OZAN ARİF yazdı
HANİ NERDE O SALALAR?
Bir yandan mübarek Ramazan dedim...
Bir yandan “sus be Arif, zaten hastasın„ dedim...
Bak doktorlar bile her şeye kafa takma diyor, yani düşünmeyeyim, yazmayayım dedim...
Ama ne mümkün!..
Yüreğime laf anlatamadım ki...
Sabredemedim arkadaş sabredemedim...
Çünkü sabredilecek gibi değil!
Şehitler geliyor şehitler...
Ha diyeceksiniz ki;
“Şehitler iki-üç günde bir, hatta hergün geliyor„
Belki de, “bu durum yeni değil ki, artık şehit verme hususunda nasırlaşan bir millet olduk adeta..„ diyeceksiniz...
Yahu tamam da, her şehit haberi duyunca yüreğimde yumru yumru biriken duygularımı şu son helikopter düşüşüyle verdiğimiz şehitlerden sonra artık içimde zapt edemez duruma geldim.
.......
Ben şimdi, bu helikopter meselesinden ötürü, benim de kafamda bir sürü soru işaretleri dolaşmasına sebep olan hususla kafanızı karıştırmayacağım.
Yani;
“Düştü mü? Yoksa düşürüldü mü?„
Yüksek gerilim hattına çarparak mı düştü?
Yoksa düşerken veya düşürülürken mi yüksek gerilim hattına çarptı? gibi, bir tartışmaya girmek istemiyorum.
Devletin dediğine inanmak istiyorum.
Kaza diyorlar... O zaman demek ki kaza!..
Ama benim derdim;
“kaza mı veya değil mi„ meselesinden daha başka!
Benim derdim şehitlerin hayat hikâyelerini dinlerken azdı... Azdı!
Azdı çünkü;
Bir gün önce üç... Bir gün sonra on üç...
Duyguları zapt etmek güç... Düşünceleri zapt etmek güç...
Dile kolay dile... İki günde acıları birbirine karışan 16 şehit...
Televizyonlardan şehitlerin hayat hikâyelerini dinlerken,
Ciğerime asit döktüler sanki!
Her vatan evladının yüreği gibi benim de yüreğim yandı!
Nasıl yanmasın ki?
Bugün kahramanlarımız diye cafcaflı nutuklar atarak, bayrağa sarılı tabutlarının önünde dizilerek ve top arabasıyla ahirete yolcu ettiğimiz o şeref abidelerimize dün hain damgası vurmuşuz hain...
Kimine “Fetöcü„ demişiz, Kimine “ Balyozcu„ demişiz...
Hey size diyorum size!..
Şimdi de utanmadan abdesthane bardağı gibi tabutlarının başında dizilmiş kameralar görsün diye de ön sıraya geçip, imamın;
“Haklarınızı helâl ettiniz mi?„ sorusuna,
“helal ettik..„ diye cevap veriyorsunuz...
Tuh sizin yüzünüze!..
Etmeyin ulan etmeyin be...
Onların sizin helâlliğinize ihtiyacı yok.
Hem sizin ne hakkınız var da neyi helal ediyorsunuz ki?
Siz hakkınızı helal etseniz bile, bir zamanlar o onuruyla, haysiyetiyle, askerlik şerefiyle oynadığınız kahramanlarımız, size haklarını helâl edecekler mi bakalım?
Daha doğrusu sizin onlardan helâllik istemeye yüzünüz var mı?
Siz önce bunu düşünün bunu...
Dün hain damgası vurduğunuz o yürekler, sizin ancak edebiyatını yaptığınız,
Tek devlet, tek vatan, tek bayrak için, puşt pusuların kol gezdiği dağ başlarında can verdiler can...
Yani şehadet şerbetini içerek onlara aguşunu açmış olan Peygamberin kucağına koştular...
Peki, şimdi soruyorum...
Devlet ricaline, siyaset ağalarına, belediyelere soruyorum!
Hatta Allah‘ın evi dediğimiz camilerimizin imamlarına, müezzinlerine, onların da üstü, müftülere soruyorum müftülere!...
Ve o;
“Selaları yasaklayan ihtilâllerden, ihtilâlleri engelleyen selalara„ nutukları atan Diyanet İşleri Başkanı‘na soruyorum;
Hepsine soruyorum hepsine...
Efendiler... Beyler;
Şu sıra, sıra tabutları dizilen şehidimiz, yoksa şehit değil mi?
Eğer şehit iseler, hani nerde o salalar?
Yoksa artık dini de, Diyaneti de, Ezanı da, Sala‘yı da (tövbe haşa) Kur‘an‘ı da birilerinin keyfine göre mi devreye sokmaya başladık?!
Veya edepli-edepsiz diye şehit ailelerini sınıflara ayırdığımız gibi, şehitlerimiz de sınıflandırılıyor da haberimiz mi yok?
Her camide salalarının verilmesi için, hem de 3-5 defa verilmesi için, şehitlerimizin illa 15 Temmuz gecesinde mi şehit olmaları lazım acaba?!
“Hayır canım... Olur mu öyle şey?„ diyorsanız,
Peki, o zaman tekrar soruyorum;
Hani nerde o salalar?
Hani nerde o demokrasi nöbeti diye milleti meydanlara dökmeler?
Hani nerde o bütün afiş panolarını afişlerle doldurup, halkı meydanlara toplayarak, ekmek elden, su gölden sabahlara kadar yapılan sahne nutukları, icraatları!?
........
Aynı şeyler bütün şehitlerimiz için yapılamaz mı?
Her şehidimiz için vatanımızın bütün camilerinde sala verilse olmaz mı?
En azından böylesine sıra sıra şehit tabutlarının dizildiği dönemlerde halkı meydanlara çağırıp şehadet şerbetini içenlerin geride bıraktıkları yakınlarıyla dayanışma, milletin de birbiriyle daha çok kenetlenmesi yapılamaz mı?
Dün “demokrasi nöbeti„ adı altında yapılanlar, bugün “Vatan nöbeti„ adı altında yapılsa kötü mü olur?
Yine aynı şekilde dün “Yenikapı ruhu„ diye toplanan siyasiler, taraftarlarını alıp milyonlar oluşturarak;
Alın size “Hilâl ruhu..„
Alın size “Ay-Yıldız ruhu..„
Alın size “Türkiye ruhu... Vatan ruhu..„ diye,
Dünyaya karşı bu konudaki duyarlılığımızı sergileyemezler mi?
.......
Durun hemen kızmayın canım!
Geri atın o sizi iğrençleştiren siyasi şartlanmalarınızı...
Bir an için insan olun insan...
Ve düşünün...
Bütün bunları sorarken haksız mıyım?
Yoksa bu soruları sormaya da mı hakkımız yok?
Bakın Beyler;
Benim bu sualleri sormaya hakkım yoksa bile, vatan toprağının susuzluğunu kanlarıyla gideren o şehitlerimizin bu soruları sormaya haklarının olduğunu düşünüyorum.
Aaah ah... Daha neler düşünüyorum neler de,
Şimdilik bu kadar yeter!
Bu Haber 978553 Defa Okunmuştur