ALİ KERKÜKLÜ yazdı
(Irak'taki Türkmenlerin Sessiz Çığlığı Kitabının Yazarı)
www.haber2000.com
Perdeleri örtük,
Lambaları sönük,
Sırtında yıllar yük,
Hatıraları kırık dökük,
Bir yer olacak orada,
Adı, Kerkük…”
Arif Nihat Asya
PKK’nin hamisi ve destekçisi Türkmen kenti Kerkük’ün Kürt Valisi Necmeddin Kerim'in girişimiyle, resmi günlerde vilayetin tüm resmi dairelerine Kürt bayrağının asılması kararı kabul edildi. Kerkük İl Genel Meclisi'ndeki Türkmenler ve Arapların itirazlarına, Bağdat yönetiminin de tepkilerine rağmen alındı. Bu karar, bölgede gerilimi iyice artırdı.
Bayrak provokasyonuna imza atan Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, PKK ile sık sık biraraya geliyor. Kerim bir süre önce PKK’lı teröristlerin Kerkük'e girmesine ve kontrol noktaları oluşturmasına da izin vermişti. Irkçı vali Necmeddin Kerim'in yönettiği Kerkük'teki bayrak provokasyonu bölgede gerilimi artırmaya yönelik son adım oldu.
Türkmen şehri Kerkük resmi olarak Bağdat yönetimine bağlı bir kenttir. Ancak peşmerge, 2014 yılında IŞİD’le mücadele bahanesi ile, Kerkük’te yönetime “fiilen” el koydu. Kürt grupları, uzun bir dönem boyunca Türkmen kenti ve petrol zengini Kerkük'te varlığını göstermek için nüfus ve tapu dairesine saldırarak, yakıp yıkıp yağmaladılar. Bir anlamda, bunu yaparak, kentin tarihini/hafızasını yok etmek istediler. Daha sonra hızla bölgeye/Kerkük´e göç etmeye başladılar (Kerkük’e 700 bin Kürt ithal edildi). Aslında, bu göçler bir anlamda Kürt partileri ve dış güçler tarafından teşvik edildi ve desteklendi. Kürt grupları, Türkmenlere ve devlete ait arazilere ev yaptılar ve yerleştiler. Kerkük’ün demografik yapısı bu gruplar tarafından hızlı bir şekilde değiştirilmeye çalışıldı. Hedefleri Kerkük'ü de Kürt bölgesine dahil etmekti.
Kerkük neden önemli?
Uluslararası enerji ajansına göre, Irak petrolünün mevcut üretiminin yüzde 40’ı Kerkük’te gerçekleşiyor. Ülkenin kanıtlanmış petrol rezervlerinin yüzde 6’sı, potansiyel petrol rezervinin ise yüzde 9'u Kerkük’te. Kerkük açısından Türkiye için hayati öneme sahip önemli nokta ise, Kerkük'teki yoğun Kerkük - Ceyhan petrol boru hattıdır. Türkmenler, zengin petrol yatakları üzerinde yaşıyor. Ama Petrol Türkmenlerin baş belası olmuş, insanlarına felaket, kan, ölüm ve gözyaşı getirmiştir.
Belgelerle Kerkük’ün Kimliği
Kürtler, Kerkük konusunda siyasi çalışmalarının yanı sıra, siyasetçiler ve yazar çizerleri ile de, bölgenin yani Türkmeneli topraklarının Kürt bölgesi olduğu, nüfusunun da Kürt olduğu iddiasını yazarlar ve dünyayı yanıltmaya ve kandırmaya çalışırlar. Onlarca yazarın eserlerinde ve resmi devlet kayıtlarındaki mevcut bilgilerle Kerkük’ün Türk, nüfusunun çoğunluğunun Türk, konuşulan dilin de Türkçe olduğu belgelenmektedir. Birçok Arap, Türk ve yabancı araştırmacı ve yazarın bu konuyu yani Kerkük´ün bir Türkmen şehri olduğu teyit eden birçok eseri mevcuttur.
