OZAN ARİF yazdı
HİLE-i ŞER’İYE!..
Elbette ki Onun döneminde yaşamış, onu tanıyan daha doğrusu tanımasa bile onu sonradan incelemiş, özümsemiş olan yüreklere soruyorum!
Herkes elini vicdanına koysun ve cevap versin.
Rahmetli Başbuğ’umuza sağlığında gazeteciler;
“ Sayın Türkeş Cumhurbaşkanlığı’na aday olmayı düşünüyor musunuz?..” diye sorsaydı…
Başbuğ’umuz;
“ Ben haddimi bilirim!..” gibi bir saçma cevap verir miydi?
Ben sizin yerinize cevap vereyim.
Kesinlikle böyle bir cevap vermezdi…
Belki durum değerlendirmesi yapar hiç kem-küm etmeden,
“Hayır düşünmüyorum…” diyebilirdi ama tamamen çapsızlığın bir tezahürü olan “ Ben haddimi bilirim!..” gibi bir cevap vermezdi…
Ha bunu neden yazdım? Arz edeyim efendim;
Şimdi günlerdir “Afrin” harekâtına rağmen gündemden hiç düşmeyen siyasi ittifak meselesi var.
Evet, evet o şanlı şerefli Mehmetçiklerimiz Afrin’de birilerinin pisliğini temizlemeye, Vatanımızın güvenliğini sağlamaya uğraşırken bizim siyasi baronlarımız da ittifak adı altında kendi siyasi güvenliklerini garanti altına almaya çalışıyorlar!
Dolayısıyla Türkiye gündeminde bu ittifak adı verdikleri ortaklıkları, Mehmetçiğin kanıyla, canıyla yazdığı destanın bile önüne geçebiliyor.
Yani anlayacağınız hani bir laf vardır ya;
“ Keçi can derdinde, kasap yağ derdinde…” diye, hah işte tam da öyle…
Ben bu ortaklığın yanlış olduğunu söyleyince, hemen bazıları laf yetiştirmeye kalkıyor.
“ Ya Neresi yanlış… Türkeş de ittifak yapmamış mıydı?”
Türkeş fikrine, zikrine hakaret eden, Türk Milliyetçiliği fikrini ayaklar altına aldığını söyleyen, gençliğine besmeleyi bilmeyen bir kesim diye iftira atan veya kendisine edep dışı kelimeler kullanan (gerçi öyle bir erkek çıkmadı da…) biriyle ne ortaklık kurdu ne ittifak yaptı…
Hele hele böyle sadece kendisinin değil bütün camiasının onurunu ayaklar altına vererek seçime 1,5-2 sene varken hiç bir ortaklığa girmedi…
Hiç kimseye seçimden sonra da desteğimiz devam edecek diye 2+5 yıl daha garanti de vermedi!..
…….
Evet, Başbuğ’umuz da ittifak yaptı.
Ama iltihak yapmadı iltihak!..
Zira ittifak dedikleri bu şeklin adına her ne kadar süslü isimler koysalar da bu bir ittifak değil, bu bir iltihaktır…
Peki “iltihak” nedir?
İltihak kelime manası olarak katışmak veya katılmaktır…
Yani artık ben ve benim gibiler kabullenmekte zorlansa da MHP bir hile-i şer’iye ile Akp’ye iltihak ettirilmiş, katılmış, katıştırılmıştır.
Ama olur mu canım bak ismini muhafaza edecekmiş,
seçim pusulasında üç hilal de olacakmış…
Herkes reyini kendi partisine verecekmiş falan-felan…
Tabi canım biz de yedik!!!
Bu neye benziyor biliyor musunuz?
Hani, yeni bir kanunla evlenen kadınlara baba evinden getirdikleri kızlık soy adını da kullanma hakkı tanıdılar ya…
Aynen onun gibi bir şey!
Hatta öyle bile değil!
Çünkü orda hiç olmazsa bir resmi nikah söz konusu…
Ama bunların yaptığında resmi nikah da yok.
Ya ne var?
Ne olacak hile-i şer’iye var…
Yani, bu nikah, muta nikahı muta…
Muta nikahı, şahitsiz olarak bir kadına belli para karşılığı,
belli zaman için beraber yaşamayı sözleşmek demektir ve haramdır.
İstedikleri kadar cicili-bicili isimler koysalar da, devletin bekası için süsü verseler de, “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” gibi kavramlarla kamufle etmeye çalışsalar da, bu kurulan beraberlik kanunsuz ve karşılıklı fayda sağlama esasına göre yapılmış muta nikahından farksızdır.
O sebeple bence adına “cumhur ittifakı” yerine “çamur ittifakı” demek daha yerinde olur kanaatindeyim.
