http://www.haber2000.com
https://www.facebook.com/osmantopal.tr
» PM'DE SERT ELEŞTİRİLERDE BULUNAN CHP'li AYTUN ÇIRAY : "HDP'den UZAK DURMALIYIZ"

PM'DE SERT ELEŞTİRİLERDE BULUNAN CHP'li AYTUN ÇIRAY : "HDP'den UZAK DURMALIYIZ"

SADECE GENEL BAŞKAN SEÇİMİNE ENDEKSLENMİŞ BİR KURULTAY, SONUCUN ASIL SORUMLULARINI VE GERÇEK ÇÖZÜMLERİ GİZLEMEKTEN BAŞKA BİR ŞEYE YARAMAYACAKTIR
Paylas
PM'DE SERT ELEŞTİRİLERDE BULUNAN CHP'li AYTUN ÇIRAY :
Siyaset - 26 Kasım 2015, Perşembe 14:30:50
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

www.haber2000.com

 

Kulislerden elde etdindiğimiz  bilgilere göre CHP parti meclisinde konuşan CHP İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray CHP içinde tartışmalara yol açacak bir konuşma yaptı. Sessizliğini bozan Çıray CHP yönetimini sert bir dille uyardı.

 

"Erdoğan’ın ‘yeni cumhuriyetin kurucu başkanı’ olmasına bir anayasalık mesafe kaldı. Acıyı ve gözyaşını kan olup akıtan bir iktidara karşı seçim kazanamadık; neden?" diye soran Çıray yapılacak Kurultay hakkında sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Geride bıraktığımız on üç yılda Türkiye son derece önemli ve dramatik diyebileceğimiz bir değişim yaşadı.

Son seçimin AKP’ye verdiği güçle artık “Yeni Türkiye” için anayasal rötuşlar yapılacak. 

Çünkü AKP’ye göre artık askeri vesayet zinciri kırılmış, Türkiye her alanda yükselişe geçmiş, “ileri demokrasi”yi yakalamış, büyük bir iktisadi ve sosyal dinamizm yaratılmıştır.

Yani Erdoğan ve AKP, “eski Türkiye”de  akıllardan dahi geçirilemeyen şeyleri başardı.

19.09.2011 tarihli çalışmamda “Türkiye’nin ‘hâkim parti’ sistemine geçmesinde AKP’nin büyük bir mesafe kaydettiğini” söylemiştim.

Şimdi ise Türkiye’de “hakim parti” sisteminin artık oturduğunu ve  Erdoğan’ın “yeni cumhuriyetin kurucu başkanı” olmasına bir anayasalık mesafe kaldığını söyleyebilirim.

Yeni Türkiye” Türkiye’de “hakim parti” sistemine geçildiği algısı ile birleştirildiğinde, bunun CHP için ne kadar tatsız sonuçlara  yol açabileceği açıktır.      

 

ARTIK “YENİ TÜRKİYE” ADI ALTINDA YAŞIYORUZ

 

Bundan sonra Türkiye hiç şüphe yok ki tarihinin en kritik beş yılına girmiştir.

Artık tehdit olarak düşündüğümüz ne varsa oraya adımımızı attık.

Siyasi ve sosyal tarihimizde hiçbir iktidarın rüyasını dahi görmedikleri imkânlarla nihai projelerini uygulama safhasına geldiler.                                                                                                                             

7 Haziran- 1 Kasım arasını da tam bir Rus ruleti sayılabilecek bir süreci Erdoğan çok iyi idare etti.

Kurşun muhalefeti vurdu.                                                                                                                                                                  

Tarihi hedefine, büyük ideolojik rüyasına ulaşmasına neredeyse ramak kaldı.                                                                           

Şimdi önümüzdeki hayati mesele bu adeta ‘ramak’ diyebileceğimiz mesafeyi almasına izin verip vermeyeceğimiz.

Hemen belirtmeliyim ki bu hayati sorunun cevabı içi boş bir siyasi iyimserlikle verilemez.                                                                                                          

Gerekeni gerektiği şekilde yapamazsak bizi bekleyen şey hayal kırıklığından ötedir.