Gertrude Bell, 1. Dünya Savaşı sonrasının Irak’ını kurmuş, sınırlarını cet-velle kendisi çizmiş ve yarattığı Irak’ın kralını bile bizzat kendisi tayin et-miş bir İngiliz ajanıdır. 14 Ağustos 1921 tarihinde babasına yazdığı mektu-bunda “Referandum yapıldı ve Kral Faysal oy birliği ile seçildi, ama Ker-kük, Kralın lehine oy kullanmadı. Kerkük’ün içi ve ilçeleri Türkmenlerden oluştuğu, bazı köylerin ise Kürtlerden sakin olduğunu yazmaktadır.[1] Irak’ın kurucusu Gertrude Bell’in mektuplarında Kerkük’ün Türkmen şehri olduğu açık bir şekilde yazılmaktadır.
Kerkük’te İki buçuk sene il danışmanlığını, idari müfettişliğini ve Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye de de yıllarca görev yapan C. J. Edmonds Kürtler, Türkler ve Araplar adlı eserinde: “Kerkük’te Belediye gibi şehri ilgilendiren konularla uğraşan Miller (Ingiliz subayı), daha önce de söylediğim gibi Türkçeyi düzgün ve akıcı bir biçimde konuşmaktaydı ve özellikle Belediye Başkanı Abdulmecid Yakubi ile dostane bir ilişki kurmuş, sık sık kentten ayrılmam gereken dönemlerde iyi bir iş çıkararak mükemmel bir zemin çalışması gerçekleştirmişti. Livanın resmi dilinin Türkçe olarak kalması ve memurların da yerel ahaliden olmasını güvence altına alacak bir bildirimde, bulunmasıydı. Bu formül, Kerkük için kaydedilen büyük bir aşamaydı.[2]
Görüldüğü gibi Kerkük’ün Türk olduğunu ispatlayan bu belge açıkça gösteriyor ki Kerkük’ün resmi dilinin Türkçe kalmasının nedeni, şehrin ahalisinin Türk, dilinin Türk olmasıdır. Kürtlerin dostu, işgalci İngiltere tarafından bile kabul edilmiştir.
İngiliz işgali sırasında, Kürtlerin Lawrence´i diye tanınan İngiliz istihbarat subayı Binbaşı Edward William Charles Noel, Şeyh Mahmut Berzenci‘yi Kürtlerin yoğun yaşadığı Süleymaniye temsilcisi olarak atama yetkisini almıştı. Noel bu yetkiyi hemen kullanmış, ancak “Kerkük bölgesi Türkmen olup, Türkçe konuştukları için, Şeyh Mahmut’un nüfuz alanında olmayı reddetmişler, bunun üzerine işgal kuvvetleri de bu bölgeyi, Kerkük Bölge-si ismiyle özel bir bölge olarak ilan etmişti.
Kerkük’te siyasi subay olarak görev yapan binbaşı Stephen Hemsly Long-rigg “Irak’ın Yeni Tarihinde Dört Asır” adlı eserinde, Türkmenlerin yerleşim bölgelerini anlatarak şöyle demektedir: “Türkmenlerin, Telafer’de ve uzun bir çizgi olarak Musul yolunda Deli Abbas’tan Büyük zab’a kadar uzan-maktadır. Güzel Kerkük şehri ise son iki asırda pek değişmemiştir. Ve bü-yük güzergah üzerindeki Türkmen köylerinin konumu, hatta yağmura da-yalı tarımla uğraşan çeşitli köylerin konumu da hiç değişmemiştir. Türk kanının hakim olduğu bölgelerde, Türkçe’nin ve Türk bariz bir şekilde gö-rüldüğü yerlerde, her zaman Türk ağırlığı görülmüştür.”[3]
Longrigg bu kapsamda Kerkük’ü anlatırken, konuşulan dilin Türkçe olduğunu söylemektedir. Bir İngiliz subayı olarak Kerkük’te görev yapmış olan Stephen Hemsly Longrigg, Kerkük’ün bir Türk şehri olduğunu söylemektedir, bu Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğu tescili değil midir?