Zira bu ittifakı kurduğunu söyleyenler daha şimdiden seçimlerde kurulacak olan olası ittifaklara çamur atmaya, henüz kurulmamış birlikteliklere çirkin isimler bulmaya başladılar bile…
Birisi kendilerinden ayrı oluşacak olası beraberlikleri gayri milli ilan ederken, diğeri de (makam odasında Ferdi Tayfur ve saz arkadaşlarıyla cümbüş yapma alışkanlığından olsa gerek) rakibi olacaklara “Cümbüş ittifakı” gibi isimler yakıştırmakla meşgul…
Hele bir tanesi de var ki bu alış veriş merkezinde yani “AVM” tabelasında ismim olmasa bile bana da merdiven altında bir dönerci açacak kadar olsun yer verin diye yalvarıyor adeta…
O bile hızlı amigoluklarını yaparak ittifak dışında kalacaklara aklı sıra yükleniyor!
Yani daha şimdiden ötekilemeler, hakaret etmeler havada uçuşuyor.
Kendi kirli ve çirkin birlikteliklerini kapatmak veya hoş göstermek için karşısındakileri de illa bir ortaklığa itme, olmayan ittifaklara hakaret etme yani şimdiden çamurla sıvama gayreti içindeler.
Halbuki kendi ittifaklarının, birinin %10’u geçememe korkusuyla, bir diğerinin ise %51 bulamama korkusuyla oluşturduğu bir korku birlikteliği olduğunu kendi yandaşları dahil herkes biliyor.
…….
Gerçi bana ne, özel kişilik olarak kim kiminle beraber oluyorsa olsun…
Kim kime “Ali Cengiz oyunu” oyunu oynayacaksa oynasın umurumda bile değil…
Ancak tüzel kişilikler önemli…
Velhasıl;
MHP kimsenin babasının özel malı değil…
MHP’liler de kimsenin kurbanlık koyun gibi çıkarı ve kendi kazancı uğruna pazara süreceği kurbanlık koyun sürüsü değildir.
Hele hele Bozkurtlar… Hele hele Ülkücüler…
Öyle boyunlarına yular takılarak, ağızlarına dizgin vurularak götürülüp onun-bunun kapısına bağlanacak yaratıklar hiç değildir hiç hiç…
Kime sordunuz bu ittifakı yaparken?
Hangi ülkücünün, hangi MHP’linin fikrini aldınız?
Partisine ömrünü vermiş, size rağmen, Başbuğ’umuzun hatırına, üç hilalin altından hiç ayrılmamış yüreklerin önünden geçtiniz mi?
Hangi şehirlerde hangi toplantıları yaptınız?
Yoksa Koca Yayla’da yaptığınız gibi kendi bildiğinizi mi okuyorsunuz?
Öyle belli sayıdaki partilileri Kızılcahamam’a veya Antalya’ya toplayıp, aldığınız karları sünnetçi korkusu vererek dikte ettirmekle bu işi hallettiğinizi veya halledeceğinizi mi sanıyorsunuz?
Kurduğunuz ilk Ecevit-Rahşan Ortaklığı ile bizi mahvettiğiniz yetmiyormuş gibi, şimdi de Tayyip Bey ortaklığı ile bizi hepten mi bitirmek istiyorsunuz?
Mecbur musunuz önünüze gelenin koynuna girmeğe?
MHP’nin kırk yıllık (dostun da, düşmanın da saygı gösterdiği) o delikanlı duruşuna ne oldu?
Başbuğumuz’la %2-2,5 aldığımız zamanları da hatırlıyorum…
Ama o günlerde bile başımız dik, göğsümüzü gererek geziyorduk sokaklarda, caddelerde…
Şimdi ise sizin bu ne idüğü belirsiz tutumlarınız yüzünden sokağa çıkamaz duruma geldik sokağa...
Hangi yüzle, hangi suratla yeni bir kongreye gidiyor hala ülkücüleri temsil etmeye yelteniyorsunuz anlamak mümkün değil.
Evet Beyler;
Sizden kurtulma mücadelesinde yılgınlık gösterip başka mecralara gidenler yüzünden, kongrelerde kurduğunuz komitacılık oyunlarıyla veya salonu dolduracağınız taşıma taburlarınızla tekrar MHP’nin başına çöreklenebilirsiniz…
Yani ülkücü tabana o salonda sizden hesap sorma fırsatı vermeyebilirsiniz…
Ama şunu aklınızdan hiç çıkarmayın!
Ülkücülerin sizden sandıkta soracağı hesabı engellemeye gücünüz yetmeyecek.
İşin kötüsü sizi ben de kurtaramayacağım bu sefer!..
Bu Haber 644807 Defa Okunmuştur