 

ACIYI VE GÖZYAŞINI KAN OLUP AKITAN BİR İKTİDARA KARŞI SEÇİM KAZANAMADIK                                                                                                                                          

Bu kayıpların belki de en dramatik olanı mevcut seçmen desteğimizi de kaybetmek olacaktır.                                                                                                                                       

Bakın İzmir’de bile çan eğrisinin tepesine ulaştık.                                                                                                         

CHP 7 Haziran seçimlerinde katılan seçmenlerin %24.95’ine tekabül eden 11.518.070’inin oyunu almıştı.                                                                                                             

7 Kasım’da ise bu toplama sadece 591.915 seçmen ilave edebildi.                                                            

Sonuçta oransal düzlemde ancak % 0.38’lik bir artış gerçekleştirebilmiştir.

Hem de nasıl bir iktidara karşı?                                                                                                                                                                                

Yolsuzluklara bulaşmış, İnsani Kalkınma Endeksi’nde Türkiye’yi gerilere düşürmüş ve acıyı ve gözyaşını kan olup akıtan bir iktidara karşı.                                                                                                      

Yani ortaya çıkan muazzam ıstırap tablosunda zerre sorumluluğumuz olmadığı halde yerimizde saymışız.                                                                                                                                                            

AKP’si  bütün karanlık manzaranın hem de birinci dereceden sorumlusuyken oylarına 7 Haziran’a göre tam dört milyon sekiz yüz sekiz bin altı yüz yetmiş yedi yeni seçmen ilave edebilirken biz nasıl olup ta yeni seçmen artışında onun ancak sekizde birinde kalabiliyoruz?

İşte bütün mesele burada: Bu sonuç sadece güncel değil, geleceğimize dair alârm işaretleri veriyor.

İşte biz ufukta yükselmeye başlayan alametleri iyi değerlendirmek zorundayız.

 

SADECE GENEL BAŞKAN SEÇİMİNE ENDEKSLENMİŞ BİR KURULTAY, SONUCUN ASIL SORUMLULARINI VE GERÇEK ÇÖZÜMLERİ GİZLEMEKTEN BAŞKA BİR ŞEYE YARAMAYACAKTIR

 

Bu tespit ve değerlendirilmelerin yapılmadığı ve sadece Genel Başkan seçimine endekslenmiş bir Kurultay, sonucun asıl sorumlularını ve gerçek çözümleri gizlemekten başka bir şeye yaramayacaktır.                                                                                                                                                                                                                                 

Parti Meclisimizin seçkin üyeleri başta olmak üzere tüm CHP’lilerin, kısaca

hepimizin şapkamızı önümüze koyup gerçekten uzun uzun düşünmemiz gerekiyor.                                                                             

Meseleyi moral verici sloganlara indirgemek durumumuzu daha da sorunlu hale getirir.                                                                                                                                                              

Bu nedenle şimdi çok açık sözlü olmak mecburiyetindeyiz.                                                                                          

Neden bu seçimi kazanamadık sorusunun muhtemel cevaplarını çok yönlü çok boyutlu olarak soruşturmak zorundayız.                                                                                                                                                                            

Bu kısa konuşmanın sınırları içinde birkaç sebepten söz etmek isterim.

 

KİMLİK SİYASETİNİ BİZE SOL DİYE YUTTURMAYA ÇALIŞANLARLA SİYASET YAPMAK BİZİ KÜÇÜLTÜYOR

 

Biz Erdoğan’ın ve AKP çekirdeğinin ideolojik hedeflerine ne kadar kararlı bir şekilde kilitlenmiş olduklarını doğru olarak değerlendiremedik.

Bunu değerlendiremediğimiz için kendi markamıza yapılan tarihsel saldırının ve nefret dolu rövanşın çapını, yani büyüklüğünü de yeterince kavrayamadık, sahip çıkamadık.