İngiliz işgali sırasında Erbil´in siyasi valisi olan W. R. Hay, bölge hakkında yazdığı bir kitapta şöyle demektedir:, “Kerkük şehrinin bölgedeki Türkle-rin ana merkezi olduğunu ve savaştan önce 30.000 nüfusu bulunduğunu, ayrıca civarda bir çok köy halkının da Türkçe konuştuğunu” yazmaktadır. [4]
Alman araştırmacı Reinhard Fischer’in Berlin üniversitesinde yüksek lisans diplomasını almak için sunduğu tezin konusu “Irak Türkmenleri”. Irak’taki Türkmenlerin en önemli merkezi Kerkük’tür. Kerkük’ün rolü yalnız önemli bir kültür merkezi olmaktan ziyade, Türkmenlerin en yoğun olduğu şehirdir“.[5)
Fransız araştırmacı ve yazar Chris KUTSCHERA’nın "Kürt Ulusal Hareketi" adlı kitabında,
“Kerkük’ün çok özel bir statüsü vardı. Teorik olarak Irak’a bağlıydı. Bağdat’la ilişkilerinde resmi dil olarak TÜRKÇE kullanılıyordu. Kerkük, danışmanları İngiliz olan bir Türk mutasarrıfı (vali) tarafından yönetiliyordu. İngiliz yetkililer (Faysal’ın 23 ekim 1922 tarihli genelgesi çerçevesinde) Kerkük eşrafını kendi bölgelerinde bir kurucu meclis seçimi yapılacağından haberdar etmişlerdi”.[6]
1890´lı yıllarda Duyun-i Umumiye müfettişi olarak bölgeye gelen Fransız Vital Cuinet, "Le Turquie î D´Asia" isimli eserinde, Kerkük şehrinin nüfusunu 30 bin olarak verirken, bu nüfusun 28 bininin Türkmen olduğunu belirtmektedir.[7]
Rus araştırmacı Vladimir F.Minorsky “Türkmenler; Telafer, Erbil, Altun-köprü, Kerkük, Tazehurmatu, Tavuk, Tuzhurmatu, Kifri ve Karatepe gibi şehir ve kasabalarda ve Musul bölgesinin güneyinden geçen tarihi “İpek Yolu” denilen yol üzerindeki bölgede çoğunluğu teşkil etmektedirler.”[8]
Kerkük katliamı 1959’da Kerkük’te Kürt komünistleri, Kürt askerleri ve KDP peşmergeleri silahsız ve suçsuz Türkmenleri 3 gün 3 gece hünharca katlettiler. Ve bu tarihe “Kerkük Katliamı” olarak geçecektir. Bu olay Amerikan basınında da yankı bulmuştur. Amerikanın tanınmış gazetelerinden The Newyork Times Gazetesi bu konuda haber vermiştir. "Bağdat´ın 150 mil kuzeyinde olan Kerkük´ün çoğunluğu müreffeh Türkmenlerden oluşmaktadır. eyleme, çeşitli silahlarla donatılmış sivil Kürtlerle, ordu ile işbirliği içerisinde olan komünist ağırlıklı Halkın Direniş Grubu (çoğu Kürtlerden oluşuyordu) katılmışlardır.[9]
Kürt asıllı Prof. Dr. Nuri Talabani, Kerkük Bölgesinin Araplaştırılması adlı kitabında, Kerkük’ün 2. tümen komutanı Nazım Tabakçalı’nın Kerkükteki gelişmeleri Bağdat’ta ki Savunma Bakanlığı’nın askeri istihbaratına gönderdiği raporda,
Belge: Kerkük eyaletinin Arap, Hıristiyan (Asuri,Keldani, Ermeni) azınlıklarıyla bir Türkmen çoğunluğuna sahip olduğuydu. Kerkük eyaletinde Kürt Eğitim Müdürlüğü kurulması veya girişimi buradaki diğer milliyetler arasında projeye karşı huzursuzluk duyguları uyanmasına yol açacaktır. Ayrıca öğretmenler birliği (Arap milliyetçiler, Baasçılar ve Türkmenlerden oluşan "Ulusal Liste" içinde Öğretmenler Birliği seçimlerini kazanan hepsi Türkmen olan grup) bunu bana kamu yararı için bildirdiklerini, ilkeleri Kürt olmayan çoğunluğun yaşadığı bir eyalete asla uyarlanamayacak bir müdürlüğün varlığıyla tehdit altına girebilecek ülke geleceği, eğitimin birliği için yaptıklarını da söylediler.[10]
