GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular…
Siyasiler diyorlar ki; “Biz milletin vekilleriyiz, millet için çalışıyoruz”…
Eyvallah ta… Dünya ülkeleri toplumlarında “Dördüncü kuvvet” olarak kabul görmüş Basın ve Basın menusları kimlerin sesi?
Tabi ki; Devletin ve vatandaşların… Haksızlığa uğrayanların, doğrunun sesidir..
Ha bu kutsal görevi istismar eden Basın mensupları yok mu? Tabi ki var…
Hele, hele bizim Türkiye’de… Paçavra karakterliler sürüsü var…
Zaten halihazırda ki ceza yasalarımızda, bu kötü niyetli Basın mensuplarına verilecek cezalarda mevcut..
Peki, birden bire bu sözde “düzenleme yasası” nereden çıktı?
Değerli okuyucular… Yanlışa bakın…
Yasanın toplumda ki adına; “Sosyal Medya düzenlemesi” dediler…
Ve bu torba yasasının içine İnternet Haber Sitelerini sokup, sosyal medya ile internet Haber sitelerini aynı kefeye koydular..
Akıl fukaralığına bakın… İkisini aynı iş alanı sayıyorlar..
Sosyal medya … Toplumda her kesimde ki insanların, sayfalarda paylaşılan konularla ilgili görüşlerini ilettiği mecralardır…
İnternet Haber Siteleri de; Basın ve medya hizmetidir… Yani, süreli Basın hizmetidir…
Bunların tek ortak noktaları… Teknolojidir, internettir… Ama faaliyet alanları tamamen farklıdır..
Şimdi bu farkları bilmeyen ve mecliste sürekli robot gibi el kaldırıp, indiren milletvekilleri Basın yasası çıkartmaya çalışıyorlar..
Kurnazlıkları ne?
Sosyal medya mecralarında ki küfürleri, hakaretleri, saldırıları, ağır hitapları gerekçe gösterip, internet Haber Sitelerine yumruğu indirmeye ve hizaya çekmeye çalışıyorlar..
Bakın… Bu kadar cehalet olmaz.. Yasanın adına da ‘‘Dezenformasyon Yasası’’ diyorlar…
Değerli okuyucular…
Peki, “Dezenformasyon” un kelime anlamı nedir?
“Bilgi çarpıtma, bilgiyi tahrif etme, toplumu ve kurumları yanlış bilgilendirme..
*Yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi.
*Kasten yanlış Haber yayarak gerilim yaratma yöntemi, tahrikçilik.
*Hasmını rencide etmeyi, aşağılayıp küçük düşürmeyi amaçlayan karşı propaganda.
*Sahte belge, el yazısı, fotomontaj ve montaj filmler ile fabrikasyon istihbarat ve dedikoduların duyurulması yöntemi”
İşte işlenecek bu suçlara halihazırda ki Ceza yasalarımız da; verilmesi hükmedilen Cezalar zaten var..
Dedik ya… Tek amaç; Sosyal medya sayfalarında ki birçok kirliliği gösterip, hedef haline getirilen internet Haber Sitelerini köşeye sıkıştırmak, 3 yıl hapis sopası ile sindirmek..
Değerli okuyucular..
Peki, kime; neye göre yalan Haber var?”…
Şimdi çok yakınlarda bizzat benim yaşadığım taze örneklerden vereceğim..
Haa şu da bilenmelidir.. İnternet Haber Siteleri şuan her ne kadar tam bir Basın yasası içinde değilse de “İnternet Medya hizmetleri” adı ile vergi dairlerine kayıtlıdır.. Vergi dairlerine kayıt olmalıdırlar..
Zaten çıkacak yasada bazı haklardan yararlanma hakkı, en az 6 aylık vergi dairesine kaydı olması koşulu aranmalıdır..
Gelelim yalan Haber iddialarına..
Şimdi benim yazdığım yazı ve Haberlerle ilgili yargılandığım 7-8 davam var..
Örneğin; Cezaevinde ki mahkum diyor ki; “Falan cezaevi görevlisi benden şu kadar bin dolar alıp, bana hatlı, internetli cep telefon getirdi”..
Bu ifade bilgisi ile yetinmiyoruz.. Bu mahkûm para ile aldırdığı cep telefonu ile cezaevinden video çektirip, şuan ki Adalet bakanına Twitter’dan atıyor ve neler, neler anlatmıyor ki?
Her türlü dalavere var.. Yani, her şey delilli, ispatlı, görüntülü…
Bunu yazdım… Mahkum, mahkemede de iddialarını tekrar etti..
Şimdi sıkı durun… Cezaevi yönetimi ve o ilin Başsavcılığı cezaevine telefonun kimin ve ne şekilde soktuğunun peşine düşeceği yerde, ne oluyor?
Para karşılığı telefon getirmede adı geçen cezaevi görevlisi gidip beni ve Savcılığa şikayet edip, dava açtırıyor..
Diyor ki; “bana iftira attı, tehdit etti”…
İşte alın size yalan Haber iddiası ve mahkemesi..
Ve bu adamın Facebook sayfasını inceliyorum… İş kısmına gizemli olsun diye; “Kamu görevlisi” diye yazıyor.. Yani; istihbaratçı havası yaratıyor..
