RUFAY KARAHAN yazdı
Deniz Gezmiş’in yaftasında söyle yazıyordu : “ Deniz Gezmiş. Ankara 1'Nolu Askeri Mahkemesi'nin 9.10.1971 tarih ve 971-13 esas 971-23 karar sayılı hükmü ile TCK 146-1 maddesi uyarınca ölüm cezasına mahkum edilmiştir.”
Yusuf ve Hüseyin’in yaftalarında da aynı hüküm karar yazıları vardı.
Avukat Halit ÇELENK Şöyle diyordu : “İdam hükmü çocukların yüzlerine okundu, son derece sakin karşıladılar. En küçük bir endişe ve korku okumadım gözlerinde.” Onlar yaptıklarına inanmışlardı…
6 Mayıs 1972 yılında idam edilen DENİZ GEZMİŞ , YUSUF ASLAN , HÜSEYİN İNAN’ın idam edilişlerinin ardından 45 yıl geçti.
Geçen 45 yıl içinde bu üç devrimci genç için çok makaleler ve kitaplar yazıldı, filmler çekildi, tiyatro gösterileri ve yıllarca özlemle anma programları yapıldı. Ama heyhat! Ne yazık ki onlar geri gelmediler. Çünkü onlar idam edildiler, bir kısas olsun diye öldürüldüler.
Mehmet Akif’in şu sözlerini hep beğenmişimdir.
“ Bir hilal uğruna ya’ Rab ne güneşler batıyor”
Hiçbir kanun maddesi onların idamlarını haklı kılmaz, kılamaz. Zira onlar zaten idamı hak edecek bir suç işlememişlerdi. Onlar, çok sevdikleri ülkelerinin Emperyalistlerin tahakkümü ve boyunduruğu altında kalmayıp, uluslararası düzeyde kendine yeten “tam bağımsız bir Türkiye” olsun istiyorlardı.
Bu genç insanlar, uğruna öldükleri siyasi söylem ve idealleri, yaşamsal özlemleri, onları idam eden siyasi zihniyet tarafından yönetildiği halde gerçekleşti mi, ya da ülkemiz bunca zaman içinde o eylem ve söylemlerin ana temasını oluşturan tam bağımsız ve özgür ülke durumunda mıdır?
Ben bu konuları bu yazıda irdelemek niyetinde değilim. Benim meramım; Ülkenin özgürlük ve bağımsızlığı için canını seve seve veren bu yiğit, yurtsever devrimcilerin giderken arkasında bıraktıkları ünlü birkaç sözlerine dikkat çekmektir.
Hüseyin İNAN : “Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum”!..
Ve sehpa da : “Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler, Kahrolsun faşizm…” diyordu.
Oysa bugün, solcu, sağcı, dinci, liberal, tarikatçı ve teokratik kumpasçılar, herkes “kahrolsun faşizm” diyor.
Yusuf ASLAN, Mahkeme heyetine ; “ bizi yargılayanlar; siz Amerika’nın hizmetindesiniz, biz devrimciler halkımızın hizmetindeyiz.”
“ Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum, Sizler; şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz.” diyecek kadar korkusuz ve asil davranıyordu.
Deniz GEZMİŞ : “Aşk Solcudur. Bu yüzden insanların sol yanını hedef alır. Ve aşk bu kadar solcuyken içinden sağ çıkmak imkânsızdır.” diyecek kadar siyasal ideolojiyi espriyle yoğuran ve aktaran biriydi.
“Ben 24 yaşımdayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum.” -diyecek kadar ülkesini gözü kara seven,
“Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedik ve hayatımızı bu yoIa koyduk. VarIığımızı Türkiye adına armağan ettik. Bunun aksini iddia edenIer vatan hainidir.” diyecek kadar kararlı ve dik kafalıydı.
Ve Halkların kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde Kürt Halkının da bağımsızlığını istemek ve elde etme hakkı olması gerektiğini savunan Sosyalist yiğit devrimci sehpa da şunları haykırıyordu:
“Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği ve bağımsızlık mücadelesi. Yaşasın işçiler, köylüler. Yaşasın Marksizm-Leninizm ve Kahrolsun emperyalizm.” diyordu…
Ankara 1 no'lu Sıkıyönetim Mahkemesi Başkanı Tuğgeneral Ali Elverdi'nin ahbap çavuş kaynaklı özel izniyle 6 mayıs 1972 infaz gecesinin basın tanığı olan Anadolu Ajansı muhabiri Burhan Dodanlı : “Deniz idamdan sonra tam 52 dakika boyunca yaşadı'' dedi… Düşünebiliyor musunuz!.. Elli iki dakika…….
Ruhunuz şad olsun Uykusuz,korkusuz,ölümsüz Yurtsever Devrimci gençler…
Bu Haber 1409502 Defa Okunmuştur