GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular..
Bu gün sizlere; “Kurnazlığı” akıl zanneden ve bu kurnazlıklarla “lümpen serserisinin” takındığı tavırları kamuoyunda sergileyen, akıl fukarası şovlarla kendisini, partisini gündemde tutmaya çalışan ve devletin İçişleri bakanını; saçma ve akıl dışı iddiaları ve söylemleriyle; kendisine “reklam aracı” olarak kullanan bir “Prof” Genel Başkanın, nasıl ucuz ve çirkin propagandalar sergilediğinden bahsedeceğim..
Bu zat’ın adı; Ümit Özdağ.. Partisinin adı ise Zafer..
Kendisini kamuoyuna “Ülkücü- Milliyetçi” olarak lanse ettiği gibi, sık, sık “Bozkurt” işaretleri yapıyor..
Şimdi bu zat; ilk olarak ülkemize sığınan yabancı uyruklu insanlar üzerinden, insanlık dışı ifadelerle tam bir “ırkçı” tavırlarla şovlar yapıp, kendisini ve partisini gündemde tutmaya çalıştı..
Sonra; Ankara’da “topal ördek” pozisyonunda ki Mansur’un “tellallığını” yaparak, 6’lı masaya sürekli tehditler savurup, Mansur başkanının cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi ifadeleri ile kendisini, partisini gündemde tutmaya çalıştı..
Kısa süren bu şovlarından sonra kendisine yeni bir reklam aracı buldu..
Devletin İçişleri bakanına ağır hakaretler ederek, tehditler savurarak, “lümpen serseri” tavırları ile İçişleri Bakanlığının önüne giderek, “Süleyman çık dışarı, ben geldim” diye kabadayı naraları atarak, İçişleri bakanının telefonuna tahdit ve hakaret SMS’leri atarak ve Bakan Soylu ile görüştükleri özel telefon görüşmelerini basına aktararak , 1 ay gündem de kalmayı hedefledi..
Ve bu saçma, ahlak ve akıl dışı şovlara ara vermemesinin sebebi de; Devletin Bakanı, hem de tüm güvenlik güçlerinin imkanı elinde olan Bakan Süleyman Soylu’nun sinirlerini zorlamak ve sabrını taşırmak, kendisine karşı yapılacak engelleme hareketleri sonucu “mağdurları” oynamak ve bunu da propaganda aracı yapmak..
Ve devletin sabrını istismar eden bu zat; bardağı taşıran, son derece Hukuk ve ahlak dışı olan afişlerini ülke genelinde astırmaya başladı..
Zafer Partisi Genel Merkezi ve tüm teşkilatların binalarına asılan bu afişlerde ne yazıyor?
“Milli ve Yerli Escobar”..
Ve asılan afişlerdeki bu yazının altına… Bir insan alnı fotoğrafı yerleştirilmiş.. En cahil bir insan; bu fotoğrafa baktığında; Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun alnının olduğunu ilk bakışta anlıyor..
Değerli okuyucular..
Peki, kara gözlüklü, kurnazlığı akıl zanneden Ümit Özdağ’ın yazdırdığı ; “Escobar” adı kim?
Belki birçok vatandaşımız da bilmez.. Kısaca ben sizlere; Kolombiyalı Pablo Escobar’ı anlatayım..
Pablo Escobar; çocukken hırsızlık çetesi kurup, çaldığı malları satan, daha sonraları esrar ve kokain işlerine girip, kısa zaman sonra dünya da nam salan bir uyuşturucu çetesinin lideri..
Sonra cezaevine düştü ve başka bir cezaevine nakledilme işleminden sonra firar etti ama 1 yıl sonra polislerle girdiği çatışmada öldü..
Kısacası Escobar; kumar ve uyuşturucu çetesinin meşhur lideri idi..
Şimdi bu akıl fukarası Prof.; Devletin İçişleri Bakanını kamuoyuna “Milli ve Yerli Escobar” olarak lanse etme cüretinde bulunduğu gibi, yurt genelinde afişler astırıyor..
Dedim ya.. “lümpen serseri” tavırları sergileyen ve kurnazlığı “akıl” zanneden kara gözlüklü bu Prof. Zannediyor ki devlete, Savcılar da, vatandaşlarda aptal..
Şimdi gelelim bu akıl fukarası Prof.’a; hem Hukuk, hem de toplum ahlakı dersini vermeye..