Bu da seçmen tarafından CHP’ye yapılan saldırıların doğruluğunu kabul ettiğimiz şeklinde yorumlandı. 

Belli bir donanıma, eğitime sahip % 12 oranındaki CHP’li seçmenler bu saldırıların etkisi dışındaydı.

Fakat meselemiz şu ki, bu seçmenler demografik açıdan oransal olarak azalıyorlar.

Buna karşı bazı arkadaşlarımızın oylarımızı arttırmamız için iyi niyetle öneriler ne oluyor?

Kimlik siyasetini bize sol diye yutturmaya çalışanlarla siyaset yapmak oluyor.

Arkadaşlar bu tutum bizi büyütmez, daha da küçültür.                                                                           

Çünkü CHP’nin çekirdek seçmeni kimlik siyasetine uzak insanlar.                                                                                                                              

Onlar bu nedenle mesela Türk Milleti sözünden rahatsızlık duymuyorlar.                                                            

Bu tanımdan rahatsızlık duyulmasından rahatsızlık duyuyorlar.

Irkçı veya aşırı milliyetçi oldukları için değil…                                                                     

Çünkü Türk Milleti tanımının onların zihnindeki alternatifi,

herkesi ümmet çatısı altında birleştirmek için başvurulan bölücülüktür.                                                                                                         

Kim AKP’liler tarafından ahlâksızca uygulanan mezhepçi kışkırtmanın özellikle Orta Anadolu’da Sünni çoğunluktan oy almamıza engel olmadığını ileri sürebilir?

Sayın Genel Başkan bu oyunun bilincinde bir siyaseti uyguluyor.

Ama sadece Genel Başkan yetmez bu oyunu bozmanın yolu kimlik siyasetinin her türlüsüne tümümüz kesin bir dille karşı çıkmalıyız.                                                                                                                                

İnandırıcı olmak istiyorsak kimlik siyasetinin HDP gibi temsilcilerinden uzak durmak,

 

CHP, “YENİ CHP’LİLER,” “ULUSALCILAR” VE “PARTİ SAĞA ÇEKİLİYOR” TARTIŞMALARI

 

CHP marka değerini oluşturan kurucu değerlerini yeni bir ideolojik yorumla bugünün dünyasında anlamlandırmak zorunda.

Yeni CHP olmaz.

Yenilenmiş CHP olur.

Devrimcilik CHP’nin altı okundan biri değil mi?

CHP “Yeni CHP’liler”, “Ulusalcılar” tartışmasının seçmenimizin bir bölümünü kırmaktan başka bir anlamı olabilir?

Her Kurultay öncesi “Partiyi sağa kayıyor” tartışması ise CHP için dışlayıcı bir parti imajına neden oluyor.

Bu kavramlarla tartışıldığında Demokratik Merkez’den gelecek yeni seçmenlerin önü kesildiği gibi,

eğitimli-donanımlı çekirdeği kendisinden uzaklaştırır.

Bazılarımız kimlik siyasetinin hiç olmazsa kenarında duralım aksi halde bu çekirdek eğitimli seçmen HDP’ye gider diye düşünebilir.                                                                                                                                                                        

Hayır bu olmaz.

Bu kesimin içinde HDP’ye gidebilecek ancak eser miktardadır.

Bunu gördük yaşadık.

Son iki seçimde Kürt seçmenlerimizin oy verme saikleri partimizin bu konuda siyaset üreten arkadaşlarımızı tekzip etmiştir.

Bu ülkenin hangi sorunu olursa olsun, partililerimiz tarafından AKP ve HDP’nin içine kendi siyasi çıkarlarına göre yeniden doldurdukları kavramlarla tartışılırsa biz ıskartaya çıkarız.

 

DEMOKRATİK MERKEZ GELENEĞİN CHP’YLE KÖKENSEL BİRLİĞİNİ VURGULAMAK GEREKİR

 

CHP sonuç olarak kendi marka değerini oluşturan ideolojik zemini 21. yy uygun yepyeni yorumlarıyla korumak zorundadır.                                                                               

CHP, kendi kurucu değerlerinin kendisinden ayrılmış Demokratik Merkez’in de kaynağı olduğu bilgisiyle siyaset yapmalıdır.                                                                                                      

Yani merkez açılımı tek tek aktörlerle, vitrin elemanlarıyla başarılı olamaz.

