri elbiselerin rengine kadar bilgilere ulaşmıştı.
Zaman çok geçmeden Bahçelievler 5. sokakta oturan ve Bahçelievler Ülkücü teşkilatının gözbebeklerinden olan Elazığlı can yoldaşım Mustafa Köseli’nin evine bomba atıldı ve Köseli şehit oldu.
Bahçelievler Ülkücü Teşkilatı olarak bu ani olaylar üzerine sıkı bir araştırma yaptık.
Özellikle benim bölge sorumlusu olarak, solcu kız arkadaşlarım vasıtası ile elde ettiğim bilgiler şok edici idi.
Elde ettiğim bilgilere göre; Bahçelievler bölgesinde oturmasına müsaade ettiğimiz Akıncı gençlik mensubu öğrenciler, Solcuların Kızılay civarında takıldığı pastane ve kafelere takılmakta ve onlarla istihbarat alış-verişinde bulunmaktalar.
Bu bilgililer ışığında akıncı öğrencileri sıkı bir şekilde izlemeye koyulduk.
Akıncı öğrencilerin gerçekten de Solcuların nokta olarak kullandıkları yerele gittiklerini bizzat tespit ettim.
Yani, Erbakan ve MSP’nin gençliği, Ülkücüleri harcamak ve onları pasifize etmek için Sol örgütlerle işbirliği yapmaktaydılar.
Bunun üzerine ben arkadaşlarımı toplayarak, Akıncı öğrencilerin evlerine ani baskınlar düzenleyerek, elimizde ki bilgiler ışığında sorguya aldık.
Akıncı gençler dinden-imandan bahsettikleri için onlara hiçbir şiddette bulunmadan, hemen bölgeyi terk etmelerini istedik. Birkaç gün içinde ise Akıncı öğrencilerden bir kişi dahi kalmadan Bahçelievler bölgesini terk ettiler.
Olay, hemen Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’a şikâyet olarak iletilir.
Erbakan’da hemen MHP Genel Merkezini telefonla arayarak rahmetli Başbuğ Türkeş’ e şu sitemde bulunur;
“Sayın Türkeş, senin gençler benim Bahçelievler’de ki İmanlı gençlerimin evlerine baskınlar yapıp kovmuşlar”
Türkeş, Erbakan’ın ‘imanlı gençlerim’ tabirine çok kızar ve Erbakan’a;
“Sayın Erbakan, ne demek? Benim gençlerim imansız mı? Böyle şeyler söylemeyin. Konuyu hemen araştırıyorum” cevabını vererek telefonu kapatır.
15 dakika sonra çağrıldım ve Başbuğu Türkeş’in huzurunda idim.
Türkeş, hemen bana Akıncı gençlere baskın olayını sordu ve ben de baskınları doğrulayıp, baskın yapma sebeplerimizi Türkeş’e bir-bir anlattım.
Rahmetli Türkeş, bana her hangi bir sert tepkide bulunmadı ve bana; “Çok dikkatli olun” demesi ile rahatladım.
Eee… O zamanlar 21 yaşında bir gencim… Kolay mı bir olay ile ilgili Başbuğun huzurunda olmak.. Heyecan dorukta…
Rahmetli Türkeş bu durumu hemen telefonla Erbakan hocaya iletir.
Şimdi bu tarihi olayı niye anlattım.
Akıncı gençlik çatısı altında yetişmiş, şimdi ki birçok siyasiler, oy ve siyasi desteklerini çoğaltmak için rahmetli Türkeş’e ve ülkücülere sözde övgüler yağdırmaktalar.
Hatta ; birden bire 12 Eylül 1980 Askeri darbede en çok mağdur olan Ülkücülerin-milliyetçilerin avukatı kesilip, bu mağduriyetlerinin hesabını sormak adına, MHP ve Ülkücü tabandan geçmişte ki Referandum ’da ‘Evet’ oyu vermelerini istediler.
Ayrıca, idam edilen Ülkücü Şehit Mustafa Pehlivanoğlu için ağlayanlar oldu..
Yalnız Pehlivanoğlu’nun hangi dava uğruna idam edildiğini açıklamadılar, Açıklayamazlar..
Çükü Pehlivanoğlu; AKP’nin ırkçılık-bölücülük diye sürekli tanımladığı Türk milliyetçiliği uğrunda o idam sehpasına çıkmıştı.
Yine bir ilginç çelişkiyi aktarayım.
12 Eylül askeri darbesinde Mamak cezaevi D1 koğuşundayız.
Koğuşta Namık Kemal Zeybek, Taha Akyol, Yaşar Okuyan, Mehmet Naci Bostancı, rahmetli Avni Çarsancaklı, Doğu Perinçek, Oral Çalışlar, Gün Zileli ve MSP yöneticileri ile Akıncı gençlik var.
Koğuş başkanı seçeceğiz. O zaman koğuş başkanı Yaşar Okuyan’dı. Okuyan bırakacağı için yeni başkan seçilecekti.
Bizim başkan adayımız Nuri Gedik’ti.. Solcuların ise bir avukattı.
MSP ve Akıncı gençlik yöneticileri kime oy verdiler biliyor musunuz?
Marksist-Leninist Solcuların başkan adayı Avukat’a.
Gerçi seçimi biz kazandık ama bizimle birlikte yemek yiyen akıncı gençlik, oylarını solculara verdiler.
Şimdi, Ülkücüleri 12 Eylül darbesi öncesi gammazlayıp öldürülmelerine, yaralanmalarına, baskınlara uğramalarına sebep olacaksınız, o günden bu güne sürekli onları karalayacaksınız, bu gün oy ihtiyacınız var diye gelip onları keriz yerine koyup oy isteyeceksiniz.
Var mı öyle yağma?
Bu Haber 6683768 Defa Okunmuştur