GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Değerli okuyucular..
Bugün sizlere 3 ayrı Yargı Kararından bahsedeceğim..
Bu karalar içerisinde “Mansur Algı Merkezi” yok mu?
Tabi ki var… Hem de başrolde…
BAHSEDECEĞİM BİRİNCİ VE MANSUR ALGI MERKEZİNE ŞOKLAR YAŞATAN KARAR ŞU;
Biliyorsunuz uzun yıllardır Melih Gökçek’i bir türlü yenemeyen siyasi rakipleri, O’na sürekli;
“FETÖ’ye destek verdi, FETÖ’cü” gibi çamurları atıp, kaçıyorlardı ve malum ilan medyası da bu asılsız çamurları haber diye kamuoyuna aktarıyordu..
Tabi, geçen yerel seçimde Melih Gökçek’in “Aday” olmaması şansını kullanan Mansur Yavaş, “başkanlık” koltuğunu kazanınca bu işi iyice azıttılar ve iftiraları, çamurları kendilerinin yazdıkları senaryolara göre Savcılığa taşıdılar..
Hatta yine kendi senaryoları ve hesaplarına göre yazdırdıkları bir Kitabı bile delil olarak sunma cehaletine başvurdular...
Ve Ankara Büyükşehir Belediyesi, Belediye Başkanlığı döneminde; FETÖ’ye imar rantı sağladığı iddiasıyla, Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Sayın Gökçek’te, Savcılığa gidip ifade verdi ve özetle şunu vurguladı;
“Biz, Fetullah’ı hoca biliyorduk, fakat sonradan bunların foyaları, hainlikleri ortaya çıkınca bunlarla mücadele etmeye başladık… FETÖ ile en büyük mücadeleyi veren ikinci isimim… Bırakın bu hainlere bir şeyler vermeyi, geçmişte ihale ile aldıkları her şeyi bunların elinden geri aldım… Bu FETÖ çamuru siyasi rakiplerim tarafından, yıllardır bana doğru atılıyor.. Hepsi yalan ve iftiradır”…
Tabi Sayın Gökçek’in bu ifadesinden sonra da “ilancı” medya verilen resmi ifadeyi bile sulandırıp, algı yaratma peşine düştüler..
Ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dün bu incelemeyi sonuçlandırıp, kararını verdi..
“Melih Gökçek hakkında kovuşturmaya gerek yok” vurgusunu yapan Savcılık, takipsizlik Kararında gerekçesini özetle şöyle açıkladı;
“FETÖ’nün; ‘henüz silahlı terör örgütü olarak kabul edilmediği’ ve bu nedenle paylaşımların ‘oluşumun sözde liderine duyulan sempatiye binaen yapıldığı’ kaydedildi. Bu nedenlerle ortada bir ‘terör propagandası olmadığı’, bu nedenle de Melih Gökçek hakkında ‘kovuşturmaya gerek olmadığına”….
Ve böylelikle yıllardır atılan çamurlar, Savcılık tarafından da geri püskürtülmüş, boşa çıkarılmış oldu..
Peki, bu çok önemli Karar karşısında Mansur algı merkezinin ilan medyası ne yaptı? Dilleri, yürekleri kilitlendi..
Bu önemli Kararı haber yapmadıkları gibi bir kaçı yine kararı yok sayarak, kendilerine göre ahkamlar kestiler..
Bu puştlar… Haberin Başlığını bile “Melih Gökçek, Savcıya yalan beyanda bulundu” şeklinde atıp, verilen “Kovuşturmaya gerek yok” kararını yok saymaya kalkıştılar..
Yazı içeriğinde; verilen Karardan çok kısaca bahsedilirken, kendisine birileri tarafından sözde evraklar sunulması sonucu kitap yazdırılan Murat Ağırl’e, Savcılığın verdiği karar üzerine görüşleri soruluyor, yorumlar yaptırılıyor..
Bak, bak… Ulan Murat Ağırel kim? Hukuk Profesörü mü? Yoksa Hakim Savcılar Kurulu başkanı mı ki görüş alıyorsunuz?
Savcılığın kararı üzerine bozguna uğrayan adamdan “Hukuk görüşü” alıyorlar…
Sayın Melih Gökçek, Savcılığa ifadeye gittiği sıralarda;
“Melih Gökçek, kitabım Parsel Parsel de de yer alan İrem Asma Bahçeleri, Şadan Sakınan, Samanyolu TV’ye reklam, 101 Parsel ile ilgili FETÖ ye sağlanan imtiyazlar ile ilgili ifade verdi” diye böbürlenen Murat Ağırel şimdi ise bu takipsizilik kararını ise şöyle sulandırıyor;
“Melih Gökçek, Savcıya yalan beyanda bulundu.. Bu karara itiraz edileceğini umuyorum”..
Yani … Mansur başkanına mesaj veriyor… “Bu karara itiraz edin, ettirin”
İtiraz etseniz ne olacak, çamurcular?
Partisinden “nifak tohumları ekiyor, partide ikilikler yaratıyor” gerekçesi il kovulan Bülent Arınç’ın yıllar önce attığı ve kurmuş olan “Parsel, parsel” çamurunu yeniden ıslatıp, ıslatıp; Gökçek’e doğru serpen sizler değil mi siniz?