Kaldı ki bu yaklaşımın seçmen tarafından samimi, dolayısıyla ikna edici bulunmadığını seçim sonuçlarında görüyoruz.                                                                                                                            

Şu anda yeni kuşakları itibarıyla gitgide AKP’ye asimile olmakta olan merkez seçmen, merkez sağdan birtakım isimlerin CHP’den milletvekili olmalarını bir tür göz boyama olarak görüyor.

AKP de zaten bu algıyı güçlendirmek için herşeyi yapıyor.

 

MERKEZ SİYASİ AKTÖRLERİNİ BİR STRATEJİLER BÜTÜNÜNÜN PARÇASI OLARAK DÜŞÜNMELİDİR

 

Sonuç olarak CHP, mesela İzmir’den sağ-sol ayrımına özel önem veren seçmenlerin yoğunluğundan ötürü oy almıyor.

Günümüz İslam dünyasının sergilediği iç kapayıcı manzaralar karşısında çare arıyor.

Bu çarenin CHP yerine başka siyasi bir oluşum olduğunu görürse tercihini değiştirir.

Bu yüzden CHP, merkez siyasi aktörlerini bir stratejiler bütününün parçası olarak düşünmelidir.

CHP’nin bu konuda birbirini tamamlayan stratejileri yoktur ve buna ihtiyacı bulunmaktadır.

 

CHP KENDİ TARİHİNİ KÖTÜ NİYETLERİN NESNESİ OLMAKTAN KURTARMAK ZORUNDADIR

 

CHP kendi tarihine özeleştiri, gayrı-resmi tarih etiketi altında saldıranların kötü niyetlerini ve samimiyetsizliklerini yeterince değerlendirmiş görünmemektedir.                                                                                                                         

Elbette her kurum, her toplum ve millet tarihi konusunda gerekli olduğu durumlarda özeleştirinden kaçınmamalıdır.                                                                                                                      

Ancak özeleştiri kılıfı altında gerçekleşen saldırılara gerekli cevabın verilmemesinin çok tatsız sonuçları olacağı muhakkaktır.                                                                                                                             

AKP’nin merkezin bir kısmını asimile etmesinde CHP’nin saldırılar konusunda yeterince etkili olamamış olmasının payı azımsanamaz.                                                                                                                          

CHP kendi tarihini kötü niyetlerin nesnesi olmaktan kurtarmak zorundadır.

 

ANAYASA’YI TANIMAYAN VE KENDİ YEMİNİNE UYMAYAN BİR SİYASİ ANLAYIŞLA MASAYA OTURMAK ONU MEŞRULAŞTIRMAKTAN ÖTEYE DEĞER TAŞIMAYACAKTIR

 

Burada vurguladığımız her bir eleştirel nokta ve unsur aktif, dinamik, yenilikçi bakışın biçimlendirdiği bir siyasi analiz ve muhakemeyle değerlendirilmelidir.                                                 

CHP güya kurtuluşu için biçilen kimlik siyasetlerinin hegemonisini nötralize edemezse,

AKP’nin başkanlık stratejisine karşı etkili bir muhalefet geliştiremez.

AKP’nin zihnindeki anayasayı referanduma götürmek için sadece 13 kişiye ihtiyacı vardır ki, HDP ile yapacakları bir “anayasa referandumu için koalisyon” bu eksiği fazlası ile tamamlayacaktır.

Konjonktür 24. Dönem parlâmentosundan farklıdır.

Anayasa’yı tanımayan ve kendi yeminine uymayan bir siyasi anlayışla yeniden masaya oturmak onu meşrulaştırmaktan öteye bir değer taşımayacaktır.

