GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Evet… Her siyasi iktidarlar döneminde sitemle söylenen bir ifade var.. “Gazetecilik yapmak suç değildir”..
Bu ifadelerin haykırılmasına neden olan ne?
Siyasi iktidarların ve siyasi isimlerin eleştirilere tahammülü olmadığı için hemen siyasi nüfuzlar kullanılarak, yazıyı yazan ve haberi yapan Gazetecilere tazminat ve ceza davaları açarlar..
Ayrıca, iktidar yanlısı bürokratlar da bu modaya uyarak hemen gidip Sulh Ceza Hakimliklerine müracaat ederek, “Kişilik haklarıma saldırı var, onurum rencide ediliyor” falan- filan diyerek, hemen haber veya yazıya iletişimin engellenmesi kararı alınıyor..
İsterse yazılan yazı veya haber yüzde yüz doğru olsun, haberi kanıtlayacak tonlarca delil, ispat olsun; habere iletişimin engellenmesi kararı alınıyor..
Sulh Ceza Hakimi de; ne o haberi yapan yayın organına soruyor, ne de haklılık oranına bakmıyor ve engelleme kararını veriyor..
Yani; sanki Gazeteciler veya yayın organları kasti olarak, düşmanlık sergileyerek o kişi veya kişilere, kurumlara çamur atıp, yalan haber yazmış pozisyonuna sokuluyor..
Veya siyasi iktidarlarda güçleri olanlar, kamu kurumlarında yer kaplayanlar nüfuzlarını kullanarak kendileri ile ilgili olan gerçeklerin yazılmasını bile adliyeye taşıyorlar..
Eee kardeşim.. O’nu yazma, bunu yazma, şuna dokunma, buna dokunma… Ne yazacağız kardeşim?
Örneğin bizim Haber Sitesine ayda en az 10 Haber ve yazı ile ilgili “habere iletişimin engellemesi” kararı gelir..
Eskiden bu kararla itiraz hakkı da yoktu şimdi daha yeni itiraz hakkı getirildi..
Hangisine itiraz edeceksin veya neden itiraz edeceksin ki?
EVET.. GAZETECİLİK SUÇ SAYILIR İSE O ZAMAN SAVCILIK, HAKİMLİK, AVUKATLIK, MİLLETVEKİLLİĞİ YAPMAKTA SUÇ SAYILIR.. ÖYLE YA HEPSİ MİLLETİN, VATANDAŞIN, ADALETİN SESİ, VEKİLİ DEĞİL Mİ?
Evet, doğru Gazetecilik yapmak suç değildir..
Hele, hele yazılan yazıda vatana ihanet ve terör bağlantısı yok ise, isnat edilen suç üzerine açılan soruşturma aşamasında tutuklanma kararı verilmesi evrensel Hukuka aykırılık teşkil ettiği gibi, masumiyet karinesi ilkesi de resmen çöpe atılmış olur..
İşte bu anlamsız sonuçlar neticesinde tutuklanan veya haklarında soruşturma açılanlar ile siyasi destekçileri “Gazetecilik yapmak suç değildir” şeklinde isyan edip, çeşitli savunmalara girerler..
Bu bozuk düzenin asıl bataklık kaynağı neresiydi?
Mesleğini değil de, siyasilere yandaşlık ve yalakalık furyası başladığı ve kendilerinden olmayan gazetecileri ve medya organlarını hedef gösterme rezilliği ile başladı..
Hele, hele iblis FETÖ’nün, “muhterem hoca” olarak anıldığı zamanlarda, tabiri caiz ise gazete bürolarında iddianameler yazılıyor, verilecek cezalar işaret ediliyordu..
Ve Cumhuriyetin değil de iblisin sözcülüğünü yapan sözde Hakim ve Savcılarda, bu yazıları ihbar kabul edip, hemen soruşturma başlatıp, hedefteki isim ve isimleri tutukluyordu..
FETÖ dönemi bitti ama maalesef bu hastalık azda olsa devam ediyor..
Evet… Haksız ve kasti açılan veya açtırılan soruşturmalar var..
Örneğin benim hakkımda da daha 5 gün öncesine kadar, 4 ayrı Haber ve yazıdan dolayı “ifadeden yakalanma” emri çıkarılmıştı..
Geçen Perşembe günü gittik teslim olup, akşama kadar ifadelerimizi verip, serbest kaldık..
