OZAN ARİF yazdı
www.haber2000.com
KİM SAYGIYI HAK ETMİŞTE,
OZAN ARİF GÖSTERMEMİŞ?!..
Artık bu işin saklısı gizlisi kalmadı!
Hatta örtülü ifadesi, yani imâsı da kalmadı!
Artık bunu sadece ben de değil, herkes görüyor herkes...
Konu;
İlgilendiren ilgilendirmeyen herkesin konusu olmuş...
Köylerde, muhtardan, sürüsünün peşindeki çobana,
Şehirlerde, resmi dairelerden esnaf arastalarına kadar, berberin, manavın, kasabın hatta inanmayacaksınız ama,
ayakkabı boyacısından tutunda simitçi kardeşlerimizin diline kadar düşmüş durumda...
Her ne kadar müstakbel genel başkan adayları yumuşak ifadelerle,
"sayın" "sevgili" gibi kelimelerle sıfatlandırsalar da,
vatandaş neyin ne olduğunu biliyor!
Vatandaşın dilinde artık o "sayın" değil...
Vatandaşın dilinde artık o "sevgili" değil...
Bey-mey, lider-mider zaten değil!..
Ülkücüleri idare etmeye kalkanların;
Ülkücülere kıro gözüyle bakan,
ülkücülerin bıyığıyla çorabıyla dalga geçen,
hayvan terbiyecisi havalarında ülkücüleri güya terbiye ediyormuş pozları takınan,daha gelir gelmez;
" Ey ülkücüler... Ülkücü hareketin misyonu ve vizyonu değişmiştir, kendinizi buna alıştırın.." diyerek, hareketin genleriyle oynayan...
Başbuğ'un çizgisine düşmanlığını, Başbuğ'un daha sağlığında "Milliyetçi Çizgi" adlı bültenle açık açık ortaya koyan...
Fırsat eline geçince de hayata geçirdiği bu düşmanlığı, ülkücülerin literatüründe pek kullanılmayan "misyon-vizyon değişikliği" gibi kompleksli bir kavramla kamufle etmeye çalışan...
Türkeş'in dizinin dibinde yetişen Türk milliyetçilerine,
yeniden milliyetçilik tarifi öğretmeye kalkan,
Ecevit'ten çok şey öğrendiğini söylerken, Başbuğ'dan bahsetmeyi işkence gibi gören ve bunu (kılıcının kestiği ilk günlerde) bariz bir şekilde belli eden,
Kendinin eğilip ellerinden öpmesi gerekirken, sakalları pamuk gibi ağarmış, pir-i fani denilecek durumdaki yaşlılara elini öptürerek bizi ciğeri beş kuruş etmeyenlerin ağzına sakız eden,
Devlet Erki'ni temsil ederken,
Diyarbakır'da bölücü belediye başkanına gösterdiği şefkatin onda birini Ülkücü Belediye Başkanlarına göstermeyen,
onları özel kaleminde saatlerce bekleterek onurlarıyla oynayan,
Koskoca hareketi orta okulda "Kızılay Kolu" idare eder gibi,
het-hüt'le idare eden, yani kendi camiasına horozlanmaya bayılan,
Ama, itin-köpeğin kendisi için " ağzı salyalı " tariflerine sesi çıkmayan,
çıkmadığı gibi onlara karşı adeta tavuklaşan...
İşine gelince "Ülkücü İrade"yi ağzından düşürmeyen,
Ama "Ülkücü İrade"nin her tarafta "Yeter artık... Başımızdan git.." demesine aldırmayıp kulağını tıkayan,
aldırmadığı gibi de Ülkücü İradeye ve delegelere " Kayyum"u göstererek sünnetçi korkusu veren vs..,
Daha sayayım mı?
Daha belki 500 husus sayarım...
Ama netice olarak yukarda yarım bıraktığım gibi;
Ülkücüleri idare etmeye kalkanların....
Ülkücü harekete ve ülkücülere saygısı olmayan birine artık
"sayın-mayın" "sevgili-mevgili" deme lüksünün olduğunu sanmıyorum...
Ama bu siyasetin gereği ise, diyenlerin kendisi bilir...
Ben hayatta demem...
Hak etmeyene saygı-sevgi göstermek, eşeğe çiçek koklatmak gibi bir şey...
O sandalyeye daha önce talip olan biri de;
" Sayındır, sevgilidir, kıymetlidir, şöyledir-böyledir, iyidir hastır "
demişti...
Ben de o zaman kendisine,
" Yahu arkadaş iyi ise... Has ise... bu kadar sayın, mübarek ise...
O zaman karşısına neden aday oluyorsunuz ki? Olmayın!.." demiştim.
........
Şimdi yine söylüyorum...
Bırakın şu siyasi nezaket ağızlarını!
Çirkine çirkin demezseniz, işte görüyorsunuz kendini dünya güzeli sanıyor!
Anlamaz kardeşim anlamaz...
Anlasa, yani hakikaten sayın olsa, hakikaten saygıyı hak etse,
Orada şimdiye kadar bir dakika durmaz ve "Hareket"in önünü açardı açar...
Ama belli ki öyle bir niyeti yok...
Ve yine belli ki yeni bir sandalye meydan muharebesine hazırlanıyor!
Yani Beyler, Bayanlar;
Hiç kusura bakmayın sizinle aynı dili konuşamıyorum!
Zaten önemli olan aynı dili konuşmak da değil!
Önemli olan aynı duyguları paylaşmaktır.
Aynı duyguları paylaşmak umuduyla hepinize kolay gelsin.
Bu Haber 2091442 Defa Okunmuştur