NAZAN ŞARA ŞATANA yazdı
YARADILIŞ DESTANI
Türklerin Altay-Yakut zamanında çıkan bir destandır.
Ayrıca ilk Türk destanlarından olma özelliğine de sahiptir.
Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk boyları ve Altay Türkleri arasında söylenmektedir.
Türk destanları arasında en eskisidir.
W. Radloff tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir.
Masal tadında özetle şöyledir…
Yok, dünya şöyle yaratılmıştır, yok böyle yaratılmıştır. Tabi bunlar mitoloji. Hayal, masal efsane… Ama anlatılması da dinlemeside hoş oluyor.
Hayaller kuruluyor, Hadi canım sende deniliyor. Olur mu canım dailave ediliyor. Ardından yine de şaşkınlıkla bir kıyısından köşesinden bakayım göreyimde ilave ediliyor. Tanrı Ülgen hikâyesini anlatacağım şimdi sizlere. Benim çok hoşuma giden bir hikâyedir. Masallara bayılırım. Dedimştim hatırlarmısınız. Ben masal anlatmasını da dinlemesine de çok severim.
Şimdi bir masal da Tanrı Ülgen’le ilgili olsun.
Bir varmış bir yokmuş, çok - çok eski zamanlarda Yer ve gökyüzü, hiç bir şey yokmuş. Dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretmiş. Bir tanrı Ülgen varmış! O da uçsuz bucaksız dünyada hiç durmadan uçuyormuş. Ne yapsın yalnız canı sılıyormuş, uçuyormuş. Sonra ne olmuş biliyor musunuz? Bir gün Göklerden bir ses gelmiş. Tanrı Ülgen’in ödü kopmuş. Ses demiş ki;
“Denizden çıkan taşı tut.”
Tanrı Ülgen çok sevinmiş. Neden mi sevinmiş. Eeee neden olacak artık oturacak bir yer bulmuşta ondan… O zaman karar vermiş.
“Artık yaratma zamanı geldi…”
Masal ya öyle demiş işte… Sonra da ilave etmiş:
“Bir dünya istiyorum, bir soyla yaratayım Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım Bunun çaresi nedir, nasıl yaratayım.”
Şaşırmış kalmış. Ne yapacağını bilememiş. İşte tam o sırada su içinde yaşayan Ak Ana, su yüzüne çıkmış. Tanrı Ülgen’e bağırmış.
“Yaratmak istiyorsan Ülgen, Yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren De ki;
“Yaptım oldu - başka bir şey söyleme. Hele yaratır iken,’yaptım olmadı’ sakın deme anladın mı?”
Demiş ve yine suların içinde kaybolmuş.
Tanrı Ülgen’in kulağından bu buyruk hiç gitmemiş. Öylece düşünüyormuş. Durmadan düşünüyormuş. Karar vermiş, İnsanlara da bu öğüdü verecekmiş. Yine diyorum ki masal bu!
Tanrı Ülgen yere bakmış:
“Yaratılsın yer!”
Göğe bakmış:
“Yaratılsın Gök!”
Buyruklar verilince yer ve gök yaratılmış.
Gülmeyin size bir destandan söz ediyorum. Üstelik bir masal anlatıyorum. Allah - Allah… Siz gerçekten yaradılış destanını bilmiyor musunuz? Peki, siz destan ne demektir onu biliyor musunuz?
Destan; kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Bilinen en eski edebiyat türlerinden biridir. Yunanca ‘espos’ sözcüğünden gelmektedir. Mitoloji, efsane, folklor ve tarihi öğeler içerir. Destanlar ve destansı öyküler ilkçağlardan beri dünyanın her yerinde gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için kollektif olarak yaratılmış edebi biçimlerdir
Destanların ortak özellikleri; hepsinde yarı tanrısal nitelikler taşıyan bir ya da birçok kahramandan söz edilir. Destan bu kahramanın eylemleri üzerine kurulmuştur. Olaylar çok geniş bir kozmik coğrafya üzerinde geçer. Bir destanın dünyası ortaya çıktığı zaman içinde düşünebilecek her şeyi barındıran bütünsel, çok yönlü bir dünyadır. Hemen bütün destanlarda uzun yolculuklar anlatılır. Çoğu destanda olaylara doğaüstü yaratıklar da katılır.
