Bugün siyaset kurumunun; sorması gereken asli sorulardan uzaklaşıp Allah’ın soracağı sorularla bireysel alanı daralttığına, tarikatlardan rol çalmış göründüğüne dikkat çeken MHP Genel Başkan Adayı ve Eskişehir milletvekili Süleyman Servet Sazak; "Unutulmamalıdır ki; siyaset kurumunun tarikatlaşmasının siyaset bilimindeki karşılığı sivil despotizmdir" vurgusunu yaptı
Ülkemizde, siyasetin tarikatlaştığına işaret eden MHP'li Süleyman Servet Sazak, değerlendirmelerini ve uyarılarını şöyle sürdürdü;
"Döneminin en büyük siyasi ve askeri gücünü temsil eden Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un fethi sonrası askeri ve sivil bürokrasiye bütün zamanları kuşatacak bir hatırlatma yapar;
“İnsanlara Allah’ın soracağı sorular sorulmamalı, kulun kula soracağı soruları sormalıdır. Aç mısın, geçinebiliyor musun, can emniyetin, mülk emniyetin var mı?”
Bu sesleniş bir siyaset tanımlaması, bir siyasi ahlak tasviridir.
Siyasi tarih hafızamız ve siyaset etme geleneğimiz hatırlatıyor ki; mukaddes olan ile ilişkisini siyaset üzerinden kuran bireyler; inandıklarının mümini olmaktan çıkar, inançlarının siyasi görevlileri haline dönüşürler.
Bu çerçevede baktığımızda, bugün siyaset kurumu; sorması gereken asli sorulardan uzaklaşıp Allah’ın soracağı sorularla bireysel alanı daraltmış, tarikatlardan rol çalmış görünüyor. Unutulmamalıdır ki; siyaset kurumunun tarikatlaşmasının siyaset bilimindeki karşılığı sivil despotizmdir.
Siyaset bürokrasisi, çöp konteynırlarında yemek toplayanlardan daha fazla insanların etek boyu ile ilgileniyorsa; siyasi gelenek yerini bir tarikat geleneğine bırakmış demektir.
Bugün siyasetin ana gövdesini oluşturan bireylere “aç mısın, can emniyeti var mı, mülk emniyetin var mı” demeye vicdanı yetmeyen, adaleti yetmeyen, merhameti yetmeyenlerin sığınabilecekleri tek liman kendi siyasi kutsallarıdır.
İşte günümüz Türkiye’sinin siyasi kilitlenmiş liğinin kaynağı budur.
Bu durum kadim töremizin alışık olduğu bir siyaset etme biçimi değildir. Siyasi figürlerin siyaset etme üslubunun kutsallaşması; derin bir ahlaki yarılmaya davetiye, mukaddes addedilmiş bir inanç fanatizmini tahrik demektir.
Siyasal arenalarda ahlak, bireyleri sorgulama sopasının ismi değil siyasal aktörlerin insanın en tabi ihtiyaçlarını karşılarken gözeteceği bir değerler silsilesidir.
Ahlak siyasal aktörlere Fatih Ata’nın işaret ettiği ihtiyaçları karşılama üslubunu kurarken lazımdır; adaleti uygularken lazım, hürriyeti uygularken lazım… Aksi durumda siyasal aktörler kutsallaştırıldıkça bütün mesuliyetlerinden kendilerince kutsal bir cümlenin ardına sığınarak kurtulurlar: “Allah affetsin, kandırıldık.”
Siyaset bürokrasisi bireylere norm, siyasi arenaya kutsallar üretmeyi bırakmalıdır ve bireylerin kutsallarıyla ilişkisi sadece inanışları vasıtasıyla olmalıdır. Bu kaotik durumun çözümü yine kadim töremizde, atalarımızın siyaset üslubundadır.. İNSANLARA ALLAH’IN SORACAĞI SORULARI SORMAYINIZ"
Bu Haber 1657803 Defa Okunmuştur