OZAN ARİF yazdı
YALANCININ YEMİNİ Mİ OLUR BE?
Hani size en son,
Mevlânâ diyarında Mevlana’nın sözleriyle süslenmeye çalışılmış bir konuşmadan bahsetmiştim...
O konuşmanın içinde bir de bir bölüm vardı ki, evlere şenlik!
Yemin kavramının çok kullanıldığı bir bölüm.
O bölümde şöyle diyordu;
..........
“ Değerli Basın Mensupları,
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Ülkemiz için yeminimiz vardır. Ve bu yemin bir kere edilmiştir.
Bizim için yeminler bozulmak, çiğnenmek için değil; tutulmak, uğruna gerekirse kendimizi feda etmek içindir.
Yemin, Türkiye’nin tarihsel hak ve çıkarlarıdır.
Yemin, Türklüğün bekası, Ötüken’in buyruğu, Söğüt’ün hatıralarıdır.
Yemin, Türk milletinin birliği ve sağlam iradesidir.
Yemin, bağımsız yaşama ülküsü, esarete yıldırım gibi inmiş tokattır.
Yemin, 19 Mayıs 1919’daki ilk adım, 23 Nisan 1920’deki ilk açılış, 29 Ekim 1923’deki ilk ilanın namusudur.
Yemin onurdur, omurgalı duruştur, milli sesleniştir, kardeşliğimizi koruma ve müdafaadır.
Yemin şehittir, gazidir, ecdadımıza verdiğimiz söz, mükellefiyet altına girdiğimiz manevi borçtur.
Yemin ettik, dönmeyeceğiz.
Yemin ettik, durmayacağız.
Yemin ettik, vazgeçmeyeceğiz.
Yemin ettik Türk bayrağını hak ettiği, dilediği, istediği yere; ama öyle ama böyle sonunda, son nefer kalsak da dikeceğiz..„
..........
Evlere şenlik dememin sebebini anladınız mı?
Bakar mısınız, bir “evet„ uğruna içini boşaltmadığı daha hangi kavramlar kalmış ki?
Bir Ülkücünün hoşuna gidecek bütün kavramları kullanmış...
Hiç bir ülkücüye sormadan, ülkücülerden ziyade kendi himayecilerinin gözüne girmek için yapıştığı “evet„ kelimesini Ülkücülere kabul ettirmek için atmayacağı takla, ağzında ıslatmayacağı bakla yoktur...
Ama artık yemezler...
“Bu zamana kadar hangi sözüne sahip çıktın da, şimdi yeminden bahsediyorsun?.„ diye sormazlar mı adama?!..
Koskoca binanın duvarından aşağı sallandırarak şov yaptığın “Andımız„a sahip çıktın mı da, şimdi and'dan, yeminden bahsediyorsun?
Artık Ülkücüler yeminine göre insanlara inanmayı bıraktı...
Biz artık insanına göre sözlere, yeminlere itibar ediyoruz.
Doğruların zaten yemine ihtiyacı olmuyor.
Ülkücüler artık biliyor ki;
Ruhu başkalarına zulüm edecek kadar manadan uzak olanların, yemini-memini olmaz...
Olsa bile inanılmaz...
Yıllardır her Allah diyene inanmaktan öyle acı dersler aldık ki;
Artık her Allah diyene inanmadığımız gibi, yeminine de inanmıyoruz.
........
Mesela; ben Rahmetli Başbuğ‘umuzu hiç yemin ederken görmedim...
Hatta yemini bırakın, öyle ikiye bir zart-zurt söz verirken bile görmedim...
Onun için de, O’nu “Adamdı„ isimli destanımda anlatırken dedim ki;
..........
“ Üç rey için yalan denen illete,
Rağbet edip hiç düşmedi zillete!
Kolay kolay söz vermezdi millete,
Verirse sözünde duran adamdı..„
..........
(Haaa demekki;
Ozan Arif adam olmayana “ Adam değilmiş „ demesini bildiği gibi,
Adam olana da “ Adam „ demesini biliyormuş değil mi?)
Neyse tekrar Konya‘ya (pardon) konuya dönecek olursak;
Yazdıklarımızdan; “ hiç bir söze, hiç bir yemine inanılmaz..„ gibi bir mana çıkarılmasın lütfen...
İnanılacak adam var... İnanılmayacak adam var....
İnanılacak söz var... İnanılmayacak söz var...
Yemin de aynen böyle!
Zalimlerin, egosunu yani benliğini her şeyden üstün tutanların veya menfaatinin kölesi olmuş zavallıların yeminine inanmak, tam bir gaflet olmaz mı?
Hem de gafletin dik âlâsı olur...
Yukarıda arz ettiğim gibi kişiliği yüce olan, bilgide derin olan, imanda yüksek olan, yani mert olan insan yemine-memine lüzum kalmadan sözünde durur zaten!
Durmayanlar da işte böyle, kıpti kızının sakızı ağzından düşürmemesi gibi, yemin kavramını ağızlarından hiç düşürmezler...
Hem de bazen ne uğruna biliyor musunuz?
Kuru bir “evet „uğruna!..
Esasında geçende dediğim gibi “evet„ bile değil, koltuk uğruna koltuk!..
Şimdi biliyorum kendini “evet„ kelimesine zincirlemiş olan bazı zavallılar, dün içine tükürmeye kalktıkları benim çömleğimi, bana savunmaya kalkacaklar!!!
Hiç boşuna savunmasınlar!
Zira kendileri onu savunurken ne kadar sahtekârlarsa,
Savundukları da “ koltuk için evet „ derken, en az onlar kadar sahtekâr!
Onlara tavsiyem kendiişlerine baksınlar...
Onlar kendi yalanlarıyla ve yalancılarıyla meşgul olsunlar!
Yani bana içini dışını ezberlediğim o çömleğin dibinde altın var demesinler!
Artık yemem!
Çünkü aynen kaşık gibi, girdim çıktım biliyorum!
Zevzekliğin lüzumu yok!
Bu Haber 1672618 Defa Okunmuştur