Akıl fukaraları… Kurnazlığı, şeytanlığı ve algı yaratma cinliğini “akıl” mı sanıyorsunuz?
İş bitti… Şimdi.. Bu ağır iftiralarınız hesabını yargı önünde verme sırası sizde… Kaçışınız yok…
Değerli okuyucular..
Zaten Savcılığın bu kararından önce Sayın Melih Gökçek defalarca ekranlardan, Mansur algı Merkezine meydan okuyarak;
“Çıkın karşıma… Tartışalım… İspat etmeyen şerefsizdir” diye meydan okumuştu ama şerefsizliği tercih edip, cevap veremeyen ekip, şimdi de bu karadan kaçış yolarını arıyorlar..
Kaçamazsınız … Kaçamayacaksınız… Bilesiniz…
Ayrıca merak ediyorum… Savcılığın bu kararından sonra da yine “FETÖ’cü” diye öten baykuşlar olacak mı?
Değerli okuyucular…
Bahsedeceğim İKİNCİ KARAR İSE ŞU;
Geçen yıl; Odatv'de (Karanlık oda), Libya şehidi MİT mensubunun cenazesine dair bir haber yayınladı..
Haberi yayınlayanlar ise yine algı merkezinin elemanlarından bazıları idi..
Haberde, Libya’da şehit olan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunun cenazesinden bahsedildi.. Yani; şehit olan MİT mensubu ve ailesi deşifre edilmiş oldu..
İşte bu ihanet haberi üzerine; Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ile Hülya Kılınç, Murat Ağırel, Aydın Keser ve Ferhat Çelik hakkında;
"Milli İstihbarat Teşkilatı mensuplarının ve ailelerinin kimlik, görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri yayımlamak, yaymak ve açıklamak" suçlamasıyla dava açıldı..
Yargılanmaları sürecinde; Barış Terkoğlu, Aydın Keser ve Mehmet Ferhat Çelik tutukluluğunun dördüncü ayında tahliye olurken, Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, Libya şehidinin cenaze haberi nedeniyle 6 ay hapis yattı…
9 Eylül 2020'de ise tutuklu yargılanan Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tahliyesine karar verildi.
Haklarında açılmış olan; İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinde ki dava sonucu ise; Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel'e "istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" suçundan 4 yıl 8 ay 17 gün ve Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç'a verilen 3 yıl 9 ay hapis cezası verilmişti.
Adı geçen bu sanıklar… İstinaf Mahkemesine itiraz etmişlerdi..
İtirazları değerlendiren İstinaf mahkemesi ise; “verilen mahkûmiyet kararına karşı bu sanıklar müdafilerinin istinaf taleplerinin yapılan incelemesinde istinaf başvuruların esastan reddine” kararını verdi.
Şimdi ciyaklıyorlar… “Vay Gazeteciler hapse girecek” diye..
Yahu arkadaş.. Tamam Gazetecilerin ifade özgürlüğü hiç kısıtlanmasın ama siz Libya’da ki bir savaşta gizli görev sırasında Şehit olan ve kimliği gizli tutulan MİT mensubunu ve ailesi; sözde “cenaze haberi “ ile deşifre edip, yaşamlarını sıkıntıya soktunuz..
Yani siz devletin gizlilik ilkelerine saygı duymayıp, gazetecilik oynayacaksınız… Sonra tokadı yiyince de ciyaklayacaksınız..
“MİT şehidinin adını yazmadık” diyorlar… Yahu cenazeyi ve katılanları yazıyorsunuz… O cenazenin kime ait olduğunu zaten millet görüyor ve biliyor…
Değerli okuyucular..
DİĞER ÜÇÜNCÜ YARGI KARARI HABERİ İSE BANA AİT OLSUN..
Şu anlarda; Haber ve yazılarımdan dolayı yargılandığım 7 mahkemem var..
Bunlardan birisi de; şuan İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı grevini yürüten, (Zeytinburnu eski ilçe emniyet müdürü) Cenk Özmen’in, yazdığım bir çete haberinde kendisine de hakaret ettiğimi ve haksız ithamda bulunduğum gerekçesi ile Ceza davası açmıştı..
Bakırköy 33. Asliye Ceza Mahkemesi geçen haftaları kararını verdi..
Benim ifade özgürlüğü çerçevesi içerisinde Emniyet Müdürüne hakaret etmediğim ve ithamda bulunmadığım gerekçesi ile Beraat ime karar verdi..
Yasa gereği karşı tarafın Karara itiraz sürecini bekledik..
Ve önce ki gün İstanbul’da savunmamızı yürüten Erikel Hukuk Bürosu bana Beraat kararımın kesinleştiğini bildirdi..
Hakaret mi? Gerçekten ben Emniyet müdürüne hakaret etmedim, sadece uyardım..
FETÖ'YE YARDIM ETTİ" İDDİALARINA SON NOKTAYI KOYDU.. "BÖYLE BİR SUÇLAMA OLAMAZ, KOVUŞTURMAYA GEREK YOK" diyerek, TAKİPSİZLİK KARAPL NİYE KAÇIYORSUNUZ YALANCILAR VERDİ' görseli olabilir" />
Bu Haber 286155 Defa Okunmuştur