GÖKTÜRK TUNÇTÜRK yazdı
Sinemamızın emektar oyuncusu Tarık Akan bu gün hayatını kaybetti.. Allah rahmet eylesin…
Tarık Akan aynı zamanda Nazım Hikmet Vakfının Başkan yardımcısı idi…
Tabi ki demokrasimiz de herkes istediği görüşe ve inanca sahip olma özgürlüğündedir..
Bir başkasının dünya görüşüne saygı duymayan, kendi dünya görüşüne de hürmet bulamaz..
Tabi ki beyninde başka düşünce taşıyan ama yer tutmak ve ideolojisine ortaklar temin etmek için, yüzünde başka bir düşüncenin maskesini taşıyanlar bu kritere girmez.
Film yönetmeni Arif Keskiner, Tarık Akan’ın ölümünün ardından verdiği anma beyanatında şöyle diyor;
“Nazım için Rusya’ya gitti, müthiş Atatürkçü idi”
Gel de ‘HASSSTTİRR’ deme…
Solcular, Sosyalizmi savunanlar, Marksistler, Leninistler, Stalinciler; hepsi Komünizmin çocuklarıdır..
Nazım Hikmet’te bu aileye Türkiye’den katılan kişidir..
Ve Nazım Hikmet, Stalin’e resmen ‘Benim Tanrım sizsiniz’ diyen kişidir..
Aynı Nazım ‘28 KANUNİ’ şiirinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e de hayasızca şöyle hakaret etmiştir;
Trabzon’dan bir motor açılıyor,
Sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
Motoru taşlıyorlar,
Son perdeye başlıyorlar!
Burjuva Kemal'in omuzuna binmiş
Kemal kumandanın kordonuna
Kumandan kahyanın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna ..
Uluyorlar,
Hav... hav... hak... tü
Şimdi bu Nazım ve Nazımcılar nasıl Atatürkçü oluyor artık sizler karar verin..
Türkçü Nihal Atsız ise, Nazım’ın bu ihanet şiirine karşı şu dizeler ile cevap vermişti;
“Asırlar bize yaştır,
Kemal, ülküye baştır..
Bize yol göster Kemal,
Anayurda ulaştır”….
Yerli Solcular, Sosyalistler, Komünistler ve Nazım’cılar ya savundukları felsefeyi, ideolojinin ilkelerini bilmiyorlar ya da Atatürk’ü tanımıyorlar..
Ama ben ce en doğrusu, ikiyüzlü maskeler ile tahkiye yapıyorlar…
Atatürk zaten Nazım’ı hiç sevmezdi ve onun adını ‘Büyük mikrop’ koymuştu
Nazım Hikmet Ran, bir Deniz subayı idi ama Kurtuluş savaşına da katılmadı ve Atatürk aleyhine propagandalar yaptıktan sonra Rusya’ya kaçtı..
Nazım “İzmirli teğmen” şiirinde ordu içinde dağa çıkmayı ve isyanı savunmaktadır.
Nazım Hikmet, 7 Aralık 1961 tarihli mektubunda Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Kruçev’e şunları yazmıştı;
“19 yaşımdan beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliği’ne bağlıyım. Bolşevik Partisi’ne, ilk olarak 1923 yılında üye oldum. ...1925 yılı sonunda Ankara’da yer altı çalışmaları gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım. (Çalışmaların amacı Atatürk’ü devirmek) Sonra, yine Moskova’ya geri döndüm. 1928 yılında Türkiye’de parti işleriyle uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. (Atatürk ve İnönü döneminde) Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben, sayılı komünist şairlerdenim. Çok mutluyum, çünkü Büyük Ekim Devrimi’nin beşinci yıldönümünü Moskova’da kutladım. (10. Yılı Ankara’da kutlamaktan bahsetmiyor.)Yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.”
İşte; ‘Atatürkçü’ maskeli yeri solcuların, Komünistlerin övmekle bitiremedikleri Nazım bu…
Yani; Atatürk düşmanı ve Komünist Rusya’nın Türkiye’yi parçalamak ve bölmek için başlattığı projede yer alan bir Maskeli ajan..
Gelelim 12 Eylül 1980 öncesi Türkiye’de meydanlara çıkan ‘Devrimci’ maskeli Solculara, Komünistlere..
Bunlar o zammalar da tıpkı Fetullah Gülen gibi kendilerini saklamak adına yakalarına Atatürk’ün Kocatepe’ye çıkış görüntüsünü rozet yapıp takmakta idiler..
Vatandaş, gençler bunlara sempati duyup katılsınlar diye..
Ve bu maske ile de epeyce de kendilerine taraftar topladılar..
Bizde tabi o zamanlar Türkiye’ye yerleştirilmek istenen Komünizmin, panzehiri olan Türk milliyetçiliğini savunan Ülkücü Hareketin içinde mücadele vermekteydik..
Milliyetçilik ve Türkçülük üzerine yayın yapan Dergilerde yazılar yazmaktaydım..
O zamanlar lise çağlarındaydık, ve bir gün Atatürk’ün Kocatepe’ye çıkış rozetini araştırmaya başladım…
Bunu biz fotoğraf olarak biliyorduk tabi o zamanlar, bunu bir ressam çizip Atatürk’e hediye etmiş..
Ve Atatürk’te çok beğendiği bu resim üzerinde, kendi önüne bir Bozkurt resmi çizerek, altına da yine kendi el yazısı ile “TÜRK ALEMİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANI KOMÜNİZMDİR, GÖRÜLDÜĞÜ YERDE BAŞI EZİLMELİDİR” diye yazmış..
Ben bunu yazdım, Solocular çok kısa zaman içinde bu rozeti çıkarıp attılar ve bir daha yakalarına takmadılar..
Atatürk, kendi önüne çizdiği, esareti kabul etmeyen ve Türklüğün sembolü olarak işaret ettiği Bozkurt’u yol gösterici olarak bilinçli bir şekilde çizmişti..
Başbuğların, Başbuğu Mustafa Kemal Atatürk harbi bir Bozkurttu..
Atatürk, Bozkurt resmini Türk paralarının ve Posta pullarının üzerine bastırmıştı..
Daha sonra İsmet İnönü bu resimleri kaldırtmıştı..
Yani Atatürk, Türklerin atası bir Anti-Komünist bir Türk Milliyetçisi idi..
Şimdi soruyorum; Solcular, Sosyalistler, Komünistler ve Nazım’cılar ile Atatürk’ün ne ortaklığı olabilir?
Hiçbir orta nokta yok…
Ve Nazım’da bu ihanetini, Atatürk’ün yüceliğini anladıktan sonra Rusya’dan, Atatürk’e mektup yazarak; “Kemalizm’den ve sizin adaletinizden af diliyorum” diye yazmıştır..
Keza Nazım’ın annesi de Atatürk’e birkaç kez mektup yazarak, oğlu Nazım’ı affetmesini istemiştir..
İhaneti asla kabul etmeyen bir Devlet adamı duruşunu şiar edinen Atatürk ise bu mektuplara cevap dahi vermemiştir..
Haa şimdi birileri bir safsata ortaya atarak, güya Nazım’ın ve annesinin yazdığı mektuplar Atatürk’e hiç iletilmemiş..
Hassstttirrrin…
Atatürk’ün zamanında ihanetçi Yaverlerin,, özel kalemlerin, yazı işlerinin sızması mümkün değildi…
Bu millet artık; Nazımların, Solcuların, Komünistlerin gerçek yüzlerini anlatmalı, maskelerini düşürmelidirler..
Bu Haber 2989509 Defa Okunmuştur