Lakin, işte “Gazetecilik yapmak suç değildir” sözünün tamda geçerliliği olan nitelikte olan soruşturmalar..
Hele iki şikâyetçim var ki; biri bir ilin Savcısı, diğer bir ilin Cezaevi müdürü..
Ne yazmışız? Birilerinin bu kişiler hakkında ki ileri sürdükleri iddiaları, ifadeleri, Cumhurbaşkanlığına ve Adalet Bakanına vermiş oldukları şikayet dilekçelerinin içeriğini yazmışız..
Yani bu kişilere biz direk suç veya çamur atmış değiliz..
Dedik ya … Her kes bir yolunu bulup, şikayetlerle kendilerini yıkamaya çalışıyor..
Yine dedik ya …Eğer Gazetecilik yapmak suç olur ise o zaman Savcılık, Hakimlik, Avukatlık ve Milletvekilliği yapmak ta suç olur..
Çünkü; hepsi Adaletin, milletin, ülkenin, toplumun sesi, temsilcisi görevini üstlenmişlerdir..
Tabi ki bunlarda suç işleyebilir..
İşlediler de … İblis Fetullah’ın tetikçiliğini yapan Onlarca gazeteci şimdi kaçak durumundalar…
Yine Gazetecilik maskesiyle; eli kanlı terör örgütü PKK’nın savunuculuğunu üstlenen hainlerde var..
Şimdi bunlar iblisi ve PKK’yı savunan yazıları Gazetecilik maskesi altında yazdıktan sonra, haklarında soruşturma açılıyor ise yerindedir ve birilerinin de bunu Gazetecilikle bağdaştırması da abesle-iştigaldir, hainliktir, aymazlıktır.
Bazen de biz Gazeteciler kendimiz suçu bilerek üretiriz..
Nasıl mı?
Yazdığın haberin veya yazının içeriğinin kanunlar karşısında suç olduğunu ve olacağını bile, bile yazılmasına da çok tanık olduk..
Bende HDP’li bir isime bile, bile hakaret edip, para cezası ödedim..
Haa şimdi; bu tür yollarla genellikle reklam peşinde veya siyasi oyunlar içinde olanlar başvuruyor..
Örneğin, koskoca bir İnfaz yasası çıktı.. 380 Bin tutukludan sadece 45 bin mahkum yararlandı. Eşitlik ilkesi gereği yaralanması gereken On binlerce tutuklu ve hükümlü yokmuş gibi CHP, İYİ Parti ve diğer muhalefet mensuplarının; sadece tutuklu 5 Gazeteciden bahsetmeleri ve yasa oylamasında ise meclis Genel Kurul salonunda olmamaları dikkat çekicidir..
“Suçları Gazetecilik yapmak” dedikleri isimler, kanunda suç olduğunu bilerek haber yapmışlardır..
Hele, hele özellikle CHP’nin FETÖ’nün tetikçisi, uşağı olan ve binlerce yaptıkları haberlerle, yazdıkları yazılarla yüzlerce kişinin hayatı ile oynayan Ahmet Altan ile Nazlı Ilıcak’ı hala Gazeteci diye savunmak, gafletten başka bir şey değildir..
Ayrıca savundukları “Barışların” patronu olan “karanlık Odanın” sahibi daha geçen aylarda Kılıçdaroğlu’na, “Sen FETÖ’cülerle kahvaltı yapıyorsun” dememiş miydi?
Bile, bile; Şehit olan MİT mensubunun adını yazıp, yakınlarını, arkadaşlarını niye deşifre ediyorsunuz?
Suç olduğunu biliyorsunuz? O zaman kasti şekilde haber yapıyorsanız, sonuçlarına da katlanacaksınız…
Adamlar, Gazetecilik değil, Adana’nın taklacı güvercinlerini kıskandıracak şekillerde her siyasi cambazların iplerinin üzerinden atlıyorlar..
Eleştiri mi? Evet zaman, zaman bizlerde dozunu kaçırıyoruz.. Sitemimizi çoğu zaman argo kelimelerle iletiyoruz..
Siyasi iktidarı bende eleştiriyorum… Hem de hesap sorarak ama birilerinin siyasi oyuncağı olarak değil, toplumun, halkın, milletin temsilcisi yazar olarak yazıp, eleştiriyorum..