İmzalı
Tümgeneral Nazım el-Tabakçalı
ikinci Tümen Komutanı
Askeri istihbarat Müdürlüğü
Aslı Arap olan ancak Amerika´da yaşayan Said K. Aburish, Saddam hakkında İngilizce kaleme aldığı eserinde bir gerçeği aydınlatmak istiyor
"Saddam, Kerkük´ü Araplaştırmaya çalışıyordu. Saddam Kerkük´ün bir Arap, Kürtler de bir Kürt şehri olduğunu iddia ediyorlardı. Aslında bu şehir ne Arap ne de bir Kürt şehridir. O şüphe götürmez bir Türkmen şehridir. Kürtler 1960 yıllarından itibaren planlı bir şekilde Kerkük´e gelmeye ve yerleşmeye başlamışlardır".[11]
Filistinli yazar ve araştırmacı Hanna Batatu : “Kerkük şehri yakın tarihe kadar kelimenin tam manasıyla bir Türk şehri idi. Kürtler bu şehre yakın köylerden göç etmeye başladılar. 1959 yılında Kürtler şehrin yaklaşık üç-te birini oluşturmaya başladılar.[12]
Ferik El-Mızhır El-Firavn “Irak’taki azınlıklar şöyledir: Süleymaniye de Kürtler ve Kerkük’te Türkler.[13]
Seyyar El Cemil “Irak’ın kuzeyinde belirli bölgelerde yaşayan Türkmenler Dicle nehrinin doğusundaki Kerkük’te ve nehrin batısındaki Telafer’de yoğun olarak yaşamaktadır. Bunların asılları Irak’ta egemenlik kuran Türkmen Devletlerine dayanmaktadır.[14]
Araştırmacı yazar Sati Al-Hisri “Irak’ta Hatıralarım” adlı eserinde 1921 yılında, o dönemin Eğitim Bakanlığı baş müşaviri görevinde bulunan İngiliz yüzbaşı N.Varel ile olan ihtilafı ve çarpışmasını, Eğitim Müdürü muavinliği görevini reddettiğini açıklarken, Varel’in kendisine,
“Kerkük’e git, orada Eğitim Müdürlüğü görevini sana verelim, orada Türk-çe konuşulur, sen de Türkçe biliyorsun”, dediğini hatırlatıyor. Varel bu önerisini Kraliyet Sarayı Başkanı Rüstem Haydar’a da tekrarlamış ve Al-Hisri’den Türkçe konuşulan Kerkük’te yararlı olabileceğini söylemişti.[15]
Bir başka yazar, Abdulmecid Hasip Al-Kaysi’ye bakacak olursak, 1 Hazi-ran 2000 tarihinde Londra’da çıkan el-Hayat gazetesinde Asuriler adlı ki-tabı hakkında yayınlanan bir eleştiriye verdiği cevapta, kendisini tanıtır-ken Irak’ın siyasi tarihiyle ilgilenmesinin elli yılı bulduğunu ifade eden bu yazar, adı geçen kitabında Kerkük’ün bir Türkmen şehri olup, halkının Türk ırkından olduğunu yazmaktadır.[16]
Dr. Mecit Khudduri “Cumhuriyet Döneminde Irak” adlı esrinde Kerkük, Altunköprü ve Telafer’e temas ederken, buraların Türkmenlerce meskun olduğunu yazar.[17]
Iraklı yazar Mir Basri “Yeni Irak’ın Edebiyat Yıldızları” adlı eserinde Irak’ta gelişen edebiyattan söz ederken, Kürtlerin Süleymaniye bölgesinde edebi eserler vermelerine karşın, Kerkük’te Türkmen edebiyatının yaygın olduğunu yazarak, Fuzuli, Fazli, Rizai, Ahdi, Şemsi ve Hüseyni ile başlayan edebiyat akımının, sadece Türkmen edebiyatı ile geliştiğini ve Hicri Dede, Hıdır Lütfü, Naci Hürmüzlü, Mehmet Sadık ve Ahmet Faiz ile doruğa çıktığını, Kürt asıllı Şeyh Rıza Talabani’nin de Türkçe yazmak durumunda olduğunu bildirmektedir.[18]
Irak’ın yeni tarihi üzerine pek çok araştırması ve eseri bulunan Hayri Emin Ömeri de, Irak’ın yeni tarihinden politik hikayeler (Arapça) , Bağ-dat, 1969, S. 66. Irak tahtı üzerine yaşanan tartışma ve çatışmaları anla-tırken Kerkük’te çoğunluğun Türkmen olduğunu yazmaktadır.