Ve Facebook sayfasında adamın 3 fotoğrafı var ise; AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 fotoğrafı var..
Görüntüye ve algıya bakın…
Tam 2 yıldır dava devam ediyor… Doğruları söyleyen mahkûma bölücübaşı Apo’ya küfür ettiği gerekçesi ile 2 yıl telefonla görüşmeme cezası verildiği gibi, başka bir ilin cezaevine sürüldü..
Ve halen Cezaevine kimin telefonu soktuğu mahkemece belirlenmediği gibi, bana atılan suç vasfı, “tehditte” dönüştürüldü..
Şimdi bu Haber sizce yalan mı? Dört- dörtlük, bilgi ve delillerle yazılan Haber.. Ve adı geçen görevli de görevden alınmış ama dava bitmiyor..
Diğer bir “Yalan Haber” iddiası örneğim…
Küçük bir ilin adliye koridorunda bir Avukat, KHK ile grevden alınan FETÖ’cü hakim ve Savcılara küfrediyor..
Bu küfürleri duyan oranın Savcısı, hemen görevlileri çağırıp, zabıt tutturuyor…
Ve FETÖ’cülere küfür eden Avukata diyor ki; “sen nasıl, daha suçları sabitlenmemiş meslektaşlarımıza küfür edersin?”..
Buyurun… Her şey ortada.. Ve ben bunu tartışmanın birinci muhatabı Avukatın ifadeleri ile olayı Haberleştiriyorum…
O Savcı benim hakkımda dava açıyor… Hakaret ve iftiradan…
Yetmedi … Bir de; Haberden dolayı güya “hak kaybı” yaşadığı için, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde bana 25 Bin liralık tazminat davası açtı..
Beni Asliye Ceza Mahkemesinde kim yargıladı? O küçük ilde tek olarak iş yapan Asliye Ceza Mahkemesi.. Yani o Savcının arkadaşları..
İtiraz etsen ne olur… Anında ret… Ve Bana 10 ay hapis cezası verip, 5 Bin 300 lira paraya çevirdiler…
Meslekte hak kaybı iddiası olan ve kendisine “FETÖ’cü Savcı” diye yazdığımı iddia eden Savcı ne oldu?
2 ay geçmedi.. Yargıtay’a Hakim olarak atandı… Yani o küçük ilden Başkent Ankara’ya, yüksek mahkemeye geldi..
Hak kaybına bakın… Tazminat davası devam ederken bir haber alıyoruz, bu Hakim görevden el çektirilmiş… Sebebini tabi ki öğrenemiyoruz…
İşte bu da “Ben AKP’liyim” görüntüsü ile cakalar attı..
Ve “HABERİN ERİŞİME ENGELLENMESİ” kararına gelince.. Ayda en az 3 karar alıyoruz..
İtersen yazdığım Haber haşa, haşa “Allah’ın imzası” ile olsun, bir yolunu bulup, siyasi kalkanlara bürünüp, o ilde veya ilçede ki Sulh Ceza Hâkimliğinden “Habere erişim engelleme” kararı alıp, anında işleme koydurtturuyorlar..
Habere erişime engel kararı alınırken bizim ifademiz, savunmamız bile alınmıyor…
Eskiden itiraz hakkımız bile yoktu ama şimdi, senin savunman alınmadan hakkında karar veriyor ve “istersen itiraz et” diyor…
Hangisine itiraz edeceksin arkadaş?
Ayrıca.. Mademki siz Adaletin temsilcisiniz, Haber içinde ki iddia, ifadelere, belgelere baksana… Yok, olur mu? Falan siyasinin selamı ile gelmiş…
Durumun vahameti bu Sayın AKP ve MHP milletvekilleri.. İşi bilmiyorsunuz, bari işin sahiplerinden bilgiler alıp, öğrenin.. Hangi düzenlemelerin yararlı olacağını bilin ve yasayı ona göre çıkarın..
Niye Gazeteciler Cemiyetlerinden görüşler almıyorsunuz?
Değerli okuyucular… Meclis Adalet Komisyonunda yasa taslağı görüşülürken, dediler ki, “Basın davalarına bakan bir Yargıtay hâkimini de buraya getirip, görüşünü alalım”
Çok güzel… Ve Yargıtay’dan hâkimi getirdiler Meclis komisyonuna… Hâkim yasa taslağını ve verilmek istenilen cezaları görünce dedi ki;
“Sayın vekiller bu iş böyle olmaz.. Siz basında ifade özgürlüğünü, eleştiri haklarını resmen sıfırlıyorsunuz.. Yasa böyle çıkarsa cezaevine gitmeyen gazeteci kalmaz”..
Hâkimi neredeyse döveceklerdi… Ve hâkimin dediklerini kimse dikkate almadı…
Şimdi aldığım bilgilere göre, bu anlamsız baskı yasa tasarısına birçok AKP milletvekillide karşı çıkmış ve imza atmadıkları için, yasanın görüşülmesi şimdilik ertelenmiş..
İnşallah işin uzmanlarından görüşlerde alınır, taş ile pamuk ta ayırt edilir de yasa öyle düzenlemeye tabi tutulur..
Bu Haber 130213 Defa Okunmuştur