Şikayetler üzerine Savcılar ; saçma ifadeler içeren bu afişleri indirme kararı verdi ve emniyette afişleri indirip, yeniden aynı afişleri asan Zafer Partisi yöneticilerini de gözaltına aldı..
Şimdi dikkat edin…
Bu şovcu Prof, Savcıların verdiği afişleri indirme kararına karşı şu itirazı ortaya koydu;
“Savcı “Yerli ve Milli Escobar” pankartımın kamu görevlisine hakaret niteliği taşıdığını ileri sürerek polis tarafından el konulmasını istemiş. Yarın bu karar için yarın sulh ceza hâkiminden onay alınacakmış. Şimdi soru şu: hakaret edilen kamu görevlisi kim?”
Kurnazlığı, akıl zanneden Prof.. Savcı ve Hakimlerin; verdikleri kararlarda kanaat ve takdir hakları vardır.. Önce bunu öğren..
İkincisi; Savcıları, kendin gibi cahil ve aptal mı sanıyorsun?
Afişte hakaret ettiğin ve uyuşturucu çetesi lideri olarak lanse etmeye çalıştığın kamu görevlisi, bu devletin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur…
Ve Savcılara ilettiğin sorulara ise bu saatten sonra sen cevap vermek zorundasın Prof..
Hadi diyelim ki; o alın fotoğrafı Sayın İçişleri bakanı Süleyman Soylu’ya ait değil ve O’nu Escobar olarak kamuoyuna lanse etmedin..
Kardeşim… Sen nasıl Prof. Unvanını aldın merak ediyorum?
Bu ülkede Escobar’ın yaptığı işleri yapan birisi var ise ve sen de bunu biliyorsan, yapacağın iş; duvarla üstü kapalı afişler değil, Savcılara giderek bu yerli “Escobar”ın kim olduğunu bildirmek zorundasın..
Şimdi ben sana soruyorum, “lümpen serseri” tavırları sergileyen Prof…
“Senin, afişlerde yerli ve milli Escobar olarak ilan etmeye çalıştığın isim kim, hangi kamu görevlisi?”
İşte şimdi bu soruların cevabını devletin Savcılarına da, topluma da vermek zorundasın Prof.
Böyle ahlaksızca, birilerine ağır iftiralar atamakla, akıl dışı söylem ve eylemlerle siyasi propaganda olmaz..
Tabi ki Hukuk önünde bunların hesabını vereceksin ..
Değerli okuyucular…
Yazımda adının başında “Prof.” Olan Ümit Özdağ’a neden sık, sık “lümpen serseri tavırları sergiliyor” tanımlaması yaptım?
Tabi… O Prof. Bunu anladı ama sizlere de neden bu ifadeleri kullandığımı kısaca açıklayayım..
Dedim ya … Bu zat, birilerini aşağılayarak ve iftiralar atarak gündemde kalmayı tercih diyor..
Ülkeyi yönetmeye talip bu zat’ın; Sanata ve Sanatçıya da saygısı yok…
Geçenlerde bu zat’a bir Youtube kanalında, kendisine Yılmaz Güney’i sordular..
Verdiği cevap; “Yılmaz Güney tam bir lümpen serseri idi”..
Serseri nedir? Amaçsızca ve akılsızca hareketler sergileyip, ona- buna çatan bir sokak kabadayısı..
“lümpen” nedir?
Tek ifadesi var; “Ayaktakımı”…
Yani bu Prof. Diyor ki; “Yılma Güney, ayaktakımı bir sokak serserisi”..
Kara gözlüklü Prof. Ümit.. Belli ki Türkiye’de bir numaralı sinema oyuncusu, Yönetmen, Senarist, 10 kitap yazan ve 114 filmi olan Yılmaz Güney’i de tanımıyorsun..
Bak kara gözlüklü Prof.. Ben de Ülkücü yapıya sahip Türk milliyetçisiyim… Hem de senden bin katlı sağlam duruşu olan ve çileler çekmiş bir dava adamıyım.. Senin gibi siyasi zikzaklar yapmadım ve veresiye de Ülkücü olmadım..
Yılmaz Güney ile de siyasi görüşlerimiz tamamen terstir ama ters siyasi görüşe sahip diye; ülkemizde ve dünya çapında çok önemli başarılar ortaya koyan bir Sanatçıya, Yazara da hakaret edip, aşağılamak ne insanlığa sığar ne de kültür ahlakına..