Türk edebiyatında destan; Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk boyları arasında zengin bir destan geleneği vardır. Bilinen Türk destanları arasında en eskisi Yaratılış Destanı’dır. Altay Türkleri arasında söylenmektedir. V. Radlov tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir. Saka Destanı, İskit Türkleri’ne aittir. Bu destan zinciri içinde Alp Er Tunga ve Şu parçaları bulunur. Bunlar Kaşgarlı Mahmud’u Divanü Lugati-t-Türk adlı eserinde yer almıştır.
Bu genel bilgileri tırnak aralarında size anlattıktan sonra sizde neen böyle hayalle gerçek arası masal la hikâye arası gidip geldiğimi anlamışsınızdır. Artık devam edebilirim. Sizler masalları severseniz, hele destanlardan hoşlanırsanız ben sizlere sık – sık destanları da anlatırım.
O kadar çok destanlar varki.
Anlatmakla bitmez. Hele Türk destanları muhteşemdir. Ben destanıma pardon masalıma döneyim.
Tanrı Ülgen çok büyük üç balık yaratmış ve dünya bu balıkların üzerine konmuş. Böylece dünya gezer olmamış bir yerde sabit olmuş. Tanrı Ülgen balıkların kımıldadıklarında dünyaya su kaplamasın diye Mandışire’ye balıkları denetleme görevi vermiş. Kendi ne yapmış biliyor musunuz? Ne yapacak; dünyayı yarattıktan sonra tepesi aya, güneşe değen etekleri dünyaya değmeyen büyük bir Altın Dağ varmış gitmiş onun tepesine oturmuş. Başlamış dünyayı yaratmaya. Ne olmuş biliyor musunuz? Dünya altı günde yaratılmış. Buraya kadar iyi yedinci gün gelince çok uykusu gelmiş, gözlerini açamıyor muş. Uyumuş iyimi? Yedinci gün uyumuş. İşleri bitirmeden uyuya kalmış. Aradan ne kadar zaman geçti bilinmez uyanmış. Birde bakmışki ne görsün?
Ayla güneşten başka fazladan dokuz dünya birer cehennem ile bir de yer yaratmış.
Artık yapılacak bir şey yokmuş.
Aradan uzun zaman geçmiş…
Günlerden bir gün Tanrı Ülgen denizde yüzen bir toprak parçacığı üzerinde bir parça kil görmüş. Sevinmiş. Hah demiş.
“İnsanoğlu bu olsun, insana olsun baba.”
Demiş. Ne olmuş biliyor musunuz? Kil birden insan olmuş.
Tanrı Ülgen bu ilk insana ‘Erlik’ adını vermiş. Üstelik onu kardeşi yapmış.
Ancak Erlik’in yüreği kıskançlık ve hırsla doluymuş. Çok kıskançmış çok…
Tanrı Ülgen gibi güçlü ve yaratıcı olmadığı için öfkeleniyormuş.
Tanrı Ülgen, kemikleri kamıştan, etleri topraktan olan yedi insan yaratmış. Yaratmış ama Erlik’tende şüphelenmeye başlamış.
“Bu benim yarattığım dünyaya zarar verir”
İnsanların korunması lazım diye düşünmüş. Karar vermiş. Mandışire adında bir kahraman yaratmış bu seferde. Ardından ne yapmış biliyor musunuz? Bu yedi insan yaratmıştı ya; onların kulaklarından üflemiş, can vermiş, burunlarından üflemiş akıl vermiş. Bununla da yetinmemiş. Düşünmüş birde idareci lazım. Tamam, o zaman demiş. İnsanları idare edecek birini yaratayım. May-Tere’yi yaratmış. İnsanoğlunun başına da onu Han yapmış…
Bu masalda burada son bulmuş. Tabi inanmadınız. Son bulmasına çünkü eğer bu masal dünyayı anlatacaksa çok daha fazla şeyleri de anlatması lazım.
İyi de masallar böyledir zaten. Peri padişahının kızı ile Güzeller güzeli prenses evlenir masalda burada biter.
Bu masalın bize nasıl bir faydası olur diye düşünürsek? Olur olmaz mı biz bu masalla destanların ne olduğunu öğrendik. Türk boylarının destanlarının çok olduğunu öğrendik.
Yaradılış destanını öğrendik.
Baktık ki çok ilgi gördü o zaman ne yaparız eğer sıkılmazsanız devamını da anlatırız.
Bu Haber 1449310 Defa Okunmuştur