Karşı olmak ve eleştirmek suç değildir…
Lakin cezasını çoktan bitirmiş Alaattin Çakıcı’nın tahliye edilmesine isyan edipte, PKK’nın temsilcileri Selo’ların serbest bırakılmasını isteyenlerin, bu konuda ki samimiyetlerine ne kadar inanılır?
Gazetecilik maskesi ile siyasi oyunlar oynayan, çamurlarla birilerini kirletmeye kalkanlar, terörün sözcülüğüne soyunanlar artık gün gibi ortadadır..
Bunları çok iyi görmek ve ona göre sahip çıkmak en doğrusu olacaktır..
CHP’DE Kİ “TUZU KURULARIN” VİDEO KONFERANS TOPLANTISINA, TEPKİ VE UYARI TELEFONU GELDİ
Geçen günleri yazmıştım.. Kılçdaroğlu; kurmaylarından ve danışmanlarından çektiğini kimselerden çekmedi vurgusu ile bu virüs belası ve doğurduğu mağduriyetler ortamında, “tuzu kuru”, villalarında keyifler süren ünlü Sanatçılar ve bazı Meslek kuruluşlarının temsilcileri ile Kılıçdaroğlu’na tele konferansla toplantı düzenlenmesine dikkat çekmiştim.
Sıkıntıdalar mış, sorunları var mış, meslek hakları gasp ediliyor muş, desteklere ihtiyaçları var mış …Falan, filan ..
Yanlışlığa bakın, yanlışlığa … Küçük esnaflar mağduriyetten öte “imdat” çığlıkları attığı bu ortamda siz gidin tuzu kurlara
Kılıçdaroğlu ile toplantı tertipleyip, zaman kayıplarına sebep olun..
Ne uğruna? Siyasi şovlar uğruna …
Hadi diyelim halkçı, solcu milletvekili hanım bu mantıksız konferans toplantıyı ayarladı.. Ya Kılıçdaroğlu’nun özel kalemindekiler ne iş yapıyor anlamış değilim..
Kardeşim … Video Konferans toplantısına katılacak Sanatçılar ve diğer isimler belli … Bir bakın bunlar kim? Geçmişte hangi ortamlarda at koşturmuşlar, kimlere yalakalık yapmışlar? Mesleki olarak kimi şikayet etmişler? Noksan katılım var mı?
İşte bu doneleri toparlayıp Kılıçdaroğlu’na toplantı öncesi sunacaksınız ve hatta bu ortamda, bu isimlerle toplantı yapılması, sohbetler edilmesinin yanlış olacağını, zaman kaybına neden olacağını, bunlardan önce toplantı yapılması gereken daha mağdur kesimlerin olduğunu vurgulayıp, bu konferans toplantısını yapmamasını önereceksiniz..
Yok böyle bir hizmet uzmanlığı mantığı ….
Ve işte bu yazımdan sonra bu toplantıda asıl olması gereken kuruluştan sitem telefonu aldım..
Daha doğrusu katılan bu Sanatçıların hepsini kapsayan kuruluştan..
Türkiye Musiki Eser Sahipleri Birliği olan MESAM’dan..
MESAM’da Başkanlık yönetiminde ki isim telefonda şöyle sitem etti;
“Göktürk bey .. Sizin de yazınızda vurguladığınız gibi bu sanatçılardan önce çok, çok mağdur olmuş meslek kesimi, küçük esnaflar var.. Ayrıca, mademki bu Sanatçıların sorunları toplantısı, peki bunların hepsini kapsayan ve uluslararası meslek kuruluşu olarak MESAM niye yok?
Başka zamanlarda, başka ortamlarda görüntüler veren bu Sanatçı arkadaşlarımız aynı zamanda siyasi güç gösterisi ile MESAM’ı şikayet etme gafletinde bile bulunmuşlardı..
Mademki mesleki sorunlarına çözümler arama yoluna gitmişler, neden MESAM’a da dertlerini dile getirmemişler?
Çünkü, MESAM’ı yok sayma mantığındalar..
Bunlardan öte CHP yöneticilerine de sitemlerimiz var.. Bunlara soracaklardı; ‘MESAM nerede, niye yok” diye.. Daha doğrusu sormak bile akıllarına gelmemiş.. İşte bu sitemlerimizi dile getirirseniz memnun kalacağız”..
Evet …MESAM siteminde yerden göğe kadar haklı Sayın Kılıçdaroğlu …
Bu Haber 788828 Defa Okunmuştur