Yılmaz Güney’e “amaçsız, ayak takımı sokak serserisi” tanımı yapıyorsun..
Yahu gerçekten senin Prof.’luğuna yuh olsun..
Yılmaz Güney adı Yumurtalık Hakiminin öldürülmesi olayına karışmış ve bu olayla hiçbir alakasının olmadığını mahkemede ısrarlı şekilde anlatmasına rağmen 19 yıl hapis cezası almıştır..
Bu O’un özel yaşamında diyelim ki işlediği veya öyle kabul edildiği şahsi bir suçtur..
Bu talihsiz olaydan dolayı, Türkiye’de ve dünyada birçok eserlere imza atmış, sinema oyunculuğu ile hala toplumumuzda da övgülerle anılan Yılmaz Güney, çocukluğundan beri hiç “amaçsız” olmadı Prof. Bey ..
Bak sana bir kıyak yapayım kara gözlüklü Prof.. Çok iyi tanıdığım Yılmaz Güney’i sana biraz tanıtayım.. Senin gibi Prof. Unvanını alamadı ama senin gibi Porf.’lara kültürde, edebiyatta, insan sevgisinde bin basar..
Evet kara gözlüklü Prof.. Asıl adı; Yılmaz Hamitoğlu Pütün olan Siverekli fakir ailenin çocuğu “Yılmaz Güney” , Adana’nın yenice köyünde doğdu..
Amaçsız serseri diye tanımladığın Yılmaz… Çocukluğunda tarım işçiliği yaptı, gazoz ve gazoz kapakları sattı, hamallık yaptı, inşaatlarda çalıştı..
Neden? Fakir ailesine yardım etmek için.. Ve bu sıkıntılı yaşam sürecinde de liseyi bitirdi..
Bak kara gözlüklü Prof.. Belki de; Yılmaz Güney’e serseri tanımlaması yapmandan utanacağın, hatta gözlerinin dolacağı, Yılmaz Güney’in bir sözünü sana aktarayım..
Sevdiği fakir babası için şunu söylemişti;
“Babam, dünyanın en güçlü adamıydı. Bir ekmeği hepimize bölebiliyordu"
Ve kara gözlüklü Prof.. İşte bu sıkıntılı hayatta Yılmaz Pütün, Siyasal Bilgiler Fakültesini kazandı ama yoksulluktan gidip Ankara’ya okuyamadı..
Çalışmaya, işçiliğe devam edip yoksul ailesine destek verdi..
Şimdi sen nasıl bir vicdansızlıkla böyle bir insana “amaçsız, ayaktakımı serserisi” tanımlaması yaparsın?..
Ve daha sonra yine İstanbul Ticari Bilimler fakültesini kazandı ama yine yoksulluktan okulunu bitiremedi..
Senin gibi Prof. Unvanını alamadı ama 26 filmin yönetmenliğini, 15 filmin yapımcılığını, 64 filminin ise senaristliğini yaptı.
Ve toplum içerikli 10 kitap yazdı…
Filmleri hala Türkiye’mizde övgü ile anılıp, seyrediliyor..
Kara gözlüklü Prof.. “lümpen serseri” diye tanımladığın Yılmaz Güney’i kısaca da olsa sana aktarmamın sebebi, hem Siverekli Yılmaz’ı tanıman için hem de; yakında bu hakaretinden dolayı gidip, ifade vereceğin mahkemede; utanıp, ailesinden özür dilemene yardımcı olmak için..
Ne mahkemesi mi?
Çünkü, Yılmaz Güney’in ailesi, O’nu aşağılayıp, ayaktakımı serserisi diye hakaret ettiğin için seni mahkemeye verdiler..
Allah aşkına Prof.. Böyle bir sıkıntılı yaşam savaşı veren ve buna rağmen kimseleri aşağılayıp, incitmeyen, Sanat yaşamında en büyük takdirleri toplayan Yılmaz Güney’in yaşam boyunca sergilediği tavırlarla, senin şimdi sergilediğin tavırları bir karşılaştır..
Eğer zerre kadar vicdanın var ise utanırsın ve bu saçma tavırlarını da artık terk edersin..
Bu Haber 154485 Defa Okunmuştur