OZAN ARİF yazdı
TUZAKTAKİ YEM!..
Nihayet AKP’li vekillerin arasından biri delikanlıca çıktı, kafalarındaki gerçek hedeflerini meclis kürsüsünden kustu!..
Kustu-mustu ama helal olsun kendine göre hakikaten delikanlıymış(!)
Dedi ki;
“ Ben Anayasa'da değişmeyen maddelerin olmasını kabul edemiyorum..„ dedi.
Yani adam ( partisinin siyaseten sakladığı ) gerçek niyetlerini bağıra bağıra haykırdı...
Çık düzelt dediler...
Çıktı (beyinlere çakar gibi) düzeltme falan yapmadan aynısını tekrar haykırdı...
Daha açıkçası;
Bizim, bizden sandığımız arkadaşların, bizi uyutmak için bize kırmızı çizgilerimiz diye sunulan şu Anayasa‘nın ilk dört maddesi var ya,
Hani Anayasa‘da yazılı şekliyle;
.............................
“ I. Devletin Şekli
Madde 1-
Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2-
Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti.
Madde 3-
Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ayyıldızlı al bayraktır.
Milli marşı 'İstiklal Marşı' dır.
Başkenti Ankara'dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4-
Anayasanın 1'inci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2'nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3'üncü maddesindeki hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
..........................
Şeklinde ifade edilen maddeleri kastederek...
Meclise (daha doğrusu bizimkilere) açıkça diyor ki;
“ Bakmayın şimdilik size köprüyü geçene kadar dayı dediğimize,
köprüyü geçer geçmez biz bu maddelerin anasını ağlatacağız!..
Sizi öpe, öpe bu maddeleri kaldıracağız bunu o kafanıza iyi sokun diyor...
“ Dervişin fikri neyse, zikri de odur..„ derler ya, hah işte tam bu atasözünün dediği gibi...
Bizimkiler de hâlâ;
“ Yaaa gördünüz mü? Evet yeni anayasa yapmaları için koltuk değneyi olduk ama ilk dört maddeye dokundurtmadık!..„ diye bize kahramanlık taslıyorlar...
Yarın Allah bilir yedikleri fışkıyı bu şekilde savunurken de aynı tekerlemelerle ülkücülerin zekâlarıyla alay etmeye devem edecekler.
Hâlbuki ki, ülkücüler o dört maddenin o anayasa taslağına, tuzağa konulan yem gibi yerleştirildiğinin çok iyi farkındalar...
Yani benim ülküdaşlarım tuzağa konan yemi lütuf sanacak kadar kendileri gibi aptal değiller...
Yarın milletin arasına çıkacak olurlarsa bunu hesaba katsınlar!
Hülâsa el niyetini açık açık hatta bangır bangır bağırıyor, bizimkiler ise kulaklarını adeta tıkamışlar,
( Dur yahu bir dakika ne oluyor bile demeden...) ipin ucunu bir sultanın eline verecek maddeleri hâla birer birer geçirmeye devam ediyorlar...
Neden?
Neden olacak Bey‘lerine yaranmak için!..
Daha açıkçası gelecek seçimde ceylan derisi koltuklarından ayrılmamak yani yapılacak ilk seçimlerde yerlerini sağlama almak için...
Kendilerini bugünün Beyzadeleri sananlar, yarının beyzadeleri olacaklarını anlamayacak kadar da uyuşmuşlar...
Ferasetleri donmuş, ferasetleri...
Peki, Bey denilenin derdi ne?
O kime yaranmak istiyor?
Efendim onu hiç sormayın!
Onun bir de değil, tam iki koltuk derdi var!
Birini kayıp etse biri gider...
Öbürünü kayıp etse diğeri gider!..
O sebeple o şimdilik müstakbel sultana yaranmak, O’nun eteğine yapışarak kendini sağlama alma peşinde...
Şu meseleyi biraz aç falan diye aklınızdan geçiyorsa, dostlar yazı çok uzadı...
Müsaade ederseniz onu gelecek sefer bir destanla açıklamaya çalışayım.
Biraz sabır lütfen...
Bu Haber 1157989 Defa Okunmuştur