Dr. Fazıl Hüseyin’in “Musul Sorunu” kitabının 2’nci baskısının 92’nci sayfasında, Erbil, Kerkük ve diğer Türkmen bölgeleri hakkında Milletler Cemiyeti raporunda şunu yazmıştır: “Milletler Cemiyeti komisyonu bu şehirlerin sakinlerinin asıllarının Türk olduklarını belirterek Erbil’de, Türklerden beş, yarısı Türk, yarısı Kürt olan ve bir de Yahudi mahalle vardır. Komisyonun ifadesinde, hükümet denetiminde tek gazete basıldığını, burada yayınlanan resmi fermanlarda Arapça ve Türkçe dillerinin kullanıldığını belirtmiştir. Kerkük’te bulunan İngiliz siyasi subayı Arapça ve Kürtçe konuşmayı dahi bilmiyordu. Yalnızca Türkçe’yi öğrenmişti. Altınköprü ve Tuzhurmatu tamamen Türk veya Türkmen şehirleridir. Bunlar içinde birkaç aile Yahudi bulunmaktadır. Karatepe %75’i Türk, %22’si Kürt, %3’ü ise Araplardan oluşmaktadır. Tazehurmatu ve Dakuk tamamen Türk şehirleridir. Yalnız çevresindeki köyler Kürtler-den oluşmaktadır.”
Ansiklopedik bilgilere başvuracak olursak, Cambridge Üniversitesi yayını olan “Dünyanın Yöresel Mimarisi Ansiklopedisi” adlı eserin Kirkuk (Kerkük) maddesi, Kerkük’te çoğunluğun Türkmen olduğunu ve Irak’ta Türkmen nüfusunun 2.5 milyonun altında olmadığını yazmaktadır.[19]
Ana Britannica Ansiklopedisi’nin “Kerkük” maddesini J.H. Kramers yazmıştır. Kramers ilgili maddede “Kerkük’ün 1. Cihan Harbi’nden az ev-vel 20.000 kadar tahmin edilen nüfusunun hakim unsurunu Türkler teşkil ediyordu” diye yazmaktadır.[20]
Microsoft Ansiklopedisinde ise Kerkük Irak’ın petrol sanayisinin merkezi-dir. Akdeniz’e ham petrol taşınması için petrol boru hattıyla bağlıdır. Ker-kük nüfus çoğunluğu Türkmendir. Ayrıca Kürt, Arap, Asuri ve Ermenilerde bulunmaktadır.[21]
28 Ekim 1992 tarihli Meydan Larousse’un Türkiye baskısının Kerkük maddesinde şu ifadeler yer almaktadır: “Kerkük’te yoğun bir Türk topluluğu ile onun geliştirdiği Türk kültürü vardır. Şehirde 350 aile kadar olan Hıristiyanlar da Türkçe konuşur ve Türkçe’yi Süryani harfleri ile yazarlar ve bir bölümü de Kerkük Kalesi’nde otururlar.”
Irak’ın kuzeyinde bütünüyle Türkmen kasaba ve köyleri vardır. Önemli bir kent olan Kerkük’te bunlardan biridir.[22]
Kerkük konusunda yalan söylemekten çekinmeyen Kürtler, Kerkük´ün aslında Osmanlı arşivlerine göre de Kürt şehri olduğunu söylerken, gerçek Osmanlı arşivleri bu konuda tam tersini söylemektedir.
Belgelerle dolu olan bu kitap, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Dairesi Başkanlığı Nu: 64, “Kanuni Devri”nde 111 numaralı Kerkük’e ait tahrir defteridir, yayın tarihi: 2003.
Tahrir defteri incelendiğinde, bölgede yaşayan toplumların etnik kimlikle-ri, bağlı oldukları aşiretler ve bu aşiretlerin kimliği, bölgenin idari yapısı, nüfusu, din ve mezhepleri, vakıflar, toprağın yani arazilerin tasarruf şekli ve kime ait olduğu, hayvancılık hakkında bilgilerin yanı sıra 7320 erkek nüfusunun bulunduğu ve bunların da % 90’ının TÜRK OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR.
