AKP Hükumetinin son çıkardığı KHK'da; "Sivil çeteleşme" görüşlerine önemli bir isim daha eklendi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP'nin KHK'sına olağanüstü destek verirken, Ülkücü ve Milliyetçi Hareketin öncü Şehidi ve efsane devlet adamı Gü Sazak'ın oğlu, MHP Genel Başkan Adayı Süleyman Servet Sazak, Devlet ilkelerini ve Türk Töresini göz önüne koyarak, AKP'nin bu KHK'sına, çok anlamlı ve sert ifadeler ile tepki gösterdi..
Bu KHK'nın bir Kabile devleti arzusu içerdiğine vurgu yapan MHP'li Süleyman Servet Sazak; Twwitter hesabından yaptığı açıklamasında;
"Yaklaşık bir buçuk yıldır bile isteye uzatılan OHAL’i; olağanüstü hali gerektiren şartların dışına taşıyarak yargıyı ve yasamayı baypas eden siyaset kurumu; bu kararname ile yürütme yetkisini de temsil ettiği siyasi tarikat müritlerinin insafına ihale etmiş gözükmektedir. Siyasal kabileci bu arzu; siyasal bir patolojiyi ve hamasi kavramlarla perdelenmiş bir yok etme iştahını işaretler" yorumunu yaptı.
MHP Genel Başkan Adayı Süleyman Servet Sazak; tepkilerini şöyle sürdürdü;
"Devlet son kertede örgütlenmiş toplumu ifade eder; toplumlar devletleşme niyetleriyle adaleti, güvenliği, yasamayı ve yürütmeyi ve örgütlü yapılacak faaliyetleri DEVLET’E ve kurumlarına devretmiş olurlar. Çağdaş devletler bireyi, bireyin haklarını ve toplumun geleceğini adaletin sahasında inşa eden devletlerdir. Bu anlamıyla devlet olmak sosyal bir hak devridir; bireyin ve toplumun can ve mal emniyetini sağlama yetkisini devlete bırakma kontratıdır.
Bu genel çerçeve içinde bakıldığında son 696 Sayılı KHK; devlet olmanın tabiatına aykırı ve tersine bir hak devrini işaret etmektedir. Bu kararname ile devlet; suçu tarif, suçluyu cezalandırma ya da infaz yetkisini sivil-militer güçlere devretmekte ve yasaların tesisi yasa dışı unsurların inisiyatifine bırakılmaktadır.
Anayasal devletler için bu tasarruf; kabulü imkânsız bir tasarruftur ve bir aşiret devletinin vahşet arzusunu işaretler. FETÖ gibi senelerdir alnı secdeli insan maskesiyle toplumun ve devletin her kademesine sızmış, himaye edilmiş, siyasi ortaklıklar oluşturmuş, mevziler tutmuş ve siyaset kurumuyla servet ve niyet ortaklığı yapmış bir örgüt düşünüldüğünde; bu durum daha bir vahim hale gelmekte ve senelerdir tetiklenen toplumsal yarılmayı toplumsal infazlar sahasına taşımaktadır.
Yaklaşık bir buçuk yıldır bile isteye uzatılan OHAL’i; olağanüstü hali gerektiren şartların dışına taşıyarak yargıyı ve yasamayı baypas eden siyaset kurumu; bu kararname ile yürütme yetkisini de temsil ettiği siyasi tarikat müritlerinin insafına ihale etmiş gözükmektedir. Siyasal kabileci bu arzu; siyasal bir patolojiyi ve hamasi kavramlarla perdelenmiş bir yok etme iştahını işaretler.
Hamasetin sahasında ve hakikatten kopuk kavramlarla suç ve suçlu tabirleri ortaya atmak ve muğlâk kavramlardan hareketle infaz yetkisini paramiliter gruplara devretmek; devleti hayatın dışına atmak demektir ve bir siyasal kabile militarizmine tekabül eder. Kabile devletlerinde, kabile reislerinin kursağı; biat etmeyen her sesi muğlâk kavramlarla hain ilan etme kolaycılığından beslenir. Bu zaviyeden bakıldığından son KHK devleti yok sayan bir kabilenin niyet ifşasıdır; yasalara rağmendir, adalete rağmendir, Türk Milletinin geleneksel kodlarına rağmendir.
Anayasal devletlerde bireyin ya da sivil grupların devletin fonksiyonlarını icraya soyunmasının karşılığı terördür. Ve hiçbir sivil terör hiçbir hamasi kavramın şefaatiyle vahşet olmaktan kurtulamaz.
Senelerce hain örgütle niyet ortaklığı yapan siyasi tarikatın muhalif her sesi yaftalamak için kullandığı maymuncuk kavramlarla sivil grupları suç isnadına ve infaza teşvik etmek; ilkel bir kabile üslubudur, vahşidir, Türk’ün devlet töresine aykırıdır. Türkiye acilen vahşete icazet çıkaran bu kirli niyeti baypas etmeli; yasamayı yasamaya, yargıyı yargıya, yürütmeyi yürütmeye bırakmalı ve devlet, devlet olmaktan kaynaklanan görevlerini hiçbir siyasi tarikatın paramiliter gruplarına devretmemeli idi"
Bu Haber 548008 Defa Okunmuştur