GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Hükümet , Suriye bölgesinde Fırat nehrinin doğu kısımlarında sınırlarımızı terörist tehlikesinden temizlemek adına, TBMM’nin tezkere izni ile de bir “Barış Pınarı Hareketi” başlattı..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da Atatürk’ün partisine yakışır şekilde tezkereye “evet” verdi ve Mehmetçiklerimize de sürekli dualar etti..
Bu bir “şavaş” tezkeresi değildi.. Evet, çatışma var, şehitler var, ölümler var ama karşımızda bir devlet değil, birkaç eşkıya terör örgütü var… Bunlar çatışma ile temizleniyor..
Ve bir kez daha, bu şerefsizlerin kimler ile işbirliği yaptıklarını, kimleri hedef gözetmeksizin bombalar atıp katlettiklerini, kimleri temsil ettiklerini gördük..
Bunlar ABD’ye, Rusya’ya para karşılığı uşaklık eden “Kürt maskeli” soysuzlardır..
Şimdi de ABD’nin çekilmesine kızıp, yıllardır çatıştıkları Esat rejimi ile anlaştılar.. Tek amaç Türkiye’den intikam almak..
Yani bu alçakların kimler olduğunu bilmemek resmen aptallıktır… Maalesef bu aptallar kategorisine CHP’den bir Hukukçu Milletvekili girdi..
Av. Mustafa Sezgin Tanrıkulu .. Bebek katili Apo’nun ilk avukatlarından.. Kendisi Diyarbakırlı ama oradan milletvekili çıkamadığı için sürekli İstanbul’dan aday oluyor, hem de hiç ara vermeden..
Göze battığı tek şey sürekli soru önergeleri vermek ve bölücüler ile hainleri “Kürt halkı” maskesi ile temsil etmek, savunmak..
Barış Pınarı hareketi devam ederken bu zat ta dahil olmak üzere Kandil’de ki bölücü eşkıya grubundan işaretlerle talimat alanlar, sözde Cumartesi anneleri eylemi tertipleyip, harekatla ilgili tepkiler ortaya koymaya çalıştılar..
Tabi başarılı olamayınca da başladılar kameralar karşısında şovlar yaparak, görevlerini yerlerine getirdiler..
Bu eyleme her zaman olduğu gibi PKK yanlısı olduğu açıkça bilinen, Atatürk’e her fırsatta en ağır hakaretleri eden CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’da katılmıştı..
Bu eylemin engellenmesini bahane dederek, kameralara içinde ki hainliği, bölücülüğü resmen kustu..
Diyor ki; “Evet bu resmen Kürtlere karşı başlatılmış bir savaştır.. Kürtler katlediliyor” falan, filan..
Şimdi bu hadsiz ve nanaler yiyen bu zata sormak lazım;
“Yahu sen de Kürt değil mi sin? Bak yıllardır milletvekilsin.. Yapmadığın bölücülük işbirliği kalmadı.. Hala bu devlet sana maaş veriyor.. Tıpkı, PKK’nın mecliste ki sözde milletvekilleri gibi.. Bu devlet savaş başlatmış olsa önce sizlerden başlaması gerekmez mi?”
Devlet, sınırları içinde hangi Kürt kardeşimize karşı savaş açıp, elinde ki ekmeğini, toprağını aldı.. Hangi evladını hunharca katletti?
Hadi bunları da geçtik… Bir kenara koyalım..
Sen, Harekat tezkeresine “evet” oyu veren partini ve Genel Başkanını ihanetle, Kürtlere karşı savaş açmakla suçluyorsun…
Bunun adı parti içi demokrasi değil, parti içinde bozgunculuktur, bölücülük propgandası yapmak ve Kürtleri isyana davet etmektir..
Şimdi, Aylin Nazlıaka’yı kurulan bir kumpasla partiye iftira atmaktan ihraç ettiren Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na sesleniyorum;
“Bölücülük, bozgunculuk adına her türlü haltı yiyen, sizin aldığınız kararları ‘Kürtlere karşı savaş’ olarak ilan eden bu Sezgin zat’ını, derhal disipline sevk ettirip, partiden ihraç ettirmek sizin milli göreviniz olmuştur..”
Yok, bu sözleri sadece demokrasi ve ifade özgürlüğü olarak kabullenip, bu zat hakkında hiçbir idari yaptırım yaptırmazsanız, o zaman sizin tezkereye verdiğinmiz “evet” oyunun ne kıymeti var?
Bu haddini bilmez zat, hem devleti hem de sizleri “Kürt düşmanı” ilan etmiştir…
Buyurun, şeref ve devletçilik meydanı sizindir Sayın Kılıçdaroğlu …
Bu Haber 9987816 Defa Okunmuştur