Kürtlerin gösterdiği ve her yerde ibraz ettikleri tek kaynakları, Arnavut asıllı Şemseddin Sami’nin verdiği bilgilerdir. Şemseddin Sami Türkçeyi öğrenerek kitaplar ve makaleler yazmaya başlamıştır. Semseddin Sami Kerkük’ü hiç görmeden bazı Fransız ansiklopedilerden yararlanarak Kamus-i A’lam’inin Kerkük maddesinde Kürtlerin Kerkük’te çoğunluğu oluşturuyor yazmaktadır. Verdiği bilgilerin bilimsel, gerçekçi ve doğru olduğunu kabul etmemiz gerekirse, Bağdatı’n da bir Türk şehri olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü Şemseddin Sami aynı eserinde, Bağdat’ta halk tarafından konuşulan birinci lisanın Türkçe, İkinci derecede ise Arapça olduğunu da tespit ettiğini yazmaktadır
“Belge: ” Devlet arşivinden alınmış bir devlet belgesidir. Tartışma götür-mez gerçek bir belgedir.
“Musul Vilâyeti-Salnâme-i Resmiyesidir”. 1904 yılında bundan 100 yıl önce yazılan bu belge, Şemseddin Sami’nin yazdıkları ile aynı tarihlere rastlar. İki belge arasındaki farklara bakılmak suretiyle bilimsel olarak konuyu iyi değerlendirmek gerekmektedir. Eski Türk alfabesi ile yazılan belgeden bazı satırları okuyalım. S. 212, 213, 214.:
“Kerkük Sancağına dair malûmat,
... Kerkük şehrinde 26510 İslâm ve 432 Keldani ve 463 Musevi, buna bir misli ünas (kadın), üç binden aşağı olmayan yabancı ilâve olunursa şehrin nüfus mecmuası 57810’a baliğ olur. Kerkük şehri “kale” ve “karşı yaka” ve “korya” namları ile üç kısma münkasim (bölünmüş) olup, bu her üç kısımda 14 mahalle vardır. AHALİ-İ ŞEHİR: UMUMİYETLE TÜRK OLUP TÜRKÇE TEKELLÜM EDERLER. (konuşurlar). GURABA (yabancı) OLARAK BİR MİKTAR ARAP VE KÜRT İLE KALİL’İL (az)- MİKTAR İRANİ BULUNUR”. Aynı yıllara rastlayan, biri resmi devlete, diğeri şahsa ait olan bilgi arasındaki farka bakanlar ve Kerkük’ü, çevresini yakından bilenler, tanıyanlar, orada yaşayanlar, Kürtlerin ne kadar tarih bilgisinden yoksun, hayal peşinde koştuklarını anlayacaklardır.
Kerkük Kalesini Kürtler mi Yaptı?
Sözde bazı Kürt araştırmacı, yazar ve çizerleri Kerkük’ü hayal edilen Kürt devletinin sınırları içine almak için türlü yalan ve uydurma belgelerle insanları yanıltıyorlar. Bu sözde Kürt Araştırmacıları,
"Bu bölgede yaşayan Kürtlerin bağımsız devletleri, imparatorlukları, devletçikleri ve emirlikleri olmuştur... Irak kuzeyinin kalesiyle meşhur olan şehri Kerkük´tür”.
Kürtlerin küçük ve dağınık beylikler kurduklarını kabul etmek müm-kündür. Ancak, devletler, hatta imparatorluklar kurduklarını iddia etmenin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Bu devletler ve imparatorluklar ne zaman ve nerede kurulmuştur? Adları nedir, hükümdarları kimlerdir? Hiç belli değildir.[23]
Zira tarihsizler, yapay geçmiş yaratmaya çalışıyorlar. Kürt siyasitçileri, tarihçileri ve aydınları bir dala tutunmak ve yeni bir tarih yaratmak istiyorlar, ama tarihi dayanakları yok ve iddialarını da hiçbir tarihi kaynak doğrulamıyor. Yapabildikleri tek şey, başka milletlerin tarihi şahsiyetlerini ve kültürel varlıklarını kendilerine mal etmeye çalışmak. Yarında Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucularının Kürtler’in olduğunu söylerlerse kimse şaşmasın.
Yoksa Kerkük Kalesini Kürtler mi Yaptı?!! Kerkük´te diktikleri, tarihi değeri olan bir mimari eserleri var mı? Bir tane yoktur. Ama bu hayalperestler utanmadan Kerkük’ün tarihi ve coğrafi olarak Kürt şehridir derler!