Bazı parti yöneticilerimizin AKP’nin anayasa değişikliği konusunda ne istedikleri ve bizden talepleri olup olmadığı belli olmadan ortaya atılmaları partinin ağırlığına ve geliştirebileceği taktiklere zarar vermektedir.

Unutulmamalıdır ki CHP’nin özgül ağırlığı aldığı % 25 oydan daha fazla olmak zorundadır.

Yöneticilerimizin bu özgül ağırlığı sağlayacak bir tutum sergilemeleri gerekmektedir.

 

CHP AKP İLE MASAYA OTURMAK YERİNE TÜRK MİLLETİ’NİN ÖNÜNE KENDİ ANAYASA TEKLİFİNİ KOYMALIDIR

 

CHP AKP ile masaya oturmak yerine Türk Milleti’nin önüne kendi anayasa teklifini koymalıdır.

Diğer yandan Sayın Genel Başkanımızın yaptığı gibi modern, medeni demokrasi için anayasanın tek çare olmadığı mevcut yönetimden örnekler vererek anlatmalıdır.

Örneğin; bugünkü Anayasa basın özgürlüğünü çağdaş bir şekilde tanımlamasına rağmen idare basına baskı uygulayabilmektedir.

İşte; Cumhurbaşkanı cari anayasayı tanımamaktadır.

Onun yeni anayasadan beklentisi de facto olarak gerçekleştirdiği otoriter başkanlık sistemini de jure haline getirmekten ibarettir.

Böyle bir ortamda Anayasa’yı korumakla görevli olan Anayasa Mahkemesi görevini yapmamaktadır.

Türkiye hukukunun üzerinde AB hukukunu kabul etmiş olmamız aslında en ileri anayasal yaptırım değil mi?

Kısacası demokrasinin bir gelenek ve ahlâk rejimi olduğunu iyi anlatmalıyız.

Son olarak şunu söylemek isterim ki; hiçbir dönemde dış politika bu kadar belirleyici olmadı.

Odak nokta dış siyasettir.

Bilgi kirliliklerini temizler, lâf kalabalıklarını ayıklarsak göreceğiz ki ABD ve Rusya tarafından bölgesel paylaşım tamamlanmıştır.

Şam Halep’e kadar Esat’da kaldı; ABD buradan çekilecek. Rusya’yı Çin’den ayırıyor ve bunun için Akdeniz kapısı yani Lazkiye Tartus Ruslara düşmüş görünüyor.

Yani AKP’nin yanlış politikaları yüzünden Hatay bölgesi riske edilmiştir.

AKP bir bakacak Türkiye’nin pantalonu düşmüş.

Kuzey Irak’tan sonra Suriye sınırımızda ileride devletleşecek bir Kürt koridoru oluşturulmaktadır.

Demokratik denetim yollarını açmalıyız.

Devlet parçalı devlet haline gelmiştir.

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanlığı birbirinden bağımsız ve habersiz davranmaktadırlar.

TSK zorlanıyor.

Son kriz bunu açıkça ortaya koymuştur.

İşte AKP’nin asıl sonunu getirecek olan bu dış dinamikler olacaktır.

Bu nedenle CHP bu süreçleri kaygıyla izlemekten acilen etkin siyasete geçmelidir.

Cumhurbaşkanı’na Rusya’ya cami açmaya gittiğinde ve G20 toplantısında Putin’le neler konuştuğu sorulmalıdır.

Putin neden “Beni sırtımdan vurdular” dedi?

 

Sonuç olarak; siyaset boşluk kaldırmaz.

 

CHP burada belirttiğim endişeleri etkisizleştirecek kadroları ve politik stratejiler bütününü ortaya koyamadığı takdirde 2019 seçimlerinden çok ağır yara alarak çıkacaktır."


