MHP Genel Başkan Adayı ve eski Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Servet Sazak; Anayasa’da dayatmalarla yapılan değişikliğe işaret ederek; “Mesnetsiz söylemlerle davet edilen yer; ne yazık ki bütün kuvvetlerin tek elde toplandığı, dengesiz ve denetimsiz, Baasçı bir parti düzeneğidir” vurgusunu yaptı.
“Referandumun bugün için şaibesiz tek sonucu “ATI ÇALMANIN” adalet sayıldığıdır. Bütün serveti, bütün kudreti ve bütün kadrosuyla devletin bir parti adına kampanya yürüttüğü, millete karşı yürüttüğü referandum süreci; yasalara rağmen oluşu, adalete rağmen oluşu, ahlaka rağmen oluşuyla siyasal tarihimizde şaibeli bir kırılma süreci olarak yer alacaktır” hatırlaması yapan MHP Genel Başkan Adayı Sazak; değerlendirmelerini şöyle sürdürdü;
“Bu süreç muhtelif hayat algılarını, muhtelif Türkiye algılarını, muhtelif gelecek algılarını temsil eden siyasal yapılarda da ideolojik kırılmalara yol açmış ve maalesef despot meziyetler yüklenen kavramlar reelpolitiğin yerini almıştır. Adeta milletimizin kutsallarıyla milletimizin iradesi rehin alınmak istenmiştir.
Milletin, devletle bir arada yaşama kontratı olması gereken anayasa metni; bir parti devletinin, kadim siyaset etme kültürümüze rağmen maalesef toplumun bir kesimi tarafından kabul görmüştür. İstikrar gibi tırnakları ojeli bir hamaset ucubesiyle tasdike zorlanan bu metin, son kertede yasadışı fiili durumun yasal hale gelmesi; onların tabiriyle istikrarın, bizim tabirimizle STATÜKONUN devamı demektir.
Yasanın yürürlüğe girmesiyle değişecek olan tek şey; devlet aklının yerini parti aklının alması ve devlet bürokrasisinin yerini parti bürokrasisine bırakmasıdır. Daha çok üretim, daha çok yatırım, daha çok bölünmüş yol, daha çok köprü gibi mesnetsiz söylemlerle davet edilen yer; ne yazık ki bütün kuvvetlerin tek elde toplandığı, dengesiz ve denetimsiz, Baasçı bir parti düzeneğidir.
On küsur yıldır siyaset kurumu tarafından istikrarlı bir şekilde sürdürülen alan ihlali, yasa ihlali, adalet ihlali YSK’nın yasadışı uygulamasıyla anayasal bir çerçeve kazanmış; daha doğrusu statüko, kendisine anayasal suç ortakları bulmuştur. Kimse alınmasın; onaylayanlar dünün yasadışı fiili durumunu onaylamışlardır, sözde istikrarı yani statükoyu onaylamışlardır, parti devleti tüzüğünü onaylamışlardır.
Bilinmelidir ki; referandum sonucu ne olursa olsun ahlaki çökmüşlükten, ideolojik yırtıktan, ekonomik kuşatmışlıktan, dış politikadaki yalnız kalmışlıktan kurtulmanın yolu yasaları değiştirmek değil yırtık zihniyeti değiştirmek, kirli vicdanı değiştirmek, karanlık niyeti değiştirmektir.
Her ilmi disiplinin sonuçlar üzerinde söyleyecekleri vardır ve elbet her birinin baktığı yerden kullandığı argümanlar o ilmi disiplinin literatürü çerçevesinde doğrudur. Ancak Türk’ün coğrafyasında, Türk Milletinin bir arada, Türk Milletinin devletiyle bir arada yaşama konusundaki çekinceleri, endişeleri mutlaka TÜRKÇE okunmalıdır.
Öncelikle önümüzdeki kompozisyon; emperyal oyuncuların yüzlerce yıllık dayatmalarına rağmen Milletimizin soy üzerinden, mezhep üzerinden ayrışmayacağının resmidir. Bir parti adına kampanya sürdüren devletin; kâfirleştirici, teröristleştirici, hainleştirici üslubuna rağmen Türk Milleti bu kirli tuzağa düşmemiş; bireysel yaşama alanına, kadim töremizin adalet bayrağına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisine alkışlanacak bir cesaretle sahip çıkmıştır
Bugün bizim parti devletine TESLİMİYET EVRAKI addettiğimiz metne karşı tutumlar mezheplere göre dağılmamış, ırka göre dağılmamış, coğrafyaya göre dağılmamış; irfana, kültüre, üretime ve yaşama üslubuna göre kümelenmiştir. Türkiye sevgisini Türkiye için katma değer üretmek, erdem üretmek, gelecek üretmek, irfan üretmek olarak algılayan kesimler; şahsiyetçi bir duruşla Tek Adam rejimine onay vermemiş ve görünen o ki daha çok üreterek, daha çok derinleşerek ve Türkiye’nin geleceğine daha çok sarılarak direneceğini Türkçe bir duruşla ortaya koymuştur.
Kirli bir sadaka ekonomisiyle köleliğe ikna edilmişlerin tavırlarını; tasvip etmemekle birlikte anlıyoruz. Ancak bu anlıyor oluşumuz bugün, Türkiye’nin asıl meselesinin yasalar değil daha çok üretmek, insan için üretmek, Türk için üretmek, Türkiye için üretmek olduğu gerçeğini ötelemiyor. Bütün bu kalitatif öbeklenmeye rağmen Türk Milleti yaşama üslubu üzerinden daha fazla ayrışmamalı ve siyaset aktörleri mutlaka birleştirici bir sevgi dilini kullanmalıdır.
Parti devleti tüzüğünün yarın partili aktörlere despotlaşma esnekliği verecek olmasına rağmen Türk Milleti; kendisi kalarak, bir olarak, demokrasi kültüründen, adalet duygusundan ve bireysel yaşama alanından asla vazgeçmemeli ve yarın yüzleşmek zorunda kalacağımız Baasçı siyaset etme yöntemine; yine kendine has birleştirici bir direnme üslubuyla itiraz etmelidir.
Kimse unutmasın ki; bizim can emniyetimiz Türkiye’nin can emniyetidir, bizim mülk emniyetimiz vatanın emniyetidir, bizim kaygılarımız Türk Milletinin kaygılarıdır. Türk Milleti, birleştirici bir direnme üslubuyla Türk Milletini beka sorunu yaşar hale getiren arızalı aktörlerden, siyasi kusurlardan ve ideolojik aldanışlardan kurtulmanın yolunu mutlaka bulacaktır.
Hatırlatmak isterim ki; gelecek, biat edenlerin değil soru soranlarındır.
Gelecek; insanın geleceği adına, Türk’ün geleceği adına, İslam’ın geleceği adına kaygısı olanlarındır.
Gelecek, kadim töremizin adalet bayrağı altında toplananlarındır.
Gelecek, Milli Mücadele ruhuna ve Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez ilkesi olan demokrasiye inananlarındır.
Gelecek, TÜRK MİLLETİNİNDİR”
Bu Haber 946122 Defa Okunmuştur