Bir Ortadoğu uzmanı olan David McDowall Modern Kürt Tarihi isimli kitabında diyor ki:
"Az sayıda Kürt, 1958 gibi yakın bir tarihten bu yana daha büyük bir Türkmen nüfusa sahip olmasına rağmen, bugün bile Kerkük şehrinin kendilerinin olduğunu öne sürecektir"[24]
Başkaları için “petrol cenneti” bizler için ise çocukluğumuzun cennetidir Kerkük.
Kerkük, asırlardan beri Irak Türkmenlerinin bu coğrafyada şekillenmiş Türk kültürünün merkezidir. Bir kentin aidiyeti ve kimliği, o şehrin tarihi mimari eserleri, sosyal ve kültürel yapısıyla da yakından ilgilidir. Kerkük Kalesi, Gök Kümbet’i, Nakışlı Minare ve Camisi, Aziziye Kışlası, Kayseri (Kapalı) Çarşısı, Kilciler Pazarı, Altunköprü, Kırdar Hanı ve Çarşısı, Kale Hanı, Mecidiye Sarayı, Dakuk Ulu Camii Minaresi, 16 gözlü Taşköprü gibi 60’tan fazla Türk eserine Kerkük’ün her noktasında rastlamak mümkün. Kerkük’te yaşayan Türkmenlerin dışındaki milletlerin buna benzer acaba kaç tane tarihi eseri vardır? Yok. Diğer taraftan edebiyat ve kültür alanında da Türkmen ağırlığını görmek mümkün. Kerkük’teki sanatçıların çoğunluğu da yine Türkmenlerden. Kerkük Türküleri tüm dünyada hangi dille icra ediliyor? Türkçe.
Bazı gruplar Kerkük bizim diyor, o zaman haklı olarak şu soruları sormak gerekiyor, Kerkük sizin ise o zaman Kerkük’te tarih, medeniyet ve kültür mirasınız nerede? Kerkük sizin ise neden nüfus kayıtlarını ve tapu dairelerini tahrip edip yaktınız? Kerkük sizin ise devlet dairelerini, devlete ait araçları, okulları, hastaneleri, insanların evlerini, özel araçlarını ve iş yerlerini neden talan edip yağmaladınız? İnsan kendine ait olan bir şehri talan edip, yağmalar mı hiç? Kerkük sizin ise Irak işgalinden hemen sonra sahte “Kerkük” nüfus kağıdı ve gıda karnesi düzenleyerek 700 bin Kürt’ü Kerkük’e neden yerleştirdiniz?
Kerkük'ün ahalisinin büyük çoğunluğu Türk'tü. Ne Arap ne de Kürt'e rastlamazdınız. Şehirde herkes Türkçe konuşur. Biraz farklı bir lehçeyle, ama her şeyiyle Türkçe, etraf hep Türklerle dolu, evde, sokakta, pazarda, çarşıda, camide, parkta, sinemada, lokantada….. Türkler sadece okulda bir miktar Arapça öğreniyorlardı. Hatta Arap öğretmenler eğitim verebilmek için Türkçe öğrenmek zorunda idiler.
Türkmen şehri Kerkük, tarihin her döneminde önemini korudu. Kültür varlığı, sanat, müzik, spor ve çevresinin mimarisi ile de dikkat çekici bir şehir. Kerkük, geleneksel yapı ve tarihe tanıklık eden kitabeleri ile de göz alıcı bir hazine.
Kerkük’ü karanlığa boğan onun kalesi, Gök Kümbeti, Dakuk Ulu Camii Minaresi, Sultan Saki Yatırı, Nakışlı Minaresi, Kerkük (Aziziye) Kışlası, Danyal Peygamber Türbesi ve Minaresi ya da kurumuş Hasa Su çayı değil, toprağın altında yatan karanlık, yani petroldür. Türkmen şehri Kerkük'ü gezerken insanı karşılayan perişan manzara, bu şehirde yaşayan sade insanların, toprağın altındaki dev zenginlik kaynağının sıkıntısından başka bir yanını görmediğini ispatlıyor. Başkaları için “petrol cenneti” bizler için ise çocukluğumuzun cennetidir Kerkük.
Bu Haber 1105122 Defa Okunmuştur