Bu Haber 622275 Defa Okunmuştur

OKUYUCU YORUMLARI

UYARI:Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.(Yorum Yapanın Taahütü)Yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
Ad Soyad
E-Posta
Yorum

Haber Arşivi

ÇOK OKUNANLAR

Hava Durumu



İçerik Yükleniyor...
Ankara’ya 5 yıldır tek bir kalıcı eser yapamayan, “Çapsız” Mansur Yavaş; dünyanın en büyük tema parkı olan ANKAPARK’ı, siyasi kin ve ağır kıskançlık psikolojisi ile açıkça harabeye çevirtti. Parkta yapılan 83 hırsızlıklara göz yumduğu gibi şimdi de yerel seçimler arifesinde; parkta ki dinozor ve diğer oyuncakları kaldırıp, atacağını ve bu alanı yeşil alan yapacağını duyuruyor, güya Ankaralıların da görüşlerini aldığı anketi aktarıyor.. İşine geldiği zaman da; yıllardan beri “bu park 14- 16 milyar liraya yapıldı, parayı oyuncaklara gömdüler” gibi ciyaklayıp, siyasi itibar suikastları yaptı, yaptırdı.. Parkı harabeye çevirmesinin tek gerekçesi ise; Ağır siyasi kin.. Melih Gökçek yaptırdı diye.. Şimdi, halkı ücretsiz, otobüslerle parka getiriyor. Niye; Parkın kırılan oyuncakları, harabe görüntüsünü görmeleri için.. Zeka özürlüler, Ankaralı sormayacak mı, “Bu parkı kim bu hale getirdi?” diye Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Ankara Valisi.. Bu parkı Melih Gökçek Belediyeye süper görüntülerle teslim etti mi? Etti? Park kimin denetimde idi? Ankara Büyükşehir Belediyesinin.. Başkanlar kimdi? Mustafa Tuna ve Mansur Yavaş.. Peki, 5 yılda bu büyük devasa parkı kim bu hale getirdi? Kim harabe olmasına göz yumdu? Mansur Yavaş.. Şimdi bu parkı tamamen kaldırıyor.. Bu park 14 milyara yapılmış ise, sen kimsin ki devletin bu parasını keyfine, kinine göre çöpe atıyorsun? Evet, Sayın İçişleri Bakanı ve Ankara Valisi. Lütfen, derhal parka görevlileri gönderip, zarar- ziyan tespitleri yapılmasını ve parkın şuan ki halinin tespitini ve gerekli soruşturma işlemlerinin yapılmasını Ankaralılar adına sizlerden rica ediyorum...
SAYIN, İÇİŞLERİ BAKANLIĞINA ve ANKARA VALİSİNE “MANSUR YAVAŞ” ÇAĞRIMDIR.. “KAMUYA AĞIR ZARAR VERDİ, YAPILAN MEGA HİZMETİ; SİYASİ KİN İLE HARBEYE ÇEVİRDİ, ŞİMDİ DE ORTADAN KALDIRIYOR”

SON EKLENENLER

FaceBook

Haber Ara

Copyright ©2010 - Tüm hakları saklıdır.
PHP Haber Sitesi Türkiye Tasarım
Haber 2000- Tüm Hakları Saklıdır. İzinsiz Ve kaynak gösterilmeden Alıntı Yapılamaz. Yayınlanan Tüm Haber Ve Açıklamalar İlk Kaynaktan Ulaştırılan Açıklamalardır. Sitemiz Bu Açıklamalara Ekleme Veya Müdahelede Bulunmadan Yayınlar. Yorum,Makale, Sizden Gelenler Bölümündeki Yazılardan Yazanlar Sorumludur. Harici Bilgiler Ayrı Bir Sayfada Açılır. Haber 2000 Bu Linkler Ve İçeriklerinden Sorumlu Değildir.Her Türlü Haber Ve İletişim İçin millitaraf@hotmail.com Adresini kullanabilirsiniz. Sitemizden Daha İyi Yararlanabilmek için Gizlilik İlekeleri Ve Yayın Prensiplerimzi Okuyunuz. Ekonomik Veriler Bilgilendirme Amaclidir.Kullanimindan Dogacak Sorunlardan Sitemiz Sorumlu Degildir. En İyi İnt Exp 8+ 1024x768 Görüntülenir